KHK'li olmak belediye başkanlığına engel mi?

Siirt, Bağlar ve Dağpınar'da HDP'nin belediye başkan adayları KHK'li oldukları gerekçesiyle mazbataları henüz verilmedi. KHK'li olmak belediye başkanlığına engel mi, YSK bu konuda ne diyor... Hukukçu Atilla Kart'la konuştuk...

Abone ol

DUVAR - Yerel seçimlerin üzerinden bir haftadan fazla süre geçmesine rağmen hâlâ mazbatalarını alamayan adaylar var. OHAL kapsamında çıkartılan KHK'lerle kamu görevinden ihraç edilen Kars'ın Digor ilçesine bağlı Dağpınar Belediyesi'nde seçimi kazanan Abubekir Erkmen ve Diyarbakır'ın Bağlar ilçesinde seçimi kazanan HDP Adayı Zeyyat Ceylan, OHAL kapsamında çıkartılan KHK'lerle ihraç edildikleri için mazbatalarını alamadı. Peki Anayasa, YSK kararları ne diyor? Bağlar ve Karabağlar'ı hukukçu Atilla Kart'a sorduk...

ANAYASA'NIN 76'NCI MADDESİ NE DİYOR?

Resmi olmayan sonuçlara göre Kars'ın Digor ilçesine bağlı Dağpınar Belediyesi'ni HDP'nin Adayı Abubekir Erkmen yüzde 54,25 oy oranıyla kazandı. 692 Sayılı KHK ile kamu görevinden ihraç edildiği için ilçe seçim kurulu Erkmen'e mazbata verilip verilmeyeceği hususunda YSK'den görüş istedi. Aynı durumla karşılaşan başka bir aday ise Diyarbakır'ın Bağlar Belediyesi Eş Başkan Adayı Zeyyat Ceylan. Yüzde 70.34 oy oranıyla belediye başkanlığına seçilen Ceylan da 675 sayılı KHK ile ihraç edildiği için mazbatasını alamadı. Ceylan'ın yerine AK Parti Adayı Hüseyin Beyoğlu ilçe seçim kuruluna başvurarak 'Mazbatayı bana verin' dedi.

AK Parti'nin Siirt Belediye Başkan Adayı Ali İlbaş da dün, HDP'nin Siirt Belediye Başkan Adayı Berivan Helen Işık'ın "Batman Belediyesinde işçi olarak görev yaparken kanun hükmünde kararname (KHK) kapsamında ihraç edildiğinden mazbata alamayacağına" ilişkin dilekçesiyle İl Seçim Kurulu'na başvuruda bulundu.

CHP eski Milletvekili TBMM Anayasa Komisyonu ve Anayasa Uzlaşma Komisyonu üyesi Atilla Kart, Anayasa'nın 76'ncı maddesine aykırı hareket edilemeyeceğini belirterek, "Bu madde diğer seçme ve seçilme hakkı kapsamında da yine geçerli ve bağlayıcı olan temel hüküm" diyor.

Peki Anayasa'nın 76'ncı Maddesi ne diyor? Söz konusu maddede seçilmeyle ilgili şu ifadeler yer alıyor: "On sekiz yaşını dolduran her Türk milletvekili seçilebilir. En az ilkokul mezunu olmayanlar, kısıtlılar, askerlikle ilişiği olanlar, kamu hizmetinden yasaklılar, taksirli suçlar hariç toplam bir yıl veya daha fazla hapis ile ağır hapis cezasına hüküm giymiş olanlar; zimmet, ihtilâs, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma, dolanlı iflas gibi yüz kızartıcı suçlarla, kaçakçılık, resmî ihale ve alım satımlara fesat karıştırma, Devlet sırlarını açığa vurma, terör eylemlerine katılma ve bu gibi eylemleri tahrik ve teşvik suçlarından biriyle hüküm giymiş olanlar, affa uğramış olsalar bile milletvekili seçilemezler. Hâkimler ve savcılar, yüksek yargı organları mensupları, yükseköğretim kurumlarındaki öğretim elemanları, Yükseköğretim Kurulu üyeleri, kamu kurum ve kuruluşlarının memur statüsündeki görevlileri ile yaptıkları hizmet bakımından işçi niteliği taşımayan diğer kamu görevlileri ve Silahlı Kuvvetler mensupları, görevlerinden çekilmedikçe, aday olamazlar ve milletvekili seçilemezler."

'ANAYASANIN MADDELERİNİ İHLAL EDEMEZSİNİZ'

Kart, Anayasa'nın 76'ncı Maddesi'ni hatırlatarak şöyle devam ediyor: "Gerek milletvekili seçilme yasasında 2839 sayılı yasa, gerek mahalli idareler seçimleriyle ilgili 2972 sayılı yasada Anayasa'nın 76'nci Maddesi'ne aykırı bir düzenleme söz konusu değil. Yasal düzenlemeler, Anayasa'ya aykırı olamaz. Bu sebeple gerek milletvekili seçimi, gerek mahalli idareler seçimleri yönünde bağlayıcı olan düzenleme Anayasa'da dile getiriliyor. Bu hükümler göz önüne alındığı zaman KHK'yla kamu görevinden ihraç edilme seçilme hakkı anlamında bir engel teşkil etmez. KHK ile ihraç edilme olayı OHAL döneminde ve kamu görevinden alınmayla sınırlı olmak üzere sonuç üretir.

Yoksa kamu haklarından temel hak ve özgürlüklerden tümüyle kısıtlama sonucunu yaratamaz. Tümüyle kısıtlama ancak ceza mahkumiyetinin yan sonucu olarak karşımıza çıkabilir. OHAL'in de bir hukuku var. OHAL keyfilik demek değil. Anayasa'nın maddelerini ihlal edemezsiniz. Temel hak ve özgürlüklerin önünü ortadan kaldıramazsınız. Bu çerçevede kişilerin seçme ve seçilme hakkını kısıtlayacak sonuçlar yaratamazsınız. Artık şeklen de olsa şu an OHAL kalkmış durumda. Ama maalesef Türkiye gerçeğinde OHAL'in fiili anlamda uygulandığı bir dönemi yaşıyoruz. YSK'nin bütün bu kuşatmaya rağmen Dağpınar ve Bağlar'daki adayların seçilme hakkını kaldıracak şekilde bir karar vereceğine ihtimal vermiyorum."

Hukukçu Atilla Kart.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Rusya'ya giderken, '13 bin 14 bin oyla başkan olamazsınız' sözlerini hatırlatan Kart, "Yeni bir kural koyuyorlar. Bütün baskılara, karalamalara rağmen birileri seçiliyor ama 'hayır ben 13-14 bin oyu yeterli görmüyorum' diyebiliyorlar. Vahim olan bu. Türkiye'nin anayasal kurumları işlevini kaybettiği için biz bugün bunları tartışıyoruz. Burada ceza mahkumiyeti olmayan bir kişinin seçilme hakkının engellenmesini konuşmak bir yurttaş olarak, bir hukukçu olarak ağrıma gidiyor. Bunun tartışması olmaz. Ama görüyoruz burada anayasal kurumlarının işlevini kaybetmesinin yarattığı kaos ortamını görüyoruz" dedi.

YSK, KABOĞLU KARARINDA 'VEKİLLİK KAMU HİZMETİ DEĞİL' DEMİŞTİ...

Bu seçime benzer durumlar 24 Haziran Genel Seçimleri'nde de yaşandı. CHP'nin 24 Haziran'daki seçimler için İstanbul'dan aday gösterdiği, İbrahim Kaboğlu'nun da aralarında bulunduğu, KHK ile ihraç edilen 3 profesör için Yüksek Seçim Kurulu'na (YSK) itiraz edilmiş, YSK ise bu itirazı reddetti. İtirazın gerekçesi ise Anayasa'nın 76'ncı maddesi gösterilmişti. YSK, 613 Sayılı bu kararında milletvekillerinin kamu hizmetinde yer almadığını belirtmişti.

Peki belediye başkanlığı da kamu hizmeti değil mi? Kart söz konusu bu karar için de şunları söylüyor: "YSK ilkeler uyarınca içtihatlar uyarınca karar veren bir anayasal kurum olmaktan çıkmıştır. YSK konjonktüre göre siyasi iktidarın tavsiye, telkin ve talimatlarına göre karar veren bir yapıya dönüştü. Bu sebeple YSK'nın işlemlerinde 'hukuki tutarlılık, mantık' aramak beyhudedir. Türkiye Cumhuriyeti'nin anayasal kurumları doğrudan siyasi iktidarın kurumlarına dönüşmüştür. Önce bu fotoğrafı görmemiz gerekiyor. Bu fotoğraf çerçevesinde değerlendirme yapıldığında gerek milletvekillerinin ve gerek yerel yönetim yetkililerinin geçici bir süre için ve kamu hizmeti amacıyla görev yapan kamu görevlileri konumunda olduğunu unutmamamız gerekir. Bu sebeple YSK'nın sözü edilen kararının hiçbir tutarlılığı ve dayanağı yok. Digor ve Bağlar girişimleri aslında Türkiye'nin maalesef ve kaygıyla ifade ediyorum anayasal bir düzeninin kalmadığını, Türkiye'nin bu anlamda bir kanun devleti olmaktan da giderek uzaklaştığını göstermekte. Keza Türkiye'de bir hukuk düzeni ve hukuk güvenliğinin de kalmadığını, Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarının idari işlemler yoluyla ebedi ve sivil olarak mahkum edildiklerini göstermesi bakımından kayda değerdir."