
Bir insan, bir sporcu, bir takım, ya da taraftar profili, nasıl
'müzelik' olur ? Bugünlerde Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı
tarafından açılan ve ücretli olarak gezilebilen Beşiktaş JK Müzesi,
işte bu sorulara çağdaş, sivil, etkileşimli ve eğitsel, hatta
pedagojik müzecilik koşullarıyla, taze bir model öneriyor.
Tasarımında müzeolog ve AİCA Türkiye üyesi, sanat eleştirmeni
Burçak Madran'ın yer aldığı ve adeta tamamı kadınlardan oluşan bir
emekçi kadronun imzasını taşıyan müzenin işletme müdürlüğünü ise,
Madran ile yaptığımız tura refakat etme nezaketinde bulunan Canan
Cürgen yapıyor. Ancak BJK ve müze kültürüne en büyük emeği veren
isim, Türkiye'nin ilk kadın futbol takımını kuran ve oynayan
Beşiktaşlı Zülal Gök, nam-ı diğer Zülal Abla olmuş. Turda bize o da
destek veriyor.

Üçlüden öğrendiğimiz kadarıyla, 1650 metrekarelik BJK Müzesi,
salt bir 'takım müzesi' olmaktan çok, tarihine 'komşu' ve 'misafir'
türlü spor kulüpleri ile bu armaların temsil ettiği hangi spor dalı
varsa, bunlara ilişkin müze projelerinden konuk etkinlikleri
Türkiye'ye peyderpey sunmayı amaçlıyor.
Kendi sergilerini de kent ve yurt dışına yollama niyetinde
söyleme niyetinde olduklarını belirten Madran,"En çok yapmak
istediğimiz şey, BJK Müzesi'nin 'gerçek bir müze' gibi
çalışabilmesi. Çünkü genelde kulüp müzeleri, kendi içlerine kapalı,
taraftarına hitabeden ve aslında form olarak bir kurumsal tanıtım
alanı olmanın ötesine geçemiyorlar. Ama burada iddia şu: Biz
Türkiye'nin spor müzesi olalım. Sadece taraftarlara değil, bu
konuyu bilmeyen ve ilgilenme potansiyeli olanlara da ulaşalım,"
diyor. Bu yönüyle Madran, Gök ve Cürgen'in niyetlerini özetleyen
yüzlerce hatıra nesnesi ve bilgisi, yediden yetmişe, geçmişten
günümüze 'inanılmaz' detayla 1947'de hizmete sokulan eski İnönü,
bugünkü Vodafone Arena Stadyumu içindeki komplekste yer alıyor.
Bunlar arasında örneğin, iki yıl evvel Fair Play ödülünü kazanan
futbolcu Necip Uysal'ın hikâyesi de var: Fenerbahçe-Beşiktaş
derbisinde, seremoni öncesinde Uysal'ın önünde duran Fenerbahçe
formalı çocuğun o anki mahcubiyeti üzerine, oyuncuya 'Ben senin
önüne düştüm, şimdi Beşiktaşlı mı oldum?' demesi üzerine, dönemin
Kaptanı Uysal'ın "Hayır sakın üzülme, sen hâlâ Fenerbahçelisin.
Benim elimi tuttun diye artık ben Fenerbahçeliyim" dediği anların
bir videosu ve bu olay üzerine Uysal'a mektup gönderen çocuğun
Fenerbahçe Kongre Üyesi babasının mektubuna, müzede yer
veriliyor.
Görme ve yürüme engelli izleyicilerin büyük bir duyarlılıkla
atlanmadığı müzede baş tacı edilen bir diğer unsur da, çocuklar.
Beşiktaş kulübünün tarihçesiyle açılan müzede, yarının teknolojisi
ve geçmişin nadide delilleri, olabilecek en hazmedici tasarım ve
bilgi yoğunluğuyla izleyiciye / tarih / spor ve sosyoloji
meraklısına ulaştırılıyor.
Sesin, ışığın, dokunuşun ve merakın birer enstrüman gibi
kullanıldığı ve labirentimsi sürpriz bölümleriyle insanı hayli
meşgul tutan, eskiler üzerine yeni ve sevimli hatıralar üreten müze
iki kattan oluşuyor. Müzenin 1902'den günümüze getirilen kronolojik
bölümünde, 19 Mart 1922 tarihli bir kadastro haritasından
öğrendiğimiz kadarıyla, Beşiktaş sakini Osman Paşa'nın oğullarının
bir konakta kurduğu takımın doğum yeri belgelenirken, güreş,
atletizm ve eskrim gibi dallarda da önemli başarılar elde eden
modern bir spor kulübü olarak Beşiktaş'ın kimliği, nostaljik ve
ibretlik karelerle yansıtılıyor. Buralardan öğreniyoruz ki,
sözgelimi, Beşiktaş 1924'teki Sekizinci Paris Olimpiyatları'nda
Eskrim dalında derece kazanırken, 1936'da ise Suat Fetgeri,
arkeolog Halet Çambel'in (!) katılımıyla, yine dokuzuncu Berlin
Olimpiyatları'nda Türkiye'yi temsil etmiş.
Özellikle dönemin İstanbul'u ve Beşiktaş'ına yönelik değerli
imge ve dokümanlarla yüklü müzedeki rehber pano ve duvar metinleri,
izleyiciyi sıkmayacak bir yoğunlukla, yüz ilâ yüzelli kelime
arasında tutulmuş ve İngilizce versiyonları da buna eklenmiş.
Ayrıca, Beşiktaşlı olmanın anlamını üreten 'ilk logo', takımın 1911
tarihli ilk mühür baskısı, takım tarafından Cumhuriyet tarihinin
kazanılmış ilk kupası, Behçet Kemal Çağlar'ın bestelediği, güftesi
Münir Ceyhan'a ait olan takım marşının özgün nota kâğıdı ve görme
engelli ziyaretçiler için bu bilgilerin Braille metinleri ve takım
stadyumlarının, logolarının evrimini yansıtan rölyefleri de
unutulmamış.
Atatürk'ün annesi Zübeyde Hanım'ın, Akaretler'de kaldığı konak
üzerinden Beşiktaş'ın idman sahasına komşuluk ettiğini ve
Atatürk'ün de ziyaretlerinde bu sahaya giderek Beşiktaşlı
sporcularla beden terbiyesi üzerine sohbetler yaptığını vurgulayan
müzenin bir eğlence merkezi olmak ile ciddi bir müze olmak ve
dijital malzemeyi kullanmak arasında bir denge kurmaya çalıştığını
söyleyen Burçak Madran, müzenin belli bir alanını da 'semt alanı'
olarak kullandıklarını ve 'yerel kaldırım taşları' ve 'semt
duvarı'nın yanı sıra, sembolik Beşiktaşlı sözlerinin ve tarihi
kartpostalların bu manzarayı bütünlediğini anlatıyor.
Weinberg'in çektiği tarihi bir Atatürk portre fotoğrafıyla
kıymetlenen müze, bünyesinde yüze yakın kupa ile, 200'den fazla
forma, top, krampon ve bine yakın fotoğrafı barındırmakta. "Şeref
Bey"in hikâyesinin, 19 Mayıs hatıralarının ve sorumluluğunun
atlanmadığı, Beşiktaş'ın halk, semt, Köyiçi, Ağaçlı Yol olduğunu
unutturmayan ve Beşiktaş kültürünün binbir yüzünü yansıtan müzede
bulunan bir diğer ilginç parça ise, dijital olarak eski İnönü
stadyumundan bugünkü Vodafone Arena'ya geçişin belgelendiği bir
topografik-mimari maket ve yerleştirme çalışması. Bu bölümde
özellikle, tarihinde Iron Maiden'dan Rihanna'ya ve 25'nci yılını
Türkiye tarihindeki en yüksek biletli izleyiciyle, 32 bini aşkın
katılımla kutlayan Grup Yorum'a ve Tarkan'a uzanan bir kültürel
bellek de yeniden - ve iyi ki - anımsatılıyor. Kadirşinas müzede bu
yönüyle, Vodafone Arena inşaatını tamamlamak adına Beşiktaş'a 5
lirasını postalayan Ankaralı küçük Kartal Sefa Yalçın'ın Balgat'tan
yolladığı para ve zarf veya Gol Kralı'nda Beşiktaş'a gönül veren
sevgili Kemal Sunal ve duayen spiker Halit Kıvanç'ın maç
anlatımları dahi, unutulmamış, sahiplenilmiş.
Yine, müzenin içindeki Oktay Özaydın Kütüphanesi ise günden güne
gelişen spor yayınlarını ziyaretçilerle buluşturuyor. Beşiktaş JK
Müzesi’nde yer alan 50’den fazla dijital uygulama, ziyaretçilere
kulübün spor dalları ile ilgili izleme ve etkileşimsel deneyim
olanağı sunuyor. İçinde kendi 'yedek' kulübesi, 'karaoke' tezahürat
- marş odası, Vodafone Arena'yı deliler gibi turlayabildiğiniz bir
sanal gerçeklik uygulaması ve taraftarın tutkusuna göre ölçüm yapan
stat desibeli/ses seviye ölçerini bile barındıran müze bu
yönleriyle hep 'ilk'lerin takımı olmaya gönüllü BJK'ye yarışır bir
'ilk'ler kaynağı olma gayretini ortaya koyuyor.
Armasında Türkiye bayrağını taşıma hakkına sahip ilk ve tek
takımı olan BJK'nin müzesinde yaptığımız turda kimi efsanelere de
değinen Madran ve Cürgen, bunlardan bahsederken gözyaşlarını
tutamıyor. Çanakkale ve Balkan Savaşları'na yollanmış
Beşiktaşlılara adanan bir heykelin de müzede olduğunu aktaran
ikili, takım kurucularından Şeref Bey ile ilgili şöyle bir hikâye
anlatıyor:
"Şeref Bey bir asker ve Birinci Dünya Savaşı'nda İngilizlere
teslim olmak istemiyor. Gözyaşlarıyla silahını teslim ederek Spor
Kulübü'ne dönüyor. 'Ben buna dayanamam, Mustafa Kemal Anadolu'ya
geçmiş; ben de gideceğim,' diyor ancak İstanbul'dan çıkamıyor. O
sırada Beşiktaş sahilinde teknesini onaran bir balıkçıyla
karşılaşıyor. Balıkçıya teknenin bir adı olup olmadığını sorunca
balıkçı ona, 'Komutanım, Kardelen, eşimdir adı teknenin, ama ben
yazmayı bilmiyorum,' diyor ve Şeref Bey Kardelen ismini yazıyor.
Ardından Ahmet Fetgari'ye giderek Anadolu'ya geçiş yolunu bulduğunu
söyleyen Şeref Bey, balıkçı teknesine saklanıyor ve Karadeniz'e
açılıyorlar. Kendisi de futbolcu olan Fetgari o sırada kendisine de
meşin bir top veriyor. Ardından Kardelen alabora oluyor, balıkçı
kurtuluyor ancak Şeref Bey vefat ediyor. Seneler sonra,
Cumhuriyet'in ilânının ardından Akaretler'e bir kadın geliyor,
Ahmet Fetgari'yi çağırıyor ve 'Bu sizinmiş, kocam eğer şehit
olursam bu topu size getirmemi söylemişti,' diyor."
İlk müsabaka defterlerinin dijital olarak, orijinali eşliğinde
izlenebildiği müzede bunların yanı sıra, 'Kara Kartallar' tabirinin
ilk kez hangi maçta işitildiği ve keşfedildiği de, 19 Ocak 1941
tarihli Beşiktaş-Süleymaniye maçına atfen, koyu BJK'li taraftar
Mehmet Galin'in yaratıcılığı üzerinden izleyiciye aktarılıyor.
Cürgen, "Biz dijital bir dünyanın içine doğduk ancak yeni yaş
gruplarının dünyayı algılama ve kullanma biçimleri çok pasif, bu
pasifliği biraz aktive etmeye gayret ettik," diye konuşuyor.
Orijinal kartpostalların arka yüzlerinin dahi atlanmadığı müzede bu
yönüyle, tasarımın ihtiyaçla kucak kucağa oluşu da önemsenmiş. Bu
açıdan müze, ziyaretçilerine 'el'den geldiğince dokunulabilir ve
dokunaklı zamanlar vadediyor.
İki yıllık bir emeğin ve 100 kişilik bir kadronun arkasında
olduğu BJK Müzesi'nde bu yönüyle dikkat çeken belgelerden biri de,
1952'de dönemin Milli Eğitim Bakanlığı Beden Terbiyesi Genel
Müdürlüğü'nce takıma gönderilen bir talep dilekçesi. Burada,
Beşiktaş'ın Türkiye'yi ulusal bir takım olarak temsil etmesi adına
16 Mayıs 1952 Türkiye-Yunanistan maçı için kadro ve antrenman
çalışması hazırlığı yapması çağrısında bulunuluyor. Ve ardından
Beşiktaş yönetimi, bu sorumluluğu da centilmenlik göstererek derhal
Fenerbahçe ve Galatasaray'a da iletiyor. Adı BJK ile özdeşleşen
Süleyman Seba'ya adanan bir odayla zenginleşen yapıda, en çok
hoşumuza giden ve unutulmayan detaylardan biri de, 1952'de talep
üzerine tasarlanan ve düşük ücretli bilet uygulaması sebebiyle
halkın büyük memnuniyetini kazanan 'Duhuliye Tribünü' köşesi
oluyor.
Netice yerine, BJK Müzesi hakkında konuşurken, Beşiktaş JK
Yönetim Kurulu Başkanı Fikret Orman da bu çok kimlikliliği basına
verdiği beyanda şöyle ifade ediyor:
"Vodafone Arena henüz bir yaşını doldurmadan, hem eşsiz mimarisi
hem de teknik özellikleriyle çevreye uyum sağlayıp, İstanbul'un
dokusunun bir parçası haline geldi. Sadece bir stadyum olarak
değil, aynı zamanda bir eğlence merkezi, konser arenası, yaşam
alanı, moda merkezi ve son olarak müzesi ile İstanbul’a hizmet eden
çok amaçlı bir şehir kompleksi, bir cazibe merkezi oldu. Beşiktaş
JK Müzesi bir spor müzesi… Sadece Beşiktaş’ın kupalarının
sergilendiği bir alan değil, siyah beyazlı renklerin şanlı tarihine
ve Türk sporunun pek çok unutulmaz anına tanıklık edebileceğiniz
bir deneyim merkezi. Ayrıca yüzde yüz engelli ve çocuk dostu.
Sadece Beşiktaşlılara değil, tüm Türkiye’ye hayırlı uğurlu
olsun.”
Başkan'ın sözlerine sivil bir katkı niyetine, bu müzede bir
'hayır' var, gidin, kendiniz görün diyesimiz var. Çünkü (sevgililer
gününe beş kala) Kartal'ın yuvasını da, dişi kuşlar yapar.