KaHKaha 686: Mehtap öğretmen pilavcı oldu

Diyarbakır’ın Hazro ilçesine bağlı bir köyde bir buçuk yıl öğretmenlik yapan Mehtap Yörük, 686 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile ihraç edildi. Öğretmen oluncaya kadar değişik işlerde çalışmış olan Yörük, ‘boş oturmak’ gücüne gittiği için sokakta pilav satmaya başladı.

Abone ol

DİYARBAKIR - Kamu Personeli Seçme Sınavı (KPSS), üniversiteyi bitirip devlet memuru olmayı hayal eden her gencin kabusu. Üniversiteye girebilmek ve bitirebilmek kendi başına bir sürü güçlüğün üstesinden gelebilmek demek. Tam bütün bunlar bitti, artık eli iş tutacak zamana gelmişken, KPSS engelini de aşmak zorunda kalıyor gençler. Binlerce insanın KPSS nedeniyle arzu ettiği işi yapabilmek için yıllarca beklediği biliniyor. Bunun için özel kurslara gidenler ya da beklemekten yorulup başka bir iş yapmak zorunda kalanların sayısı da hiç az değildir.

Adıyamanlı Mehtap Yörük de öğretmenliğe başlamak için bir süre KPSS engelini aşmak için beklemiş. Sonunda, yüksek puan alarak sınıf öncesi öğretmeni olmaya hak kazanmış. Ataması, Diyarbakır’ın Hazro ilçesine bağlı bir köye yapılmış. Diyarbakır’da ev tutmuş, bir buçuk yıl boyunca okulun açık olduğu her gün, 3 saat yol gidip gelmiş. Sonra? Sonra Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile öğretmenlikten ihraç edilmiş.

İHRACIN BİR NEDENİ VAR MIDIR?

İhraç edilen her kamu personeli gibi önce “Ne olacak şimdi?” şaşkınlığı yaşamış. Yörük’e göre ihraç edilmesi için ortada hiçbir gerekçe yoktur. Daha önce hakkında hiçbir soruşturma açılmamış, açığa alınmamıştır. Zaten 686 sayılı KHK ile ihraç edilmesine rağmen, ihraç edilme gerekçesi henüz kendisine tebliğ edilmemiş. İhraç edilmesi üzerine konuşurken, “İhraç etmeleri için hiçbir gerekçeleri yoktur. Eğitim Sen’e üyeyim, belki bu nedenle ihraç edilmiş olabilirim, ama sendikalı olmak suç değildir ve bu Anayasal bir haktır” diyor Yörük.

MEHTAP ÖĞRETMENDEN PİLAVCI ABLA’YA

Öğretmen Mehtap Yörük, artık sokakta nohutlu, tavuklu pilav satıyor. Hikayesini seyyar pilav arabasının yanında anlatıyor bana. Araba yepyeni. Diyarbakır’da bulamayınca internet üzerinden İstanbul’dan sipariş etmiş arabayı:

“İhraç edilince iş olarak ne yapabileceğimi çok düşündüm. Bir dükkan açmayı da düşündüm, ama bunun için çok para lazımdı ve eğer iş tutmasa, ekonomik olarak kötü olacaktı. Sonunda böyle bir iş yapmaya karar verdim. Baktım olmuyor, arabayı satarım, çok büyük zarar etmemiş olurum.”

Arkadaşları bu fikri desteklemiş, cesaretlendirmişler Yörük’ü. İlk gün iki tencere pilav satmış. “Sağ olsunlar” diyor gülerek, “Arkadaşlarım gelip yediler, bitirdiler pilavı. Bunun dayanışma amacıyla olduğunu biliyorum tabi. İlk gün iki tencere satmak, hasılat iyidir anlamına geliyor. Ama tabi bundan sonra da böyle devam etmesi gerekiyor. Arkadaşlarım dışında müşteri lazım bana.”

Biz sohbet ederken küçük bir kız çocuğu pilavın fiyatını soruyor. Alıcı olmadığı, sadece meraklı bir çocuk olduğu her hakliden belli. Pilavın fiyatını öğrenince bu kez arabanın üstündeki bir demet çiçeğin fiyatını soruyor. “Onlar satılık değil” diyor Yörük, “Arkadaşlarım hediye getirdi bana.”

Çocuk, çiçeklerin fiyatını öğrenemeden gitti. Ama geldiğimden beri ayak altında dolaşan kara kedinin gitmeye hiç niyeti yok. Yörük, “Sorma” diyor, “Hep ayakaltında gezinip duruyor.”

‘ZENGİN OLMAK DEĞİL DERDİM’

Mehtap Yörük, Sabah 6’da kalkıp evde hazırlıyor pilavı. Sonra tencereyi yüklenip belediye otobüsüyle satış yapacağı Ofis semtine geliyor. Evi Ofis’e epey uzakta, “Zor olmuyor mu?” sorusuna, yine gülerek, “Otobüse bininceye kadar zor, sonrası kolay” diyor.

Çalışmaya alışık bir insan Yörük. “Atamam yapılıncaya kadar ev temizliğinden kuaförde çalışmaya, sözleşmeli öğretmenliğe kadar çok iş yaptım” diyor. İhraç edildikten sonra, hiç alışık olmadığı ‘boş oturmak’ gücüne gitmiş. Ailesinin yanına dönmek seçeneklerden biriydi. Ama o Diyarbakır’da kalmaya karar vermiş. Ev kirasını ödeyebilecek, hayatını idame edebilecek bir işe razı görünüyor. “Belki seyyar pilavcı zinciri kurarsın, zengin olursun” diyorum. Bu bayat şakayı arkadaşlarıyla çok yapmışlar. Yörük, “Zengin olmak değil derdim, kimseye muhtaç olmadan yaşayabileyim yeter bana” diyor.

ÇOCUKLARLA VEDALAŞMAK

Okulu ve çocukları özlemiş elbette. Cep telefonundan fotoğraflarını gösteriyor çocukların, adlarını söyleyerek. Birlikte yaptıkları çalışmaları da… Fotoğraflardan biri, bir yaş günü kutlamasını gösteriyor. “Bu çocuk ilk defa yaş günü kutluyordu ve ilk kez yaş pasta yedi” diyor.

İhraç kararından son birkaç gün sonra gitmiş köy okuluna. Çocuklarla vedalaşmak zor olmuş. Henüz okuttuğu çocuklar durumu kavrayamamış, ama geçen yıl okuttuğu çocuklar daha büyük ve “Öğretmenim sizi kovdular mı?” diye sormuşlar. “Bir daha gitmeyeceğim okula” diyor Yörük. “Çünkü çocukları çok özlüyorum ve vedalaşmak zor oluyor benim için.”

‘BİR GÜN MUTLAKA DÖNECEĞİZ’

Mehtap Yörük, ihraç edilen diğer arkadaşlarıyla birlikte işlerine geri dönebilmek için yasal haklarını sonuna kadar kullanacaklarını söylüyor. “Olağanüstü Hal bitince önümüzdeki mahkemeye gidememe engeli de bitecek. Gerekirse davayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne kadar götüreceğiz. Çünkü haksız yere ihraç edildik ve elimizdeki bütün haklar alındı.”

İşlerine geri döneceğine inanıyor Yörük, ama o zamana kadar, işler yolunda giderse, sokakta nohutlu, tavuklu pilav satmaya devam edecek.

KAHKAHA 686

Pilavdan yiyenlerden tam not almış. İlk gün pilav hakkında yorum yapanlar, “Güzel olmuş, ama tuzu az” yönünde eleştiriler yapmış. Bundan sonra pilavın tuzuna dikkat etmeye başlamış elbette. Ama zaten pilavın zor bir yemek olduğu hep söylenir. Esas mesele koca bir tencerede pişen pilavın kıvamını tutturmak olmalı. Bunun için de mutfağı bilmek gerekiyor kuşkusuz.

Yörük, “Bu işe girişmeden önce de yemek yapardım tabi ve arkadaşlarım beğenirdi yaptığım yemekleri” diyerek mutfağa yabancı olmadığını anlatıyor.

Pilav arabasında isim gibi bir ibare yok. Yörük, pilav arabasına “686 Kahkaha” adını vereceğini söylüyor: “Kahkaha’nın içindeki KHK harflerini büyük yapmayı tasarlıyorum. İhraç edildiğim kararnamenin sayısı ve her şeye rağmen kahkaha atabileceğimizi anlatmak istiyorum.”

Merak eden olur diye yazayım: Öğretmen Mehtap Yörük’ün hazırladığı pilavdan yedim ve beğendim. Pilavın yanında turşu ve ayran da veriyor Yörük. Nerde durduğunu da şöyle tarif edebilirim: Mona Kafe’nin arkasında, Karga Kafe’nin tam karşısında.