KESK’te çalıştay tartışması: Sınıf sendikacılığından yanayız

KESK içerisinde bulunan bir grup, sendikaya hakim olan anlayışın sınıf sendikacılığını dışladığını belirterek bir bildiriyle çalıştay çağrısında bulundu. Bildirinin imzacılarından Hüseyin Çoban "Sendikaların tekrar sınıfın kendisine ait olması sağlanmalıdır" dedi. Eğitim Sen İzmir 3 No'lu Şube Yürütme Sekreteri Ümit Akıncı da emek-sermaye çelişkisinin göz ardı edilemeyeceğini söyledi. Eğitim Sen'li Aydın Arı ise çalıştay önerisinin gerçekçi olmadığını savundu.

Abone ol

Cihan Başakçıoğlu

İZMİR - Kasım ayında gerçekleşen KESK’e bağlı Eğitim Sen'in 11'inci kongresinde, ittifak halinde bulunan Demokratik Emek Platformu (DEMEP) ve Devrimci Sendikal Dayanışma (DSD) başkanlıkta anlaşamayınca kongrede kriz yaşanmıştı. Konu ile ilgili tartışmalar sürerken, Bir grup kamu işçisi bildiri yayınlayarak KESK’i ve bağlı sendikaları çalıştay düzenlemeye davet etti. 

Bildiri yayınlayan çağrıcılar, Eğitim Sen Genel Kurulu’nda yaşanan olaylardan ve Demokratik Emek Platformu tarafından dağıtılan broşürden sonra önlerine konulan emek sermaye çelişkisini temel alan sınıf sendikacılığı ile ‘devletli uygarlık’ ve ‘demokratik uygarlık’ çelişkisini temel alan toplumsal hareket sendikacılığı arasında, tutumlarının sınıf sendikacılığından yana olduğunu duyurdu.

Bildirinin imzacıları, KESK’e kuruluşundan beri hakim olan grup sendikacılığının, işçi sınıfını mücadeleden uzaklaştırdığını, bu durumun sınıf sendikacılığına mal edildiğini, grup hukukunun yerini tüzük değişiklikleriyle iradesizliğin aldığını, sendikanın çözülmesinin önüne ancak işçi hukukunun sendikaya hakim olmasıyla geçilebileceğini savundu. Bildiri ile birlikte bu doğrultuda yol ayrımına akılla karar verebilmek için çalıştay çağrısında bulunuldu. 

'SÜREÇ 2003-2004 YILLARINA KADAR UZANIYOR'

Gazete Duvar'a konuşan bildirinin imzacılarından KESK üyesi Hüseyin Çoban,  sürecin 2003-2004 yıllarına kadar uzandığını belirterek, Demokratik Emek Platformu'nun daha önce de benzer programlar çıkardığını söyledi. "Toplumsal sendikacıların bir bakış açısı vardı. Sınıf sendikacılığına karşı bir mücadele yürütülüyordu ancak delege sayıları yeterli olmadığı için sürekli ertelenen bir süreç vardı" diyen Çoban, KESK'e bağlı sendikaların son genel kurulunda sınıf sendikacılığına yönelik ciddi ideolojik saldırı yapıldığını belirtti. 

Çoban, "Buna karşı genel kurullarda dağıtılan bildiriler üzerinden neler yapabileceğimizi tartışmaya başladık. Çünkü orada işçi sınıfı ve burjuvazi diye bir sınıf kalmadığı, sınıflar arası bir çatışmanın olmadığı yönünde görüşler beyan ediyorlardı. 20 yıla yakındır bu tartışmalar yapılıyor. Sürekli marksizmi yeniden inşa etmek adına marksizme ve işçi sınıfı mücadelesine yönelik ciddi saldırı söz konusu olurdu. Bu dönemde bu DEMEP eliyle yapıldı" diye konuştu.

'BİZİM YOLUMUZ İŞÇİ SINIFININ YOLUDUR' 

Sürecin KESK'in sınıfsal bir örgüt olarak varoluşunu tehdit eder bir duruma dönüştüğünü söyleyen Çoban, KESK'in ya bir sınıf örgütü olacağını ya da muğlak bir muhalefet yapılacağını kaydetti. Çoban, şu ifadeleri kullandı: 

"Sınıfın çıkarı yönünde herhangi bir çalışması olmayacak anlamına geliyor. Sınıfsal kazanımlarına yönelik böylesine sınıfsal saldırıların olduğu bir dönemde, sınıfın örgütlenmesinde de ciddi bir zaafiyete neden olacak. Orada bir yol ayrımından bahsediyorlar açık bir şekilde. Biz de eğer bir yol ayrımı varsa bizim yolumuz işçi sınıfının yoludur diyoruz. KESK'in bu minvalde yeniden inşası söz konusu olmalıdır dedik. Şu ana bu yönde etkin bir çalışma yapmaya çalışıyoruz" 

"KESK uzun bir süredir kan kaybediyordu. Kan kaybının kaynağının da bu bakış açısı olduğunu dile getiriyorduk. Tekrar 1990'lı yılların çizgisine yeniden oturması gerektiğini düşünüyorduk" diyen Çoban, KESK'in içerisinde bir ayrışma yaşanmasını ve sınıf içerisinde etkisiz, dağılan bir KESK istemediklerinin altını çizdi. Çoban, sınıfın ortak örgütlenmesini sağlamak zorunda olduklarını vurguladı. 

'GREV KAVRAMI MUTLAK GELECEKTE OLMASI GEREKEN BİR İDEALE DÖNÜŞTÜ'

"Sadece protesto edelim rahatsızlığımızı dile getirelim ama üretimden gelen gücümüzü kullanmayalım" dendiğini söyleyen Çoban, gelinen noktada grevin bir araç olması gerekirken, mutlak gelecekte olması gereken bir ideale dönüştürüldüğünü vurguladı. Grev silahının kullanılması söz konusu olduğunda bile utangaç davranıldığını söyleyen Çoban, "Grev yapmak yerine sadece kendimiz hizmet üretmeme modeline geçtik. Halbuki grev üretim sürecinin durdurulmasıdır. Bu bu şekilde olmadığı sürece çok rahatlıkla siyasal iktidar karşı sınıfın ihtiyaçları doğrultusunda grevleri yasaklayabilir oldu. Bu grevler yasaklanırken sessiz kalındı. Sınıfın bir bileşenine yönelik açık bir saldırı varken diğerleri bu bizi ilgilendirmez, bu diğer sendikanın bir aracıdır onlara yönelik yapılmıştır şeklinde bakmaya başladılar" diye konuştu. 

'ÇÖZÜM İŞÇİ SINIFININ BİZZAT KENDİSİ'

Kamuoyuna herkesin bulunduğu yerde sınıf karşıtlığı temelinde kendi sınıfının birliğini sağlaması çağrısında bulunan Çoban, son olarak şunları kaydetti:  

"Tüm sınıf dışı mücadele alanlarının, sınıfın ihtiyaçları ve çıkarları doğrultusunda tekrardan bir mücadele konusu yapılması gerekiyor. Sınıfın ayrıştırıcı bölünecek unsurları haline getirmek yerine sınıfın kendi dinamizmi için birleştirici unsur olarak kullanılması gerektiğini düşünüyoruz. Bu sayede eski gücümüze de çok rahatlıklar ulaşabileceğiz. Saldırıların yoğunlaştığı ortadadır. İşçi sınıfına çözümün bizzat kendileri olduğunu bunu görmeleri ve örgütlenmeleri gerektiğini söylüyoruz. Sendikalarımız bürokrasiye teslim edilemeyecek kadar kıymetli örgütlenme araçlarımızdır. Tekrar sınıfın kendisine ait olması sağlanmalıdır."

'SINIF PERSPEKTİFİNİ YİTİRMİŞ BAKIŞ KAYBETMEYE MAHKUMDUR'

Yayınlanan bildiri ile ilgili konuşan Eğitim Sen İzmir 3 Nolu Şube Yürütme Sekreteri Ümit Akıncı, sınıf perspektifini yirtirmiş bir bakışın, emekten yana bir dünya kurma mücadelesinde kaybetmeye mahkum olduğunun altını çizerek, "Her ne kadar kapitalizmin geldiğimiz aşamasında görüşümüzü bulanıklaştıran sınıflar içindeki çeşitli katmanlaşmalar ve sınıflar arası geçişkenlikler oluşmuş olsa da, temel çelişkinin emek sermaye çelişkisi olduğunu gerçeği değişmemiştir. Toplumların tarihi büyük ölçüde sınıf mücadelelerinin tarihidir ve toplumsal yapıdaki dönüşümler incelenirken emek-sermaye çelişkisi ekseni bir kenara bırakılamaz" dedi. 

Toplumsal muhalefetin yapısal sorunlarının KESK içerisinde de mevcut olduğunu ve bu yapısal sorunların çeşitli görünümlerle zaman zaman ortaya çıktığını ifade eden Akıncı, sendikalar içerisindeki grupların dayandıkları farklı ilkeler ve önceliklerin olmasını ise "doğal" olarak nitelendirdi.

'SENDİKALAR İÇERİSİNDE KENDİNİ BİR GRUPTA İFADE ETMEMİŞ EMEKÇİLER DE VAR'

Sendikalar içerisinde kendisini bir grupta ifade etmemiş olan emekçilerin sayısının da bir hayli fazla olduğunun altını çizen Akıncı, "Sendikaların egemen güçlerle olan mücadelesindeki konumlanışını, sendikalar içindeki tüm grupların ve grupsal aidiyeti olmayanların birbirleri ile ilişkisinin belirlediği gerçeğinden hareketle, yapısal sorunların kaynağının sadece belirli bir gruba yüklenemeyeceği gerçeği ile karşı karşıyayız. Sendikalar içindeki gruplardan sadece hakim olanın perspektifine yüklenemeyecek olan bu sorunların kaynaklarının tartışılması ve değişen toplumsal yapıya uygun sınıf eksenli yeni araçların geliştirilmesi görevi önümüzdedir" diye konuştu. 

Akıncı son olarak, çağrının başlatacağı olası bir tartışma sürecinin, metnin genel kurgusundan ve KESK'in içinde bulunduğu durumdan kaynaklı olarak grupların birbiri ile tartışmasına dönüşmesi riskini barındırdığını ancak durum böyle olsa da, çağrıyı önemsediğini söyledi. 

'HİÇBİR ÜTOPYASI, UFKU, ARZUSU, ÇABASI OLMAYANLAR KENARA ÇEKİLMELİ'

KHK'li Eğitim Sen'li Aydın Arı ise çalıştay önerisinin gerçekçi olmadığını belirterek, "Metinde ilgilenmediğim ya da tartışmaya değer bulduğum yönler kadar katıldığım ya da katılmadığım yönler, fikirler de var ama yazarlarına da ifade ettiğim gibi böyle şeyleri hareket halinde tartışmak gerekir, öbür türlü bir yere varmıyor. Devletin baskısı had safhada: sendika, sınıf, sosyalist, devrimci, muhalif hareketlere aman vermiyor. Dışsal durum bu, bunu değiştirmek üzere de mücadele ediliyor elbet. Ancak canlılıkları kalmamış siyasal yapılar da hareket halinde olmayı önerenlerin önünü tıkıyor KESK'te. Bu içsel durumu değiştirmek daha kolay. Hiçbir ütopyası, ufku, arzusu, çabası olmayanların kenara çekilmesi gerek" dedi.