Kalp sağlığı hakkında doğru bilinen 7 yanlış bilgi
Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Alper Karakuş, kalp sağlığı hakkında toplum nezdinde doğru bilinen ancak yanlış olan 7 bilgiye ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
DUVAR - Kardiyovasküler hastalıklar dünya çapında önde gelen ölüm nedeni olmaya devam ediyor ve günümüzde tüm küresel ölümlerin yaklaşık 1/3’ünü oluşturuyor. Türkiye'de ise bu oranın daha yüksek olduğu düşünülüyor.
Kardiyovasküler rahatsızlıkların görüldüğü yaş seviyesi de günden güne azalıyor. Örneğin, Türkiye'de her 5 kalp krizinden 1'i 45 yaş altında görülüyor.
Konuya ilişkin değerlendirmelerde bulunan Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Alper Karakuş, “Oysa tütün ürünleri ve alkol kullanımı, sağlıksız beslenme, obezite ile fiziksel hareketsizlik gibi değiştirilebilir risk faktörlerinin düzeltilmesiyle çoğu kardiyovasküler hastalık önlenebiliyor” diye konuştu.
Karakuş, aynı zamanda bilimsellikten uzak bilgilerin de kalp sağlığını riske attığına dikkat çekti. “Örneğin, çevreden veya internetten edinilen hatalı bilgiler nedeniyle hastalar hekime geç başvurabiliyor ve bunun sonucunda tedavide güçlük çekilebiliyor. Daha kötüsü, hatalı bilgiler hastanın hayatını kaybetmesine bile yol açabiliyor” ifadelerini kullanan Karakuş, toplumda kalp sağlığı hakkında doğru sanılan 7 hatalı bilgiyi anlattı:
YANLIŞ: "Yıllarca sigara içtim, artık sigarayı bıraksam da kalp hastalığı riskini azaltamam."
DOĞRU: Yaygın inanışın aksine, sigarayı bırakmanın faydaları, ne kadar süre sigara kullandığınıza, günde kaç sigara içtiğinize bakılmaksızın, sigarayı bıraktığınız anda başlıyor. 10 yıl sonra ise sigaranın kalp üzerindeki olumsuz etkileri tamamen kayboluyor.
YANLIŞ: "Kalp hastalığım var. Grip aşısı tam koruma sağlamaz. Bu nedenle aşıyı olmam gerekmez."
DOĞRU: Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre, tüm dünyada yılda ortalama 650 bin kişi grip veya gribe bağlı durumlar nedeniyle hayatını kaybediyor. Yapılan araştırmalar, grip aşılarının yüzde 90’ının etkili olduğunu gösteriyor. Ciddi kalp-damar hastalığı veya kalp yetersizliği olan hastaların her yıl grip aşısı olması gerekiyor.
YANLIŞ: "Yüksek tansiyon hastasıyım ama hiçbir şikayetim yok. Dolayısıyla yüksek tansiyonum bana zarar vermiyor."
DOĞRU: Yüksek tansiyon hastalığı genellikle ileri aşamaya kadar belirti vermediği için ’sessiz düşman’ olarak nitelendiriliyor. Yüksek tansiyonda erken tedavinin öneminin altını çizen Karakuş, Şikayet oluşturmasa bile yüksek tansiyon; kalp krizi, felç, böbrek hasarı ile diğer birçok ciddi sağlık sorunlarına yol açabiliyor ve tanı aldığınızda çok geç olabiliyor” diyerek hastaları uyardı.
YANLIŞ: "Kalp hastalığım var. Normal tuz yerine Himalaya tuzu veya diyet tuzu kullanabilirim."
DOĞRU: Dünya Sağlık Örgütü, günlük tuz tüketim miktarının 5 gramı, yani bir tepeleme çay kaşığını aşmamayı öneriyor. Himalaya tuzunun başlı başına kalp sağlığı için faydalı bir etkisi bulunmuyor.
YANLIŞ: "Kalp krizi sırasında şiddetli öksürmek hayatınızı kurtarabilir."
DOĞRU: Kalp krizi geçirildiğinin düşünüldüğü anlarda yapılması gereken, acil tıbbi yardım istemektir. Kalp krizi anında şiddetli biçimde öksürmenin hayat kurtardığı yorumu yanlıştır.
YANLIŞ: "Kırmızı şarap kalbe iyi geliyor. Kalp sağlığım için her gün bir kadeh içmeliyim."
DOĞRU: Kırmızı şarabın içeriğinde bulunan resveratroller, antioksidan özelliği nedeniyle, iyi kolesterol olarak bilinen HDL’i artırmada ve kötü kolesterol olarak bilinen LDL’i azaltmada olumlu etkilere sahip. Ancak, güncel bilgilerde resveratrol düzeyleri ile kalp hastalığı oranları arasında doğrudan bir bağlantı bulunmamaktadır. Dahası, resveratroller sadece kırmızı şarapta değil, kırmızı üzümde, yer fıstığında ve ananasta da yüksek konsantrasyonda bulunuyor.
YANLIŞ: "Her gün aldığım Omega 3 yağ asidi takviyesi kalbime iyi gelir."
DOĞRU: Yaygın inanışın aksine, son 20 yılda yapılan birçok bilimsel araştırma, Omega-3 yağ asidi takviyelerinin (balık yağı kapsülleri) sağlıklı insanlarda kalp krizini veya buna bağlı sorunları önlemede bir etkisi olmadığını gösteriyor. Yine son yıllardaki büyük çalışmaların sonuçları da bu takviyelerin halihazırda kalp damar hastalığı olan kişilerde kullanımı için daha kesin verilere ihtiyaç duyulduğunu gösteriyor.