Kaymakam Safitürk’ün katili kim?

Yargıtay, Derik Kaymakamı Muhammet Fatih Safitürk’ü uzaktan kumandalı bombayla öldürmekten yargılanan Şerif Mesutoğlu’na verilen cezayı onayladı. Eşinin suçsuz olduğunu söyleyen Saime Ateş Mesutoğlu ise davanın peşini bırakmayacağını belirterek gerekirse AİHM’e gideceklerini söyledi.

Abone ol

DİYARBAKIR - "Yargıtay 16. Ceza Dairesi, Derik Kaymakamı ve Derik Belediyesi kayyımı Muhammet Fatih Safitürk’ün öldürülmesine ilişkin açılan davada sanık Şerif Mesutoğlu’na verilen 2 kez ağırlaştırılmış müebbet ile 28 yıl hapis cezasını onadı."

Bu cümle bir haber spotu. Ancak Safitürk’ün bombalı bir saldırıda hayatını kaybetmesi ve mahkeme süreci pek çok olaya tanıklık etmemize neden oldu. Dolayısıyla Yargıtay’ın kararını aktarırken biraz daha geriye gitmekte yarar var.

Suikastla ilgili olarak dönemin Kaymakamlık Yazı İşleri Şefi Şerif Mesutoğlu hakkında, 2 kez ağırlaştırılmış müebbet ve 18 yıl hapis cezası verildi.

Mardin’in Derik Belediyesi’ne kayyım olarak atanan İlçe Kaymakamı Muhammed Fatih Safitürk, 10 Kasım 2016 tarihinde makamına konulan bombanın patlatılması sonucu hayatını kaybetti. Başlatılan soruşturma sonucunda 71 kişi gözaltına alındı ve 15 kişi tutuklandı.

Tutuklular hakkında açılan dava da geçtiğimiz yıl Mardin 3’üncü Ağır Ceza Mahkemesi tarafından karara bağlandı ve 14 kişi hakkında beraat kararı verilirken, dönemin Kaymakamlık Yazı İşleri Şefi Şerif Mesutoğlu hakkında, 2 kez ağırlaştırılmış müebbet ve 18 yıl hapis cezası verildi. Dosya, Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi’ne gönderildi. Dosyanın 8 kişi yönünden bozulmasının ardından Bölge Adliye Mahkemesi 3’üncü Ceza Dairesi’nde yargılamaya başlandı.

SAFİTÜRK AİLESİNİN KUŞKUSU

Kaymakam ve kayyım Safitürk’ün ailesi, olaydan hemen sonra Mardin’e gelmiş, dönemin valisi ve Büyükşehir Belediyesi kayyımı Mustafa Yaman’la görüşmüş, Mardin’de görülen duruşmalara birlikte katılmış, Adliye önünde yaptıkları açıklamalarda sanıkların hak ettiği cezayı alması yönünde taleplerde bulunmuşlardı.

Ancak davada birçok soru işareti vardı. Bu soru işaretlerinin bir kısmına medyada yer verildi. Örneğin, en önemli tanık olarak gösterilen Mehmet Ali Gezginci’nin engelli ve Türkçe bilmediği olduğu ortaya çıktı. Kaymakam Safitürk’ün sonradan bozulan telefonu, bazı delillerin inandırıcılıktan uzak olması, usulüne göre yapılmayan kriminal inceleme söz konusu soru işaretlerinin nedeni oldu.

AĞABEY GERÇEK KATİLLERİN PEŞİNDE

Bu kuşkulara Safitürk’ün ailesi de vakıf oldu ve bundan sonra sorular sormaya başladılar. Kaymakamın ağabeyi Ali Haydar Safitürk hem mahkemede hem de sosyal medya hesabında gerçek katil ya da katillerin peşine düştü. Ağabey Safitürk, kardeşinin ölümüne neden olan bombanın dönemin Derik İlçe Emniyet Müdürü Mustafa Hakan Kutluay tarafından makam odasına konulduğunu iddia etti.

Ağabey Safitürk, 25 Şubat tarihli Facebook paylaşımında şu iddialarda bulundu:

“Mardin de 4 yıldan beri görev yapan vali m.yaman 09.11.2016 da ŞEHİT KAYMAKAM MUHAMMET FATİH SAFİTÜRK e kendi özel telefonundan şu mesajı çekiyor...

Mit Polis ve Jandarma İstihbaratından aldığımız sağlam verilere göre yarın sana bombalı saldırı yapılacak ... tedbirini al . . .

Şehit Kaymakam Muhammet Fatih SAFİTÜRK

Elimdeki imkanlar ile gerekli tedbirleri aldım. Verdiğin bilgi için teşekkür ederim efendim diyor . . . . .

10 .11.2016 da Kaymakam' ın makamında masasının çekmecesine konan bomba uzaktan kumanda ile patlatılarak yaralanıyor . . .

11. 11.2016 da Kaymakam skandallarla dolu bir hastahaneler serüveni ile ŞEHİT oluyor . . . .

12.11.2016 da Kaymakam SAKARYA da ikindi namazına müteakip yüzbinlerin katıldığı bir şehitlik merasimi ile defnediliyor...

12.11.2016 da saat 13.00 aa patentli haber bültenlerinde mardin valiliği bilgilendirmesine göre katiller henüz gözaltına alınmamış olan yazı işleri müdürü t.e. olarak bildiriliyor...

2 yılı aşkın yapılan yargılamalar sonunda olayın failleri o gün ilan edilen kişilerin olmadığı anlaşılıyor. . .

Patlama ile ilgi can alıcı bir çok yaşanmış sıkan dallar olmasına rağmen 1 kişi ye 2 kez müebbet ceza veriliyor.

Olay yerindeki tüm deliller o günün emniyet amiri.. bu gün bolu geredede emniyet amiri olarak görev yapan mustafa hakan kutluay tarafından tutanaksız olarak bilinçli bir şekilde kaldırılıp yok ediyor....

Şimdi ise Şehit Kaymakamın Anne Babası ŞEHADET in 4 ncü yılında mahkeme mahkeme gezerek bari çocuğumuzun katillerini bulun deyerek ADALET aramaktadırlar…”

Ağabeyin buna benzer pek çok sosyal medya paylaşımı var ve hiçbirinde Şerif Mesutoğlu suçlanmıyor. Safitürk, bir başka paylaşımında, “Ülkesini, milletini hizmet aşkı ile seven bir kaymakamı mesai saati içerisinde çalışma masasına kendi ilçe emniyet amiri Mustafa Hakan Kutluay tarafından konulan bomba ile şehit etti. 3 yıl 1500 km yolu 20 den fazla duruşma yaptık koskocaman bir hiç. Kaymakamın kanından nemalanan ödüllenen bir sürü hain var.” diyor.

BABANIN HEDEFİNDE VALİ VAR

Konuya dair daha önce kimi açıklamalarda bulunan Safitürk’ün babası Asım Safitürk’ün hedefinde ise Emniyet Amiri’nin yanı sıra, Vali Mustafa Yaman da vardı. Baba Safitürk olay günü yaşananları anlatırken, olayda sorumluluğu bulunduğunu iddia ettiği Emniyet Amiri Mustafa Hakan Kutluay’ın, olay yeri inceleme ekipleri gelmeden olay yerini temizlettiğini vurgulamış, olaydan önce kameraların söküldüğünü ileri sürmüştü.

Mardin Valisi ve Büyükşehir Belediyesi kayyımı Mustafa Yaman’la ilgili iddialarda da bulunan baba Safitürk, olayın ardından Yaman ile telefonda görüştüğünü belirtmişti. Telefon görüşmesine dair baba Safitürk, sağlık helikopteri geldiği halde Kızıltepe Devlet Hastanesi’nde oğlunun Yaman tarafından bekletildiğini eklemiş, telefon görüşmesinde Yaman’a “İhmalen ya da kasten bana yaşattığın evlat acısını Allah sana yaşatmadan canını almasın” dediğini dile getirmişti. Baba Safitürk, iddialarını “Bizim Sakarya’da çocuğumun şehadetinden sonra üçüncü Vali değişti. Ama Mardin Valisi halen yerinde duruyor. Ve ödüllendirilmiştir. Kızı Kaymakam olmuştur” sözleri ile sürdürmüştü.

Vali ve kayyım Mustafa Yaman’ın merkeze çekilmesinde söz konusu iddiaların payı olduğu ileri sürülüyor.

‘BU DAVANIN PEŞİNİ BIRAKMAYACAĞIM’

Geçen yıl kasım ayında, Safitürk davasındaki tek tutuklu Şerif Mesutoğlu’nun eşi Saime Ateş Mesutoğlu ile görüşmüştük. Mesutoğlu, kendisinin de 4 ay tutuklu kaldığını, gözaltındayken eşini suçlaması için kendisine baskı yapıldığını söylemişti. Kamuoyunun davayla ilgilenmemesinden yakınan Mesutoğlu, geçen zaman içinde birçok belge toplamıştı ve eşinin suçsuz olduğunu ısrarla vurgulamıştı. Tehditler aldığını da söyleyen Mesutoğlu, sonuna kadar mücadele edeceğini kararlılıkla belirtmişti.

'Gerçek katillerin peşinde 3 yıl'

Yargıtay kararından sonra bir kez daha görüştük Mesutoğlu ile... Yargıtay’ın cezayı onamasından sonra eşiyle görüşemediğini belirten Mesutoğlu, bundan sonra Anayasa Mahkemesi’ne başvuracaklarını söyledi. Buradan da olumlu bir sonuç çıkmasa davayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) taşıyacaklarını, “Çünkü açıkça bir hak ihlali yapılmıştır. Bu davanın peşini bırakmayacağım” sözleriyle dile getirdi.

Saime Ateş Mesutoğlu

SAFİTÜRK AİLESİ GERİ ADIM MI ATTI?

Safitürk ailesinin davaya yaklaşımına da değinen Mesutoğlu, “Şerif için ‘Tescilli teröristtir, ona verilen ceza haktır ama işin içinde başkaları da var’ diyorlar. Kaymakamın ağabeyi, sosyal medyada yaptığı paylaşımlar medyada haber olduktan sonra geri adım attı” dedi.

‘ŞERİF KURBAN SEÇİLMEMELİ’

Mesutoğlu, mahkeme kararlarıyla ilgili de şunları söyledi: “İstinaf ve Yargıtay’da duruşma yapılmadan karar verilmiştir. Ama daha hiçbir şey bitmedi. En kötü ihtimalle dava AİHM’den dönecek. Mücadeleye devam edeceğiz. Gerçek katili bulmak devletin işi ve bu çok zor da değil. Eğer gerçek katili bulmak zor ve bulamıyorlarsa, Şerif kurban seçilmemeli. Bu ülkede sayısız faili meçhul cinayet var, bu da onlardan biri olur. Suçsuz insanları cezaevine tıkmakla, katil ilan etmekle katil olunmuyor. Bunu da hiç kimse unutmasın, er ya da geç Şerif’in masum olduğu ortaya çıkacak. O zaman eli kanlı katiller kaçacak delik arayacaklar. Çünkü o insanlara dört duvar arasına girmek çok zor gelecek.”

ELDİVENLERDEKİ KILLAR

Saime Ateş Mesutoğlu, avukatlarının savunmalarından yola çıkarak hazırlanan, olayda karanlıkta kalan ayrıntıları içeren, peşine düşülmemiş delilleri hatırlatan bilgiler de paylaştı. Bu bilgiler, Direnişçiler Meclisi tarafından da gündeme getirildi ve davaya yönelik duyarlılık geliştirilmesi için kampanya başlattı.

Suçlamalar ve savunmalar

Suçsuzluğunu ispat etmekte zorlandığı için SEGBİS’le katıldığı duruşmada bedenini ateşe veren, sesini duyurmak için açlık grevine giren Şerif Mesutoğlu’na yönelik suçlamalar ve savunmalar ise şöyle:

“Şerif Mesutoğlu’nu şüpheli duruma getiren delillerde biri olaydan iki gün sonra bulunan eldiven. Mesutoğlu’nun avukatları, olayın gerçekleştiği gün yapılan olay yeri inceleme tutanağı 2016/51 ve bir gün sonra hazırlanan 2016/51-1, 2016/51-2 tutanaklarda suçlamalara delil olarak gösterilen eldivenlerin yer almadığına dikkat çekiyorlar. Dosyada suç delili olarak gösterilen eldivenler 2 gün sonra kaymakamlık binası bahçesinde bulunmuş ve buraya kaymakamlık binasının erkekler tuvaletinden atıldığı iddia edilmiştir. Eldiven içerisinde bulunan kıllar Şerif Mesutoğlu’nun DNA’sıyla eşleştirilmiş ve ona ait olduğu tespit edilmiştir. Eldivenler olaydan 2 gün sonra bulunmuş ve bu süre içerisinde nezarethanede Şerif Mesutoğlu’nun kolunda bulunan damar yolunu yerleştirmek için yapıştırılan plaster bant ile derisinden kıl örneği alınabilinmiştir. Plaster bant kolundan çıkarıldıktan sonra, üzerindeki kıllar alınıp eldivene yerleştirilerek 2 gün sonra kaymakamlık binasında bulunan Mal Müdürlüğü penceresinden atıldığı avukatları tarafından iddia edilmiş (eldivenlerin Mal Müdürlüğü penceresi hizasında bulunduğu gerekçesiyle) ve yine avukatların camları gören başkaca kameraların inceleme talepleri reddedilmiştir. Mal Müdürlüğü penceresini gören kameradaki görüntüler patlamadan 10 saniye sonra atılan eldivenin, video üzerinde yapılan oynamalar sonucu daha sonradan eklendiğini ortaya çıkaracağı belirtilmiştir.

KUMANDANIN RENGİ

Olay yeri inceleme tutanağında 'Derik Terörle Mücadele Büro Amirliğinin talebi üzerine kaymakam makam odası karşısındaki Şef odasında ve Yazı İşleri Müdür odasında… vücut izi alındı' ibaresi yer almaktadır. O katta 20 kadar oda olmasına rağmen, Derik TEM sadece Şerif Mesutoğlu ve müdürün odasından vücut izi almıştır. Tüm odalardan vücut izi alınmamıştır. Alanında uzman kişiler değil de Derik TEM tarafından vücut izi alınması talep edilmiştir. Hem eldivenin bulunduğu olay yeri incelenmesinde hem de kumandanın bulunduğu olay yeri incelemesinde 'Günün nöbetçi savcısı ile görüşülerek talimatları eşliğinde…' şeklinde rapor tutulmuş. Ancak nöbetçi Savcı Burhan Şahin Kaya’nın tutanaklarda imzası yoktur.

Şerif Mesutoğlu’nun bombayı patlattıktan sonra kumandayı tuvalet deliğine attığı iddia edilmiştir. Dosyadaki evraklardan kumandanın çalışır vaziyette bulunduğu belirtilmektedir. Yaklaşık 29 saat sonra ortaya çıkan ve bu süre boyunca tuvalet S borusu içerinde bulunan suyun içinde kalan bir teknolojik aletin hala çalışıyor olması mümkün değildir. Kumandanın bulunduğu olay yeri incelenmesinde kumandanın renginin beyaz olduğu tutanak altına alınmıştır. (2016/51-2) Aynı şekilde kriminal daire başkanlığının 2016/505 nolu uzmanlık raporunda kumanda beyaz olarak geçmektedir. Ancak Mardin İl Emniyet Müdürlüğü’nün, Mardin Cumhuriyet Başsavcılığı’na yazılan 08/12/2016 tarihli üst yazıda kumandanın rengi krem olarak geçmiş, Mardin Cumhuriyet Başsavcılığı Emanet Eşya makbuzunda ise yine kumandanın rengi krem olarak geçmektedir. Bu çelişki giderilmemiş, bu konudaki talepler reddedilmiştir. 2016/51-2 olay yeri inceleme tutanağında kumandanın tek parça halinde olduğu, Kriminal Daire Başkanlığının tutanağına göre ise kumandanın parçalar halinde olduğu görülmüştür. Yine bu çelişki de giderilmemiştir. Kumandanın kim tarafından nasıl bulunduğu şaibeli, gerçeği yansıtmamaktadır. 2016/51-2 olay yeri inceleme tutanağında belirtildiği üzere Derik TEM büro görevlileri tarafından bulunmuş ise ilk bulunduğu tutanakta neden imzaları yoktur? Olay yeri inceleme uzmanları tarafından bulunmuş ise bunu neden ilk olay yeri incelemede bulmamışlardır da 3. olay yeri incelemede bulmuşlardır? Bu iki tutanak arasındaki çelişkide de kumandanın daha sonradan tuvalet içerisine bırakıldığı anlaşılmaktadır.

BOMBA X-RAY’DAN NASIL GEÇTİ?

Şerif Mesutoğlu’nun bombayı Çınar ilçesine giderek PKK’den teslim aldığı söylenmiş ve bu durum da tanık beyanlarıyla (Lenin Aksoy, Ümran Cengiz) desteklenmeye çalışılmıştır. Ümran Cengiz bombayı yerleştiren ve patlatan şahsın farklı şahıslar olduğunu belirtmiştir. Lenin Aksoy ise eylemi Diyarbakır bölgesinden biri yapmış olabilir şeklinde ifade vermiştir. Olaydan önce belediye veya kaymakamlık çalışanlarıyla herhangi bir görüşmemiz olmamıştır şeklinde beyanda bulunmuştur. Şerif Mesutoğlu ise Çınar ilçesine gitme mevzusunu yaşadığı ailevi sorunlar nedeniyle kafa dağıtmak amacıyla gittiğini belirtmiştir.

Şerif Mesutoğlu’nun bombayı kaymakamlık binasına kendisinin soktuğu iddia edilmiştir. Dosyadaki tanık beyanlarında kaymakamlık binasına giren her şahıs x-ray cihazından geçmekteydi denilmiştir. Ayrıca X-Ray cihazı öttüğünde ise kişi elle detaylı olarak aranmaktaydı denilmiştir. Bu durumda bombayı kaymakamlık binasına sokabilmiş olması imkânsız bir durumdur. Kaymakamlık binasına aranmadan girebilen 3 şahıs mevcuttur. Kaymakamın kendisi, özel eşyalarını taşıyan ve kaymakamın şoförü olan Mustafa Dinçer ve koruma polisi Mehmet Kahraman. Bu 3 şahıs dışında binaya giriş yapan herkes detaylıca ve en ince detayına kadar aranmaktaydı. Kaymakam odasının anahtarı ise koruma memuru Mehmet ve Fikret Baği’da mevcut olup kesinlikle başka kimsede bulunmamaktadır. Bu hususlar bile ne bombayı binaya sokabilecek ne de yerleştirebilecek imkânlara sahip olmadığının apaçık göstergesidir. Kaymakamlık binasına girerkenki videosu dosyada mevcut olup, diğer günlerden hiçbir farkı olmadığı gözlemlenmiştir. Şayet iddia edildiği gibi bombayı yanında taşıyarak getirseydi o günkü hal ve hareketleri farklılık teşkil edecekti. O güne ait görüntülerin uzman incelenmesine tabi tutularak hal ve hareketlerinde bir anormalliğin olup olmadığının incelenmesi ve aynı zamanda X-Ray cihazı başında duran görevli polislerin bilgisine başvurulması talep edilmiş ve reddedilmiştir.

DELİLLERİ KİM KARARTTI?

Olay yerini detaylı incelenmeden, olay yerinde her türlü işlem yapılmadan, olaydan hemen sonra 20 dakika içerisinde, Derik Belediye personelleri tarafından (belediye personellerinin ifadeleri sabittir) temizlenmiştir. Daha sonradan Mardin’den gelen bomba uzmanları, çuvallar ile enkazın bir bölümünü Derik çöplüğünden Derik İlçe Emniyet Müdürlüğü’nün bahçesine getirmiştir. İncelemeyi burada yapmıştır. Bu durum emniyet ön bahçe kamerasında mevcuttur. Derik çöplüğüne atılması ve delillerin karartılması, kimin emriyle ve ne amaçla yapıldığı hususu araştırılmamıştır.

Ambulans olay yerine geç gelmiştir. Ambulansı arayıp kaymakamın evine yanlış olarak yönlendiren kişi kimdir, amacı nedir? Araştırılması talep edilmiş ancak reddedilmiştir. Kızıltepe Devlet Hastanesi’ne giderken, ambulansın kim tarafından kamyonlar ile önü kesildiği mevzusunun araştırılması talep edilmiş ancak bu konu da açıklığa kavuşturulmamıştır.

Kaymakama müdahalede bulunan Derik ve Kızıltepe Devlet Hastaneleri doktorlarının dinlenmesi talep edilmiş, müdahale ederken durumunun nasıl olduğu hususunun sorulması ve doktor raporları talep edilmiş ancak bu talepler reddedilmiştir. Yine neden hastane hastane gezdirilip, en son Gaziantep Devlet Hastanesine götürüldüğü açıklığa kavuşmamıştır.

MOBESE KAYITLARI SİLİNDİ

Derik Devlet Hastanesi, Kaymakamlık Çevresi, Çınar merkezdeki mobese kamerası ve Kızıltepe Devlet Hastanesi’ndeki kamera kayıtlarının hepsi birer delil olduğu halde ve aynı zamanda devlet hastanelerindeki müdahalelerin nasıl geciktirildiğini gösteren kameralarda; nasıl, niçin ve kim tarafından silindiklerinin sorulması talep edilmiş ancak bu talepler de reddedilmiştir.

CEP TELEFONU EN ÖNEMLİ DELİL

Kaymakamın telefonu olaydan sonra sağlam ve çalışır vaziyette 45dk. (HTS kayıtlarında da sabittir) boyunca açık olduğu ve daha sonrasında kapatıldığı, kaymakamın abisinin beyanlarında belirtilmiştir. En büyük delil olan kaymakamın cep telefonun kim tarafından, kime teslim edildiği, ne zaman teslim edildiği, daha sonra kim tarafından sıvı ile temas ettirildiği, olaydaki en büyük delil olduğu halde herhangi detaylı bir inceleme yapılmamıştır.

Kaymakamın kayyım olmadan önce 2 yakın koruması bulunmaktadır. Yakın korumalarından biri olan Yunus Yavaş tayin olduktan sonra Emniyet tarafından 2. koruma memuru görevlendirilmemiştir. Kayyım olduktan sonra 2 adet özel hareket polisi ilave edilmiştir. Ancak özel hareket polisleri Ahmet Kurt ve Kerim Akbıyık patlamanın olduğu gün ilk defa kaymakamlık binasına gelmişlerdir. İkinci yakın koruma polisi görevlendirilmemesi, iki Polis Özel Hareket'in binayı ilk defa görecek şekilde görevlendirilmesinin ortaya çıkarılması gerekirken herhangi bir işlem yapılmamıştır.

Dosyada Şerif Mesutoğlu’na ait olduğu iddia edilen el yazısı ile yazılmış bir not bulunduğu söyleniyor. Ancak dosyaya eklenmemiş sadece dijital veri olarak dosyada yer almış.