Karantinada stresi yönetmek: #Evdekal Türkiye ama nasıl?
Sevdiklerinizle iletişime ara vermeyin, telefon ya da video konferanslar eşliğinde ilişkilerinizi alternatif yollardan devam ettirin. Çok fazla haber ve uyarıya maruz kalmamaya çalışın fakat içinde bulunduğumuz durumu tümüyle reddedecek kadar da gündemi takip etmekten geri kalmayın, kabullenip adapte olun.
Asude Yağcı*
Muhtemelen uzunca bir süre içinde yaşayacağımız yeni dünya düzeni bu, her ne kadar yabancısı olsak da artık karantina günlerini yaşıyoruz.
"Toplum düşmanlığı yapmaya gerek yok, işi olmayanlar evde oturmalı! #evdekaltürkiye"
diyoruz ve fakat karantina günlerini iyi yönetmekte fayda var.
İki üç günde bir, uygun koşullarda yapacağınız 15 dakikalık bir yürüyüş size çok iyi gelebilir.
Stresi de iyi yönetmelisiniz, bu mecburi bir karantina fakat toplum sağlığımız için de her toplum ferdinin üzerine düşen, sorumluluğunu göğüsleyeceği bir bireysel ve toplumsal başarı hikayesine dönüşebilir.
Evde yapacak şey elbet bulunur; kitap okunur, sohbet edilir, karantina günlerine özel ücretsize çevrilen online eğitimlerden faydalanılabilir, içe dönülebilir ya da aile üyelerimizle gerçekten vakit geçirme pratiği elde edilebilir -malum çoğumuz çoğu zaman tam anlamıyla orada olamıyoruz-.
Tırmanan belirsizlik durumu ise kaygı yaratmaya, stresi tırmandırmaya devam ediyor.
Belirsizlik kaygı yaratır, kabul. Bir de üstüne günlük rutinimiz değişti, yetmedi artık uzun süre evdeyiz. Hepimizin "sıkılma hakkı" var.
Pandemi ilan edildi ve sağlık/hizmet sektörü çalışanları korkunç bir yoğunlukta çalışıyor sense sadece evdesin diye isyan mı ediyorsun diyenler olacaktır; kötü durumları kıyaslamaya gerek yok, kötü durum kötü durumdur. Kendinizi anlaşılmıyor hissetmeyin.
Mümkün olduğunca olayı yeniden çerçevelendirmeye çalışın. Evde hapis kalmak değil, kafayı dinlemek; hiçbir şey yapmadan oturmak değil, keyiflice üretmek yapabileceğiniz olumlu çerçevelendirmeye örnek olarak verilebilir.
Sizlerden ricam içsel enerjinizi doğru yönetin, kendinizi bir de siz boğmayın.
Sevdiklerinizle iletişime ara vermeyin, telefon ya da video konferanslar eşliğinde ilişkilerinizi alternatif yollardan devam ettirin.
Çok fazla haber ve uyarıya maruz kalmamaya çalışın fakat içinde bulunduğumuz durumu tümüyle reddedecek kadar da gündemi takip etmekten geri kalmayın, kabullenip adapte olun.
Hobiniz ne ise, yazı yazmak, örgü örmek, resim yapmak; hobilerinize geri dönün.
Küçük ve ulaşılabilir keyifler yapın; sahlep için, kitaplıktan güzel bir kitap seçin ya da evdeki kedinize patik örün (çılgınca fakat eğlenceli!)...
İki üç günde bir de olsa en azından görece güvenli insansız alanda 15 dakikalık yürüyüşe çıkın ya da bacaklarınız tutmuyorsa arabayla tur atın.
(Bu söylediklerim salgının seyrine göre değişebilir, toplum ve sizin sağlığınız hakkında en sağlıklı güncel bilgi neyse o!)
Stresinizi evdeki bir diğer kişiye sararak çıkarmamaya çalışın, bunu fark ettiğinizde dikkatinizi başka bir yöne verin/dağıtın. Unutmayın uzun süre o evde hep birliktesiniz, deveyi birlikte güdeceksiniz çünkü bu diyardan gitme şansınız yakın gelecek süresince yok.
Bol bol düşünün, yapmayı ertelediğiniz iş ya da projeleri elden geldiğince evde tamamlayın. Karantina görülmeyeni/erteleneni görünür kılmak için mükemmel bir fırsat.
Her ne kadar evde kalıyor, artık sokağa ya da işe çıkamıyor olsanız da öz bakımınıza dikkat edin. Gün geçtikçe epriyen dış görünüşünüz ve koyvermişlikle her aynaya baktığınızda güzel moralinizi bir de siz bozmayın, hayattan kopmayın.
Egzersiz olarak evde temizlik yapabilirsiniz...
Ve en önemlisi ipin ucunu kaçırmayın! Sakın temizlik ya da mikrop korkusu konusunda bir döngüye girmeyin. Halk arasında takıntı hastalığı olarak bilinen obsesif kompulsif bozukluğa gebe kalmayın, akılcı düşünün. Her aklınıza geldiğinde gerekli bir durum yoksa o elleri yıkamayın, gün içinde dışarı çıkmadığınız halde telefonunuzu günde iki kez dezenfekte etmeyin, sürekli mikropları virüsleri düşünmeyin.
Kısacası koronayak olmayın, dengede kalın!
Bedenen ve ruhen sağlıklı günler dilerim.
*Psikolog