Kayseri'den Amerika'ya Elia Kazan'ın öyküsü
Zülfü Livaneli'nin Elia ile Yolculuk kitabı, Karakarga Yayınları'ndan çıktı. Livaneli, Kazan'ın Kayseri'den Amerika'ya kadar uzanan öyküsünü anlatıyor.
DUVAR - Geçtiğimiz günlerde Karakarga Yayınları tarafından çıkan Zülfü Livaneli imzalı 'Elia İle Yolculuk' isimli kitap, Livaneli'nin yönetmen Elia Kazan ile Kayseri'ye yaptığı yolculuğu konu ediyor.
Elia Kazan, 1900’lü yılların başında, ailesiyle birlikte henüz 4 yaşındayken İstanbul’dan Amerika’ya göç etti. Kayserili Rum bir aileye mensup olan Kazan, ailesinin büyük umutlarla gittiği Amerika’da sinemayla ilgilenmeye başladı. Büyük bir yönetmen oldu. Üç adet Oscar heykelciği aldı. İkisi filmleri, diğeri ise yaşam boyu sinemaya olan hizmeti için…
MEMLEKETİYLE OLAN BAĞLARINI HİÇ KOPARMAZ
Türkiye’yle, Türkiye’deki sanatçı ve aydınlarla bağını hiç koparmaz. Yaşar Kemal’le, Yılmaz Güney’le ve Zülfü Livaneli’yle olan dostluğuna bir ömür devam eder. Onların eserlerini takip eder, sık sık İstanbul’a gelerek onlarla görüşür. Yılmaz Güney’in 1983’te sürgündeyken Paris’te çektiği “Duvar” filminin setine gider. Yıllar sonra Marlon Brando’nun başrolünü oynadığı 'Viva Zapata' filminde, Zapata’nın ölümü sonrası atının dağlara doğru yol almasını İnce Memet’ten esinlenerek filmine koyduğunu söyler.
Senatör McCarthy döneminde komünist sinemacıların üzerine inen balyozla birlikte birçok sinemacının da hayatı değişir. Kazan, bu dönemde komünist sinemacıların isimlerini heyete söyleyerek –ispiyonlayarak- ömür boyu taşıyacağı bir hata yapar. Girdiği her ortamda, Livaneli’nin de söylediği gibi, vicdan azabı taşıyarak var olmaya çalışır. Bu hatası onu ömür boyu takip eder. 90’larında ölene dek…
Ömrünün son demlerinde ise Zülfü Livaneli’yle birlikte bir yolculuğa çıkmak ister. Kayseri’ye… Ailesinin memleketine… Sanki ölmeden önce ailesinin anılarıyla vedalaşmak ister gibidir. Livaneli’nin kalemiyle bu yolculuk kitaba konu edilir. Kazan’ın ruh hali hakikatin resmi olarak kayda geçirilir. Hüznü, pişmanlıkları, umudu, mutlulukları, acıları bu yolculuğun duygularının isimleri olur. Onlarca film çekmiş usta yönetmen, Kayseri’de babasının halıcılık yaptığı dükkâna gittiğinde duygulanır ve yalnız kalmak ister. Geçmişiyle vedalaşır.
Zülfü Livaneli’nin kendi hikâyesiyle paralel bir anlatım da kurduğu Kazan’la henüz çocuk yaşlarda Anadolu’da gittiği sinemalarda tanıştığını söyler. Kazan'ın destansı filmlerinin kahramanlarıyla özdeşlik kurar Livaneli… Onu ilk kez orada, o karanlık salonlarda tanımaya başlar. Yıllar geçtikten sonra o filmleri çeken yönetmen ile tanışır. Bir görev bilinciyle usta yönetmen ile filmlerini izlediği Anadolu’ya yolculuğa çıkar.
Sinemaya Marlon Brando’yu ve Anthony Quinn’i kazandıran, onlarca film yapan Elia Kazan, 'America America' filminde Amerika'ya yapılan denizaşırı bir yolculuğu ve sonrasını anlatır. Bu film Kazan’ın en otobiyografik filmidir. Ölmeden önce anılarını yazdığı 'Uzlaşma' isimli kitabıyla seyircisine yaşadıklarını da aktaran Kazan’ın hayatını anlatan bir film çekilmeli belki de… Babası tarafından “bu tiple mi sinemacı olacaksın?” diye aşağılanan, sinemanın altın dönemlerinde herkesi hayran bırakan filmler yapan, pek çok oyuncu yetiştiren, Robert De Niro ve Martin Scorsese gibi sinemacılara ağabeylik yapan, Marilyn Monroe gibi yirminci yüzyılda ikon olmuş bir oyuncu ile aşk yaşayan, devletle işbirlikçilik yaparak arkadaşlarını ispiyonlayan ve bu yükü bir ömür taşıyan bir adam…
Sahi, bir film konusu değil midir Kazan’ın hayatı?