Kavala’nın yargılanma sürecinin kronolojisi: 'Absürt bir senaryoda görülecek cinsten'

Osman Kavala’ya Özgürlük Koordinasyonu'nun açıklamasında, "Kronolojiyi takip edince, nasıl her şeyin Kavala’nın tutukluluğunun devamı için yapıldığı açıkça görülüyor" denildi. 

Abone ol

DUVAR - Gezi Parkı davası kapsamında yargılanan Osman Kavala, 19 Nisan 2022 itibariyle 1631 gündür tutuklu. Geçtiğimiz ay yapılan duruşmada, mahkeme heyeti Osman Kavala'nın tutukluluk halinin devamına karar vermiş, duruşmayı 22 Nisan'a ertelemişti. Gelecek duruşmada karar çıkması bekleniyor.

Duruşma öncesi Osman Kavala’ya Özgürlük Koordinasyonu, Kavala'nın yargılama sürecine ilişkin bir kronoloji hazırladı. Osman Kavala’ya Özgürlük Koordinasyonu'nun açıklamasında, "Bu metin, Osman Kavala’nın, yakınlarının ve aslında bütün bir ülkenin, tamamen siyasi gerekçeler ve talimatlarla yönlendirilerek cezalandırılmasının kısa bir özeti. Aşağıda göreceğiniz kronolojiyi takip edince, nasıl her şeyin Kavala’nın tutukluluğunun devamı için yapıldığı açıkça görülüyor" denildi. 

18 Ekim 2017

Osman Kavala, Atatürk Havalimanı’nda gözaltına alındı. 1 Kasım’da “Anayasal düzeni değiştirmeye teşebbüs, hükümeti ortadan kaldırma” suçlamasıyla tutuklandı. Kavala, savcı ve hâkim karşısına çıkarılmadan aylarca tutuklu kaldı. 

16 Kasım 2018

Osman Kavala’nın kurucusu olduğu Anadolu Kültür’ün bazı yöneticileri gözaltına alındı ve daha önce beraat etmiş Taksim Dayanışması üyeleri ifadeye çağırıldı, sivil toplum aktivisti Yiğit Aksakoğlu tutuklandı.

19 Şubat 2019

Kavala’nın tutuklanmasından 1,5 yıl sonra iddianame açıklandı. 4 Mart’ta kabul edilen iddianamede, Kavala ve diğer sanıklar hakkında müebbet isteniyordu. Delil olarak dinleme kayıtları ileri sürüldü.

22 Mayıs 2019

Anayasa Mahkemesi, Kavala hakkında -raportörünün aksi görüşüne rağmen- oyçokluğu ile “ihlal yok” kararı verdi. 24 Haziran, 18 Temmuz ve 9 Ekim’de tahliye talepleri reddedildi. Kavala’nın tutukluluğunun devamı kararı verildi.

10 Aralık 2019

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Kavala’nın bireysel başvurusuyla ilgili ihlal kararını açıkladı. Kavala’nın makul şüphe bulunmadan siyasi gerekçelerle tutuklandığına hükmederek, sona erdirilmesini istedi.

24 Aralık 2019

Mahkeme, AİHM kararını “kesinleşmedi” gerekçesiyle dikkate almadı. Kavala’nın tutukluluğunun devamı kararı verildi.

28 Ocak 2020

AİHM kararı “kesinleşmedi” gerekçesi kullanılmaya devam etti. "Tanıkların" savunmadan kaçırılarak gizli duruşmalarda dinlenmesi gibi örnekler yaşandı. Ve Kavala’nın tutukluluğunun devamı kararı verildi.

6 Şubat 2020

Savcı, iddianamedeki suçlamaları tekrar eden mütalaasında, Osman Kavala, Mücella Yapıcı ve Yiğit Aksakoğlu için ağırlaştırılmış müebbet cezası talebinde bulundu

18 Şubat 2020

İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi oybirliği ile Osman Kavala’nın ve bazı sanıkların beraatine, yurtdışında olanların dosyasının ayrılmasına karar verdi. Aynı gün Kavala, Silivri Cezaevi’nden çıkmadan başka bir soruşturma gerekçe gösterilerek tekrar gözaltına alındı.

Cumhurbaşkanı, ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan beraat kararı için "Bir manevra ile beraat ettirmeye kalktılar" açıklamasını yaptı. 

19 Şubat 2020

TCK’nın 309. maddesi uyarınca açılan soruşturmada Kavala yeniden tutuklandı. Daha sonra TCK 328. maddeden bir başka tutuklama kararı alındı”. İfadesi dahi alınmayan Kavala, adliyeye bile getirilmedi.

12 Mayıs 2020

AİHM’in vermiş olduğu hak ihlaline karşı Türkiye’nin yaptığı itiraz reddedildi. Tutuklanmanın hak ihlali olduğu ve siyasi amaçla gerçekleştirildiği kesinleşti.

25 Mayıs 2020

Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’ne AİHM’in Osman Kavala hakkında vermiş olduğu tahliye kararının uygulanmadığına ilişkin dilekçe sunuldu.

3 Eylül 2020

Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, AİHM’in Kavala hakkında vermiş olduğu ihlal kararının uygulanmasını ve Kavala’nın derhal serbest bırakılmasını talep etti.

24 Eylül 2020

Kavala’nın bireysel başvurusunu gündemine alan Anayasa Mahkemesi, beş gün sonra Kavala hakkındaki karar toplantısının ertelendiğini açıkladı.

29 Eylül 2020

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, TCK’nın 309 ve 328. maddelerinden Kavala’nın cezalandırılmasını talep eden iddianame düzenleyerek 36. Ağır Ceza Mahkemesi’ne sundu.

8 Ekim 2020

İstanbul 36. Ağır Ceza Mahkemesi, yeni iddianameyi kabul etti. Osman Kavala’nın tutukluluğunun devamı kararı verildi.

3 Aralık 2020

Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, Anayasa Mahkemesi’nin daha fazla ertelemeden AİHM kararına uygun düşecek şekilde dosyayı görüşmesine dair ara kararını açıkladı.

18 Aralık 2020

İstanbul 36. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmada, Osman Kavala’nın tutukluluğunun devamı kararı verildi.

29 Aralık 2020

Kavala’nın bireysel başvurusunu görüşen Anayasa Mahkemesi, Anayasa’nın 19. maddesinde güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edilmediğine karar verdi. Karar 7’ye karşı 8 oyla, oy çokluğuyla alındı.

22 Ocak 2021

İstanbul Bölge Adliyesi Mahkemesi 3. Ceza Dairesi, 2020’de Gezi Davası hakkında verilen beraat kararını bozdu. Davayı yeniden görülmesi için 30. Ağır Ceza Mahkemesi’ne yolladı.

5 Şubat 2021

36. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülmekte olan dava duruşmasında, Kavala’nın tutukluluğunun devamı kararı verildi ve dava dosyasının İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi’nin yürüteceği Gezi Davası ile birleştirilmesine karar verildi. 

28 Nisan 2021

2020 yılındaki beraat kararı sırasında dosyaları ayrılan yurtdışındaki sanıkların dosyasının Gezi ana davasıyla birleştirilmesine karar verildi. Daha önce sonuçlanan Çarşı Davası’ndaki beraat kararı, Yargıtay tarafından bozuldu.

21 Mayıs 2021

İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi, Çarşı ve Gezi dosyalarının birleştirilmesi için dosyaları istedi. Ve yine Kavala’nın tutukluluğunun devamı kararı verildi

9 Haziran 2021

Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, AİHM’in Osman Kavala ile ilgili kararlarının uygulanmaması ve derhal salınmaması halinde Türkiye’ye ihlal prosedürü başlatacağını açıkladı.

15 Haziran 2021

30. Ağır Ceza Mahkemesi, Çarşı Davası’nın sürdüğü 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nden davaların birleştirilmesi için muvafakat talep etti. Ve Kavala’nın tutukluluğunun devamı kararı verildi.

12 Temmuz 2021

13. Ağır Ceza Mahkemesi Gezi ve Çarşı davalarının birleştirilmesine muvafakat vermedi. Ancak iki hafta sonra geçici olarak bu mahkemeye atanan 30. Ağır Ceza Başkanı, kendi istediği muvafakati verdi.

2 Ağustos 2021

30. Ağır Ceza Mahkemesi, Çarşı ve Gezi davalarının birleştirilmesine karar verdi. Ve elbette, Kavala’nın tutukluluğunun devamı kararı verildi.

16 Eylül 2021

Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, Kavala’nın derhal serbest bırakılması talebini ve aksi takdirde ihlal prosedürünün başlatılacağı uyarısını tekrarladı.

8 Ekim 2021

Birleştirme sonrasında 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen ilk duruşmada yine Osman Kavala’nın tutukluluğunun devamı kararı çıktı.

18 Ekim 2021

AB üyesi 7 ülkenin yanı sıra, ABD, Kanada ve Yeni Zelanda’nın da aralarında bulunduğu 10 ülke büyükelçisi, ortak bir bildiriyle Kavala’nın derhal serbest bırakılması çağrısı yaptı.

21 Ekim 2021

Cumhurbaşkanı Erdoğan, büyükelçilerin açıklamasına ilişkin, "Bunları ülkemizde ağırlamak gibi bir lüksümüz olamaz” diyerek tepki gösterdi.

22 Ekim 2021

Osman Kavala bir açıklama yaparak, Cumhurbaşkanı’nın yargılaması devam eden bir kişiye dönük suçlama ve hakaretlerinin adil yargılama imkânını yok ettiğini söyleyerek duruşmalara katılmama kararı aldığını beyan etti.

26 Kasım 2021

Birleştirme sonrasında 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen ikinci duruşmada yine Kavala’nın tutukluluğunun devamı kararı verildi.

2 Aralık 2021

Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, AİHM kararına rağmen Kavala’yı serbest bırakmayan Türkiye için ihlal sürecinin ilk aşamasını başlattı.

17 Ocak 2022

Çarşı ve Gezi davalarını birleştirme kararı sonrasında 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen üçüncü duruşmada da Kavala’nın tutukluluğunun devamı kararı verildi.

2 Şubat 2022

Avrupa Komisyonu Bakanlar Komitesi, Türkiye aleyhine başlattığı “ihlal prosedürünün” ikinci aşamasını da kabul etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan “Bizim mahkemelerimizi tanımayanları biz de tanımayız” dedi.

21 Şubat 2022

Mahkeme başkanı değiştirilerek birleştirilen Gezi ve Çarşı davaları yeniden ayrıldı. Avukatların zorlama birleştirmenin asıl gerekçesi olduğunu işaret ettikleri şekilde; Kavala’nın tutukluluğunun devamı kararı tekrarlandı.

4 Mart 2022

Davaların ayrılmasının hemen ardından savcı hızlı bir biçimde mütalaasını verdi. 72 sayfalık mütalaada mesnetsiz iddialar tekrarlanarak, Osman Kavala ve Mücella Yapıcı için ağırlaştırılmış müebbet istendi.

21 Mart 2022

Kavala’nın avukatlarının hangi suçtan ve hangi maddeye göre tutukluluk talep ettiği sorusuna cevap vermeyen savcı, tutukluluğun devamını talep etti. Mahkeme de Kavala’nın tutukluluğunun devamı kararı verdi. Savunmalar için süre talebi dikkate alınarak duruşma ertelendi.

'CUMHURBAŞKANI'NIN YARGIYI YÖNLENDİREN AÇIKLAMARINI İŞİTTİK'

Osman Kavala’ya Özgürlük Koordinasyonu'nun açıklaması ise şöyle: 

"Herhangi bir davanın veya suçlamanın mevcut yasalarla, hukukla bir bağının olması; mantığa, vicdana uygun dayanaklarının bulunması gerekir.

Birilerini suçlu ilan edebilmek için açıkça tanımlanmış bir suç tarifi istenir: “Kanunsuz suç olmaz.” Atılan suçun meşru ve güvenilir kanıtlarla ortaya konması, delillerin hukuki yöntemlerle elde edilmesi ve adil yargılama gerekir. Osman Kavala’nın yıllardır haksız biçimde hapiste tutulmasına neden olan soruşturma ve davalar serisinde, bunların herhangi biri mevcut değil!

Kavala’nın yargılanması sürecinde, en yetkili siyasi aktörler kamuya açık suçlamalar yaptılar, Cumhurbaşkanı’nın yargıyı yönlendiren açıklamalarını işittik. Bu yüzden Kavala, duruşmalara katılıp buna meşruiyet kazandırmanın lüzumsuz olduğunu söylemek zorunda kaldı. Siyasiler, yargı mensupları ve yönlendirilmiş medya, bilgi kirliliği üretti. Hukuk gerekleri, usul kuralları, mahkeme kararları uygulanmadı.

'MEŞRUİYETİ OLMAYAN CEZALANDIRMA SÜRECİ GÖZÜMÜZE SOKULDU'

Meşruiyeti ve dayanağı olmayan, açık siyasi niyetlerle oluşmuş cezalandırma süreci, adeta gözümüze sokuldu.

Kavala’nın tutukluluğunun devamı için ne gerekiyorsa o yapıldı. Bu davanın hukuki bir zemini olmadığı, artık ulusal ve uluslararası mahkeme kararlarında açıkça kayıt altına alınmış durumda. Anayasa Mahkemesi üyelerinin yazdığı muhalefet şerhleri açık örnekler
içeriyor.

Örneğin AYM Başkanı Zühtü Arslan, “suçun varlığına dair kuvvetli belirti bir yana basit şüphenin dahi ortaya konulamamış” olduğunu söylüyor. Üye Engin Yıldırım, Kavala’nın aynı olguya dayalı suçlamalarla iki kez tahliye edilip üç kez tutuklanmasını “Kafkaesk bir hukuk sarmalına” benzetiyor

Osman Kavala’yı yıllardır hapiste tutan dava ve soruşturmalar serisi, en başından itibaren bilinçli bir sakatlıkla malul. Bu konuda, başka kaynaklara başvurmaya gerek olmadan, doğrudan Gezi Davası iddianamesinde yer almış açık bir itiraf var: “Soruşturmanın, FETÖ/PDY silahlı terör örgütü militanı oldukları tespit olunan şahıslar tarafından başlatıldığı ve yönlendirildiği”. Devletin resmî tanımıyla, bir suç örgütünün suç işlemek için hazırladığı belgeler, “yeniden kıymetlendirme” adı altında bu davalar ve soruşturmaların zemini yapıldı.

Kavala’ya yöneltilen suçlamaların dayandığı soruşturmayı başlatan savcılar, güvenlik görevlileri, polis amirleri, çeşitli davalarda yargılandılar. Bir kısmı mahkûm oldu, bir kısmı ise hâlâ firari.

Dinleme kararlarını veren, soruşturma izinlerini uzatan hakimler de “FETÖ” sanığı veya firarisi. Dinlemeleri ve teknik takipleri yapan emniyet mensupları aynı örgütün üyesi olmakla suçlanmış kişiler. Yani Kavala’ya bugüne kadar açılan bütün soruşturma ve davaların malzemesini sağlayanlar tescilli kumpasçılar.

'MEVCUT YASALAR VE USUL KURALLARI HİÇE SAYILDI'

Osman Kavala’nın tutukluluğunun devamı için yürütülen hukuk ve akıl dışı süreç, mevcut yasalar ile usul kurallarını da hiçe sayarak yürütüldü. Resmî yazıların ve kayıtlarının çarpıtılmasından tanık isimlerinin sahte çıkmasına kadar çeşitli anormallikler görüldü.

Avukatlardan kaçırılan duruşmalara veya tek bir karar için atanan, değiştirilen mahkeme heyetlerine şahit olundu. Ismarlama bozma kararlarında, açıkça “delil yetmiyorsa yenilerini bulun, bulamazsanız tekrar arayın” demekten kaçınılmadı. Özellikle 2020 kışında yaşanan süreç, hukuk skandalının kural tanımazlığında müstesna örneklerle dolu.

'TUTUKLAMANIN 'ÇÜRÜKLÜĞÜ' ORTAYA ÇIKTI'

Kavala 18 Şubat’ta Gezi Davası’nda beraat etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan karara “manevra”, yandaşları “darbe” dedi ve Kavala bırakılmadı. Birkaç ay önce tahliye edildiği 15 Temmuz soruşturması gerekçe gösterilerek tekrar tutuklandı.

Bu tutuklamanın “çürüklüğü” ortaya çıkınca, casusluk suçlamasıyla yeni bir tutuklama kararı daha verildi. On gün sonra, daha önce iki kere yapıldığı gibi “15 Temmuz dosyasından” tekrar tahliye edildi. Kavala’nın tutukluluğunun devamı için seferber olan yargı, bir ay içinde, üç ayrı suçtan, bir beraat, iki tutuklama ve iki tahliye kararı vererek olağanüstü bir performans gösterdi.

Arzu edilen karara göre mahkeme heyeti değiştirilmesi, savcıların yazım hatalarını bile düzeltme gereği duymadan kesyapıştır iddianameleri ve mütalaaları sürecin sıradan halleri. Ancak usul saçmalıkları bunlarla sınırlı kalmadı.

'ABSÜRT BİR SENARYODA GÖRÜLECEK CİNSTEN'

Kavala’nın tutukluluğunun devamı için, bazen aynı dosyadan farklı davalar açıldı, bazen ilgisiz davalar birleştirildi ve birkaç ay sonra “ne ilgisi var” denilerek tekrar ayrıldı. 2020’de Gezi Davası’ndaki ikinci beraat kararından bugüne kadar gelen olaylar, ancak absürt bir senaryoda görülecek cinsten.

İstinaf mahkemesi Gezi Davası’ndaki, Yargıtay ise Çarşı Davası’ndaki beraat kararlarını bozdu. Bozma kararlarında, yerel mahkemelere yapmaları gerekenler işaret edilmiş, Çarşı, Gezi, 15 Temmuz, Kavala ve Barkey davalarının irtibatlandırılabileceği belirtilmişti. Yerel mahkemeler, bu arzuya uyarak birleştirme kararları verdi. Hatta birleştirme taleplerine muvafakat vermeyen mahkeme başkanları değiştirildi. Üstelik, bu kararı almak için geçici görevle atanan mahkeme başkanının, beş hafta önce talebi yapan mahkemenin başkanı olmasının çok tuhaf görüleceği bile önemsenmedi.

Kavala, Barkey, Çarşı, Gezi ve 15 Temmuz dosyalarını içeren torba bir dava yaratıldı. Birleştirme kararları öncesinde verilen duruşma tarihi son anda öne çekilerek, suç kapsamı ve niteliği değiştirilen yeni davada alelacele yine Kavala’nın tutukluluğunun devamı kararı alındı.

Süreci uzatmak için şaşırtıcı hamlelerle Gezi ile birleştirilen Çarşı Davası, 2022 Şubat’ta bu kez hızlanma ihtiyacı ortaya çıkınca, ana davayla ilgisi olmadığı gerekçesiyle yeniden ayrıldı. Sekiz yıl önce herkesin gözü önünde yaşanmış olayların birbiriyle ilgisine bir türlü karar veremeyen yargı mensuplarını izledik.

'DİPLOMATİK BİR KRİZE DÖNÜŞTÜ'

Uydurulmuş suçlamalara tek bir kanıt bulunamadan hapiste tutulan hatta kendisine yöneltilecek suça dahi karar verilemeyen Kavala’nın, tutukluluğunun devamı uluslararası bir mesele oldu. AİHM, Türkiye’nin bütün yolları deneyerek uzatmaya çalıştığı, uygulamadan kaçmak için türlü bahaneler ürettiği yargılama sonrasında, Kavala’nın ağır bir hak ihlaline uğradığına ve siyasi gerekçelerle cezalandırıldığına hükmetti. Türkiye’nin gereğini yerine getirmediği bu hüküm, hızla diplomatik bir krize dönüştü.

Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, AİHM kararına rağmen Kavala’nın tutukluluğunun devamı üzerine 2020 sonunda Türkiye’yi uyardı ama bir yıl boyunca somut adım atılmadı. 2021 Ekimi’nde ABD, Almanya, Danimarka, Finlandiya, Fransa, Hollanda, İsveç, Kanada, Norveç ve Yeni Zelanda’nın Ankara büyükelçileri ortak bir açıklama yaparak Kavala’nın derhal serbest bırakılmasını ve yeni davalar yaratarak sürecin uzatılmamasını istediler.

Erdoğan, büyükelçileri sınır dışı imasıyla tehdit ederek, dava hakkında yine “mütalaa” verdi. Kavala, artık davalara katılmasının gereksiz olacağını açıkladı.

2 Aralık 2021’de Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, ihlal prosedürünün ilk aşamasını başlatma kararı aldı. Türkiye’nin cevabı da Kavala’nın tutukluluğunun devamı oldu. İki ay sonra 2 Şubat 2022’de sürecin ikinci aşaması başlatıldı ve Türkiye’nin ihlalinin tespiti için dosya AİHM’e gönderildi. AİHM’in kararın uygulanmadığına yönelik tespiti ile birlikte üye ülkenin Avrupa Konseyi’ndeki bazı haklarını kısıtlamaktan üyeliğini askıya almaya kadar uzanan bir dizi yaptırıma karar verme hakkı bulunuyor. Daha önce sadece bir kere Azerbaycan için uygulanmış prosedür, şimdi Türkiye için işliyor.

Kavala’nın tutukluluğunun devamı için kurgulanmış bu uzun ibret hikâyesi, arkasındaki niyeti daha en baştan ve sonraki her aşamada ortaya koydu. Sürecin açık bir siyasi cezalandırma niyetine dayandığı, artık uluslararası mahkeme kararlarıyla kesinleşmiş bir tespit. Kavala için ileri sürülen suçlamalar ve açılan davalar, en başında olduğu gibi bugün de herhangi kanıt ortaya koyamadığı gibi hukuki dayanaktan tamamen yoksun. Davalar birleştirilse de ayrılsa da, suç tanımı değiştirilerek tekrar açılsa da, Cumhurbaşkanı sürekli mütalaa verse de, bu sonuç değişmiyor.

'KAVALA DERHAL SERBEST BIRAKILMALI'

22 Nisan 2022’de, Kavala hakkındaki bütün suçlamaların buluşturulduğu davanın yeni bir duruşması yapılacak. Yukarıda kaba özetini verdiğimiz kronoloji ve yaşananlar gösteriyor ki, hiçbir aşamasında hukuki olmayan bu sürecin sonucuna dair hukuki bir yorum yapmak imkânsız, belki de lüzumsuz. Son duruşma öncesinde savcının verdiği mütalaa da başlangıç noktasından bir arpa boyu yol gidilmediğini gösteriyor. Başlatan iradenin ve arkasındaki niyetin güncel ihtiyaçlarının belirleyici olması kimseyi şaşırtmayacak.

Yılları ve sınırları aşan bu hukuksuzluk, artık sürecin mimarlarının ihtiyaçlarına göre şekillenmemeli. Kavala’ya çektirilen eziyete, bu ülkeye taşıtılan utanca derhal son verilmeli. Türkiye’nin yargı tarihine ve uluslararası ilişkiler siciline işlenen bir ayıp olduğu için son verilmeli. Bu ülkede yaşayan her insanın daha adil ve özgür yaşayabilecek bir gelecekten umutlanması için son verilmeli. Kavala, derhal serbest bırakılmalı, başlangıç noktasından itibaren hukuksuz olan bu soruşturmaların tamamı bütün sonuçlarıyla ortadan kaldırılmalı.

Hapisliğinin üçüncü yılında Açık Radyo’ya yazdığı mektupta, her şeye rağmen “Gracias a la vida” diyecek kadar iyimser olan Osman Kavala’ya bırakalım sözü. 2 Kasım 2021’de onlarca kere duyduğu tutukluluğunun devamı kararı sonrasında şöyle diyordu:

“Hayatımın dört yılını kaybettikten ve bir ‘memleket sorunu’ haline geldikten sonra, teselli bulabileceğim şey, yaşadıklarımın yargıdaki sorunlarla yüzleşilmesine katkıda bulunması ve benden sonra yargı karşısına çıkacak olanların daha adil bir muamele görmeleri ihtimalidir.” (Kaynak)