'Katliam Yasası'nın 2 ayı: Şiddet normalleşti, suç cezasız kaldı
Hayvanların toplanması ve öldürülmesini öngören teklifin yasalaşmasının üzerinden 2 ay geçti. Hayvan hakları savunucularına göre, yasa şiddeti normalleştirdi, Hayırsızada vakasına geri dönüldü.
DUVAR - Kamuoyunda ‘Katliam Yasası’ olarak bilinen Hayvanları Koruma Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına Yönelik Kanun Teklif, 30 Temmuz’da kabul edildi. 4 Ekim Hayvanları Koruma Günü nedeniyle yasanın iki aylık etkisini hayvan hakkı savunucuları ve hukukçularla konuştuk.
Konuştuğumuz isimlerin hepsi, yasanın hayvana yönelik şiddeti ve işkenceyi meşru bir zemine oturttuğunu, toplumda normalleşen şiddet algısının büyük bir sorun olduğunu ifade etti.
‘SUÇLUNUN KORUNDUĞU ALGISI OLUŞTU’
‘Katliam yasası’ Meclis’ten geçerek yürürlüğe girdikten sadece bir hafta sonra ilk katliam görüntüleri Niğde’den geldi. Niğde Belediyesi’nin geçici hayvan bakımevindeki köpekleri enjeksiyon yöntemiyle öldürerek toplu mezarlara gömdüğü ortaya çıktı.
Bir başka haberin adresi de İstanbul Kadıköy oldu. Geçtiğimiz haftalarda Kadıköy’deki bir sokakta kimliği belirsiz kişilerce zehirli etler dağıtıldı ve bunları yiyen onlarca kedi ve bir köpek hayatını kaybetti.
Bu tür haberler yasadan önce de vardı. Peki yasa, şiddeti kolaylaştırmış olabilir mi? İstanbul Barosu Hayvan Hakları Merkezi’nden avukat Hafize Hilal Koçak’ın yanıtı ‘evet.’
Koçak, “Yasa değişikliğinin, şiddete meyilli insanlar ve potansiyel suçlular tarafından hayvanlara karşı suç işleme özgürlüğü şeklinde algılandığı aşikar. Yasa değişikliğinin konuşulduğu ve yürürlüğe girdiği tarihten itibaren hayvana karşı şiddet gitgide tırmanıyor. Her gün onlarca ihbar alıyoruz. Bu süreç, tüm insanların psikolojisine de büyük ölçüde zarar verdi. Vatandaşta hukuk sistemiyle ‘suçlunun korunduğu’ algısı oluştu ve hukuka olan inanç azaldı. Hukukta kamu vicdanını rahatsız eden uygulamaların olmaması gerekmektedir. Barınak koşulları, hayvana şiddet ve kötü muamele Türkiye’nin her zaman kanayan yarası idi, yasa değişikliği sonucu bu yara daha da derinleşti” diyor.
‘BAŞTAN AŞAĞIYA BİR KATLİAM ZİNCİRİ YAŞANIYOR’
Kanunun iki ayda hayvan haklarına inanılmaz zararlar verdiğini söyleyen Koçak, hayvanların yakalanması ve toplanması sırasında ciddi şiddet görüntüleri ortaya çıktığını anlatıyor: “Bu süreçte gönüllüler tarafından bakımı sağlanan engelli köpeklerin öldürüldüğüne, insanlara duyduğu güven nedeniyle yakalanması kolay mahalle dostlarımızın öncelikli olarak öldürüldüğüne veya hapsedildiğine, bırakın yaşatmayı; daha zincirin ilk halkası olan yakalamada sınıfta kaldığımıza, yakalama için uygulanan ilacın bir öldürme unsuruna dönüştüğüne, öldürülen köpeklerin toplu mezarlara öylece atıldığına, yaşamalarına müsaade edilmediği gibi usulünce gömülmediklerine yani baştan aşağı bir katliam zincirinin yaşandığına tanıklık ettik. İlgili yasa değişikliği başta hayvanların olmak üzere bizler de dahil doğanın tüm unsurlarının aleyhinedir. Değişiklik son derece yanlış, uygulanış şekli ise ne yazık ki daha da yanlış.”
Koçak yasadan geri dönülmesi için Anayasa Mahkemesi’ne başvurulduğunu hatırlatarak hayvanlar lehine bir karar çıkmaması ya da kararın geç çıkması halinde “Hayvana şiddetin daha da artacağı, hayvana şiddetin zamanla insana şiddete de evrileceği ve toplumsal bir kaos ortamına maruz kalınacağı aşikar” ifadelerini kullanıyor.
‘YAŞADIĞIMIZ BU SÜREÇ TOPLUMSAL BİR CİNNET ASLINDA’
Yaşatacağız Platformu aktivisti Merve Tufan, yasadan önce hali hazırda yaşanan hayvana şiddet vakalarının ivmelenerek arttığını belirtiyor. Tufan, “Yasadan cesaret alan belediyeler, kurumsal şiddetini artırdı, bunu açıkça yapmaya başladı. Yasadan güç alan suça meyilli kişiler de hayvanlara daha fazla şiddet uygulamaya başladı. Bu yeni bir şey olmasa da, ivmelenerek artması toplumsal bir şiddet döngüsü anlamına geliyor. Bu şiddete tanık olan çocuklar hem şiddeti öğreniyorlar hem de yaşam hakkının ihlal edilebileceğini, işkencenin sokakta yapılabileceğini öğreniyorlar ve bu şekilde şiddeti kanıksıyorlar. Çocuklarla beraber yetişkinler de şiddeti kanıksıyor. Yaşadığımız bu süreç toplumsal bir cinnet aslında.”
Bu süreçte CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in ağzından verilmiş bir söze işaret ediyor Tufan: ‘Elimizi kana bulamayacağız.’ Ancak Tufan CHP’li belediyelerin de AK Partili belediyeler gibi toplama yaptığına dikkat çekiyor: “Yasa, belediyelere toplama yapılması ve bakımevi olmayan belediyelere de bakımevi kurması yükümlülüğünü getiriyor. Toplama yapmayacağını söyleyen CHP’nin, pek çok belediyesinde toplama yaptığını görüyoruz. CHP belediyeleri de toplama yapmaya dünden hazırdı. Bu yasa, onlara da meşru bir zemin sundu.”
‘BU DURUM BİZİ HAYIRSIZADA’YA GERİ GÖTÜRDÜ’
Yasanın hayvan hakları mücadelesini bambaşka boyuta taşıdığını dile getiren Tufan bunu şu şekilde ifade ediyor: “5199 sayılı kanun hayvanları korumasa da 6. Maddesi aşıla, kısırlaştır, yerinde yaşat’ önemliydi. Ancak yeni yasayla bunun lağvedilmesi hayvan hakları mücadelesini bambaşka bir boyuta getirdi. Çünkü çok yoğun mücadelelerle elde edilmiş bir haktı bu. Sokakta yaşayan hayvanlar adına bir kazanımdı aslında.
2019’dA Meclis Komisyonu’nda çok uygulanabilir bir rapor hazırlanmıştı. Bu kanlı yasayı imzalayan AKP, MHP de dahil tüm partilerin ortak imzasıyla hazırlanmıştı. Hiçbir zaman bu hayata geçirilmedi. Halka verilen bir söze ihanet edildiğini görüyoruz aslında. Bu rapordaki hiçbir ilke uygulanmadığı gibi 20 yıl boyunca ‘kısırlaştır, yerinde yaşat’ ilkesi de uygulanmadı. Buradan çıkardığımız sonuç, hayvan hakları mücadelesi zaten çok gerideyken, hayvanların sahip oldukları hakları onlara teslim edememişken, sokak yaşayan hayvanlar için durum çok daha kötüye gitmiş. Bu durumu bizi, ‘Hayırsızada’ya geri götürdü’ şeklinde okuyabiliriz.”
‘SEVMENİN KORUMAYA YETTİĞİNİ ZANNEDEN İNSANLAR VAR’
Yasanın Meclis’ten geçişi öncesi medyada, özellikle sosyal medyada köpekleri hedef alan video ve paylaşımlar gözle görülür şekilde arttı. Hayvanların sokaklardan toplanmasını hatta bazılarının öldürülmesini savunanların argümanı, hayvanlar sokakta olduğu müddetçe sokakların ‘güvenli’ olmadığı oldu.
26 suç kaydı olan 19 yaşındaki Yunus Emre Geçti’nin Ümraniye’de polis Şeyda Yılmaz’ı katletti. Esenler’de seyir halindeki araçtan havaya ateş açan bir kadının 12 suçtan kaydı olduğu ortaya çıktı. Balıkesir’de 17 yaşındaki Ata Emre Akman, sipariş için gittiği adreste defalarca bıçaklanarak öldürüldü. Akman’ın katilinin Kasten yaralama ve tehditten 6 ayrı suç kaydı bulunduğu açıklandı. Bu örnekler daha da çoğaltılabilir.
Hayvanlara Adalet Derneği Proje Başkanı Hülya Yalçın’a durum böyleyken ‘güvenli sokak’ kavramının neye tekabül ettiğini soruyoruz: “Aslında yasa geçmeden önce köpekler çok ciddi şekilde hedef alındı. Saldırgan köpek haberleri yapıldı. Çoğunun uydurma olduğunu hepimiz biliyoruz. Birçoğu hakkında yasal işlem başlattık ama sonuca varamadık. Ancak sayısız sabıkası olan birinin sokakta olması o kadar sorun değil. Bu bizim ceza sistemimiz ile ilgili bir sorun. Sokakların güvenli olmasının tek şartı, iyi uygulanan cezalar. Ancak görüyoruz ki cezalandırılan tek canlı köpekler. Köpekler kamu kimliği olanlar ve siviller tarafından öldürülüyor. Yani yasadan cesaret alıyorlar. Polatlı’da dirgenle hayvan öldüren adam, ‘devlet bana öldür dedi’ ifadelerini kullandı. Hem cezasızlık hem de ağır bir cehalet var. Sadece sevmenin korumaya yettiğini zanneden insanlar var.
‘YASADAN SONRA SUÇLARI CEZALANDIRMADA ZORLANIYORUZ’
Yalçın, yasadan sonra hayvan hakları mücadelesi veren dernek ve kişiler olarak en çok zorlandıkları alanın suçları cezalandırma olduğunu anlatıyor. Yalçın, deneyimlerini şöyle aktarıyor: “Daha önceki yasada hayvana kötü muamele, hayvanı usulsüz toplama ya da tutma gibi gerekçelerimiz vardı. Fakat yeni yasal düzenlemede bunların önü kapatıldı. Koruma süreçleri tamamen yok edildi. Kanun adı altında köpekleri katletme girişimleri başladı. Hayvanlarla ilgili konularda biz zaten 20 senedir zorlanıyorduk. Onların canlı olduğunu, duygularını olduğunu anlatmaya çalışıyoruz. Sistem aleyhine delil vermediği için çok zorlanıyorduk şimdi yasadan sonra ‘zaten öldürme yasası var, suç olmaz ki’ diye düşünüyorlar.
Anayasa Mahkemesi’nden dönmesini tüm kalbimle diliyorum. Ancak buna karşı çıkma sorumluluğu hayvanseverlerin üstüne bırakıldı fakat tüm toplumun tepki göstermesi lazım. Bunun için hayvan aktivisti olmak, hayvansever olmak gerekmiyor.”