Kendini ihbar eden 82 kişiye dava açıldı: O gün ne söylediysek bugün aynısını savunuyoruz

İzmir’de, Barış Akademisyenleri'ne destek olan ve aralarında TMMOB İzmir İKK Dönem Sekreteri Melih Yalçın’ın da bulunduğu 82 kişi hakkında dava açılmasına ilişkin İzmir Emek ve Demokrasi Güçleri tarafından İzmir Mimarlık Merkezi’nde bir basın toplantısı gerçekleştirildi: O gün ne söylediysek bugün aynısını savunuyoruz.

Abone ol

İZMİR - ‘Barış bildirisi’ yayınlayan ve kamuoyunda Barış Akademisyenleri olarak bilinen akademisyenlere destek olmak için İzmir’de çeşitli meslek gruplarından 82 kişi, 18 Ocak 2016 tarihinde “Biz de bu sözlerin altına imza atıyoruz, yasal sorumluluğu üstlenmeye hazırız” diyerek İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvuruda bulunmuştu. Yaklaşık 3,5 yıl sonra kendilerini ihbar eden 82 kişi hakkında "örgüt propagandası yapmak" suçlaması ile dava açıldı.

İzmir Emek ve Demokrasi Güçleri’nin çağrısıyla İzmir Mimarlık Merkezi’nde gerçekleştirilen basın toplantısında açılış konuşmasını TMMOB İzmir İKK Dönem Sekreteri Melih Yalçın yaptı.

BARIŞ AKADEMİSYENLERİ'NE OLDUĞU GİBİ BİZLERE DE DAVA AÇIYORLAR

Destek imzalarının örgütsel değil, bireysel kararlar olduğunun altını çizen Yalçın, "2016 Ocak ayında İzmir Adliyesi önünde yaptığımız basın açıklamasıyla eylemimizi duyurduk ve o gün tam da bu anlama gelen bir bildiriyi imzalayarak İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı’na kendimiz hakkında suç duyurusunda bulunduk. Ondan sonraki süreçte barış akademisyenlerinin çoğu işlerinden oldu. Onlar hakkında davalar açıldı. Şimdi barış akademisyenlerine olduğu gibi bizlere de dava açıyorlar. Ve İstanbul’da ağır ceza mahkemelerinde açılıyor. Bugün itibari ile 82 arkadaşımıza dava açılmış durumda. Bu süreç içerisinde onların davalarını takip ederek barodaki arkadaşlarımızın desteğiyle birlikte sürdürmeye çalışıyoruz" diye konuştu.

'TERÖRİST OLARAK İLAN EDİLDİK'

Toplantıda barış imzacıları adına söz alan Prof. Dr. Feride Aksu konuşmasına destek imzacılarını selamlayarak başladı. 2015 yılının yükselen şiddet ortamında yaşanan çaresizliğin karşısında "Bu suça ortak olmayacağız" diyerek bir çığlık atmış olduklarını ifade eden Aksu, "Bedeller ödedik. Ama canlarını yitirenlerin ödediği bedelin yanında değerlendirildiğinde ömrümüzü verdiğimiz işimizi kaybetmemiz aslında sadece yüreğimizi yatıştıran bir şey oldu. Biz de bu ülkede yaşanan acılara karşı bir bedel ödemiş olduk.

2016 yılının Ocak ayında bildiri açıklandığında birdenbire en yüksek merciler tarafından hedef gösterildiklerini dile getiren Aksu, "Ege Üniversitesi’ndeki akademisyenler olarak ülkü ocaklarının web sitesinde, yerel gazetelerde, isim, adres ve fotoğraflarımız paylaşılarak terörist olarak ilan edildik. Biz onlarla baş etmeye çalışırken fakültelerde, koridorlarda başını çevirenler, selam vermeyenler, bir ötekileştirmeye maruz kalırken sizler kendinizi savcılığa ihbar ettiniz. Çok ciddi bir dayanışma ortaya konuldu. Ve kendimizi çok iyi hissettik. Kendimizi yalnız hissetmedik. Aynı acılara, aynı tepkilere, aynı çaresizlikleri duyan insanlar olarak hep birlikte olduğumuzu hissettik. Ben size teşekkür etmek isterim. Ama bu eşitler arası bir teşekkür. Hiçbir zaman bir şeye öncülük ettik, siz ardından geldiniz gibi bir bakış açısıyla değil; çünkü bu suç duyurusunu yaparken aynı çığlığı sizler de atmış oldunuz. Hep birlikte olduğumuz, bu ülkede barışın inşasının mümkün olduğuna hep birlikte inandığımız için sizlere müteşekkiriz. İyi ki birlikteyiz, iyi ki varsınız. Evet, davalar yeniden görülüyor ama hiç kimse yalnız değil. Hiçbir barış akademisyeni yalnız kalmadığı gibi, kendini ihbar eden hiçbir dostumuz, yoldaşımız da yalnız kalmayacak. Barış mücadelesi mutlaka kazanacaktır bu topraklarda" diyen Aksu, kendilerini ihbar eden 82 kişiye gösterdikleri dayanışma için teşekkür ederek sözlerini sonlandırdı.

'DÜŞÜNCELERİMİZDEN HİÇBİR ŞEKİLDE GERİ ADIM ATMADIK'

Grup adına ‘Barış akademisyenlerinin suçuna ortak olmaya devam ediyoruz’ başlıklı açıklamayı okuyan Vezan Karabulut ise akademisyenlerin yazdığı bildiride yer alan sözleri hatırlatarak "İmzacı akademisyenler, söz konusu metnin kamuoyu ile paylaşılmasının ardından, başını iktidarın önde gelen isimlerinin ve iktidar medyasının çektiği bir güruh tarafından, hedef haline getirildi" dedi.

Barış akademisyenlerine linç dalgası sürerken bir yurttaş sorumluluğu ile barış talebine destek olduklarını dile getiren Karabulut, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bizler barış talebine destek olmanın, barış isteyenler ile omuz omuza durmanın her yurttaşın sorumluluğu olduğu bilinciyle, İstanbul ve Ankara’daki destekçiler ile benzer şekilde İzmir’den çeşitli meslek gruplarından 82 kişi, 18 Ocak 2016 tarihinde İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı’na “Biz de bu sözlerin altına imza atıyoruz, yasal sorumluluğu üstlenmeye hazırız” diyerek başvuruda bulunduk. Aradan geçen yaklaşık 3,5 yıllık zamanda bizler bu düşüncelerimizden hiçbir şekilde geri adım atmamışken, hakkımızda İstanbul’daki çeşitli ağır ceza mahkemeleri tarafından dava açıldığını öğrendik. Davanın iddianamesinde, “Bu Suça Ortak Olmayacağız” başlıklı bildirinin, PKK/KCK’ye destek ve örgüt propagandası mahiyetinde olduğu belirtilerek, bildiri imzacılarının ‘’Ulusal ve uluslararası kamuoyunda devlete ve hükümete karşı güvensizlik algısı oluşturarak ve toplumsal ayrışmalar yaratarak bölünmelere zemin hazırladıkları, neticede kamu düzenini bozmayı, devlet otoritesini zaafa uğratmayı planladıkları” öne sürülmekte. Söz konusu iddianamede, Barış İçin Akademisyenler arasında yer alan Prof. Dr. Füsun Üstel’in “terör örgütü propagandası” suçundan aldığı mahkûmiyete ilişkin istinaf başvurusunun reddedilmesi örnek gösterilip, yaptığımız eylemin de suçun yasadaki tanımına uygun olduğu iddia edilerek ve 3713 sayılı yasanın 7/2 maddesi uyarınca cezalandırılmamız istenmekte. Belirtmek isteriz ki, hukuki dilden son derece uzak, tamamen subjektif değerlendirmeler ve iktidardan bildiğimiz bir dille hazırlanan iddianameden de anlaşılacağı üzere, hazırlayanlar bütün bir muhalefete parmak sallayarak barıştan, emekten, demokrasiden yana sesleri bastırmayı amaçlamaktadır."

'O GÜN NE SÖYLEDİYSEK BUGÜN AYNISINI SAVUNMAKTAYIZ'

Barış talebinin suç olmadığını yineleyen Karabulut, "Bu taleplerinden dolayı ihraç edilen, hapis cezalarına çarptırılan barış akademisyenleri gibi bizler de o gün ne söylediysek bugün aynılarını savunmaktayız. Talebimiz bâkidir; devletin vatandaşlarına karşı hangi saikle olursa olsun uyguladığı şiddet son bulmalıdır. Ülkede barışın dili hâkim olmalı, diyalog ve müzakere yoluyla barış arayışına öncelik verilmelidir. Herkesin bilmesini isteriz ki; Tüm kamuoyuna bizleri yıldırmak, susturmak amacıyla; barışa, demokrasiye, emeğe düşman iktidarın talimatıyla açılan davalar bizi barışı savunmaktan alıkoyamayacaktır. Hiçbir hukuki dayanağı olmayan davalara karşı omuz omuza durmaya, mahkeme salonlarında barış talebimizi bir kez daha dillendirerek savunmaya hazırız. Bu talebimizin ve mücadelemizin daha güçlü bir hâl alması doğrultusunda İzmir kamuoyuna yan yana durma, barış talebini yükseltme çağrısında bulunurken, bütün baskı ve tehditlere rağmen halka karşı işlenen suçlara ortak olmayacağımızı bir kez daha hatırlatıyoruz" diyerek sözlerini sonlandırdı.