Kati Piri: Bu Türkiye ve bu AB ile üyelik mümkün değil

AP Türkiye raportörü Kati Piri, "Bu Türkiye ve bu AB ile Türkiye'nin üyeliği mümkün değil" dedi. Piri "(Ankara) benden sonraki raportörlerle daha çok sorun yaşayacak" diye konuştu.

Abone ol

DUVAR - Avrupa Parlamentosu'nun (AP) son beş yıldır Türkiye raportörlüğünü yapan Kati Piri, DW Türkçe’ye bir mülakat verdi. Piri mülakatta taslağını kendisinin hazırladığı, AP'nin Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki katılım müzakerelerinin askıya alınmasını öneren kararına ilişkin önemli açıklamalarda bulundu. Türkiye hükümetinin AP kararını "değersiz, hükümsüz ve itibarsız" olarak nitelemesine ilişkin Piri, Ankara'nın AP’yi küçümsemesinin "akıllıca bir tavır olmadığını" söyledi.

Hollandalı raportör, AP'nin "gümrük birliği, vize serbestisi ve AB fonları konusunda mutlak yetkiye sahip olduğuna" dikkat çekti. Ankara'dan kendisine gelen eleştirilere ilişkin de açıklamalar yapan Piri "Türk hükümeti beni sevmiyor olabilir ama benden sonra gelecek raportörle çok daha zor anlar yaşayacaklar" diye konuştu. "Bu Türkiye ve bu AB ile Türkiye'nin üyeliği mümkün değil" diyen Piri üyeliğin ancak "değişik bir Türkiye" ve "daha etkin ve değişik bir AB" ile mümkün olabileceğini kaydetti.

'ÜYELİK ANCAK DEĞİŞİK BİR TÜRKİYE VE AB İLE MÜMKÜN'

Kati Piri, "Türkiye ve AB içindeki gelişmeleri dikkate aldığınızda, Türkiye için gelecekte üyelik odaklı bir AB perspektifine hâlâ inanıyor musunuz?" sorusuna "Bu soruyu Brexit'in Avrupa'da en önemli haber olduğu gün soruyorsunuz. Sizinle çok dürüst konuşacağım. Kolay olmayacak. Mevcut 28 üyeli, oy birliğiyle karar alan, veto yetkisine sahip AB ile zor. Katılım sürecinde daha önce de gördük. Başlangıçta gerçekten müzakere etmiyor olmamız Türkiye’nin hatası değildi. AB’nindi, zira Kıbrıs’ın blokajı söz konusuydu. Bir ülke tüm müzakerelerin devamını veto edebildi. Dolayısıyla kolay bir süreç olmayacak. Fakat ben öncelikle Türkiye’nin demokrasiye geri döneceğine inanıyorum. Çünkü Türkiye içindeki sivil toplum gücünü gördüm. Mevcut durum ilelebet devam etmeyecek. AB'nin de bir yol bulması gerekiyor. Bugünkü haliyle işlemeye devam edemez. Vatandaşlarının beklentilerini bu haliyle karşılayamaz. Sonuç olarak bu Türkiye ve bu AB ile mümkün değil. Değişik bir Türkiye ve umarım gelecekte daha etkin ve değişik bir AB ile evet. İşte o zaman bir perspektif olacağına inanıyorum. Bu kaç yılda olur diye sormayın. Ben muhtemelen o tarihte politika dışında olurum ama bu perspektifin var olmasını gerçekten ümit ediyorum," yanıtını verdi.

'TÜRKİYE 5 YILDIR RAPORLARA 'HÜKÜMSÜZDÜR' DİYOR'

Piri, raporu üzerine Ankara'dan gelen, "anlamsız, objektif olmaktan uzak veya aşırı sağ tezlere yakınlık” gibi değerlendirmeler hakkında ise "Bu tepkileri ne yazık ki bekliyordum. Son beş yılda, Türk hükümeti her zaman raporda sevmediği bir şeyler buldu ve raporu hükümsüzdür, bunu okumayız bile cümlesini kurarak geri gönderdi. İlk raportörlük yılımda müzakere başlıklarının açılmasını istediğimiz rapor da dâhil buna. Bu yılki tepkilerine "geri gönderme” bölümünü eklemeyi unutmuşlar sanırım. Belki de bu yıl ilk kez rapor Türk hükümeti tarafından kabul edilecek, göreceğiz. Tüm bunlar bir yana, Türk hükümetinin son beş yılda Avrupa Parlamentosu’na yönelik tavrını pek akıllıca bulmuyorum. AP AB’nin üç ana organından biridir. Vize serbestisi gibi Türk halkı için önemli olan konularda yetkilerimiz var. Türk hükümetinin AP’ye en azından son dört yılda takındığı tavır akıllıca değildi. Raporlar objektif mi diye soruluyor. Bunu çok komik buluyorum. Biz bir BM teknik organizasyonu veya hukukçu değiliz. AP siyasi bir kurumdur. 500 milyon Avrupa vatandaşını temsil ediyoruz. Aldığımız kararlar AP’de çoğunluğun sesini yansıtıyor. Aşırı sağ, son beş yılda hep olduğu gibi dün de, “çok yumuşak” bulduğu gerekçesiyle raporuma karşı oy kullandı. Ben bundan gurur duyuyorum. Raporda aşırı sağ eğilimler olduğunu söyleyenler oylama sonuçlarına bakabilir," diye konuştu.

'FATMA ATEŞ'İN ADINI UNUTAMIYORUM'

Piri, "Bu son beş yılda Türkiye konusunda unutamayacağınız bir anı var mı?" sorusuna ise şöyle yanıt verdi:

"Türkiye'ye ziyaretlerimle ilgili unutulmaz anılarım var. İki örnek verebilirim. AP’de ülke raportörü kalmak istiyorsanız raporunuzla ilgili çoğunluk sağlamalısınız. Örneğin Türk hükümetinin istediği çizgiyi savunsam Türkiye raportörü olarak kalamazdım, çünkü o çizgiyi savunan bir çoğunluk bulamazsınız burada. İlk raportörlük yılımda rapor genel kurulda oylanmadan hemen önce raporun çoğunluğun oyunu alamayacağını duydum. Kimi çevreler raporu yeterince sert bulmamış. Derhal telefonlar edip çoğunluk sağlanana kadar oylamanın bir sonraki genel kurul toplantılarına ertelenmesini istedim. Heyecan verici bir andı. Erteleme kabul edilmeseydi daha ilk yılda raportörlük görevimi kaybedebilirdim. Unutamadığım bir diğer anı da 2016’da sokağa çıkma yasaklarının olduğu dönemdeki Diyarbakır ziyaretim. Kimi vatandaşlar PKK’nın gençlik örgütüyle güvenlik güçleri arasındaki çatışmanın ortasında mahsur kalmıştı. Adını hiçbir zaman unutamayacağım Fatma Ateş adında yaşlı bir kadının fotoğrafını gördüm. Yaralı halde ambülansla hastaneye kaldırılırken hayatını kaybetti ne yazık ki. Barış sürecinin çökmesinin ardından, PKK Türkiye içinde yeniden terör eylemlerine başlamış ve Türk hükümeti de bu duruma sert yanıt vermişti. İki taraf arasındaki çatışmanın ortasında kalmış çok sayıda vatandaş vardı. Bu görüntüleri unutabileceğimi sanmıyorum."