Kaplan: Kanun yaptıran baro olacağız

İstanbul Barosu'nun yönetimine aday olan Milliyetçi Avukatlar Grubu'ndan Avukat Ali Rıza Kaplan, kanun yaptıran bir bora olmayı hedeflediklerini anlattı. Avukatların beyaz yakalı köleler haline getirildiğini söyleyen Kaplan'a göre yargının en önemli sorunlarından birisi bağımsızlık ilkesinin ortadan kalkması.

Abone ol

DUVAR – İstanbul Barosu'nun hafta sonu yapılacak Genel Kurul'unda başkanlık için 5 aday yarışıyor. Duvar, bu günden itibaren adayları ayırıyor. Bu gün söz İstanbul Milliyetçi Avukatlar Grubu'nun (İMAG) adayı avukat Ali Rıza Kaplan'da... Kaplan, avukatların yargı sisteminde en çok karşılaştığı sorunları, bunlara ne tür çözüm önerileri getireceklerini anlattı.  Türkiye'de avukatların sistem tarafından 'beyaz yakalı köleler' haline getirildiğini söyleyen Kaplan, Milliyetçi Avukatlar Grubu'nu diğer adaylardan ayıran farklara ilişkin de açıklamalarda bulundu...

Eğer İstanbul Barosu'na başkan seçilirseniz ısrarla üzerinde duracağınız en önemli konular hangileri?

İstanbul Milliyetçi Avukatlar Grubu olarak ilk önceliğimiz avukat hak ve yetkilerinin artırılması olacak. Ayrıca, avukat hak ve yetkilerinin yasal güvence altına alınması ve avukat hak ve yetkilerinin yürütme ajanlarınca hukuk dışı olarak kullandırılmaması halinde, gerektiğinde demokratik ancak sert sivil itaatsizlik eylemleriyle kınayan etkinliklerde ısrarlı olacağız. Yasama organı ile kuracağımız köprülerle bu konularda kanun yaptıran baro olmaya çaba sarf edeceğiz.

MAHKEME KADIYA MÜLK DEĞİL

Baro başkanlığı için 5 aday yarışıyor. Peki sizi diğer dört gruptaki adaylardan farklı kılan temel nitelikler neler ?

Biz her şeyden önce “Mülkün temeli adalettir” diyen bir dinin, “Haksızlığı her kabul ediş daha büyüğünü doğurur” diyen Tanpınar gibi edebiyatçıların ikliminden geliyoruz. “Her halde alemde bir hak vardır ve hak kuvvetin üstündedir” diyen bir liderin çocuklarıyız ve “Mahkeme kadıya mülk değildir” diyen arif bir milletin çocuklarıyız. Tüm mesleki yaşantımızda bunları şiar alarak faaliyetlerimizi sürdürüyoruz. Bizim için hukuk millidir. Tam bağımsız milli bir baro yönetim anlayışı arzuluyoruz. Milli konularda internet sitesinde iki satır beyanatla geçirmeyen bir baro istiyoruz. Bugün dünyanın her yerinde Türk kanı akıtılıyor Çin’den tutun da burnumuzun dibindeki Kırım’a, Suriye, Irak topraklarına kadar her yerde emperyaller Türk kanı akıtırken barodan bırakınız milli tavrı, eylemi, ses bile çıkmıyor.

KORKAN BİR YARGI OLUŞTURULDU

Tüm Türkiye'de ilan edilen OHAL ile birlikte birçok gözaltı yaşandı. Avukatların sık sık savunma alanında engellendiklerini duyuyoruz. Sizce savunmanın en önemli sorunları neler? İstanbul Milliyetçi Avukatlar Grubu olarak bu konuda girişimleriniz olacak mı ?

Şu anda savunmanın en büyük sorunu neredeyse tüm hak ve yetkilerinin elinden alınmış olmasıdır. Bu kısıtlılık gerek her geçen gün çıkartılan bir torba kanunlar ile gerek idarenin bir yönetmeliği ile veyahut keyfi olarak yürütme ajanlarının uygulamaları ile ortaya çıkmaktadır. Hele ki OHAL döneminde mevcut avukat hak ve yetkileri hepten elimizden alınmış mesleğimizi yapamaz hale gelmişizdir. İşi hak savunuculuğu olan bir meslek düşünün ki kendi hak ve yetkilerini dahi savunamaz hale gelmiştir. Despot yönetim tarzı ve despotluğa müsamaha gösteren ve adeta hukuk dışı uygulamalar sebebiyle korkan bir yargı oluşturulmuştur. Savcı korkuyor, hakim korkuyor, avukat korkuyor adliye personeli korkuyor. Sonuçta hukuk dışı kanunlara uygun olmayan kararlar ortaya çıkıyor. İstanbul Barosu yönetimi ise Kanlıca da kafe satın aldık, servis getirdik-ki artık ücretlidir, metrobüsle daha ucuza seyahat ediyoruz- kreş açtık havasında. Dünyanın en büyük barosunun etkin tüm demokratik eylem tarzlarını sivil itaatsizlik eylemlerini organize edip avukat hak ve yetkilerinin kanuni teminat almak için mücadele etmesi gerekir. Biz İMAG olarak bunu yapacağız.

'ADLİ AÇILIŞ TÖRENLERİ YÜRÜTMENİN EMRİNDE YAPILIYOR'

Şu an Türkiye'de yargının bulunduğu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz, Bu yargının sorunları sizce nedir ?

Yargının durumu maalesef gelişen teknoloji ile ters orantılı olarak kötü durumdadır. Gecikmiş adalet adalet değildir. Yargıyı hızlandırmak adına yapılan her atılım maalesef yargıya daha da gecikir hale getirmektedir. Eskiden sadece HSYK da bakanlık müsteşarı olmasın denir iken artık yüksek yargının en üstündeki temsilcileri yürütmenin başı ile çay toplamaya gitmektedir. Adli yıl açılış törenleri yürütmenin gölgesinde hatta emrinde yapılmaktadır. Bu bağımsızlık sorunu çözülmedikçe tabii hakim ilkesi tüm gerekleriyle uygulanmadıkça yargının diğer teknik sorunlarından bahsetmeye bile değmez.

YARGI BAĞIMSIZLIĞINA DÜŞÜRÜLEN LEKE

Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu'nun Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ne gitmesi tartışmalara neden oldu. Sizin bu konudaki düşüncelerinizi öğrenebilir miyiz ?

Hain 15 temmuz darbe girişimi sonrası Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu'nun Cumhurbaşkanlığı makamına gitmesini olumlu buluyorum. Bu durumu devletimizin, milletimizin birlikteliği iç ve dış düşmanlara karşı verilen birlik görüntüsü açısından olumlu bir gelişme olarak değerlendiriyorum. Ancak Yargıtay’ın adli yıl açılışını Cumhurbaşkanlığı

kompleksinde yapılmasını kınıyorum. Bu temsili olarak yargı bağımsızlığına düşürülmüş bir lekedir.

'AVUKATLAR KÖLE HALİNE GETİRİLDİ'

Avukatların yargı sisteminde en çok karşılaştığı sorunlar sizce nedir, bununla ilgili  önerileriniz var mı?

Mesleğin ve meslektaşın yüzlerce sorunu var ancak benim gördüğüm en mühim sorun avukatların artık sistem tarafından 'beyaz yakalı köleler' haline getirilmesidir. Avukatlık dünyanın her yerinde elit bir meslek iken ülkemizde neredeyse asgari ücretle avukat istihdam edilir hale geldi. Mesleğin yargı dünyasında saygınlığı kalmamıştır. Avukatlar adliyelere girişten itibaren itilen kakılan hale dönüştürülmüştür. Etkinlik, saygınlık, iktisadi kısıtlılık bunlar en ana sorunlarımız olup yukarıda belirttiğim gibi bunların tek çözüm yolu tekrar altını çiziyorum 'yasa yaptıran baro olabilmekten geçer.'

Adaletin temeli olması beklenen mülk kavramı bizim için, aziz Türk milletinin büyük bedeller ödeyerek kurduğu; Türkiye Cumhuriyeti devletidir. Hemen her fırsatta barış, demokrasi, insan hakları gibi insanlığın binlerce yıllık birikiminin sonucu olan uhrevi değerlerini kendilerine maske veya kalkan yapan eli kanlı mezhepçi, dinci, etnik faşist ve goşist bilumum örgüt mensuplarının haklarının ziyadesiyle savunulmasındansa baro yönetimlerinin taraf olması gereken yer eli kanlı katillerin kararmış kalpleri değil, bir şehit anasının Malazgirt Ovası kadar geniş yüreğidir.

Bireysel olarak “Adalet” bizim temsilcisi ve mensubu olduğumuz hukuk kurumları vasıtasıyla hakkına ulaşan mazlum, masum bir vatandaşımızın yüzünde beliren sevinç gülümsemesidir. Yolu adliyeden geçen herkesin yüzünde sevinç gülümsemesinin daimi olması temennisiyle…

Ali Rıza Kaplan kimdir?

İstanbul Milliyetçi Avukatlar Grubu'nun adayı olan Kaplan seçim sürecini 'İstanbul Milliyetçi Avukatlar Grubu ile birliğe' sloganıyla yürüyor. Kaplan, adaylık kampanyasında 'itibarlı avukat, mesleki gelecek, adalet ve güven' temalarını ön plana çıkarıyor.

1970 Zonguldak doğumlu olan Kaplan, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu. Kaplan, Özel Güvenlik Hukuku, Kat Mülkiyeti Hukuku, Ceza Hukuku, Ceza Usul Hukuku alanlarında Arel Üniversitesi’nde ve özel Güvenlik Eğitim Merkezleri’nde dersler verdi. İstanbul Milliyetçi Avukatlar Grubunun 15 kişilik yönetim kurulu adayları arasında 3 kadın avukat yer alıyor.

İstanbul Milliyetçi Avukatlar Grubu Yönetim Kurulu adayları

Gülbeyhan Saylağ Bayram, Kaptan Yılmaz, Ebru Yıldız, Aydın İşkur, Dilek Kiraz, Gürhan Kaya, Murat İnan, Önder Göl, Uğur Tarhan, Adem Özkan

Disiplin Kurulu Üyeleri: İzzet C. Fidan, Özdal Yurt, Zamir Demir, M. Oğuzhan Sucu, Sevim Zorlu

Denetleme Kurulu Üyeleri: Osman Beniz, Hakan Çatak, İbrahim Özdemir