Katar’ın şimdilik ABD’den Avrupa’ya, Asya’dan Pasifik’e uzanan 350 milyar doların üstündeki yatırımları dikkate alındığında, ilk olarak sektörel çeşitlilikle neoliberal yabancı yatırım politikasının başarılı bir örneğiyle karşı karşıya olduğumuz söylenmeli. İkincisi, özellikle son olarak ABD’den 12 milyar dolarlık savaş uçağı alan Katar’ın küresel yatırım ve ilişkiler konusunda bir denge gözettiği unutulmamalı.
Küresel gündemin üst sırasında yer alan Katar’a dair enerji
dışında üzerinde en çok durulan ve merak edilen konulardan birisi
de ülkenin ekonomisi ve uluslararası yatırımları. Nitekim krizin
patlak vermesiyle beraber Moskova, Berlin, Paris, Washington, Yeni
Delhi, Pekin gibi küresel merkezler başta olmak üzere pek çok ülke
ve şirket kaygıyla olanları izledi. Bunun en önemli nedeni Doha’nın
küresel çapta yabancı yatırım konusunda çıtayı yükseltmesi. Peki
Katar ne yapmaya çalışıyor? Yaptığının kapitalist sistem
içerisindeki yeri nedir? Katar’ın bu pratiği
“neoliberalizm-demokrasi ilişkisi” konusunda ne söylemektedir? Bu
yazıda bu sorulara yanıt arayacağız.
BÖYLE BUYURDU NEOLİBERALİZM
İran İslam Devrimi'nin başladığı 1979’da, yeni bir ekonomi
politikası hayata geçirildi: Neoliberalizm. Neoliberalizm kısaca,
ekonomik alanın yanı sıra, toplumun, devletin ve uluslararası
ortamın, sermayenin yeniden örgütlenmesi ve çıkarları çerçevesinde
düzenlenmesi demek. Neoliberal yaklaşım özel mülkiyet haklarının
güçlendirilmesini, serbestleşmeyi ve sermayenin önündeki engellerin
kaldırılmasını kurtuluş olarak görüyor.
Liberalizm / neoliberalizm sanıldığının aksine burada devletle
demokrasi arasında doğrudan bir ilişki kurmaz. Neoliberal devlet,
sermayenin gücünün perçinlenmesi ve sınıf konsolidasyonu için
güvenilir bir iş ortamı sunma gayretkeşliğinde billurlaşır. Nitekim
gerek Pekin Uzlaşması, gerek monarşik bir emirlik olan Katar gibi
neoliberal gözdeler, söz konusu kanının yanlışlığını açıkça ortaya
koyar. Devlet demokrasi ilkelerine dikkat etse tabii ki hoş olur,
ama burada devlet, sermayenin varlığını yeni yatırım alanları ve
pazarlarla uluslararası boyutta güçlendirmesiyle tanımlanır. (Detay
için Ümit Akçay'ın Büyük Yanılgı yazısına
bakınız)
Özetle neoliberalizm demokrasiyi değil, finansal piyasaların
serbestleştirilmesini, yabancı yatırımın önündeki engellerin
kaldırılmasını ve istikrarı yani öngörüyü hedefler. Bir başka
anlatımla, iç piyasasının yabancı sermaye hareketine açılması ve
özelleştirme politikaları çerçevesinde yabancı yatırımcıların söz
konusu ülkelerde doğrudan yatırım yapmasının sağlanması. Katar işte
bu noktada bir başarı örneğine dönüşür. Nasıl olduğuna kısaca
bakalım.
HANGİ SINIR BANA ENGEL
OLACAKMIŞ ŞAŞARIM?
Katar küresel yatırım haritası
Yukarıda özetlenen ekonomik perspektifin başarılı örneği Katar,
Forbes 2016 Dünya’nın en zengin ülkeler sıralamasında kişi başına
düşen gelir bakımından 139 bin dolarla ilk sırada yer alıyor.
Benzer biçimde ülkenin S&P, Moody’s, Fitch gibi uluslararası
kredi derecelendirme kurumlarınca notu AA, Aaa3. Yani yatırım
yapılabilir, borç öder, istikrar mevcut demek. Katar’ın yer aldığı
AA klasmanında Almanya, İngiltere ve ABD yer alıyor.
Katar ekonomisi denince akla ilk gelen konu yatırım politikası.
Bu politikaların arkasındaysa Katar Yatırım Otoritesi (QIA) var.
2005’te devlet eliyle kurulan bu yapı, toplumsal eşitlik, gelir
eşitliğinin sağlanması ve özel sermayeye yatırım alanı açmak için
oluşturuldu. Otoriteyi bu yazı gibi pek çok yazının konusu haline
getirense arkasına aldığı ve enerji gelirleriyle kurulan 2.8
trilyon dolarlık Ulusal Refah Fonu (Naitonal Wealth Fund). Hem yurt
içinde hem de yurt dışında sektörel çeşitliliği gözetme misyonuyla
yola koyulan yapı, Katar içerisinde enerji sektörüne yatırım
yapmaktan kaçınıyor. Yurt dışındaysa stratejik görülen enerji,
finans, telekomünikasyon, inşaat, ulaşım gibi alanlara girmekten
çekinmiyor. Yatırım fonunun merkezi Doha olsa da Mumbai, Yeni
Delhi, Londra, New York ve Pekin’de şubeleri var. Yatırım fonu 355
milyar dolarlık küresel varlığa sahip ve en büyük
14'üncü yatırımcı.
Katar ekonomisi içerisinde QIA en büyük yatırımcı; benzer
biçimde Körfez bölgesi dahil 12 ülkede hizmet veren Ooredoo QSC
yine Katar sahipliğinde. Katar’ın en büyük bankası Katar Ulusal
Bankası'nın (QNB) çoğunluk hissesi de şaşırtıcı olmayacak şekilde
Yatırım Otoritesi’nin kontrolünde. Ulusal bazda yaklaşık 100 milyar
dolarlık yatırım, fon tarafından kontrol ediliyor. Peki
uluslararası yatırımlar?
Avrupa’dan başlamak gerekirse QIA’nın en çok yatırım yaptığı
merkezin burası olduğu söylenmeli. Almanya’daki yatırım dünyanın en
büyük otomotiv markası Volkswagen’e yapıldı. Katar şirkete 11
milyar dolar yatırarak şirketin yüzde 17’lik hissesini elinde
tutuyor. Benzer biçimde Deutsche Bank AG’nin yaklaşık 1.85 milyar
dolarlık kalemi QIA’da. Yatırımların yoğunlaştığı bir diğer Avrupa
ülkesi İngiltere. Doha’nın buradaki yatırım miktarının en az 40
milyar dolar olduğu söylenmeli. İngiltere odaklı yatırımlar daha
çok mülk edinme üstünden gidiyor. Oteller, gökdelenler, hatta ABD
elçiliği gibi binaların yapımında yine Katar’ı görmek mümkün. Konut
ve emlak yatırımları dışında diğer yatırım alanları da dikkat
çekici. Ülkenin en büyük süper market zinciri J SainsburyPlc’in
yüzde 22’si, Londra Heathrow Havalimanı'nın yüzde 20’si, ve Katar
Havayolları aracılığıyla British Airways’in sahibi IAG SA’daki
yüzde 20’lik hisse QIA’ya ait. Avrupa Kupası, Şampiyonlar Ligi
sponsorluğunun yanında Paris Saint Germain, Barcelona gibi marka
değeri yüksek takımların da Katar’ın gözünden kaçmadığı söylenmeli.
Nitekim bu ilgisi ve sermayesiyle 2022 Dünya Kupası ilk defa bir
Ortadoğu ülkesi Katar’da yapılacak.
Rusya’da Katar’ın 2,5 milyar dolarlık yatırım varlığı var.
2013’te Katar, ilk olarak Rusya’daki öncü bankalardan V.T.B’den 500
milyon dolar değerinde hisse aldı. 2016’da Katar Yatırım Otoritesi
CEO’su Abdullah bin Muhammed el Tani Rusya Varlık Fonu'na bağlı
Rusya Doğrudan Yatırım Fonu'nun yönetim kurulu üyesi oldu. St.
Petersburg Pulkovo Havalimanı’nın yüzde 25’i de Katar’da. Dahası
Katar, Rusya Ulusal Fonu’nda da 2 milyar dolarlık hisse sahibi.
Ancak hali hazırda Katar’ı önemli kılan yatırım, Kasım 2016’da
Rusya’nın en büyük ve en değerli şirketi Rosneft’in
özelleştirilmesinde yaşandı. Katar Yatırım Otoritesi ve İngiltere
merkezli petrol şirketi Glencore (yüzde 8.2’si Katar’ın) 11. 3
milyar dolar karşılığında Rosneft’in yüzde 20’sini aldı. Benzer
biçimde QIA, Total’de yüzde üç, Royal Dutch Shell’de yüzde 2
hisseye sahip.
Avrupa dışında Katar yatırımlarının giderek arttığı bir başka
merkez ABD. 2015’te New York’ta ofis açan QIA, 2020’ye kadar ABD’ye
35 milyar dolarlık yatırım yapmak istiyor. Halihazırda Katar
merkezli BeIN Medya Grubu, Kaliforniya merkezli film yapım şirketi
Miramax’ı aldı. Daha dikkat çekici olansa QIA, ABD’deki ofis ve iş
merkezleri alanına yatırım yapan en büyük dördüncü aktör. Bu
yatırımlar daha çok New York ve Los Angeles’ta yoğunlaşıyor.
Örneğin ABD’nin sembollerinden olan Empire State Binası'nın sahibi
Empire State Realty TrustInc.’da Katar’ın yüzde 10 hissesi
bulunuyor. Benzer biçimde New York’un batı yakasında Brookfield
Property Partners’a 8.6 milyar dolar yatırarak projelerde aktif rol
alıyor.
LNG konusunda Katar’ın en büyük müşterileri olan Asya ve
Asya-Pasifik piyasası özellikle Çin ve Hindistan 2014’ten beri
QIA’nın yakın takibinde. İlk olarak buraya yatırım ofisleri açan
Doha, Asya’ya 20 milyar dolarlık yatırım yapacağını ilan etmişti.
Singapur’daki konut ve emlak yatırımlarının yanında QIA’nın Hong
Kong’un en büyük elektrik şirketinde yüzde 20 hissesi bulunuyor.
Ancak gelecek projeksiyonu Katar’ın bölgede daha kalıcı olacağını
açıkça ortaya koyuyor. Doha, Çin’in Citigroup’una 10 milyar dolar
ve Japonya’nın teknoloji küresel teknoloji fonu Soft Bank’a 100
milyar dolar yatırımda bulunacağını ifade etti.
DOHA: ŞÜPHESİZ Kİ BEN YALNIZ DÜŞMEM
Katar’ın şimdilik 350 milyar doların üstündeki, ABD’den
Avrupa’ya, Asya’dan Pasifik’e uzanan yatırımları dikkate
alındığında ilk olarak sektörel çeşitlilikle neoliberal yabancı
yatırım politikasının başarılı bir örneğiyle karşı karşıya
olduğumuz söylenmeli. İkincisi, özellikle son olarak ABD’den 12
milyar dolarlık savaş uçağı alan Katar’ın küresel yatırım ve
ilişkiler konusunda bir denge gözettiği söylenmeli. Rusya, ABD,
Çin, Japonya, Almanya, Hindistan, İngiltere gibi ülkeler Katar’la
milyar dolarlık bağımlılık ilişkisi kurmuş durumda. Özellikle Trump
iktidarının korumacı önlemler ve “Make America Great Again” hedefi
Katar-ABD ilişkisine dair önemli ipuçları söylüyor. Katar tam da
Beyaz Saray’ın istediği gibi milyar dolarlık fonuyla ABD’ye yatırım
yapmak istiyor. Özellikle küresel ara rejim tartışmaları ve
kapitalist devletlerin şirketlere daha fazla öncelik verdiği
düşünüldüğünde Katar’ın kolaylıkla gözden çıkarılabilecek ve teslim
olabilecek bir aktör olmadığı söylenmeli. Zira Doha’nın bir savaşın
arenası olması demek, sadece küresel LNG akışının durması değil,
New York emlak piyasasından Alman otomotiv sektörüne, Rusya enerji
yatırımlarından Hong-Kong elektrik üretimine kadar küreselleşen
ekonomilerin sıkıntıya girmesi demek. Üstelik buluttan nem kapan
finansal piyasaların alt üst olması sürpriz olmaz. Yani Katar
kaybederse, küresel sermaye kaybeder.