Karamollaoğlu'ndan AK Parti'ye Orwell'dan örnek: Parti 'beş' derse?
Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu'ndan Erdoğan'ın termik santral vetosu için değerlendirme: Cumhurbaşkanı Erdoğan ile AK Parti Genel Başkanı Erdoğan hangi konuda ihtilafa düşecek. Meclisten çıkarken kanun Cumhurbaşkanı’nın haberi yoktu. Fakat halk bastırdı Cumhurbaşkanı 'ben halkımızın yanındayım' dedi.
DUVAR - TBMM'de AK Parti grubunun onayladığı termik santrallere filtre takılmasının ertelenmesi kararının Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından veto edilmesinin ardından iktidarın partisinde yaşananları değerlendiren SAADET lideri Temel Karamollaoğlu, George Orwell’ın '1984' romanından örnek verdi: "Şu an kaç parmağımı gösteriyorum? Dört. Peki, ya parti 'Beş' derse? O zaman beş...”
Partisinin Genel Merkezi'nde düzenlediği haftalık basın toplantısında konuşan Karamollaoğlu'nun açıklamalarından başlıklar şöyle:
EYT'LİLERİN SORUNU ÇÖZÜLEBİLİR: Bildiğiniz üzere Emeklilikte Yaşa Takılanlar uzun zamandır ülkemizin ve bizim gündemimizde. Konu uzun bir zamandır gündemde ama iktidarın tedbir almaya niyetli olmadığı ortada. Yaşanan mağduriyetin giderilmesini her platformda dile getiriyoruz. Geçen hafta da değindik, Cumhurbaşkanı bizzat bunu ekonomiye bir operasyon olarak görüyor. Biz bu durum karşısında şaşkınlığımızı gizleyemiyoruz. Her türlü israf ve yanlış yatırıma para bulunurken vatandaşımıza kaynak bulunamamasını anlamamız mümkün değil. EYT’lilerin sorunları apaçık ortada, devlet vatandaşı ile yaptığı sözleşmede sadık kalmalıdır. İnsanlar işe başlıyor lakin halk tabiri ile; maç sırasında kural değişikliği oluyor, emeklilik yaşı değiştiriliyor. Bu kabul edilebilir bir durum değildir. Bu mağduriyetin bir an önce giderilmesi elzemdir. Bu problemin çözümünün gecikmesi ülkemizin üzerindeki yükü arttıracaktır. Şu hususu da belirteyim elbette çözüm 1 yıl içinde olacak diye bir şart olmayabilir. Takvime bağlanan bir süreç içerisinde bu sorun çözülebilir.
ENFLASYON RAKAMLARI AYAR VERİLMİŞ RAKAMLAR: Bugünlerde milletimizi ilgilendiren en önemli konu başlığı asgari ücret meselesidir. Asgari ücret tespit komisyonu ilk toplantısını yaptı. İkinci toplantı da önümüzdeki hafta gerçekleştirilecek. Öncelikle, açlık sınırının 2 bin 102 lira, yoksulluk sınırının 6 bin 849 lira olduğu bir ülkede asgari ücretin 2 bin 20 lira olması tek kelimeyle zulümdür. Emeğe zulümdür, emekçiye zulümdür, insana zulümdür. Bu konuda şu hususu hemen belirtmek istiyorum. Eğer asgari ücrete “enflasyon ayarı” denilerek bir düzenleme getirilecekse bu Türkiye’nin gerçekleri ile bağdaşan bir adım olmayacaktır. Hepimiz biliyoruz ki şu an Türkiye’nin açıklanan enflasyon rakamları ayar verilmiş rakamlardır. Ayar verilmiş enflasyon rakamları üzerinden işçiye, emekçiye asgari ücret ayarı vermeye kimsenin hakkı yoktur. Bizi üzen bir başka konu asgari ücretin her dönem açlık sınırı üzerinden pazarlık konusu edilmesidir. Açlık sınırı üzerinden ücret almaya zorlayan bir hükümet ailelerin geçim derdi ile hiç ilgilenmiyor demektir. Peygamber Efendimiz buyuruyor ki; “İşçinin alın teri kurumadan onu verin” buyurmuş. Elbette alın terinin karşılığını sendikalar ve hükümet oturup karar vermelidir. İnsanın alın teri sadece karnını doyuracak bir ücretle karşılayamaz, onun diğer ihtiyaçlarını karşılayacak bir adıma ihtiyaç var. Türkiye’nin durumu Avrupa ortalamasında şu an iyiyiz demek doğru değildir, kendinizi Bulgaristan ile kıyaslayıp sonra da bizim durumumuz iyi derse el insaf deriz. Asgari ücret yoksulluk sınırında olmalıdır. Biz bunu deyince bizi hayalcilikle suçlayacaklar. Lakin ben bu ithamların hiçbirine itibar etmiyorum. İnanıyorum ki bir insan ülkesinde çalıştıktan sonra kendi geçimini sağlayacak bir ücret eline geçmeli.
KANAL İSTANBUL DEĞİL KALAN İSTANBUL... Gündemimize Kanal İstanbul projesi ile ilgili devam etmek istiyorum. Daha önce belirtmiştik tekrar belirtiyorum bugün Türkiye’nin meselesi Kanal İstanbul değil “Kalan İstanbul’dur”. İstanbul’un devasa problemleri ortadadır. Trafik, artan nüfus, estetiği bozan yüksek binalar ve en önemlisi uzmanların sürekli uyardığı Büyük İstanbul Depremi… Bu problemler bir an evvel çözülmesi gerekirken Kanal İstanbul projesinde ısrar etmek akıl karı değildir. Daha önce Sn. Cumhurbaşkanı Erdoğan bu projeye karşı çıkmıştı. Sanki yeri geliyor Parti Başkanı Erdoğan ile Cumhurbaşkanı Erdoğan karşı karşıya geliyor. Kanaatimiz bu konuda ciddi bir arsa rantı esas gerekçe olarak görülüyor. Bakınız konunun uzmanları bir takım tehlikelere dikkat çekiyorlar, burada bazılarını dile getirmek istiyorum:
-Kanal için yaklaşık 1-1,5 milyar m3 malzeme kazılacaktır.
-Kazı yıllarca sürecek, kazıda iş makineleri ve patlayıcı kullanılacak dolayısıyla çevre tahrip olacaktır.
-Kanalın kazılması esnasında zemin özelliklerine göre fazla kayma, heyelan ve göçmeler olacaktır.
-Kanal çevresindeki yeraltı su rezervlerini tahrip edecek ve yörede tuzlanmaya neden olacaktır.
-Beklenen deprem gerçekleşirse Kanalın Marmara ağzı 9-10 şiddetinde etkilenebilecektir.
Bu tehlikenin yanı sıra kanalın ekonomik maliyeti ülkemizin omuzlarına çok ağır bir yük yükleyecektir. Bu hususların her birinin tek tek değerlendirilmesi buna göre yol haritası belirlenmesi gerekmektedir. Lakin böyle yapılmaz da bu tür projelerde ısrar edilirse ekonomimiz içinde bulunduğu krizin çok daha ağırını yaşayacaktır. Bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın. Şu an mevcut krizin en büyük sebebi fizibilitesi doğru yapılmamış projelerdir. İktidar bu tavrında ısrarcı oldukça geleceğimizi ipotek altına almaya devam edecektir.
KAÇ PARMAĞIMI GÖSTERİYORUM? Bildiğiniz üzere birkaç haftadır ülkemizin gündeminde termik santrallere filtre takılması yönündeki yasa bulunmaktaydı. Bu konu hem ülkemizde hem dünyada önemli bir konu çünkü hava kirliliği ve su kirliliği çok önemli iki konu olarak bütün dünyanın önünde durmaktadır. Meclisten bu konu ile ilgili bir yasa meclisten geçti, konu 2.5 yıl gündemimizde olmayacak dendi. Fakat Cumhurbaşkanı Erdoğan olmaz böyle bir şey dedi yasayı veto etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile AK Parti Genel Başkanı Erdoğan hangi konuda ihtilafa düşecek. Meclisten çıkarken kanun Cumhurbaşkanı’nın haberi yoktu. Fakat halk bastırdı Cumhurbaşkanı 'ben halkımızın yanındayım' dedi. Peki Kanal İstanbul ne olacak? Bu mantık ile bu iş yürümez. George Orwell’ın meşhur 1984 romanındaki, “Şu an kaç parmağımı gösteriyorum? Dört. Peki, ya parti 'Beş' derse? O zaman beş' satırlarını sanki yaşıyor gibiyiz. İmam Gazali der ki; “Hakkı adam ile bilemezsin, önce hakkı tanı o münasebetle ehlini de tanırsın” Şu husus bilinmeli ki yanlışa yanlış, doğruya doğru diyemeyen lider sultası altındaki siyasetin bu ülkeye yapabileceği bir katkı yoktur. (HABER MERKEZİ)