Kayyım icraatı: Fiskaya Şelalesi girişi ücretli Cam Teras oldu

Kayyım yönetimindeki Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi, restore ettiği Fiskaya Şelalesi'nin adını Cam Teras olarak değiştirdi. Terasa çıkmak paralı oldu.

Abone ol

DUVAR - Cam terasa geçebilmek için jeton almak ve galoş giymek gerekiyordu. 'Kahvaltıcı Alaaddin' olarak nam salmış arkadaşıma, “Senin için de jeton alıyorum” dedim. İtiraz etti, “Ben buradan haram suyun aktığı zamanları biliyorum. Şimdi neye bakacağım” diyerek. Doğru söylüyordu, ömrü bu civarda geçmişti Alaaddin’in. Bu terasın Osman Baydemir’in belediye başkanı olduğu 2009 yılında, Fiskaya Şelalesi adıyla hizmete açıldığını da hatırlıyordu. Dileyen herkes cam terastan Hevsel Bahçeleri'ne ve barajlara rağmen akmakta direnen Dicle Nehri'ne bakabiliyordu. Çatışmalar, belediyelere atanan kayyımlar derken şelale akmaz olmuştu. Teras ise Roj Kafe’nin sağlayabildiği bakımla hizmet vermeye devam ediyordu.

Geride bıraktığımız 27 Kasım’da Fiskaya Şelalesi, Cam Teras adıyla yeniden hizmete açıldı. Açılış, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’ne kayyım olarak atanan Vali Münir Karaloğlu ve AK Parti Diyarbakır Milletvekili Mehdi Eker'in de katıldığı törenle gerçekleşti. Fiskaya Cam Teras’ın açılışı, törenin yanı sıra kentin birçok yerine asılan afişlerdeki “Şimdi yeniden bakma zamanı” sloganıyla duyuruldu.

HEVSEL VE DİCLE’YE BAKMAK 1 TL

Şimdi yeniden bakma zamanı”ydı ancak yeniden bakabilmek için 1 TL ödemek, galoş giymek ve en sonunda turnikeden geçmek gerekiyordu.

Turnikelerin arasındaki levha, cam terasa 30 kişinin alınabileceği belirtiliyordu. Terasta yoğunluk olmasın diye turnike konulmuş olabilirdi. Ama neden galoş giymek zorundaydık? Üstelik hava yağmurlu, yerler çamurlu değildi. Turnikelerin başında duran görevli, neden galoş giymek zorunda olduğumuzu bilmiyordu. Görevli, “Bugün başladım işe. Teras cam ya, kirlenmesin diyedir” dedi.

Cam Teras’tan Hevsel’e, Dicle’ye ve aşağıda akan şelaleye bakabilmek için 1 liralık jeton almak gerekiyordu. Osman Baydemir bu terası yaptırdığında, “Bunca yoksulluk varken bu teras da nereden çıktı?” şeklinde yapılan şikayetleri hatırlıyorum. Ayağımda galoşla, Yahya Kemal Bayatlı’nın “Sana dün bir tepeden baktım aziz İstanbul” dizesini, “Sana dün bir terastan 1 bir TL’ye baktım aziz Dicle” şeklinde mırıldandım.

Peki ama şimdi hangi Diyarbakırlı 1 lira verip çıkacaktı terasa?

Bu soruyu bir belediye çalışanına sordum. Bir yandan da hevesle galoş giyenlere, terasta fotoğraf çektirenlere bakıyordum. Görevli, “Dün yaklaşık 600 kişi jeton almış. İnsanlar merak ediyor, o nedenle gelip bakıyorlar. Fotoğraf çekip gidiyorlar” dedi.

Yeniden açılışı yapılmadan önce de Roj Kafe’nin terasa attığı kursilerde oturmayı çok seviyordu insanlar. Yenmeye çalıştığım yükseklik korkum nedeniyle uçuruma kurulan terasta oturmak, aşağıdaki kayalıklara bakmak bana göre değildi ve hiç oturmamıştım terasta. Şimdi ayağımda galoşla aşağıya bakarken de rahatsızdım ve bir an önce birkaç fotoğraf çekip buradan ayrılmaya, ayağımın toprakla temas etmesi için acele etmeye çalışıyordum.

Surların gölgesinde binlerce yıldır kentin ihtiyaçlarını karşılayan Hevsel’in birçok şiire ve efsaneye konu olmuş Dicle’nin manzarası güzeldi elbette. Ama belediye şirketi Med A.Ş, bu manzaraya bakabilmenin karşılığında neden 1 TL talep ediyor? 60 metrekare cam teras yerleştirildi ama bu ücretsiz bir hizmet olamaz mıydı? Belediye çalışanı, “Olabilir” dedi ve “Ama burada insanlar çalışıyor, onların ücretleri için alınıyor bu para” diye savundu.

Görevlinin verdiği cevap çok akla yatkın değildi. Turistler ve zenginler turnikelerden geçip terastan manzara seyredebileceklerdi ama örneğin yoksul çocuklar, sırf meraklarını gidermek için bile olsa buraya çıkamayacaklardı.

ROJ KAFE, DİYAR-I LEZZET OLDU

Yukarıda Roj Kafe adı geçti. Roj Kafe’nin binası yenilenmiş ve adı da Diyar-ı Lezzet olmuş. Kafeyi Med A.Ş. işletiyor. Çay ve su ikişer liradan satılıyor. Bitki çayları 10 lira. Kriz var ama fiyatlar yine de daha ucuz olamaz mıydı? Görevli, pazarcı ağzıyla “Ancak kurtarıyor” deyince sosyal belediyecilik mevzusuna hiç girmedim.

Ama bu arada Roj Kafe’ye ne oldu? Bunun peşine düştüm ve 2000 yılından bu yana kafeyi işleten aileyi buldum. Esasında hazine arazisi üzerinde mekan kurduklarını ve araziyi işgal ettiklerini kabul ediyorlar. Ancak belediye kafenin bulunduğu alanı aylık 5 bin liradan 30 yıllığına kiralayınca, yıllardır ekmek yedikleri mekan ellerinden gitmiş oldu. Ama öyle tası tarağı toplayıp gitmek de istememişler. 2000’li yılardan beri işlettikleri, yapı kaydı, işyeri ruhsatı bulunan, ecrimsil ödedikleri, SGK’li personel çalıştırdıkları mekan üzerinde hak iddia ederek mahkemeye başvurmuşlar. Ancak mahkemeye gitmeden önce tekliflerde bulunarak belediye ile uzlaşmaya çalışmışlar. "Kafe belediyenin olsun ama kirasını ödeyerek yine biz işletelim” demişler. Belediye hiçbir öneriyi kabul etmeyince mahkemenin yolunu tutmak durumunda kalmışlar.

BELEDİYE DAVAYI KAYBETTİ

Diyarbakır 3. İdare Mahkemesi, Roj Kafe’nin sahibi Mehmet Yayık’ı haklı buldu. Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’nin işleminin iptaline karar verdi. Bu arada bu karar çıkmadan önce davanın açıldığı süreçte, aynı mahkemenin verdiği yürütmenin durdurulması kararına da belediye itiraz etmiş, Gaziantep Bölge İdare Mahkemesi 2. İdari Dava Dairesi, belediyenin bu itirazının da reddine karar verdi. Yani idari dava devam ederken ve yürütmenin durdurulmasına dair kararın kesinleşmiş olmasına rağmen Büyükşehir Belediyesi mahkeme kararlarına aykırı bir yıkım gerçekleştirmiş oldu. Bu da Roj Kafe bakımından geriye dönük telafisi mümkün olmayan sonuçlar doğurduğu için kafe sahibi Mehmet Yayık, “İş yerini yıkanlar suç işledi, şimdi biz suç işleyenler hakkında suç duyurusunda bulunduk” diyor.