Kentte gıdaya erişim hakkı: Doyuyoruz ama beslenmiyoruz

Kadıköy Kent Konseyi Gıda Çalışma Grubu, "Kentte Beslenme Hakkı Çalıştayı" düzenledi. Çalıştayda, altı başlık altında beslenme hakkı konuşuldu. Etkinlik sonrasında oluşan sonuç bildirgesi ise sivil toplum örgütlerine ve başta Kadıköy Belediyesi olmak üzere yerel yönetimlere ulaştırılacak.

Abone ol

DUVAR - “İstanbul’da sağlıklı gıdaya nasıl ulaşılır?” sorusunun peşine düşen Kentte Beslenme Hakkı Çalıştayı, Kadıköy Tasarım Atölyesi’nde düzenlendi. Çalıştayda, sağlıklı beslenme hakkı altı başlık altında konuşuldu. Katılımcılar her bir başlık için ayrılan masalarda sağlıklı gıdaya ulaşmakta yaşadığı sorunları anlattı ve kolaylaştırıcılarla çözüm önerilerini paylaştı.

Çalıştayda, “Tanımlar ne anlatıyor?”, “Besleyici gıda nedir?”, “Sağlıklı gıdaya nasıl ulaşırız?”, “İsraf etmeden nasıl besleniriz?”, “Evde neler üretelim?”, “Yerel yönetimler ne yapabilir?” soruları, kolaylaştırıcılar eşliğinde tartışıldı.

BUGÜN SAĞLIKLI, YARIN SAĞLIKSIZ

İlk olarak “Besleyici Gıda Nedir?” sorusunu tartışan masaya gidiyorum. Önce herkes kendini tanıtıyor, ardından tartışma başlıyor. Tüm katılımcılar neyin sağlıklı neyin sağlıksız olduğu ile ilgili büyük bir karmaşa olduğunda hemfikir. Katılımcılardan biri, sürekli değişen veriler sebebiyle bilime güvenemediğini ifade ediyor ve “Bilimsel diye adlandırılan birçok araştırmayı şirketler finanse ediyor. Özellikle sütle ilgili yapılan araştırmalar böyle” diyor. Başka bir katılımcının gündeminde süper besin avokado var: “Her gün çok faydalı diye haber oluyor. Peki, yetiştirildiği koşullara dair bilgi sahibi olmadan nasıl çok faydalı diyoruz, diyemeyiz.”

Bir başka masadayız, buradaki soru “Sağlıklı gıdaya nasıl ulaşırız?” Bu soruya verilen en etkili cevap üreticilerle doğrudan ilişki kuran kooperatiflerden ve gıda topluluklarından ürün almak oluyor. Fakat gıda topluluklarının ve kooperatiflerinin sayısı oldukça az. Başka bir deyişle kooperatifler ve gıda toplulukları butik kalıyor. Lokasyon ve fiyat sebebiyle toplumun büyük bir kesiminin buralara erişimi sınırlı. Gıda topluluğu deneyiminin hayatını kökten değiştirdiğini söyleyen bir katılımcı, “Ben bunca yıl nasıl yaşamışım, ne yemişim?” diyor.

GIDA KAVRAMLARI SÖZLÜĞÜNE İHTİYAÇ VAR

Çalıştayın ikinci bölümünde altı farklı soru etrafında şekillenen tartışmalar ve katılımcıların talepleri kolaylaştırıcılar tarafından bir araya getirildi ve paylaşıldı. İlk sunumu Kadıköy Kent Konseyi Gıda Çalışmaları grubundan Kemal Kutlay yaptı. Sağlıklı gıda ile ilgili bir kavram kargaşası olduğuna dikkat çeken Kutlay, en çok atalık, doğal, organik, sertifikalı kavramlarının karıştırıldığını söylüyor. Kutlay’a göre tanımlar ve kavramların yer aldığı bir sözlüğe ihtiyaç var: “Bir arada davranabilmemizin yolu aynı tanımlar ve kavramlar üzerinden aynı şeyi anlayarak mümkün olabiliyor.”

Kutlay dillere pelesenk olan doğal ve ekolojik sözcüklerinin doğru bir şekilde kullanılmadığını ifade ediyor: “Üzerinde doğal yazıyor ama doğal değil. Ekolojik tarım diyoruz, ama şu anda beslenmemizin ekolojik tarımla alakası yok. Hatta bu beslenme şeklinin ekolojik yapıyı ciddi bir şekilde bozduğunu görüyoruz.”

BESLENİYOR MUYUZ DOYUYOR MUYUZ?

Göztepe Kooperatifi gönüllüsü Nursel Polat, “Her kafadan bir ses çıkıyor, neyi yiyip neyi yemeyeceğimiz sürekli değişiyor” diyerek başlıyor konuşmasına. Bu alandaki bilgi kirliliğini önlemek içinse bir halk sağlığı komisyonu kurulmasını öneriyor.

Beslenmekle, doymak arasında önemli bir fark olduğunu belirtiyor ve besleyici gıdanın en önemli iki özelliğini ise şöyle tanımlıyor: “Bizi hasta etmez, güçlendirir.”

Polat, besleyici gıdalarla olan ilişkimizi çoğaltmak için evde yemek pişirmeye zaman ayrılması ve bağırsak florasına uygun bu coğrafyada yetişen ürünlerle beslenilmesi gerektiğine vurgu yapıyor.

NEOLİBERAL POLİTİKALARLA SAĞLIKLI GIDA MÜMKÜN DEĞİL

Yer Deniz Kooperatifinden Selma Eroğlu’na göre ise sağlıklı gıdaya ulaşmanın ilk adımı bilinçlenmek: “Öncelikle sağlıklı gıda nedir, bunun bilinmesi lazım.” Eroğlu, bugün gelinen noktada tüketicinin marketlere ya da semt pazarlarındaki ürünlere güvenmediğini söylüyor. Bu güvenin yeniden tesis edilmesi içinse yerel yönetimlerin, taban örgütlenmelerinin ve kooperatiflerin birlikte çalışması gerektiğini belirtiyor. Eroğlu şöyle devam ediyor: “Aslında bu bir sistem sorunu, neoliberal politikalar son bulmadığı sürece sağlıklı gıdaya ulaşmamız mümkün değil.”

Öte yandan gıdanın görselliğine önem veren tüketici alışkanlığı hala çok yaygın. Eroğlu, bunu “Parlak elmalar, aynı boyda limonlar talep ettikçe sağlıklı gıdadan uzaklaşıyoruz. Dolayısıyla kentteki tüketim alışkanlıklarımızın değişmesi gerekiyor” diye anlatıyor.

Eroğlu’na göre sağlıklı gıdaya ulaşmak için en temel mesele örgütlenmek: “Beslenme hakkı tüm bir ülke boyunca büyümeli, gelişmeli. STK’lar, dernekler, kitle örgütleri gibi paydaşlarla bu sorunu çözebiliriz.”

KOLEKTİF ÜRETİM ve TAKAS

Temiz Hasat Kooperatifi Kurucusu Rengin Oncan, bugün bir çok kişinin sağlıklı ham maddeye ulaşmadığı için evde üretim yapmaktan çekindiğini söylüyor: “Özellikle peynir ve tereyağı yapmak isteyen ve süte güvenmediği için yapmayan çok insan var.”

Köyü ya da yazlığı olanlar olmayanlara kıyasla turşu, reçel, sirke, mantı, tarhana gibi ürünlerin üretimini daha rahat yapabiliyor. Oncan, özellikle büyük şehirlerde yaşayanların zaman sıkıntısı çektiğine dikkat çekerek ürünlerin takas edilmesini öneriyor: “Tarhana yapan tarhanasını, sirke yapan sirkesini paylaşabilir” diyor.

Çalıştay sonunda hazırlanan sonuç bildirgesi yerel yönetimlerle ve sivil toplum örgütleriyle paylaşılacak.