Kafka'dan nişanlısı Felice’ye mektuplar
Cem Yayınevi’nden çıkan “Felice’ye Mektuplar” Kafka’nın ilk aşkına yazdığı mektupları okurlarla buluşturuyor. Kitabın çevirmeni ise, Kafka’nın Türkçe’deki aynası olarak nitelemekte hiçbir beis görmediğim, Kamuran Şipal.
Bilemiyorum Kafka, Max Brod’a ölümünden sonra geride bıraktığı tüm eserleri ve mektupları imha etmesini vasiyet etmeseydi, yaşamı, mektupları hatta aldığı en basit notlar dahi bu denli afişe olur muydu... Sırf Kafka özelinde değil, esasında kalemleriyle dünyaya büyük bir çentik atmış tüm yazarların gizli kalmış eserleri, mektupları hatta ufak tefek notları seneler sonra ortaya çıktığında edebiyat dünyasında yankı uyandırıyor, tutkulu okurları heyecanlandırıyor. Sene be sene ortaya çıkan, çevrilen eserleriyle Kafka da sonsuz bir hazine gibi. Yayımlanan eserlerinin yanı sıra mektuplarını ve günlüklerini de çok iyi Türkçe çevirileriyle okuma şansına eriştiğimiz Kafka’nın önemli yazışmalardan biri daha Türkçe’ye kazandırıldı: Felice’ye Mektuplar.
Felice Bauer, Kafka’nın en fazla mektup yazdığını tahmin ettiğimiz tek kadın. Kafka’nın Felice’ye yazdığı mektuplar, ilk kez 1967 yılında yayımlanmış, 20 yıl sonra 1987’de ise açık arttırma ile yarım milyon dolara satılmıştı. Türkçe’ye çevrilmesi bir hayli zaman alan kitap ilk olarak 2015 yılında, Tutku Yayınları tarafından 352 sayfalık bir baskı ve Derya Öztürk çevirisi ile satışa sunulmuştu.
Bu baskının diğerlerine nazaran daha az sayfa ile çıkmış olması, eserin seçilmiş mektuplardan oluştuğunu düşündürüyor. Bu nedenle, “Felice’ye Mektuplar”ı eksiksiz bir şekilde ilk kez İş Bankası Kültür Yayınları’nın bastığını söyleyebiliriz. Bu kitabın çevrilmesine oldukça titizlikle yaklaşan İş Bankası Kültür Yayınları, kitabı üç çevirmenin (Murat Sözen, Çağlar Tanyeri ve Turgay Kurultay) çalışması ile 720 sayfalık bir baskı ile satışa sundu. “Felice’ye Mektuplar” en son 2016 yılında, Kafka’nın Türkçe’deki en sadık yayıncılarından biri olan Cem Yayınevi tarafından iki cilt halinde, toplam 911 sayfalık bir baskı ile okurların karşısına çıktı. Çevirmeni, Kafka’nın Türkçe’deki aynası olarak nitelemekte hiçbir beis görmediğim, Kamuran Şipal.
TEK BİR ÇEVİRMEN TARAFINDAN TÜRKÇELEŞTİRİLEN İLK BASKI
Şipal’in 2012 yılında çevirmeye başladığı ve yaklaşık iki yıllık bir süre içinde çevirisini tamamladığı “Felice’ye Mektuplar”ın redakte edilmesi de iki yıl kadar sürdü. Şipal’in yaklaşık 3 bin A4 kâğıdı üzerine el yazısı ile çevirdiği mektuplar, Kamuran Bey’in ciddi bir rahatsızlığına, editörünün kopardığı bir aşil tendonuna, çeviri notlarının dizgisini yapan beyefendinin de ayağını kırmasına mâl oldu. Atlatılan tüm badirelerin ardından bugün nihayet okurla buluşmaya hazır olan “Felice’ye Mektuplar”ın Cem Yayınevi’nden çıkan baskısı, tam metni tek bir çevirmen tarafından Türkçeleştirilen ilk baskı olma özelliği taşıyor.
Kafka, ölümünden sonra geride bıraktığı eserlerin ve mektupların yok edilmesi vasiyetinin yanı sıra bu dileğinin bir kısmını sağlığında kendi eliyle gerçekleştirmişti. Onlarca mektup yazdığını bildiğimiz kadınların cevabi mektuplarından mahrum olmamızın sebebinin de kendisi olduğu biliniyor. Bu nedenle, Kafka’nın kadınlara yazdığı mektuplara aldığı yanıtlardan tek bir iz bile yok. Haliyle, “Felice’ye Mektuplar” da bize, aynı Milena’da olduğu gibi bir mektuplaşma vaat edemiyor. Okuyacaklarınız, sadece Kafka’nın Felice’ye yazdıkları.
Kafka’nın ilk aşkı olarak niteleyebileceğimiz Felice ile ilişkisi, gözlemleyebildiğimiz kadarıyla yaşadığı en netameli ilişki. 1912 yılında Max Brod vesilesiyle tanışan ikili, karşılaşmalarından çok kısa bir süre sonra Kafka’nın girişimiyle mektuplaşmaya başlıyor. Kafka, Felice karşısında öyle tutkulu bir sevgiliye dönüşüyor ki Felice’ye neredeyse her gün, hatta bazen aynı gün içinde birkaç tane, bazen “kuşluk vakti”, “ikindi vakti” gibi ayrımlarla mektup yazıyor.
Bu mektuplar öyle açıklıkla yazılıyor ki Kafka’nın tuhaf, karanlık ve takıntılı karakterinin yanı sıra içinde bulunduğu durumlara dair de birçok detayı ortaya koyuyor. Bu detayları okurun çeşitli ipuçları takip ederek çıkartmasına gerek kalmıyor. Kafka, tüm bunları Felice’ye betimliyor. Etrafındaki kişileri, onların konuşmalarını, ağlamakta olan bir çocuğu, o sırada çalışmakta olduğu ofiste kendisine yöneltilen soruları dahi Felice’ye not ediyor Kafka.
Çalıştığı kurumun antetli kağıtlarından, gittiği şehirlerin kartpostallarına dek, neredeyse bulduğu tüm kağıt parçalarını Felice için bir mektuba dönüştürüyor. Bu mektuplaşmanın yoğunluğunu en net şu açıklamayla tarif edilebileceğimi sanıyorum: iki cilt halinde basılan “Felice’ye Mektuplar”ın ilk cildinin tamamı ile ikinci cildin ilk 50 sayfalık bölümü (yani, eserin yaklaşık 500 sayfası) Kafka’nın Felice’ye yazdığı 20 Eylül 1912 tarihli ilk mektuptan itibaren, bir yıllık süre boyunca yazılan mektupları kapsıyor.
Bu yoğunluk 1914 yılının sonu itibariyle biraz seyreliyor. Zira bu tarihler, Felice’nin babası Carl Bauer’i kaybettiği ve Felice ile Kafka’nın ilk kez nişan attıkları tarihlere isabet ediyor. İkili arasındaki mektuplaşma, 5 yıl süren ilişkileri boyunca devam ediyor. Kafka’nın Felice’ye gönderdiği son mektupta yer alan şu ifadeler ise hem Kafka’nın iç dünyasını hem de Felice’yle neden bir türlü bir arada kalmayı başaramadıklarını açıklar nitelikte: “(...) benim anlaşılmaz davranışımdan, her şeyden dolayı mutsuzdun. Bense mutsuz sayılmazdım, kuşkusuz ‘mutluluk’ benim durumum için çok yanlış bir niteleme olurdu.” 16 Ekim 1917 tarihli bu son mektuptan iki ay sonra ise Kafka ile Felice ikinci kez nişan atıp ebediyen ayrılıyorlar.
NEREDEYSE BİR KAFKA ANSİKLOPEDİSİ...
Kafka’nın Felice’ye yazdığı bunca mektubun arasında, Max Brod’dan Felice’ye, Kafka’nın annesinden Felice’nin annesine, Kafka’dan aralarındaki ilişki uzun yıllardır tartışılagelen, Felice’nin yakın arkadaşlarından Grete Bloch’a yazılmış birkaç mektup da yer alıyor. Fakat tüm bu yazışmaların en dikkat çekicisi, Kafka’nın annesi Julie Kafka’nın Felice’ye yazdığı mektup. Bayan Kafka, ikilinin arasındaki ilişkinin henüz başladığı tarihlerde kaleme aldığı bu mektupta, oğlunun sağlıksız yaşam biçiminden duyduğu endişeleri Felice ile paylaşıyor ve Felice’den Kafka’nın kendine özen göstermesi konusunda onu telkin ve kontrol etmesini rica ediyor.
Kafka ile Felice’nin başlı başına bir hikâye niteliğinde olan ilişkilerinin yanında, Felice’nin bu mektuplarla arasındaki bağ da bambaşka bir hikâye gizliyor. Kafka ile ayrılıklarının ardından bir banka yöneticisiyle evlenen Felice, Kafka’nın ölümünden sonra mektupları uzun yıllar boyunca saklıyor.
1936 yılında Nazi rejiminden kaçarak ABD’ye yerleşen Felice, tüm ısrarlara rağmen Kafka’nın kendisine yazdığı mektupları paylaşmamakta direnen, sadakatiyle göz dolduran bir kadın. Gel gelelim, savaş sonrası yıllarda büyük bir yoksullukla yüzleşiyor ve artık açlık sınırında yaşamaya başlıyor. Nihayet, hâlâ sürmekte olan ısrarlara cevap veriyor ve Kafka’nın mektuplarını satmayı kabul ediyor.
Kafka’nın tutkusunu açığa çıkarttığını ifade ettiğimiz bu mektuplar aynı zamanda onun heyecanını, sabırsızlığını ve hatta yazıyla kavgalarını da ortaya koyuyor. Bu mektuplar aynı zamanda, tüm okurları tarafından yalnız, kendi halinde ve içe kapanık bir adam olarak algılanan Kafka’nın yazmayı bir iletişim biçimi olarak da tercih ettiğini düşündürüyor. Öyle ki konuşma coşkunluğunda yazılmış bu mektuplarda yer yer, konuşmanın doğası gereği getirdiği cümle bozukluklarına rastlanıyor. Şipal de bu eser miktardaki hataları öylece bırakarak, okuru Kafka’nın gizli yaşamına bir adım daha yakınlaştırıyor. “Hatalar imzadır” şiarına yaraşırcasına Şipal, Kafka’ya öylece, dosdoğru aynalık ediyor. Cem Yayınevi’nden çıkan “Felice’ye Mektuplar”, tartışmasız bir çevirinin yanı sıra titiz bir edisyonun ürünü.
Öyle ki daha önce keşfedilmemiş onca bilginin yanında Kafka’nın mektuplarında şöyle bir değinip geçtiği onca detayın izi kitabın dipnotlarından sürülebiliyor. Kitabın sonuna yerleştirilen kronolojinin yanı sıra editör Kadir Kıvılcımlı’nın kendi arşivinden paylaştığı bazı Prag fotoğrafları da “Felice’ye Mektuplar”ın Cem Yayınevi’nden çıkan baskısını neredeyse bir Kafka ansiklopedisine dönüştürüyor.