Kaybetmememiz gereken savaş

Mütehakkim sınıf, elektrik fiyatına zam yapma niyetini izhar ederken internet fiyatını düşüreceğine artırma kararı aldılar! Yıllar boyu servet yığan bu güruhun şımarıklığının sınırı yok. Bugün de ne ayrıcalıklarının herhangi bir kısmından ne de toplumun diğer kesimlerinin aleyhine daha fazla servet biriktirme niyetinden taviz vermek istiyorlar.

Abone ol

Hasan Uleyk

Bir kere daha Velid Canbolat’ın alıcıları, herkesten önce davrandı. Ya da en çok korku duyan o. Ayağının altındaki zemin sarsılıyor. O, iktidarda para ve serveti elinde tutan kesimin önde gelen temsilcilerinden biri. Dün, tehdide yakın bir dille çıkıp konuştu. Ülkeyi bu noktaya getiren yıkımın sorumluluğunu ne kendisinin ne de ortaklarının üslenmek istemediği için masayı devireceğini ima etti.

ZENGİN SINIFIN ŞIMARIKLIĞI

Bugün savaş, tek bir şey etrafında gerçekleşiyor: Krizden çıkmanın ya da çöküşten kurtulmanın bedelini kim ödeyecek… Whatsapp iletişimine (ya da internet üzerinden gerçekleşen görüşmeleri sağlayan diğer uygulamalara) vergi getirilmesi kararı, serveti elinde tutan, Lübnanlıların yüzde 1’inin krizin maliyetini fakir ve orta tabakaya yükleme isteğinin son derece şımarık ve yüzsüz bir şekilde dile getirilmesiydi. Bu vergi, "sert önlemler” ya da "Popüler olmayan icraat” gibi isimler altında uygulanmak istenen onlarca yönetim kararından sadece biriydi.

Sanki insanlar eşit servete sahiplermiş ya da 30 yıldır giderek "tırmanan kriz”den eşit yararlanmışlarcasına vergi, bütün Lübnanlılara uygulandı. Bu üst sınıfın şımarıklığı, devlet sübvansiyonunu kaldırarak elektriğe zam yapmayı teklif etme düzeyine ulaştı. Ortada “ilan edilmeyen” bir trampa durumu vardı: Aileler, hükümetin elektriği sübvanse etmesi karşılığında dünyanın en pahalı internetinin kullanıcısı olarak ücretini ödemekteydi. “Whatspp vergisi” elektrik fiyatlarının artırılması teklifinin ardından geldi. Burada, elektrik için iki fatura ödeyen insanlara ve ülke ekonomisine haksızlık içermesine rağmen, ülkenin en zengin yüzde 1’inin bu takası kabul etmediği mesajı verilmek istendi.

Mütehakkim sınıf, elektrik fiyatına zam yapma niyetini izhar ederken internet fiyatını düşüreceğine artırma kararı aldılar! Yıllar boyu servet yığan bu güruhun şımarıklığının sınırı yok. Bugün de ne ayrıcalıklarının herhangi bir kısmından ne de toplumun diğer kesimlerinin aleyhine daha fazla servet biriktirme niyetinden taviz vermek istiyorlar. Ortada, azınlığın elinde servet temerküzü dışında başka bir amaca hizmet etmeyen Lübnanlıların on yıllar boyu maruz kaldığı örgütlü ve örtülü bir yağma operasyonu var. Velid Canbolat, bu azınlığın adına konuştu: “Bizim dışımızdakiler bu sorumluluğu üslensin.” Bu sözler, egemen sınıfın liderleri tarafından hep dile getirdikleri tehdide benziyor. “Sizi yağmalamaktan başka seçenek yok, aksi taktirde ülke iflas eder.” Fuad Senyora’nın (Eski Lübnan Başbakanı-çev.) aristokrat öğrencisi İçişleri Bakanı Reyya el Hasen, bunu açıkça dile getirdi: “Başka bir hükümet de gelse aynı icraata imza atacak!”

DURUM NASIL DÜZELİR?

Ancak ekonominin en basit kuralı ve kapitalist ülkelerde yaşanan deneyimler, alternatifler olduğunu gösteriyor. “Reform” (Bu izlenen modelin reforme edilmesi, devrimci değişim değil) üç adımda gerçekleşir:

-Kamu borçlarının azaltılması. Daha açık bir ifadeyle “Saçların kısaltılması”, yani kamu borcu hacminin düşürülmesi. Büyük yatırımcıların borçlanma “oyunu”ndan elde ettikleri dev karlar sayesinde biriktirdikleri mevduatın bir kısmına el koymak. Kim bunu dillendirmeye kalksa aptalca sözlerle karşılaşıyor ve bunun ekonomiyi yıkıma sürükleyeceği, ülkedeki yatırım, mevduat ve sermayenin dışarıya kaçacağı gibi sözlerle kandırılmaya çalışılıyor. Şu anki modelin olduğu gibi kalması sanki yararlı, sağlıklı ve sonuç verici olacakmış ya da insanların hayatlarını iyileştirecek, servetlerini artıracak, sosyal adaleti gerçekleştirecekmiş gibi! “Saçı kesme” tercihi sanki daha önce kapitalist ülkelerde bazen “uluslararası toplum”un onayı bazen de talebiyle uygulanmamış gibi. (2003’te Güney Kıbrıs Rum Kesimi, bankalarındaki mevduatın bir kısmına el koydu. Bu ülkedeki devlet, bankalardaki bazı mevduatın yarısına el koydu.)

-Yeni vergi düzeninin kabulü, hane halkı gelirinden alınarak tek bir vergi sistemi şeklinde olmasını öngörüyor. Avrupa ülkelerinin birçoğunda uygulanan bu vergi sistemi, Lübnan’daki banka hesaplarının gizliliği, söz konusu vergi sisteminin uygulanmasını önlüyor. Banka çalışanları, Lübnan Bankası, Savcılık ve ABD makamları için geçerli olmayan banka gizliliğinin, Lübnan’a büyük mevduat sahiplerinin herhangi bir iş yapmadan ve herhangi bir yatırım riski olmadan elde ettikleri gelirleri için adil vergi ödemekten kaçındıkları bir cennet olmasını sağlamak amacıyla yalnızca Maliye Bakanlığı’na (Vergi Kurumu) karşı uygulanması amaçlanmaktadır. Hane halkı geliri üzerinden alınan, yükselen bir eğilim gösteren tek bir vergi sistemi, bir işçinin, zengin bir işsiz kişiden daha yüksek bir vergi oranı ödemesini önler ve “doğan” bir çocuğun servetini biriktirmek için kamu borç oyunundan yararlanır.

-Lübnan Merkez Bankası Başkanı’nı, para ve ekonominin tek kontrolörü değil, Hükümet ve Parlamento’ya karşı sorumlu olan normal rolüne geri döndürmek.

Bu üç şart, “reformun, krizden çıkmanın ve çöküşü önlemenin bedelini kimin ödeyeceğini belirleyecek olan savaşı kazanmak için gereklidir. Dün sokakta meydana gelen şey, alt ve orta sınıfların egemen sınıfa karşı, uyuşturulmadan boğazlanmaya çalışılan kurbanı kurtarmak için gerçekleşmiş ilk harekettir. Bu savaş kaybedilemez. Kazanamamak, yaşamımızı ve gelecek nesillerin hayatını, 100 yıl boyunca serveti tekelleştirenlerin bizi fakirleştirmelerine razı olduğumuz anlamına geliyor. Yüzde 1’lik azınlık sınıf, sorunların doğru olmayan nedenlerini onaylayarak siyasi otorite içerisinde ve manipülatif bilgi yayan medyada güçlü bir şekilde temsil edilmektedir. Başkalarının sesi gerektiği gibi duyulamıyor. Dün gece olan, yıllarca sesini ulaştırmak isteyenlerin ilk deneyimi. Bugün ve yarın onların başına gelebilecek en kötü şey, Muhammed Şukayr ve ortaklarının “Whatsapp Vergisinden” geri adım atmasıyla yetinmek olacaktır.

* Yazının aslı al Akhbar sitesinden alınmıştır. (Çeviren: İslam Özkan)