Kedinin adı ne olmalı?

Uyku tulumunu topladım. Bir kitap çekip, okumaya başladım. Dedim ya kitapçıda uyumak güzel bir şey. Kedi kendini kuruluyordu hâlâ. Fransa’da gösteriler büyüdü, dedi arkadaş. Komşu yatağında, kaldırımda kahvesini içiyordu.

Metin Yeğin myegin@gazeteduvar.com.tr

São Paulo’da Troçkist bir kitap evinde uyuyordum. İyi bir şeydi kitap evinde uyumak. Uyku tutmazsa hemen bir tane çekip okuyabiliyorsun. Dışarda yağmur yağıyordu zaten. Okumak ve sevişmek için çok güzel bir zamandı. Sevişmenin zamanı olmaz gerçi. Neyse bu başka konu ama uyku tulumunun altına eski dergilerden koymuştuk, ilk sayfalarını hep okudum. İkinci sayfalar için, tulumu kaldırıp çevirmek gerekiyordu, bu yüzden devam etmedim ama tahmin ediyordum zaten. Kapitalizm kriz içindeydi ve yıkılması yakındı.

Hep böyle yazıyorduk ve yıkılmıyordu kahrolası, henüz…

Uyku tulumu da benim değildi. Burada dergi çıkartmak için sabahlarken kullanıyorlardı. Kahve lekeleri vardı görünen, ter ve rom kokuyordu biraz ve ateşli sözler de vardı mutlaka, dergi gecelerinden kalmış, görünmeyen. Uzun zamandır uyku tulumu taşımıyordum yanımda. Daha güvenli. Seni soyulacak turist sanıyorlardı. Uyumak için bir şeyler bulunuyordu zaten. Kirliyse yatacağın yer, başını koyduğun yere kendi tişörtünü seriyorsun, tamam. Bunu kendime kabul ettirecek başka şeyler de biliyordum. Mesela otobüste daha kirli koltuklara başını koyuyorsun diye düşünmek yararlı ve mesela yediğin yemeklerin nerede yapıldığını görmüyorsun bile. Siz de böyle düşünün, rahat uyursunuz. Sadece bunları nerede aklınıza getireceğinizi karıştırmamınız gerekiyordu. Otobüste ve yemek yerken gelmesin aklınıza. Hep başka yerdeyken düşüneceksiniz.

-Ulysses’de vardı "Ben çay yaparsam çay yaparım, çiş yaparsam çiş" diyordu biri. "İkisini aynı kaba yapma da" diye cevaplıyordu diğeri.  İlahi James Joyce’du-

Kepenkleri açıldı dükkanın. Şehir doldu birden içeri, daha çok otomobil geçmesi, ıslak kaldırım izleri, yoldaşlar, bir işgal fabrikasında tanıştık yıllar önce, günaydın ve iyi uyudun mu sözleri ve akşamı sokaklarda geçirmeyi tercih eden buranın kedisi, aşüfte tırmık, adı ‘Rosa’. Ben olsam ‘Ulrike’ koyardım. Bir bana baktı ve bir derginin üstüne yattı, ıslaktı.

Kahve getirdiler, oda servisi. O da bir iz bıraktı tulumda ama sıcak, nasıl tutulabilir elde? Kulpu kırık, zordu tutmak. Afganistan’ın son durumunu filan konuşmaya başladık, nedense. Karşı kaldırımda yatan komşuya da verdiler, bekliyordu zaten her gün. Vakur bir sükûnetle aldı kahvesini. Üstünü örttüğü gazeteleri biraz kenara itti, içmeye başladı. Kulpu kırık değildi onun fincanının, şanslı.

-Peru sokaklarında yerli bir kadın yerde, çıplak yatıyordu

 Üstü gazeteler ile örtmüş

 Dünyanın yalanlarının altında, dünyanın gerçekliği çırılçıplak’-*

Uyku tulumunu topladım. Bir kitap çekip, okumaya başladım. Dedim ya kitapçıda uyumak güzel bir şey. Kedi kendini kuruluyordu hâlâ. Fransa’da gösteriler büyüdü, dedi arkadaş. Komşu yatağında, kaldırımda kahvesini içiyordu.

Bir ‘Marighella’ okuyordum ve kedinin adı ‘Ulrike’ olmalıydı bence…

*Yevgeni Yevtuşenko

Tüm yazılarını göster