Plak koleksiyonumun en değerli parçaları, belgesel plaklar. Bir
olayı anlatan, kaybolmuş sesleri önüme taşıyan, şairlerin ve
yazarların eserlerini kendi sesleriyle okudukları ya da bu
eserlerin başkaları tarafından okunduğu plaklar… Ay’a ayak basma
macerasını anlatan ve bu macera sırasında NASA ile yapılan
konuşmaları içeren ya da Kennedy suikastını anlatan plaklar,
Berlin’den İstanbul’a şehirlerin sesini taşıyanlar, masalları ve
tiyatro oyunlarını içinde barındıranlar, Kennedy’den Lenin’e,
Tito’dan Atatürk’e liderlerin konuşmalarının raptedildiği plaklar
ve daha nicesi, koleksiyonumda yerini aldı. Her geçen gün artıyor
ve zenginleşiyor üstelik. Arada ulaşamadığım, peşinde koştuğum
plaklar da var. Bunlardan biri, ‘70’li yılların başlarında yapılmış
bir 45’lik plak: Kerim Afşar’ın, Sait Faik’in bir hikâyesini
okuduğu bir 45’lik. Sadece plak tarihinin değil, edebiyat ve
tiyatro tarihimizin de önemli belgelerinden biri.
Disko, dönemin etkili şirketlerinden. Antuan Şöriz tarafından
kurulan, sonrasında Diskotür’e evrilen bu şirket, Moğollar’dan Aris
San’a, Öztürk Serengil’den Esin Afşar’a, Alpay’dan Ali Kocatepe’ye,
Bülent Ortaçgil’den Mavi Işıklar’a memleket müziğinin önemli
isimlerinin plaklarını yayınladı. Üstelik bunların çoğu, ilk plak.
Bu anlamda, yeri doldurulamaz şirketlerden biri. Külliyatında
enteresan plaklar da var: Örneğin, “Türkiye’nin ilk korku plağı”
olarak sunulan, Süreyya Arın’ın, Ergun Evren’in bir metnini
Necmettin Öcal’ın hazırladığı efektler eşliğinde seslendirdiği ‘Bir
Ölü Sesleniyor’ ya da Adnan Türközü yönetiminde bir ekip tarafından
hazırlanan “Saz ve Caz”… Kerim Afşar’ın plağı da Disko tarafından
piyasaya sürülmüş. Seri numarasına [DSS 504] bakacak olursak, 1969
tarihli olmalı. Elimizde buna dair bir gazete kupürü var ama tarihi
yok. ‘Sait Faik’in Hikâyesi Plakta’ başlığını taşıyan haber, şöyle:
“Devlet Tiyatrosu sanatçılarından Kerim Afşar, Sait Faik’in bir
hikâyesini plağa okudu. Plak yakında satışa çıkarılacak.”
Plağın başlığı, ‘Öyle Bir Hikâye ki…’ Kapağın üst köşesinde
“Büyük hikâyeci Sait Faik’in ‘Alemdağ’da Var Bir Yılan’ adlı
kitabından” ibaresi var. Arka kapakta, şöyle bir tanıtım yazısına
rastlıyoruz: “Ankaralı olup da Devlet Tiyatrosu’nun oyunlarını
izleyenler, Türkiye Radyolarının yayınladığı Radyo Tiyatrosu
programlarını dinleyenler ya da yabancı filmlerin Türkçeleşmiş
olanlarını seyredenler sanırız Kerim Afşar adını hemen
hatırlayacaklardır. Türk sahnesinin bu büyük aktörü, pürüzsüz sesi
ve nefis diksiyonuyla dinlemekten bıkmadığımız kişilerdendir. İşte
bu değerli sanatçının ilk plağını, daha doğrusu ilk sanat plağını
sunuyor Disko. Büyük hikâyeci Sait Faik’in ‘Alemdağ’da Var Bir
Yılan’ adlı kitabından alınan ‘Öyle Bir Hikâye ki’yi Kerim
Afşar’ın şiirsel okuyuşundan dinlerken kendinizi bir anda değişik
dünyaların içinde bulacaksınız.”
Kerim Afşar, bütün zamanların en önemli oyuncularından biri. Onu
filmlerden tanırdım; son demine yetiştim, Ankara’da, Devlet
Tiyatrosu’nda Brecht’ten ‘Galile’nin Yaşamı’nı oynarken ve Nâzım
Hikmet’in ‘Kuvayı Milliye Destanı’na can verirken, Ankara Sanat
Tiyatrosu sahnesinde de Ariel Dorfman’ın ‘Kayıplar’ adlı oyununda
seyretme şansına sahip oldum. Aynı dönemlerde iki kaseti geçmişti
elime: ‘Yaşamı ve Öyküleriyle Sait Faik’ ve ‘Yaşamı ve Şiirleriyle
Orhan Veli’. Belgesel plak/kaset toplayıcılığımı başlatan
kasetlerdir bunlar.
‘80’li yılların sonunda, Yeni Dünya, şairlerin kendi seslerinden
oluşan kasetler yayınlıyor ve bu kasetleri şık kutular içinde,
şiirlerin yer aldığı küçük kitapçıklarla ve şiirlerden bestelenmiş
şarkılar eşliğinde sunuyordu. Öncesinde Ümit Yaşar Oğuzcan’dan
Nâzım Hikmet’e uzanan plaklar var. Memlekette basılan son LP, Ahmed
Arif’in kendi sesinden şiirlerini okuduğu ‘Hasretinden Prangalar
Eskittim’ -ki plağa yetişemedim ama kasetini dinleye dinleye
eskittim. Yıllar sonra, Indiana Üniversitesi tarafından basılan iki
plağı tesadüfen bulduğumda, bu plakların peşinden koşmaya başladım.
İlhan Başgöz, Indiana Üniversitesi’nde görevliyken Türk
Araştırmaları başlıklı bir kürsü kurmuş ve bu plakları yayımlamış.
Plakların birinde Yunus Emre şiirleri, diğerinde yazarların,
şairlerin sesleri var. İkinci plağın başlığı ‘The Voice of Turkish
Authors / Kendi Sesleri ile Türk Yazarları’. Kayıtlar Fikret Otyam
tarafından yapılmış, İlhan Başgöz bunları derleyerek plağa
aktarmış. İlk yüzde ağırlıkla şairler, ikinci yüzde daha çok
yazarlar var. Fikret Otyam, başta söz alıyor ve kayıtları nasıl
yaptığını anlatıyor. Sonrasında, Faruk Nafiz Çamlıbel, Ceyhun Atuf
Kansu, Fethi Giray, Melih Cevdet Anday, Oktay Rifat, Bedri Rahmi
Eyüboğlu, Attilâ İlhan, Ahmed Arif, Mehmet Kemal, Âşık Veysel gibi
şairlerin kendi şiirlerinden sesleri var. Âşık Veysel kaydı
diğerlerinden daha heyecanlı çünkü, şiirini okumadan önce o şiiri
nerede ve nasıl yazdığını da anlatıyor! Plak, Yakup Kadri
Karaosmanoğlu, Yaşar Kemal, Orhan Kemal, Kemal Tahir, Nezihe Meriç,
Nadir Nadi, Falih Rıftkı Atay gibi yazarların seslerini bugüne
taşıyor.
Dünyada örnekler sınırsız, en acayip şeyler bile plaklara
raptedilmiş ama memlekette belgesel plak (ya da yukarıdaki
metindeki gibi söylersek “sanat plağı”) örneği pek yok. Bunun için,
Kerim Afşar plağı önemli bir belge. Bugün, Kerim Afşar’ı, aramızdan
ayrılışının 18. yılında anarken bu plağı ortalığa çıkartmam ve
ondan bahis açmam, bundan. Kerim Afşar, en sevdiğim
oyunculardandı. Yokluğu, eksikliğimiz. Onu sahnede görmüş,
seyretmiş, dinlemiş, alkışlamış olmak, benim şansım. Bir de plağı
bulursam kendimi daha şanslı hissedeceğim.