Kahraman Bakkal Süpermarkete Karşı
Akıllı telefon uygulamaları marketteki indirimli ürünleri, kampanyaları vb. gün içinde sürekli bildirir hale geldi. Alışveriş her gün daha da kolaylaşıyor ama yine de bir şeyler eksik değil mi?
Hatime Kamilçelebi*
1990’da Ferhan Şensoy’un Ortaoyuncular ile birlikte “gibi yaptığı” (Ferhan Şensoy “oynamak” yerine “gibi yapmak” ifadesini kullanır) Kahraman Bakkal Süpermarkete Karşı adlı oyunda kahraman bakkal ablanın yeni kurulan bir süpermarkete karşı bakkalını ayakta tutmaya çabaladığını izleriz. Oyunun detaylarında süpermarketlerin Amerika’da ortaya çıktığını, aslında bazı ürünleri maliyetin altında satarak bakkalda alışveriş yapan müşteriyi kendilerine çekmeye çalıştıklarını, müşterilere market girişinde (bakkalda bulunmayan) büyük alışveriş arabaları vererek ihtiyacı olmayan şeyleri de almalarını, fonda müzik çalarak müşterilerin bir ürün alırken bile mutlu hissetmesini sağlamalarını, bakkaldaki poşete ücret ödemeyenlerin markette poşete bile ücret ödemeye ses çıkarmadıklarını görürüz. Elbette ki bunlar yıllardır bakkaldan alışveriş yapan insanları bu alışkanlıklarından vazgeçirmek için yapılan pazarlama taktikleridir. Kahraman bakkal abla ise süpermarketlerin bir ürünü nasıl bu kadar maliyetin altında sattıklarına akıl erdiremez. Süpermarketin bir ürüne indirim sağlıyorsa diğer ürünleri olduğundan daha pahalıya sattığını müşterilerine anlatsa da müşterileri bakkala artık eskisi gibi alışveriş yapmak için değil, herkesin evinde telefon olmadığından bir yere telefon etmek veya bir şey sormak için gelmektedir. Kahraman bakkal abla ise bakkala gelenlerin kimi zaman borç aldığını, kimi zaman aldıklarını veresiye defterine yazdırdığını ve ay sonunda ödediğini söyler. Bakkalın müşterisinin yanında olduğu bu davranışın süpermarkette olamayacağından ve marketin sadece bir makine gibi çalıştığından dem vurur.
80’li yılların sonunda Türkiye’deki bu dönüşümle beraber büyük marketlerde müzik, çeşitli kokular, büyük alışveriş arabaları, göz hizasında raflara ürün dizimi, promosyonlar, ürün tanıtımları ve indirimlerle beraber insanlar daha fazla harcadıkları halde daha fazla kazançlı çıktığı düşüncesi oluşturan bir sistemin içinde olduklarının çoğu zaman farkında değiller. Alışveriş yapanlar etrafında market çalışanları olduğu halde sanki yokmuşçasına davranıyor. Kaçına bir şey sormak dışında selam verip, kolaylıklar dileniyor?
Günümüzde evde telefon olması bile artık demode. İnsanların istedikleri her şeyin o an elinin altında olması gerektiğini düşündüğü ve haz odaklı yaşadığı bir dönemdeyiz. Çoğu insanın akıllı telefonu ve alışveriş yapmak için market uygulaması var. Özellikle pandemiyle birlikte akıllı telefonlardaki uygulamalar sayesinde markete gitmeye gerek kalmadan sanal marketlerden verilen sipariş, istenen adrese belirli bir süre içinde motorlu kuryelerle getiriliyor. Çok çalışma, zamanı yetirememe, sosyal medyanın da tetiklediği “bir şeylere yetişememe” üzerine bir sistem içinde örneğin insanların çalışma performansı veya bir ürünün kalitesi akıllı telefonlardaki uygulamalarla değerlendiriliyor. Artık alışveriş internet yoluyla elimizin altında. Akıllı telefon market uygulamaları marketteki indirimli ürünleri, avantajları, kampanyaları vb. gün içinde sürekli bildirir hale geldi. Alışveriş her gün daha da kolaylaşıyor ama yine de bir şeyler eksik değil mi?
Pandemiyle beraber artan internet alışverişlerinde belirli sürede ürünü belirtilen adrese yetiştirmek için yola çıkan yüzlerce motor kurye can verdi. O uygulamalar yoluyla kuryeden memnun kalınıp kalınmadığı soruluyor, kuryeyle ilgili yorumlar isteniyor ama o kuryeyle kaç saniye iletişim kuruluyor?
Ferhan Şensoy pandemi öncesindeki bir söyleşisinde “İnsanlar sahnelenen bir oyunu izlemek için tiyatroya gitmek istemiyor, internetten izlemek istiyor” diyerek bir eleştiride bulundu. Pandemiyle beraber bazı tiyatro oyunları da internette sahnelenmeye başladı, bazıları biletle satın alınarak istenilen yerde izlenebiliyor, ama izleyici pandemi şartları dışında da sahnelenen bir oyunu internetten izlemek istiyor. O zaman tiyatronun tanımı değişiyor, turne diye bir şey kalmıyor. Alışverişteki yıllar içindeki değişim sanatın özünün değişimini getirmemeli. Bu başlı başına tartışılması gereken ayrı bir konu.
Alışverişteki bu değişime biraz daha geniş perspektiften bakacak olursak aslında temelde yıllar içinde insan davranışının değiştiğini ve daha az insan ilişkisinin olduğunu fark ederiz. Bu değişim ile alışveriş sürecinde yer alan çalışanlar nesne gibi görülmeye başlandı. Ferhan Şensoy’un bakkal çırağı olarak “gibi yaptığı” Kahraman Bakkal Süpermarkete Karşı adlı oyunda da müşterisinin camdan indirdiği sepeti onlara sormadan her gün ne istediklerini bilerek dolduran bakkal çırağı Şeref, günümüzde “lütfen hakkımızda düzgün yorumlar yazın, puanlamayı adil yapın!” diyen motorlu kuryelere dönüşmedi mi?
Not: Bu yazı Ferhan Şensoy’a ithaf edilmiştir. Büyük ustaya saygıyla. Çok gülünçsün Azrail, Ferhan Şensoy ölür mü?
*Dr. Öğr. Üyesi, Kırklareli Üniversitesi