Andrey İsaev
Geride bıraktığımız haftada Türkiye’yi takip eden Rus medyası Recep Tayyip Erdoğan’ın 'Belorusya' ziyareti ve Kürt sorunu üzerine odaklandı. Ekonomik gelişmeler de dikkat çekici idi.
EADaily haber portalına konuşan BDT Araştırma Enstitüsü Belorusya bölümü başkanı Aleksandr Fadeev, Erdoğan’ın Lukaşenko ile yaptığı görüşmede ekonominin ağır bastığını belirtti. Belorusya, Türkiye’den yeni yatırımları beklerken turizm sektörü zor duruma düşen Türkiye, Belorus turistlerini çekmeye ve ihracatını genişletmeye çalışıyor. Fadeev, pazarı oldukça dar olmakla birlikte Avrasya Ekonomik Birliğine üye olan Belorusya’nın Rusya ve Kazakistan ile sınırlarının açık, mal akışının serbest olduğunu vurguladı.
Politikaya gelince Türkiye, Moskova’nın “nominal” olsa bile müttefiği olan Minsk ile ilişkileri geliştirmekle, Rusya’ya yeni yakınlaşma sinyalini veriyor. Uluslararası arenada büyük ölçüde tecrit edilen Belorusya ise Rusya dahil bütün dünyaya aktif dış politika yürütmeyi göstermeye çalışıyor.
Kommersant gazetesinin röportaj yaptığı uzmanlar da Rus-Türk krizi esnasında ambargo altında kalan Türk mallarının Belorusya üzerinden Rusya’ya geldiğini hatırlatarak Minsk’in Ankara’dan artık “teşekkür” jestini beklediğini dile getirdi.
'WASHINGTON KÜRTLERİ YALNIZ BIRAKTI'
Gene EADaily’de yazısını yayımlatan Sergey Şakaryants Orta Doğu’da Kürtlerin durumunu ele aldı. Yazara göre geçen hafta Ermeni basınına konuşan ABD’nin Yerevan Büyükelçiliği Siyaset ve Ekonomi bölümü başkanı Matthew Jusen’in bilerek veya dikkatsizlikten yaptığı iki açıklamaya dikkat çekti. Birincisi, ABD, Kürtlere yönelik politikasından dolayı Türkiye ile ilişkileri bozduğunu kabul ediyor. İkincisi, ABD ve Türkiye’nin Kürt sorununa ve ‘1915-1923 Ermeni soykırımına’ yaklaşımları çelişiyor yönünde.
Şakaryants, bununla beraber Washington’un, uzun zamandır ‘babalık yaptığı’ Kürtleri bir anda yalnız bıraktığını vurguluyor. Yıllarca IŞİD’e karşı savaşan Irak ve Suriye Kürtleri Washington’un baskısı ile “Fırat kalkanını” ve TSK’nın Kuzey Irak’a girişini “yutmak” zorunda oldu. Bunun neticesinde PKK militanları Musul operasyonuna katılan ve İran’ın yönettiği Haşid aş-Şaabi Şii milislerinin çatısı altına girdi. Yazara göre Amerikan desteğinden mahrum kalan ve böylece bir süre sonra Türkiye ile baş başa kalacak Kürtlerin, İran’ın ‘patronajını’ kabul etmekten başka çaresi olmadığını öne sürdü.
Şakaryants, HDP milletvekillerinin tutuklanmasını “Ankara’nın Kürtlere karşı yeniden savaş açması” olarak değerlendiren ve “Türkiye’ye karşı direnişi güçlendirme” çağrısını yapan Murat Karayılan’a gönderme yaparak “Kürtlerin Başika’yı IŞİD’den mi yoksa Türk danışmanlarından mı temizlediğini henüz bilemiyoruz” ifadesini kullandı.
KAOS İÇİNDEKİ GÜÇ: KÜRT YARI-DEVLETİ
Doğu bilimci Grigoriy Melamedov, RBC Daily gazetesinde çıkan yazısında Orta Doğu’daki “Kürt yarıdevletlerini kaos içindeki bir güç”e benzetti. Yazar, Irak ve Suriye Kürtlerinin hiç bir zaman bağımsızlığa bu kadar yakın olmadığını iddia etti.
Ta “Saddam Hüseyin döneminde” özerkliğe kavuşan Irak Kürdistanı, Federatif Irak Anayasası uyarınca bağımsızlık hakkına sahiptir. Daha geç zamanda ortaya çıkan ve birbirinden ayrı olan Rojava kantonları üniter devlet anlayışını benimseyen Beşar Esad’ın direnişi ile karşılaştı. Gene de Şam ordusu ve IŞİD’e kafa tutan Suriye Kürtleri devletleşme yolunda büyük mesafe aldı.
Birçok azınlık barındıran Kürt “yarıdevletleri” dünyanın gözünde acımasız savaş içindeki Orta Doğu’nun “tolerans ocakları” görünmeye çalışmakla dünya kamuoyundan puan kazanıyor. Gerçek şu ki Kürt olmayanların durumu pek parlak değil, hatta yerel yönetim bölgeyi terk eden azınlıkların dönüşüne engel koyuyor. Gene de etnik ve dini azınlıklar için Kürtlerin yönettiği topraklar, Sünni islamcıların Şii islamcılarla savaştığı bölgelerden çok daha güvenlidir.
RUSYA, ESAD’A KULAK VERMEDİ
Rusya ve ABD’ye gelince. İkisi de Kürtlere silah veriyor, ama ikisi de Türkiye ile ilişkiyi bozmamaktan yana. Neticede Kürtler Cenevre toplantılarına katılamadı, ABD “Fırat kalkanı” konusunda Türkiye’yi desteklerken Rusya, bu operasyonun Suriye toprak bütünlüğünü zedelediğini açıklayan Esad’a kulak vermedi.
Rusya’nın Kürtlere pek etkisi yokken Batı’nın etkisini kullanmak istemiyor. Batılı ülkelerin bu konuda çekimser davranmasının sebebi şu: Bağımsız Kürdistan kurulursa bölgede “sınır erozyonu” süreci derhal başlar ve bilinmeyen sonuçlara varır. Öte yandan yazara göre büyük ihtimalle Kürtler inisiyatif gösterip bağımsızlığı dünyaya ‘fait accompli’ (oldu bitti) şeklinde sunarlarsa Batı’nın buna itirazı olmaz.
Bu arada İran, Irak, Türkiye ve Suriye “Kürt sorunu” gündeme geldiğinde aralarındaki binbir çelişkiyi bir kenara bırakıp tek ağızdan konuşmakta. Ayrıca Tahran ve Şam “Kürdistan projesini” Amerika’nın “Orta Doğu’yu bölme projesinin bir parçası” olarak görürken Türkiye, Kürdistan konusunu “Kürt terörü”, yani PKK’nın ortadan kaldırılmasından sonra ele almaya hazır gözüküyor.
GIDADA TÜRKİYE’NİN YERİNİ ÇİN ALDI
Türkiye ile Rusya’nın arasındaki ekonomik ilişkilere değinen Echo Moskvyradyosu, uzun süredir Rusya’nın en büyük gıda ürünlerinin ithalatçısı olan Türkiye’nin 2016’da yerini Çin’e bıraktığını duyurdu. Bu yılın ilk dokuz ayı zarfında Rusya’nın gıda ihracatının %11’i Çin'e düştü. Uzmanlar, önümüzdeki dönem Çin’in birinciliği koruyacağını düşünüyor.
Rambler News Service’in edindiği bilgilere göre bundan sonra Rusya ancak büyük Türk gıda şirketleri ile çalışacak. Ajansa konuşan Gıda Kalite Kontröl Komitesi (Rosselhoznadzor) başkanı Sergey Dankvert, Hızlı bir şekilde gelişen Türk meslektaşlarımız bize örnek olmalı. Ayni zamanda aramızdaki sakıncalar da tükenmek bilmiyor. Türkiye’de küçük çaplı gıda üreticilerine uygulanan kalite kontrol sistemi anlaşmamızın dışında. Sadece gıda ürünlerini kendi üreten ve malını kendi ihraç eden büyük çaplı şirketler ile çalışacağız, dedi.