Kara Cuma mı, Efsane Cuma mı?

Dünyada 'Kara Cuma', Türkiye'de ise 'Şahane', 'Efsane' ya da 'Süper' diye adlandırılan alışveriş çılgınlığı, dün ufak tefek kazalar da yaşansa sağ salim atlatıldı! AVM'lerin önünde uzun kuyruklar oluştu, çevre kentlerden de pek çok kişi alışveriş için İstanbul'a geldi.

Abone ol

Black Friday (Kara Cuma) ABD’de başlayan ve Şükran Günü ile sıkı bağları bulunan bir gelenek. Kasım ayının dördüncü perşembesinde kutlanan Şükran Günü’nden sonraki Cuma, halk kent meydanlarına iniyor ve alışveriş yapıyor. Bu rutini kâra çevirmek ve daha çok ürün satmak isteyen şirketler çok yüksek oranda indirime gidiyor, kampanyalar düzenliyor.

Kara Cuma çılgınlığı ABD ile sınırlı kalmıyor ve zamanla başka ülkelere de sıçrıyor. Salgına yakalanan ülkelerden biri de Türkiye. Orijinali her ne kadar "Kara Cuma" olsa da Türkiye’deki şirketler bugüne 'dini hassasiyetler' nedeniyle “Şahane Cuma”, “Efsane Cuma” ya da “Süper Cuma” demeyi tercih ediyor.

Türkiye, bu yılın Kara Cuma’sını sabahın erken saatlerinde henüz açılmamış olan Bulgurlu’daki Emaar AVM önünde bekleyenlerin ve Teşvikiye’deki bir spor mağazası önüne bir gece önceden kamp kuranların görüntüleriyle karşıladı. Unutulması güç fotoğraflardan biri de Bağdat Caddesi’nden, aslında kendi halinde diyebileceğimiz bir butikten geldi. Butik “çılgınca” indirim yapınca kapıda uzun kuyruklar oluştu. Girişte izdiham yaşandı. Yüzlerce kişi kapıya yüklenince mağazanın vitrin camı kırıldı ve üç kişi hafif yaralandı. Butik görevlileri çareyi polisi aramakta buldu, satışa bir süre ara verildi. Tüm bunlar Twitter’ın ve Instagram’ın en çok konuşulanlarından oldu.

AVM'lerin önünde uzun kuyruklar oluştu.

‘KUSURA BAKMAYIN AMA SABAHTAN BERİ BEKLİYORUZ’

En yoğun Kara Cuma kalabalıklarından biri, Bulgurlu’da daha çok orta üst ve üst gelir grubuna hitap eden Emaar AVM’deydi. Kara Cuma için kapılarını 9.00’da açan AVM’nin vaadi ise, 500 TL üzeri alışveriş yapan ilk 6 bin kişiye alışveriş tutarının yüzde 70’ini iade etmekti. Yüzde 70 gibi iddialı bir iade oranını duyan binler AVM’ye akın etti.Kalabalık yalnızca İstanbul’un çeşitli semtlerinden gelenlerle sınırlı değildi, Kocaeli ve Tekirdağ’dan kalkıp gelenler de vardı. Herkesin ortak derdi, harcadığı paranın yüzde 70’ini “geri almaya” imkan sağlayan o kampanyaydı.

Fakat bu “yüzde 70 iadenin” nasıl yapılacağı ile ilgili bilgiler eksikti. AVM’nin web sitesinde kampanya koşullarının anlatıldığı bölümü incelemeden bir SMS çağrısı ya da sosyal medya duyurusuyla gelenler için sıkıntı büyüktü. Çünkü ortada bir iade yoktu. Bu miktar AVM’nin sadakat kartına yatırılıyor ve yine sadece bu AVM içinde kullanılabiliyordu. Dikkat çeken başka bir nokta ise iadelerin 32 gün sonra, yani en erken 1 Ocak 2020 tarihinde yapılıyor olması. Yani kampanya, yılbaşı alışveriş potansiyelini etkilemeyecek bir şekilde planlanmıştı. Ayrıca sadakat kartına yüklenen miktarın ocak sonuna kadar kullanılması zorunlu tutuluyor.

Mağazalara hücum edenler yerlere oturarak dinlendi.

‘ELEŞTİRMEK KOLAY’

Öğleden sonra “Neler oluyor” diye bakmaya gittiğimde AVM yine kalabalıktı. İlk 6 bine girdiklerini kanıtlamak ve kartlarını almak için sırada bekleyen yüzlerce insan vardı. AVM’nin ikinci katında bulunan bir kuyruğa doğru ilerliyorum ve 500 TL’lik alışverişini kaşeletmek için sıra bekleyen bir genç kadına “Kara Cuma ile ilgili bir haber hazırlıyorum, zamanınız varsa birkaç soru sorabilir miyim?” diyorum. Başını birkaç saniye için kaldırıp bana bakıyor, sonra hemen telefona gömülüp “Off hiç uğraşamayacağım” diyor. Tavrı can sıkıcı, kendisini “Düzgünce ifade etseniz ya oflamak da nedir?” diye yanıtlıyorum. Uykudan uyanır gibi başlıyor söze: “Kusura bakmayın, sizinle ilgili bir durum değil ama biz sabahtan beri burada bekliyoruz, çok yorgunuz ve çok gerginiz.” Başka bir şey sormuyorum, fakat o konuşmaya devam ediyor: “Ben işten izin aldım, yerine Pazar çalışacağım. Tüketim çılgınlığı deyip eleştirmek kolay ama ne giyiyorsun diye seni her gün süzen iş arkadaşların var. Herkes aynı durumda.”

Katlarda dolaşırken Kara Cuma’nın yılbaşı alışverişi ile birleştirildiğini fark ediyorum. Takvimler henüz 29 Kasım’ı gösteriyor fakat AVM’deki hava 29 Aralık gibi. Tavandan sarkan ve yeni yılla özdeşleşmiş ışıklı figürler, vitrin camlarında kardan adamlara hayretle bakarak başka bir koridora geçiyorum. Aylin Hanım, Kocaeli’den gelmiş. Çok yorulmuş olacak ki bir mağaza önüne çöküvermiş. Kendisi pusette uyuyan 10 aylık torununa bakıyor, kızı da o arada alışveriş yapıyor. “Kapalı yerler bana iyi gelmiyor ama yüzde 70’ini geri alacağız diye geldik” diyor sevinerek.

‘SİZ TWİTTER’I GÖRMEDİNİZ Mİ?’

Semra Hanım, doğa sporları ve ekipmanları satan bir markanın indirimlerinden yararlandığı için çok mutlu: “Çok güzel bir kampanya 1400 liralık alışveriş yaptım, bunun yüzde 70’ini geri alacağım. Yani sadece 400 TL’ye alışveriş yapmış oluyorum. Mont, polar ve ayakkabı aldım” diyor. Sonra bana ne zaman geldiğimi soruyor, “yarım saat ya vardır ya yoktur” diyorum. “Aaa neden geç kaldınız, indirim bitti, Siz Twitter’ı görmediniz mi?” diye sitem ediyor.

AVM’nin kendi kampanyası dışında markaların da indirimleri var. En azından öyle görünüyor. Süslü camekanlardaki “etkiketin yarısı”, “yüzde 40 indirim” ibarelerini takip ederek orta sınıfa hitap eden ünlü bir hazır giyim markasına giriyorum. Elimde hardal sarısı bir kazak var, etiket fiyatı 58 TL. Aynı kazağı markanın online mağazasında arıyorum ve fiyatının 38 TL olduğunu görüyorum. Belki sadece bu ürüne özel bir fiyattır diye düşünerek bu sefer yüzde 30 indirimli olduğu iddia edilen bir turuncu poların fiyatına bakıyorum. Ürün Emaar’daki mağazada 88TL online mağazada ise 58 TL. Elbette ki online alışveriş herkes tarafından tercih edilmiyor, kendi içinde riskleri var. Fakat buradaki mesele “gerçekten bir indirim var mı yoksa bu bir kandırmaca mı?” sorusuna yanıt bulmaya çalışmak.

HAZIR GİYİME HÜCUM

Reyonlar darmadağın, insanlar hücum halinde, insan kalabalığı ve spot ışıklar havayı iyice ısıtıyor. Elbiselere bakan bir kadının yanından geçiyorum. Elindeki elbise, askısından fırlayıp yere düşüyor. Kaldırmaya zahmet etmiyor, askıyı bırakıp başka bir ürüne doğru ilerliyor. Gözlerim elbisenin düştüğü yerde, görüyorum ki yanında başka elbiseler de var.

100 MİLYAR KIYAFETİN YÜZDE 85’İ ÇÖP

Birleşmiş Milletler Çevre Programı’nın verilerine göre hazır giyim sektörü toplam karbon salınımının yüzde 10’unu oluşturuyor. Rapora göre 2050 yılına kadar salınan zararlı karbondioksit gazı emisyonun dörtte biri hazır giyim sektörünün emisyonlarından oluşacak. Ayrıca her yıl üretilen 100 milyar kıyafetin yüzde 85’i çöpe gidiyor. Doğaya karışan bu çöpler, üretim sürecinde kullanılan zararlı kimyasallar nedeniyle toprağı ve denizleri kirletiyor, geri dönüşü olmayan zararlar veriyor.

AVM’leri, çarşıları dolduran kalabalıkların alışverişi, ihtiyaçlarını gidermek için yapıp yapmadıkları şüpheli. Kara Cuma’ların ya da başka kampanyaların virüs gibi yayılmasının yolu “Bir şeyler kaçırıyorum” “Onlar ucuza alıyor ama ben çok ödüyorum” düşüncesinden geçiyor. Alışverişe yön veren ihtiyaç değil, rekabet oluyor. Ürünlerin nerede, hangi koşullarda üretildiğine yahut bu kullan at sektörün doğaya ne kadar zarar verdiğine pek odaklanılmıyor. Kitleleri harekete geçiren şey ucuza alma obsesyonu oluyor.