Francescoli Farioli, çok kısa sürede, hakikaten dikkate değer bir oyun inşa etmeyi başardı. Futbol oyun prensiplerini esas alan bu oyun, topun iki halini üstüne, pozisyonun niteliğine bakılmaksızın çoğalmayı hedefliyor. İster hücum aksiyonu ister savunmada, rakibin ve topun konumu ne olursa olsun, topun olduğu bölgede sayısal çoğunluk bu oyunun en belirgin felsefesi. Üstelik bu felsefe, kısa sürede eylem halindeki bir modele dönüştürülmüş. Şimdi yüksek sesle, Türkiye’de bir futbol takımının top dolaşım modeline sahip olduğunu söyleyebiliriz. Burada en önemli düşünce, her pas, koşu, baskı ve oyalamanın bir modele dahil olmasıdır. Modelin özü üç pas seçeneğine dayanıyor. Özellikle top Karagümrük'e geçtiğinde, topa sahip olan oyuncu, üç pas seçeneğini, adeta çıplak gözle görmeden, topu ayağından çıkarmıyor. Sadece bu ilke oyunun doğaçlama karakterine son veriyor.
Topun bölgelerarası dolaşımında, aynı prensip uygulanıyor. Öncelikle birinci bölgeden çok paslı ve çok seçenekli bir yapıyla çıkılıyor. Kaleci dahil, Türk taraftarlarının kalbini hoplatacak riskleri almak ve rakip alan vermeden, oradan çıkmamak, muhteşem bir denge ve tutarlılık. Birinci bölgeden ikinci bölgeye geçişlerde de aynı soğukkanlılık ve akışkan oyun arayışı devam ediyor. Belki bu modelin en zayıf ve işlerin rayından çıktığı bölge olarak üçüncü bölge aksiyonlarının henüz tam anlamıyla örülmemiş olduğunu söylemek gerek.
Elbette bu topa büyük değer biçen oyun, her şeyden önce, oyunu yavaşlatıyor ve onun hemen hemen her yerde dar alanda oynanmasına neden oluyor. Hiç kuşkusuz bu durumun ikili avantajı ve dezavantajı da var. Birincisi oyun yavaşladığı için, hemen hiç kontra oynama imkânı kalmıyor. Dolayısıyla takım sürekli yerleşik rakip savunmalarına hücum etmek zorunda kalıyor. Bu arızayı aşmanın en önemli seçeneği, üçüncü bölge aksiyonlarını, ikinci bölge takviyesiyle yapmaktır. Ama bu bölgede oynayan iki oyuncu, galiba bu zorunlu rolün farkında değil. Mevlut hem çok ağır hem de top kontrolünde çok yetersiz göründü. Lens da aynı şekilde uzun zamandır devam eden dağınıklığını sürdürüyor.
Elbette bu oyun henüz emekleme döneminde. Bu oyunun çok acil bir pas tipine ihtiyacı var. Söz konusu top dolaşım modelini ona uygun pas tipi ile donatmak demek, Türkiye’de alternatifsiz bir takım haline gelmek demektir. Bana kalırsa, Francesco Faroli, pas tip olarak ayak içlerin çok temiz olarak işlevselleşmesinde ısrar etmelidir. Pasın yönü ve şiddetini ayak içi vuruşların dışında garantilemek pek mümkün değil. Bu modelin ihtiyaç duyduğu pas kalitesi, ayak içlerinin pürüzsüzlüğüdür.
Göztepe maçında meydana gelen top kayıplarının önemli bir yüzdesi, pas kalitesinin düşüklüğüydü. Bir diğer neden ise, doğru seçeneğe karar vermek için oyuncunun gereğinden fazla düşünmesi ve doğal olarak yavaşlamasıydı. Francesco’ya hatırlatmak isterim. Bir felsefe olarak çok iyi bilir ki, futbol oyunu bir düşünce eylemi oyunu değil. Oyun anı bütünüyle eylemseldir. Dolayısıyla, bu model buna uygun antrenman teknikleriyle, oyuncuların bilinçaltına şırınga edilmelidir. Her oyuncu düşünmek yerine, anı, motor hareketler dizisinin yol haritasına emanet etmelidir.
Francesco Karagümrük’e dolayısıyla Türk futboluna yeni bir soluk getirdi. Umarım bu projeyi tamamlama imkânı bulur.