Kalın'dan Kızılay yanıtı: Umarım zamanı geldiğinde ilgili arkadaşlarımız gereğini yapar

İbrahim Kalın Kızılay'ın depremin ardından çadır satması ve tepkileri değerlendirdi: Şu an kan acil bir ihtiyaç. Eleştirileri anlıyorum. Umarım zamanı geldiğinde gereğini yapar ilgili arkadaşlarımız.

Abone ol

DUVAR - Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Türkiye'nin ABD'den F-16 savaş uçağı alım sürecine ilişkin, "Yönetim hâlâ sürecin ilerlemesini istiyor. Kongre tabii bir onay süreci var. Oraya doğru gidiyoruz şu anda. Zaten Finlandiya'nın üyeliği onaylandıktan sonra süreç daha da hızlandı. Ama İsveç konusunda da bizim koyduğumuz objektif kriterler var. Terörle ilgili temel bir talebimiz var. Bu karşılandığı zaman İsveç de NATO'ya katılır" diye konuştu. 

'KENTSEL DÖNÜŞÜMDE VATANDAŞIN ELİNİ RAHATLACAK MODELİ AÇIKLAYACAĞIZ'

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, TV100 canlı yayınında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. "İstanbul depremi ne kadar önceliği hükümetin?" sorusu üzerine, Kalın olası İstanbul depreminin hükümetin "son derece öncelikli konularından biri" olduğunu söyledi.

AA'nın aktardığına göre Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı'nın çalışmasıyla İstanbul'un çok detaylı deprem haritasının çıkarıldığını ve çalışmanın devam ettiğini dile getiren Kalın, kentsel dönüşümle ilgili olarak "Vatandaşın burada talep eden kişi konumunda olması lazım ki bu işi birlikte rahatlıkla götürebilelim. Ekonomik anlamda da bu dönüşümü yapacak, vatandaşlarımızı rahatlatacak bir model üzerinde çalışılıyor. Kredi verilmesi, bazı kolaylıklar sağlanması vesaire... Detaylar tamamlandığında 1 hafta-10 gün içerisinde belli olacak" dedi.

'NATO BİR TURİZM AJANSI DEĞİL'

"Terörle mücadeleye devam ederken birinci ilkelerinin müttefiklerin bu konuda Türkiye'nin yanında durması olduğunu" belirten Kalın, "Yaptığımız anlaşmalar var. NATO bir güvenlik ittifakıdır. NATO bir turizm ajansı değil. NATO bir kültür birliği değil. Birinci şey nedir? Üye olan ülkelerin güvenliğinin sağlanması. Biz o yüzden yaklaşık son 10 yıldır özellikle devam eden yoğun çabalarımız neticesinde özellikle soğuk savaş dönemi sonrasında NATO'nun öncelikli tehditlerinden bir tanesinin terörle mücadele olduğunu NATO müktesebatına dahil ettirdik" ifadelerini kullandı.

'ADINA NE DERSE DESİNLER PKK UNSURLARI BİZİM İÇİN MEŞRU HEDEF'

ABD'nin PYD ve YPG'ye Suriye'de verdiği desteğin "taktik, stratejik ve siyasi olarak yanlış olduğunu defalarca anlattıklarını, karşı tarafın bir argüman geliştirmeye çalıştığını ancak başarılı olamadığını" söyleyen Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, şöyle devam etti:

"Biz defalarca ABD'ye PYD ve YPG'ye Suriye'de verdiği desteğin yanlış olduğunu anlattık, Obama döneminden beri. Suriye ve Irak'ta -özel olarak söylüyorum- ismi ne olursa olsun PYD, YPG, PKK, SDG, adına ne derlerse dersinler PKK unsuru olan her hedef bizim için açık ve meşru hedeftir. Kendi ulusal tehdit değerlendirmemizi yaparız ve uygun gördüğümüz yerde de gider o operasyonu yaparız. Her seferinde de biz onlara bunu söyledik. Bu konuda bizim yanımızda değilsen, Cumhurbaşkanı'mızın tabiriyle kendi göbeğimizi kendimiz keseriz."

'İSVEÇ'TEN İMKANSIZ BİR ŞEY İSTEMİYORUZ'

ABD'den F-16 savaş uçağı alımının sorulması üzerine İbrahim Kalın, "Yönetim hâlâ sürecin ilerlemesini istiyor. Kongrede tabii bir onay süreci var. Oraya doğru gidiyoruz şu anda. Zaten Finlandiya'nın üyeliği onaylandıktan sonra süreç daha da hızlandı. Ama İsveç konusunda da bizim koyduğumuz objektif kriterler var. Terörle ilgili temel bir talebimiz var. Bu karşılandığı zaman İsveç de NATO'ya katılır" diye konuştu.

NATO Zirvesi'nde üçlü mekanizma kurularak bir mutabakat metnine imza atıldığını hatırlatan Kalın, şunları söyledi:

"Biz ilk defa NATO müzakerelerinin parçası olan bir metne FETÖ'yü ismen geçirdik. PYD, YPG'ye destek verilmeyeceğini, hükmen oraya geçirdik. Bunlar son derece önemli kazanımlar. Orada onlar da bir şeyin altına imza attılar. Ve ondan sonra kendileri İsveç'teki PKK ve FETÖ yapılanmasıyla ilgili özellikle PKK yapılanmasıyla ilgili bir aydınlanma yaşadılar. Mesela benim bu süreci yöneten baş müzakereci mevkidaşım Oscar Bey'le gayet iyi bir ilişkimiz var. Kendileri şunu açıkça söylediler; 'Biz PKK'nın İsveç'e bu kadar nüfuz ettiğini bilmiyorduk. Biz yeni yeni fark ettik'. Onların mantığıyla şu; 'İsveç'e saldırmayan bir örgüt, terör örgütü değildir'. Öyle bakıyor. Dedim ki, 'Biz sizden imkansız, hukuk dışı, teamüllere aykırı bir şey istemiyoruz. Sadece ülkenizdeki terör mensuplarından kurtulun ya bize iade edin ya bunları deport edin yahut orada yargılayın diyoruz'. Bu istediğimiz şey çok zor, imkansız bir şey değil."

'KIZILAY'IN ÇADIR SATMASI YANLIŞ, ELEŞTİRİLERİ VE ÖFKEYİ ANLIYORUM'

Kızılay'a yönelik eleştirilerle ilgili değerlendirmesi sorulan Kalın, "Çadır satma meselesi yanlıştı, daha sonra Kerem Bey de kendisi söyledi. Yanlış bir şey, hele ki öyle bir dönemde. Elinizde çadır varsa, bizim her yerden çadır toplamaya çalıştığımız bir dönemde ilk döndüğümüz adres Kızılay'dır, AFAD'dır. Bu bir hataydı. Sonrasında tartışmanın uzaması da birtakım hataları beraberinde getirdi. Sonra konu başka noktalara gitti, sosyal medyadan polemiklere döndü. Bunlar üzücü, Kızılay hepimizin kurumu. Pireye kızıp yorgan yakmayalım. Bu kan meselesi, kişilerin hataları bir kenara, kurumun devamı, kurumun ihtiyaçlarını karşılaması anlamında devam etmesi son derece önemli. Bunun bir tepki olduğunu da anlıyorum ama bu tepkiyi de doğru yere kanalize edelim. Vakti zamanı geldiğinde öbür konular da konuşulur ama şu anda kan acil bir ihtiyaç. Bu eleştirileri, öfkeyi de anlayabiliyorum. Umarım zamanı geldiğinde gereğini yapar ilgili arkadaşlarımız" yanıtını verdi.

'SURİYE KONUSUNDA ÜÇ TEMEK ÖNCELİĞİMİZ VAR'

Suriye konusunda üç temel önceliğin ve ilkenin bulunduğunu aktaran Kalın, sözlerini şu şekilde sürdürdü:

"Bir, sınır güvenliğimizin sağlanması ve terörle mücadele. Yani PKK, PYD, YPG, SDG adı ne olursa olsun. İki, mültecilerin geri dönmeleri. Ama bunun gönüllü, onurlu, istekli ve güvenli bir şekilde yapılması. Bunlar da bir insan yani. Bir savaştan kaçarak geldiler. Ama ilelebet tabii ki burada kalmayacaklar. Suriye tarafında şartlar olgunlaştığında, bir güvenlik ortamı oluştuğunda hem insani güvenlik anlamında hem ekonomik güvenlik anlamında şartlar oluştuğunda bu insanlar da dönmeye başlayacaklar."

Üçüncü konu da bu işin yürütülmesi. Mesela diyelim ki biz bu insanları 500 bin, 1 milyon, 2 milyon kişiyi böyle biraz çalakalem, biraz böyle iyi çalışmadan, şartları olgunlaştırmadan zorla veya şöyle böyle bir şekilde ikna ederek gönderdik. Bir milyon insan gitti. Esad rejimi bunlara tekrar saldırmaya başladı. Ne olacak? Ya bunlar tekrar Türkiye kapısına dayanacaklar, yeni bir insani dram yaşayacağız ya da daha kötüsü olacak, iç savaş derinleşecek. Oradan bir sürü terör örgütü çıkacak. Terör tehdidi çıkacak. Gelecek yine bizi vuracak. O yüzden tehdit ortaya çıkmadan ona da müdahale etmek zorundasın." (HABER MERKEZİ)