Kıdem tazminatı çocuklarımızın geleceği ve iş güvencemizdir, sahip çıkalım

Sendikalar daha önceden kıdem tazminatına dokunulmasının, kırmızı çizgileri olduğunu ve genel grev gerekçesi olduğunu söylemişlerdi. Sendikalar aldıkları bu karar doğrultusunda davranmalıdır. TÜRK-İŞ, DİSK, HAK-İŞ kıdem tazminatına dokunulmasına genel grevle cevap vermelidir. Bu mesele herhangi bir sendikanın meselesi değil; sınıf meselesidir.

Abone ol

Halil İmrek*

84 yıldır çalışma yaşamında yer alan işçileri korumaya dönük caydırıcı bir etki taşıyan kıdem tazminatı “Bireysel Emeklilik Sistemi’’, “Tamamlayıcı Emeklilik Sigortası” vb. adlarla ‘’Fona Devredilme’’ gibi uygulamalar yeniden gündeme geldi. İşçilerin bu kazanılmış hakkının ortadan kaldırılmak istenmesi patronlar ve onların hükümetlerinin 45 yıllık rüyası.

Kıdem tazminatı hakkının olası bir değişiklik ile ortadan kaldırılması ile işçilerin iş güvencesi elinden alınacak, işten çıkarılmaları kolaylaşacaktır. Bu yüzden kıdem tazminatı hakkının fona devredilmesine karşı çıkılmalıdır. Yeni model de kıdem tazminatını da ortadan kaldıracak, miktarını düşürecek, emekli ikramiyesi haline getirecek ve işveren yükümlülüğü olmaktan çıkaracak nitelikte.

KIDEM TAZMİNATI 13'ÜNCÜ MAAŞIMIZDIR

Kıdem tazminatı bir yıllık çalışmada hak ettiğimiz bir maaşın ödenmesinin geriye bırakılmasıdır.

Yani, 1 yıl çalıştığımızda biriken 13'üncü maaşımızdır. Burada toplanan para patronların kıdemli işçiyi işten çıkarmasına engel olmakta, işten çıkarma ya da emeklilikte bize bir güvence sağlamaktadır. Kıdem tazminatı patronlar için yükümlülük işçiler için iş güvencesidir. Bu kez de salgının fırsat bilip 84 yıllık kazanımı gasp etmek istiyorlar. Kıdem tazminatının kaldırılması, yıllık bir maaşımıza el konulması anlamına gelmektedir. Ülke ve patronlar bizim ürettiklerimizle zenginleşiyor: ama hala onların gözü bizim lokmamızda.

Mevzuata göre, işçinin çalıştığı her geçen yıl için 30 günlük brüt ücret karşılığında kıdem tazminatı hesaplanıyor. Tazminat hesabı yapılırken, brüt maaşa düzenli ve nakit olarak yapılan tüm ödemeler de ekleniyor. Bugün 30 günlük brüt ücret tutarı olan kıdem tazminatının 11 günlük bir bölümünü ya da işveren payını yüzde 4’e düşürerek fona devretmeye çalışıyorlar. Yani işverenin yüzde 8,33 olan payını yüzde 4’e düşürmek istiyorlar. Bununla kalmayıp işçinin ücretinden de kesinti yapmayı planlıyorlar. Mevcut düzenlemede kıdem tazminatı işten çıkarılan işçinin son ücreti üzerinden ve bütün sosyal haklar eklenerek hesaplanıp ödenirken getirilmek istenen düzenleme ile bu da ortadan kaldırılmaktadır. Daha önce Bireysel Emeklilik Sigortası adı altında kıdem tazminatını fona devretmek isteyen hükümet bunu başaramayınca şimdi ‘Tamamlayıcı Emeklilik Sigortası’ getirmek istiyor.

FON DEMEK YAĞMA DEMEKTİR

İşçinin parası güya Kıdem Tazminatı Fonu'nda birikecek. Düzenlemeye göre; 60 yaşına kadar, fondan hiçbir ödeme yapılmayacak. İşçi 60 yaşında ancak bu kıdem tazminatının yüzde 25’ini alacak. Geri kalan yüzde 75 ise emeklilik maaşına eklenerek kuşa çevrilip işçiye taksit taksit verilecek. Yani esas dert işçinin kıdem tazminatını fona devretmek. Biz fonların nasıl çalıştığını yaşadıklarımızla biliyoruz. İşsizlik fonunda olanlar ortada, bu fondan işsizler hariç herkes faydalanıyor. Fon demek, yağma demektir. Fon demek onlar için ellerinin altındaki sıcak para demek. Bugüne kadar oluşturulan fonların nasıl sermayeye aktarıldığı bilinmektedir. İstedikleri kadar diyalog, ikili formül desinler, allayıp pullasınlar sonraki adım kıdemi komple kaldırmaktır. Fon ile birlikte kıdem tazminatının miktarı da düşecek ve mezarda emekliliğin yanına bir mezarda kıdem tazminatı mı eklenecek?

Kıdem tazminatı hakkından faydalanamayanlar gerekçe gösterilerek kıdem tazminatı hakkına saldırılıyor. Ancak devlet kendi bünyesinde çalıştırdığı işçilere kıdem tazminatı vermiyor. İş-Kur ve Toplum Yararına Çalışma Programları kapsamında çalıştırdıkları işçilere tazminat ödenerek neden işe başlamıyorlar? Oysa yapılması gereken, taşeronluk, geçici işçilik, esnek çalışma gibi çağdışı uygulamaların kaldırılması ve herkesin bu haktan faydalanmasını sağlamaktır. Sistemdeki aksamalar giderilmek isteniyorsa bunun da yolu var. Nasıl ki devlet patronun yurtdışı borçlarına hazine garantisi veriyorsa, kıdem tazminatı da hazine garantisine alınmalıdır. İcra ve iflas hallerinde kıdem dahil tüm işçi alacakları birinci sıraya yükseltilmelidir.

Kıdem tazminatı tartışmalarının ‘istihdam büroları’ ile aynı zamanda gündeme gelmesi asıl amacı göstermektedir. İstenilen hepimizi ‘kiralık işçi’ yapmaktır. Onlar bizi insan değil, makinelerin bir parçası gibi görüyorlar. İhtiyaç duyduklarında çalıştıracaklar, ihtiyaç duymadıklarında bir kenarda bekletecekler. Ama biz insanız, emekçiyiz, bütün zenginlikleri biz üretiyoruz.

Sendikalar daha önceden kıdem tazminatına dokunulmasının, kırmızı çizgileri olduğunu ve genel grev gerekçesi olduğunu söylemişlerdi. Sendikalar aldıkları bu karar doğrultusunda davranmalıdır. TÜRK-İŞ, DİSK, HAK-İŞ kıdem tazminatına dokunulmasına genel grevle cevap vermelidir. Bu mesele herhangi bir sendikanın meselesi değil; sınıf meselesidir. İşçiler bir sınıf olarak hareket ettiğinde kazanımlarını korur, “insan” olarak değer görür; sınıf olarak hareket etmediğinde her gün yeni hak kayıpları yaşar. Birleştiğimizde ve harekete geçtiğimizde bütün dünya kimin değersiz ve gereksiz olduğunu görecektir.

Çalışırken aldığı ücretle ay sonunu getiremeyen, sürekli borçla yaşamını sürdüren işçilerin geleceğe dair tek yatırımı, tek hayali kıdem tazminatıdır. Alın terimizin, emeğimizin karşılığı olan ailemiz ve çocuklarımız için mütevazi gelecek hayalimizin yıkılmasına sessiz kalmayalım.

Hükümetin ve patronların yeni saldırı planlarına karşı zaman geçirmeden harekete geçelim. İşyerlerinden başlayarak birliğimizi örgütlülüğümüzü sağlamlaştıralım. Bizi değersiz görenlere karşı birleşelim, örgütlenelim. İşçi sınıfının bir kazanımı olan, iş güvencesi sağlayan ve gelecek için bir birikim sağlayan bu hakkın ortadan kaldırılmasına izin vermeyelim.

*Emek Partisi GYK Üyesi