Kara Cuma: Köle ticareti mi, piyasa iflası mı, çalışmayan işçi günü mü?

Piyasacı mantık, acı ve tatlı her münasebeti metalaştırmaya, paraya ve pula tahvil etme konusunda hayli tecrübe kazanmış. Tüketim tutsakları ise, olayın perde arkasını göremeden tüketim seliyle birlikte sürüklenip duruyorlar. Hem de bin bir zahmetle kazandıkları parayı mirasyedi gibi harcayarak. Halbuki bize lazım olan biraz tarih biraz da bilinçtir.

Abone ol

Faik Bulut

Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Hamza Yerlikaya, 24 Kasım’da, indirimli satışların başlamasıyla alışveriş çılgınlığına sahne olan “Kara Cuma” (Black Friday) tanımına Twitter’dan tepki göstermiş: “Nedir bu Kara Cuma, neden cuma? Aydınlık, bereket, bayramdır cuma, huzurdur cuma. Güneşin doğduğu en güzel gündür cuma. Neyin algısı yapılıyor bu özel günde, neyin operasyonu yapılıyor?”

Anlaşılan o ki; Yerlikaya, meseleyi din merkezli bir anlayışa kaydırıp, buradan da “Batılı gâvur” anlayışa dayalı İslam düşmanlığının (İslamofobi) Türkiye’deki yansıması olarak görüyor, öyle göstermek istiyor. Ona göre; Müslümanlar için hayırlı ve mübarek sayılan cuma günü için “Kara Cuma” demek, İslam düşmanlığı yapmaktır. Ancak bu iddia, Kara Cuma’nın deyim olarak ortaya çıkış nedeniyle ne mekân ne de zaman olarak uyuşuyor. Bilindiği gibi Kuzey Amerika’da haftanın son iş günü cumadır. İşyeri sahipleri sırf sürümden kazanabilmek için satışlarda genel anlamda az-çok indirim yapmayı âdet edinmiştir. Keza ABD’de kötüye giden her şey için “Kara” sıfatı kullanılmaktadır. Mesela 24 Ekim 1929 tarihli büyük ekonomik kriz, Black Thursday (Kara Perşembe), 19 Ekim 1987 tarihli borsa depremi de Black Monday (Kara Pazartesi) olarak kayda geçmiştir. Katolik inancının egemen olduğu Meksika’da ise “Kara Cuma” yerine “El Buen Fin” (Mutlu Son) deyimi kullanılıyor. Müslüman inançlı Birleşik Arap Emirlikleri’ndeki satışlar, “Beyaz Cuma” diye tanımlanıyor. Dolayısıyla bu serbest piyasacı mantığın, İslam ve Müslüman dünyasına düşmanlıkla hiç alakası yok. Yerlikaya, aslında çarpıtılmış bir olaydan kendi iktidarına yarayacak yanlış bir çıkarsama yapıyor.

Aynur Tekin, küresel kapitalizmin tüketim histerisinin/çılgınlığının zirve yaptığı “Kara Cuma” olayını haber boyutunda ele alarak “Kara Cuma mı, Efsane Cuma mı” başlığıyla sunmuş:

“Dünyada ‘Kara Cuma’, Türkiye’de ise ‘Şahane', ‘Efsane’ ya da ‘Süper’ diye adlandırılan alışveriş çılgınlığı, dün ufak tefek kazalar da yaşansa sağ salim atlatıldı! AVM’lerin önünde uzun kuyruklar oluştu, çevre kentlerden pek çok kişi alışveriş için İstanbul’a geldi. Black Friday (Kara Cuma) ABD’de başlayan ve Şükran Günü ile sıkı bağları bulunan bir gelenek. Kasım ayının dördüncü perşembesinde kutlanan Şükran Günü’nden sonraki Cuma, halk kent meydanlarına iniyor ve alışveriş yapıyor. Bu rutini kâra çevirmek ve daha çok ürün satmak isteyen şirketler çok yüksek oranda indirime gidiyor, kampanyalar düzenliyor. Kara Cuma çılgınlığı ABD ile sınırlı kalmıyor ve zamanla başka ülkelere de sıçrıyor.

'Kara Cuma'da kart rekoru kırıldı: 4.7 milyar TL

Salgına yakalanan ülkelerden biri de Türkiye. Orijinali her ne kadar ‘Kara Cuma’ olsa da Türkiye’deki şirketler bugüne ‘dini hassasiyetler’ nedeniyle ‘Şahane Cuma’, ‘Efsane Cuma’ ya da ‘Süper Cuma’ demeyi tercih ediyor. Türkiye, bu yılın Kara Cuma’sını sabahın erken saatlerinde henüz açılmamış olan Bulgurlu’daki AVM önünde bekleyenlerin ve Teşvikiye’deki bir spor mağazası önüne bir gece önceden kamp kuranların görüntüleriyle karşıladı. Unutulması güç fotoğraflardan biri de Bağdat Caddesi’nden, aslında kendi halinde diyebileceğimiz bir butikten geldi. Butik ‘çılgınca’ indirim yapınca kapısında uzun kuyruklar oluştu. Girişte izdiham yaşandı. Yüzlerce kişi kapıya yüklenince mağazanın vitrin camı kırıldı ve üç kişi hafif yaralandı. Butik görevlileri çareyi polisi aramakta buldu, satışa bir süre ara verildi. Tüm bunlar Twitter’ın ve Instagram’ın en çok konuşulanlarından oldu.”

KARA CUMA VE SİYAH KÖLE SATIŞI

.

Her iki yorumda eksik olan şudur: Black Friday yani Kara Cuma’nın arka planındaki trajedinin gerçek tarihi pek irdelenip sorgulanmıyor. Biz, bu noktaya ışık tutmaya çalışalım. İsminden başlayabiliriz. Batılı kimi çevrelerde, Black Friday (Kara Cuma) adı bile siyahlarla, Afrika’dan silah zoruyla alınıp Amerika’da karın tokluğuna/ölümüne çalıştırılan kölelerle bağlantılı hale getiriliyor. Dolayısıyla pek çok kişi tarafından bir zamanlar kölelere verilen o meşhur aşağılayıcı lakapla Negro (Aşağılık Zenci) adının yumuşatılmış şekli olan Black (Siyah) ismiyle yer değiştirilmiş hali olarak yorumlanıyor. Irk ayrımcılığı/ırkçılık sayılıyor. Buna ilişkin geçen yıl iletilen bir Twitter mesajı şöyle: “BLACK FRIDAY. On this day slaves in the United States were sold at throw away prices. Know what you are celebrating about.” Yani “KARA CUMA: Bu günde Amerika’daki köleler yok pahasına satıldılar. Neyi kutladığınızın farkında mısınız?” (Kamau King, 24 Kasım 2018)

Bir dostumun eski resimler eşliğinde ilettiği İngilizce yazıda da benzer ifadeler yer alıyor: “İşte Kara Cuma’nın acı tarihi ve anlamı: Amerika’da köle ticaretinin yapıldığı zamanlarda, (sarsılan/krizdeki) ekonomiyi desteklemek amacıyla, Black Friday (Kara Cuma) günlerinde köleler ucuza (indirimli) satılırdı. Afrikalı kölelerin satışı söz konusu olduğundan ve cuma günlerinde satış yapıldığından, Kara Cuma ismi buna atfen verilmiştir. Bu da şu soruyu gündeme getiriyor: Afrikalılar, bu tür aşağılayıcı satış kampanyaların destekçisi olmalı mıdırlar?”

Her iki mesaj da farklı iki tarihi fotoğrafla (elleri, ayakları veya boyunlarından zincirlenmiş kölelerin satış fiyatına ilişkin ilanlar ve satış sırasını bekleyen siyah kölelerle) desteklenmiş. Oysa kısa bir araştırmanın ardından o fotoğraflardan prangalı olanlara ait görüntünün, Amerika’daki siyahlarla hiç ilgisi olmadığını görebiliyoruz. Onlar, Avustralyalı aborijin denilen otantik yerliler. Chris Oven isimli Batılı yazar, o devrin egemen sömürgecilerinin yerlilere reva gördükleri zulümleri konu edinen bir kitap yazmış: Every Mother’s Son is Guilty: Policing the Kimberley Frontier of Western Australia 1882-1905. Kitapta 1882-1905 yılları arasında Doğu Avustralya’nın Kimberley sınır boylarında uygulanan baskıcı, ayrımcı ve ırkçı politikaları konu edinip sorgulamış. Bu arada olayı araştırmak üzere çok sonradan ilgili komisyonlar kurulmuş.

Avustralya yerlilerinin köleleştirilmesi olayı

PESA CHECK isimli site, bir yıl önce, “Fake News” (Yalan Haberler/Düzmece Haber), başlığı altında yukarıdaki geçen olayın ABD ile değil, Avustralya ile ilgisi olduğuna dair not düşmüş. Aynı web sitesi, 27 Kasım 2018 tarihli yorumunda, Kara Cuma isminin 1904 yılında Amerika’daki Afrikalı kölelerin yok pahasına satıldığı günkü ticaretten alındığını da kesin bir dille yalanlıyor. Keza 1800’lü yıllarda ABD’de bulunan siyah kölelerin satılmasına atfen Kara Cuma kavramının ortaya çıktığına dair iddia ve görüşlerin de doğru olmadığı da belirtiliyor. (Bkz. PESA CHECK, FALSE: ‘Black Friday’ did not originate from selling slaves)

Köle ticaretiyle ilgili şu gerçeği biliyoruz: Amerika kıtasındaki köle ticareti sırasında, özellikle ABD’de hem sürümden kazanmak hem de sıkışık zamanlarda kâr etmek (bir anlamda vurgunculuk yapmak) için, hasat mevsiminin sıkışık zamanlarında yani kar-kış bastırmadan ürünü kaldırıp ambarlara yerleştirilebilmesi için, işini vaktinde bitirmiş kimi çiftlik sahipleri (ağaları), kölelerinin hepsini veya bir kısmını, ucuz fiyatla zor durumdaki çiftlik sahiplerine satıyor veya kiralıyorlarmış. Bu satışlar, çoğunlukla cuma gününe denk geliyormuş. Ancak Kara Cuma tanımı, buradan kalma bir isim değildir.

Bu noktada The Telegraph gazetesinden Hanna Daly, 29 Kasım 2019 tarihli yazısını okudum: “1800’li yıllarda ABD’nin güney eyaletlerindeki siyah köle ticareti piyasasındaki indirimli satışların Şükran Günü sonrasına denk düştüğü hakkındaki rivayetlerden” söz ediliyor ama bunun doğru olup olmadığına dair bir vurgu yok. History Stories sitesinde yazan Sarap Pruitt, 20 Kasım 2018 tarihli makalesinde bu söylentinin “Kara Cuma” alışverişlerini boykot etmeyi amaçladığını ileri sürmüş.

Benzer iddiayı BBC’nin bir yorumunda görüyoruz. Buna göre; T. Braxton adlı bir kadın, Facebook hesabında köle ticaretine dair eski bir fotoğrafı paylaşarak şöyle yazmış: “Kimi köle tüccarları, kış bastırmadan mahsul alabilmek amacıyla, köleleri indirimli fiyatlar satmışlar.” Braxton buradan hareketle Kara Cuma alışverişlerinin boykot edilmesi yolunda çağrı yapmış. BBC’nin ilgili sitesindeki yorumda buna karşı çıkılmış ve söz konusu iddiaya kanıt olarak gösterilen belgenin (eski fotoğrafın) çekildiği tarihte, ABD’de köle ticaretinin yasaklandığı belirtilmiş. (Bkz. Amelia Butterly, “Black Friday rumours and the truth about how it got its name”, BBC Newsbeat, 28 Kasım 2019)

Kimileri Kara Cuma adının köle satışıyla alakası olduğuna dair bir kanıt bulunmadığını ileri sürüyorlar. Ek olarak, bu terimin tek bir olayla açıklanamayacağını, tarihsel süreç içinde meydana gelen birçok olay neticesinde Kara Cuma kavramının ortaya çıktığını ve esas olarak indirimli ticari alışverişlerin sloganı haline geldiğini iddia ediyorlar. (Bkz. International Business Times, 30 Kasım 2019)

İŞÇİLER ÇALIŞMAYINCA, KARA CUMA…

Kara Cuma’nın çıkışına dair bir versiyon da şöyle: Şükran Günü hasta olduğunu ileri sürerek, izleyen dört gün boyunca kafadan izin yapanların sayısında normalin üstünde artış olunca, esnaf ve diğer ticarethane erbabı yani işveren kesimi, bu olayı Kara Cuma olarak adlandırdı. Patronlar açısından üretim yapmamak diğer deyimle kazanmamak kara bir gün olarak anıldı. Dolayısıyla “işçilerin hastalık bahanesiyle işten kaytardıkları” yolunda söylentiler yayıldı. North Caroline Üniversitesi araştırmacı görevlisi Bonnie Taylor-Blake, “Factory Management and Maintenance” (Fabrika Yönetimi ve Bakımı) isimli iş piyasası bülteninde iddialı bir yazı yazdı. Ona göre; “1951 yılı Şükran Günü şenliği ertesinde, çalışanlar (işçiler) arasında yüksek oranda hastalanma vakası görüldü. Sayının kabarıklığı, ciddi kuşkulara yol açmıştı. Hastalık, (ABD’de 20'nci yüzyılda sıkça görülen) vebanın en yaygın biçimi olan hıyarcıklı veba türü olarak tanımlanıyordu. Hastalık meselesi, işgücünü tümüyle atıl bırakacağı ve dolayısıyla üretimin duracağı yolunda derin endişelere yol açmıştı. Dükkânlar ve mağazalar yarı yarıya boştu; işe gelmeyenler hasta olduklarını ispat edebiliyorlardı.” (Amelia Butterly, “Black Friday rumours and the truth about how it got its name”, BBC Newsbeat, 28 Kasım 2019)

AMERİKAN BORSASI VE ALTIN PİYASASININ KARA GÜNÜ

PESA CHECK web sitesine bakılırsa; “Kara Cuma” deyiminin ilk kayda girdiği tarih, 24 Eylül 1869’dur. Yaşanan mali-finansal kriz sonucundaki büyük çöküş/felaket o tarihteki cuma gününe denk geliyor. Bu çöküşün, şimdiki haliyle bilinen hafta sonları yapılan çılgın indirimlerle çağrıştıran bir benzerliği bulunmuyor. Altın tacirleri ve Wall Street’in ana finansörleri sayılan Jim Fisk ve Jay Gould, spekülasyona ve paniğe yol açabilecek ölçüde ellerindeki altının tamamını piyasaya sürüyorlar. Amaçları, fahiş fiyatla muazzam kâr elde etmek! Gel gelelim, bahsedilen cuma günü evdeki hesapları çarşıya uymuyor; oyun geri tepiyor. Amerikan altın piyasası altüst oluyor; Wall Street Borsası hızla düşüyor, büyük para babaları iflas diyor, çiftçiler derinden etkilenerek mağdur oluyorlar. (Bkz. “FALSE: ‘Black Friday’ did not originate from selling slaves.” The Telegraph gazetesinin şu haberinin yorumu da önemli: “How did Black Friday get its name_ The history behind the biggest sales event of the year?”)

Polisiye deyimle, “ciddi bir vukuat” olması bağlamında Kara Cuma adı, ilk kez 1960’ların ortalarında (kimilerine göre de 1950’lerde) ABD’nin Filadelfiya şehrinde (Kara Kuvvetleri ile Bahriyeliler arasında) oynanan futbol maçı münasebetiyle kayda geçiyor. Şükran Günü şenliğinin ertesinde kente akın eden yerli turistlerle müşterilerin amacı Amerikan Bahriye futbol maçını izlemektir. Ancak onca kalabalık kızılca kıyamete neden oluyor; her yerde karmaşa ve kaos yaşanıyor, trafik kilitleniyor ve dükkanlar/mağazalar çekirge istilasına uğramış gibi müşterilerle doluyor. Emniyet kuvvetlerinde izinler kaldırılıyor; hafta sonu tatili yerine tam gün mesai yapılıyor. Dolayısıyla kolluk kuvvetleri açısından “Kara Cuma” oluveriyor o gün. Kara Cuma adının satışları olumsuz etkileyeceğini düşünen bölge esnafı, bu ismi “Big Friday” (Büyük Cuma veya Şahane Cuma) olarak değiştiriyor.

İşin ticari tarafı veya piyasa yanına bakılırsa, Macy’s USA mağazalar zinciri, 1924’te New York şehrinde düzenlenen Şükran Günü törenleri sırasında reklam ve ilan yoluyla ticari duyuru yapan ilk firma sayılıyor. Böylece Kara Cuma alışverişleri, ABD’nin her yanında giderek popüler oldu. Birkaç yıl sonra büyük tekstil atölyeleri ve mağazalar da 1930’lu yıllarda yaşanan derin ekonomik krizden alabildiğine etkilendiler. ABD Başkanı Franklin Roosevelt, ölü piyasayı canlandırmak amacıyla, 1939’da Şükran Günü tarihini bir hafta öne almayı kararlaştırdı. (The Telegraph gazetesi, “How did Black Friday get its name_ The history behind the biggest sales event of the year”)

ABD'deki ırkçılık yüzünden Gana'ya dönen bir aile

Bu münasebetle siyah köle ticaretiyle yakından ilgili bir habere daha yer verelim. Gana yönetimi, Batılı ülkelerde piyasa ruhuyla düzenlenen çılgın alışveriş şenliklerinin gerçekleştiği Kara Cuma’yı fırsat bilerek yeni ve alternatif bir karar aldı. 2019 yılını (Kasım sonu) “Büyük Dönüş Senesi” olarak ilan etti. Buna göre; ABD vatandaşı Afrikalılar ile Afrika-Karayipler karışımı melezler, istediklerinde anayurtları sayılan Gana’ya dönüp yurttaşlık hakkını kazanabilecekler. İlk adım olarak bu ölçütlere uyan 126 kişi, şaşaalı bir törenle karşılandılar; bilinen o renkli Afrikalı giysileri giyerek Gana’nın en yeni vatandaşları sayıldılar. Ganalılar açısından bu tarih, İngiliz gemilerinin 400 yıl önce köleleştirilmiş Afrikalıları ABD Virjinya Eyaleti liman kenti Jamestown’a indirdiği tarihe işaret etmektedir. ABD’nin diğer eyaletlerindeki Afrikalılar, 1619 yılından önce esir alınıp köleleştirilmiş insanlardı. O yıl, aynı zamanda köle ticaretinin Amerika’da yaygınlaştığı yılın başlangıcı sayılıyor. (Quartz Africa web sitesi, 28 Kasım 2019)

Hal ve vaziyet işte böyle… Piyasacı mantık, acı ve tatlı her münasebeti metalaştırmaya, paraya ve pula tahvil etme konusunda hayli tecrübe kazanmış. Tüketim tutsakları ise, olayın perde arkasını göremeden tüketim seliyle birlikte sürüklenip duruyorlar. Hem de bin bir zahmetle kazandıkları parayı mirasyedi gibi harcayarak. Halbuki bize lazım olan biraz tarih biraz da bilinçtir.