Kuşkusuz tesadüf, kapalı kutu şeklinde ve yüzeyinde Cumhurbaşkanlığı armaları olan çadırı ile Kavuşma Durağı’nın aynı anda Taksim Meydanı’nda olması. Ama Cumhurbaşkanlığı Çadırı'nın tek bir gösteriyi tebliğ eder tavrı karşısında Kavuşma Durağı hafifliği ve sergi, dinleti, forum gibi çok şey sunması ve boşken insanların istedikleri gibi kullanmasına izin vermesi ile çadırı, devlet otoritesinin metaforu haline getiriyor.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, başta
Taksim Meydanı olmak üzere İstanbul’un meydanlarını yarışma yolu
ile yeniden ele alacaklarını söylemişti. Bugün İstanbul meydanları
ya otobüs durakları ve otoparklara teslim olmuş durumda ya da
anlamsız boşluklar olarak yayalar hiç durmadan hızla geçiyorlar.
Oysa kentlerin kamusal yüzleri meydanlardır. Kentte yaşayanlar
meydanlarda özgürce bir araya gelir, kendilerini yaşadıkları kente
ait hissederler.
Geçen hafta bu amaçla Taksim Meydanı’na dinleti, sergi,
forumların yapılacağı “Kavuşma Durağı” isimli geçici strüktür
kuruldu. Şu an Kavuşma Durağı “İstanbul’un Kalbi Taksim Sergisi” ve
yükselen müzik sesleri ile insanları kendisine çekiyor. İki gün
önce de Taksim Meydanı yarışma jürisi ile İstanbullular bir araya
geldi ve yapılan forumda jüriye nasıl bir meydan istediklerini
söylediler.
Mimar Arman Akdoğan’ın tasarladığı Kavuşma Durağı hiç kuşkusuz
politik bir tasarım nesnesi. Ne de olsa her tasarım doğası gereği
politiktir. Taksim Meydanı’nın 1 Mayısların doğal toplanma alanı
olması, Gezi Direnişi, AKM’nin yıkılıp yeniden yapılması, yılların
tartışması Taksim Camisi ve meydanın şu an her tür gösteriye yasak
olması Kavuşma Durağı’nın politik tavrını daha da
belirginleştiriyor.
Taksim Meydanı ve yakın çevresi Gezi Parkı Direnişi’nin güçlü,
canlı, özgür atmosferinden beri kaderine terk edilmiş durumda.
Özensiz açık hava sergileri, Tarlabaşı’ndan gelen ve Cumhuriyet
Caddesi’ne bağlanan yolun aşağıya alınmasıyla oluşan biçimsiz
boşlukta derme çatma, işportadan hallice kurulan eşya ve yöresel
yemek pazarları ve en son Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’nın
çadırı meydanı canlandırmaya yetmedi.
Peki, Kavuşma Durağı’nı diğerlerinden bu kadar ayıran özelliği
ne?
Önce isminden başlayalım. Kavuşma Durağı, bugünün Türkiye’sinin
siyasal ortamında etnik kimlikleri, inançları ve sosyal sınıflarına
hapsolmuş insanları bir araya getirmeyi amaçlıyor. En önemli
tasarım girdisi bu olmuş. Artık yapı diyeceğim; yapının görmeye pek
alışık olmadığımız çağdaş ve sade tasarımı hemen dikkat çekiyor.
Yapı, çevresini saran ve tül perde gibi duran beyaz demir
dikmelerin geçirgenliği ile meydanın sürekliliğini bozmuyor ve
yukarıdaki platforma çıkan merdivenlerin açıklığı insanları
ürkütmeden kendisine çekiyor.
Kavuşma Durağı, Taksim Meydanı,
İstanbul, 2020, mimar Arman Akdoğan
Düşünüyorum, hemen yanındaki Cumhurbaşkanlığı Çadırı gibi kapalı
kutu ya da artık devletin resmi mimari tarzı olan Anadolu Selçuklu
bozması bir biçime sahip olsa bu kadar ilgi çeker miydi?
Kuşkusuz tesadüf, kapalı kutu şeklinde ve yüzeyinde
Cumhurbaşkanlığı armaları olan çadırı ile Kavuşma Durağı’nın aynı
anda Taksim Meydanı’nda olması. Ama Cumhurbaşkanlığı Çadırı'nın tek
bir gösteriyi tebliğ eder tavrı karşısında Kavuşma Durağı hafifliği
ve sergi, dinleti, forum gibi çok şey sunması ve boşken insanların
istedikleri gibi kullanmasına izin vermesi ile çadırı, devlet
otoritesinin metaforu haline getiriyor.
Cumhurbaşkanlığı İletişim
Müdürlüğü Çadırı, fotoğraf: Hakkı Yırtıcı
Kavuşma Durağı’nın biçimi ise oldukça basit. Çelik strüktür
üstüne ahşap basamaklı, birbirlerine karşılıklı bakan iki amfi
tarafından spiral olarak sarılan bir etkinlik platformu
oluşturulmuş. Amfilerin tepe noktaları birer küçük seyir terası,
her gün öylesine geçilen Taksim Meydanı’na bambaşka ve asıl kendi
insanlık hallerimize bakma imkânı tanıyor.
Amfilerin tepe noktalarından ilk görülen, artık neredeyse bitmiş
Taksim Camisi, inşaatı yükselen yeni AKM ve Gezi Parkı’nın girişine
sabitlenen TOMA’lar ile Taksim Meydanı’nın abluka altına alındığı.
Yeni AKM ve Taksim Camisi, aslında ikisi de kamusal yapılar ama çok
iyi biliniyor ki, aynı zamanda iktidarın inat siyasetinin
ürünleri.
Gezi Parkı girişi, fotoğraf: Hakkı
Yırtıcı
Hem Kavuşma Durağı’nın açılışında hem de yarışmanın jüri üyeleri
ile İstanbulluların buluştuğu forumda bulundum. Öyle şaşalı bir
açılış olmadı. Sadece çevresindeki inşaat barikatları kaldırıldı.
İnsanlar merakla yaklaştılar, yapının üstüne çıktılar, fotoğraf
çekmeye ve amfi basamaklarına oturup sohbet etmeye başladılar. Bu
esnada birisi orta platformun kenarında, çekinerek birkaç akrobasi
hareketi yaptı. Birden insanların teşvik edici sesleri yükseldi ve
hareketlerine platformun ortasında devam etti. Bilmiyorum, aynısını
meydanın ortasında yapsa, belki Kabahatler Kanunu'na göre para
cezası kesilebilirdi. Kavuşma Durağı’na başka bir isim verilecek
olsa, herhalde “Özgürlük Adası” olabilirdi. Ve belli ki, amfilerin
karşılıklı konumu ve oturma yerlerinin serbest olması toplumsal
farklılıkların tanışıklıklara dönüşmesini sağlayacak güçteydi.
Fotoğraf: Hakkı Yırtıcı
Forumda ise Taksim Meydanı yarışması jüri üyeleri ile
İstanbullular buluştu. Mimarlar, şehir planlamacılar, İstanbul Kent
Konseyi ve İstanbul Planlama Ajansı üyeleri ve akademisyenler
ile vatandaşlar bir arada idi. İlk defa karşılıklı konuşma
fırsatı buldular. Ama en güzeli, "Burada ne olduğunu bilmiyordum,
geçerken gördüm, katıldım" diyen emekli tersane işçisiydi. Bence
amaca ulaşılmıştır.
Son bir şey, çoğunuz biliyorsunuzdur, Koruma Bölge Kurulu bu
geçici strüktürün hemen kaldırılmasını istedi, ama bu noktadan
sonra hiç sorun değil. Ve bir daha tekrarlıyorum: “Her tasarım
nesnesi, doğası gereği politiktir.”