CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na cumartesi günü İzmir’in
ilçelerine yaptığı ziyaretler sırasında eşlik ettik. Kılıçdaroğlu,
Bergama, Aliağa, Ödemiş, Torbalı, Tire ve Bayındır’da seçmenle bir
araya geldi, kimi yerde miting yaptı, kimi yerde açılışa katıldı ve
buralarda halka hitap etti. İzmir’in görevdeki Büyükşehir Belediye
Başkanı Aziz Kocaoğlu ile 31 Mart Yerel Seçiminde CHP’nin İzmir
Büyükşehir Adayı olan Tunç Soyer’in ve ilçe adayları ile parti
teşkilatlarının da Kılıçdaroğlu’na eşlik ettiği bu ziyaretlerde CHP
Genel Başkanı, AK Parti ve MHP seçmenine seslendi. Bugüne kadar AK
Parti’ye oy vermiş olan seçmenin bugün vicdan muhasebesi yaparak
demokrasiden yana oyunu kullanmasını isteyen Kılıçdaroğlu, 17
yıldır ülkeyi yöneten siyasi iktidarın halkı soğan patates
kuyruklarına mahkûm ettiğini söyledi. Kılıçdaroğlu, MHP seçmenine
ise “Milliyetçilik vatanseverliktir. Bir milliyetçi, ülkesinin
silah fabrikasını Katar ordusuna satar mı?” diye sordu. Yoğun ve
yorucu günün sonunda uçakta da bizim sorularımızı yanıtladı
Kılıçdaroğlu.
İlk sorumuz, Yeni Zelanda’da 50 kişinin katledildiği saldırıyla
ilgili yaptığı açıklamanın neden siyasi iktidarın ve iktidara yakın
medyanın hedefinde olduğuydu. O konuşmasında katliamı sadece
Müslüman dünyanın değil herkesin lanetlemesi gerektiğini söyleyen
Kılıçdaroğlu şöyle demişti, “İslam dünyasında yaşanan dram, İslam
dünyasından kaynaklanan terör, bütün dünyada farklı yorumlara yol
açtı. İslam dünyasının da oturup düşünmesi gerekiyor, neden benim
ülkemde terör var?” Kılıçdaroğlu’nun bu sözlerine Cumhurbaşkanı ve
AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Müslümansan terörün
kaynağının İslam dünyası olduğunu nasıl söylersin! İslam dünyası
kendisine bir bakmalı, diyor. Bir Müslüman bunu Müslümanlara nasıl
yakıştırır!” derken Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın da
“Bunlar tam da aslında teröristleri sevindiren açıklamalardır”
yorumunu yaptı.
Kılıçdaroğlu bu eleştirilere şu cevabı verdi, “Mansur Yavaş
dediler tutmadı, ezana saygısızlık dediler tutmadı. Şimdi bizim
üzerimizden Yeni Zelanda’daki olayı gündeme getiriyorlar, o da
tutmayacak. Bütün dünyanın lanetlediği bir olayı başka bir yere
çekmeye, oradan siyasi rant elde edebilir miyim arayışına girmeye
gerek yok. Siyaseten de ahlaki olarak da doğru değil” dedi.
‘YENİ ZELANDA’DAN SİYASİ RANT ELDE ETMEYE ÇALIŞMAK
SİYASETEN VE AHLAKEN DOĞRU DEĞİL’
Sayın Kılıçdaroğlu, Yeni Zelanda’daki katliamı
kınadığınız o konuşmanız siyasi iktidarın hedefinde. Ne demek
istediniz orada?
Konuşmamın tamamına bakıldığı zaman katliamı lanetledik. Bu
katliamı yaratan Batı'nın ırkçı, İslam düşmanı siyaset adamlarının
sorumluluğunun da ortada olduğunu hatırlattım. Bu katili yaratan
İslam karşıtı, ırkçı politik yapılardır, bu yapıların yarattığı
iklimdir. Bunun iyi sorgulanması lazım ve bu iklimin ortadan
kaldırılmasının koşulları yaratılmalı. Teröre, kimden gelirse
gelsin karşı olduğumuzu belirtiyoruz. 50 kişinin hayatını
kaybetmesi bütün dünyada infial yarattı. Sadece İslam dünyası
tarafından değil Hristiyan dünyası tarafından da lanetlenmeli.
Vahşi, acımasız, insanlık dışı bir olay. Bu katilin yetişme
koşulları, Müslümanlara düşman olması, bunu yetiştiren iklim,
bunların sorgulanması gerekiyor. Gidip ibadet yapan insanları tek
tek vurması akıl alacak olay değil. Irkçı ve İslam düşmanı bu ve
benzer saldırıların vakit geçirmeksizin önüne geçilmeli. Katledilen
Müslüman kardeşlerimizin hiçbir kabahatleri yok.
Beka dediler tutmadı, Mansur Yavaş dediler tutmadı, ezana
saygısızlık dediler tutmadı. Şimdi bizim üzerimizden Yeni
Zelanda’daki olayı gündeme getiriyorlar, o da tutmayacak. Bütün
dünyanın lanetlediği bir olayı başka bir yere çekmeye, oradan
siyasi rant elde edebilir miyim arayışına girmeye gerek yok.
Siyaseten de ahlaki olarak da doğru değil.
‘HALK, MANSUR BEY’İN DÜZGÜN BİR İNSAN OLDUĞUNU KABUL
EDİYOR’
Ankara Büyükşehir Belediye Başkan Adayınız Mansur
Yavaş’ı önce AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik suçlayan bir açıklama
yaptı ardından Cumhur İttifakı'nın ortağı MHP’nin Genel Başkanı
Devlet Bahçeli Yavaş’ın adaylıktan çekilmesi gerektiğini söyledi.
Ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan da Yavaş’ı hedef alan açıklamalar
yaptı. Mansur Yavaş’la görüştünüz mü bu konuyu?
Mansur Bey’i aradım, konuştuk. Bir basın toplantısı yapacağını,
bütün ayrıntıları kamuoyu ile paylaşacağını, bu iftira
kampanyasından dolayı siyaset adına büyük üzüntü duyduğunu,
siyasetin böyle olmaması gerektiğini ifade etti.
Halk, sevse de sevmese de Mansur Bey’in düzgün bir insan
olduğunu kabul ediyor. Beypazarı’nda uzun süre belediye başkanlığı
yaptı. Eğer bir kara leke olsa orada çıkardı. Araştırdılar,
soruşturdular bir şey bulamadılar. Sonuçta bir çocuk tacizcisi
buldular. Yarı şizofren, sahtekâr bir adam bulup arkasına
takıldılar. Önce saygın bir işadamı dediler. Saygın işadamının kim
olduğu ortaya çıktı! Şimdi ‘Biz onu tanımıyoruz’ diyorlar.
Tanımadığınız adama neden ‘saygın işadamı’ diyorsunuz?

‘MANSUR YAVAŞ, DÜZGÜN, ÇALIŞKAN, PROJELERLE ÜRETMEYE
ÇALIŞAN BİR KİŞİ’
Tutturdular Mansur Yavaş… Mansur Yavaş’tan ne istiyorsunuz!
Düzgün, çalışkan, projelerle hizmet üretmeye çalışan bir kişi. Bir
kaybetme korkusu içinde kendisine çıkış arıyor Erdoğan.
Heyecan var sokaklarda. CHP’ye verilecek her oy, dünyaya bir
mesaj yollayacak, “Türk halkı iktidarın bütün baskılarına rağmen
demokrasiye sahip çıktı” algısını güçlendirecektir. Bu algıyı
güçlendirecek her oy aslında Türkiye’de demokrasinin pekişmesine de
yol açacaktır. Samimi düşüncem de budur.
‘8 MART EYLEMİNDEKİ KADINLARIN HİÇBİRİNİN AKLINA EZANI
PROTESTO ETMEK GELMEZ’
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü'nde yapılan geleneksel
“Feminist Gece Yürüyüşü”nde kadınların, ezanı ıslıkladıkları
iddiası ve onları hedef gösteren açıklamalar üzerine sokağa
çıkanlar oldu. Eylemci kadınlar ısrarla biz ezanı ıslıklamadık dedi
ama Cumhurbaşkanı Erdoğan onları hedef almaya devam etti.
Neden?
Kadın örgütleri açıklama yaptılar. O gürültülü ortamda,
polislerin baskısı altında ezan sesini duymadıklarını, polislerin
uyguladığı şiddet dolayısıyla kendilerini savunduklarını, protesto
ettiklerini ifade ettiler. Sağduyu sahibi, muhafazakâr kimlikleri
ile tanınan yazarların köşe yazılarında da ezanın protesto
edilmediği vurgulandı. Neden insanlar ezanı protesto etsin ki?
Orada binlerce kadın olduğu söyleniyor. Binlerce kadının içinde de
hiç kimsenin aklına ezanı protesto etmek gelmez.
O gösteriyi alıp da başka bir çerçevede inanç üzerinden dini
siyasete alet etmek doğru değil. Bu bağlamda herkesin Mehmet Akif
Ersoy’un ‘Ezanlar’ şiirini okumalarını tavsiye ederim. Akif, ezanı
sadece dini bir ritüel değil aynı zamanda bağımsızlığın da sembolü
olarak görür (Kılıçdaroğlu, M.A. Ersoy’un , “Ezanlar” şiirinde
vurguladığı, “güneşin her yerde farklı zamanlarda doğması sebebiyle
yeryüzünde ezansız zaman yoktur” hatırlatmasında bulunuyor ve
dünyanın her yerinde insanlar ezan sesini duymaya bu denli
alışmışken neden birden bire birileri protesto etsin, imasında
bulunuyor. ÖAÇ).
‘ERDOĞAN’IN KADINLARI HEDEF ALMASI, SIKIŞMIŞLIĞIN
GETİRDİĞİ BİR NEFRET SÖYLEMİ’
Kadınların düşmanlaştırılması da bir seçim malzemesi
mi?
Erdoğan’ın söyleyecek bir şeyi yok! İşsizlik dese işsizliği
önleyemedi, ekonomi iyi dese iyi değil, tarım iyi dese değil,
esnafın durumu parlak dese değil. Ne söyleyecek Erdoğan? Kendisine
malzeme bulmalı. Bula bula bunları buldu, bunlar da doğru değil.
Köşeye sıkışmış. Kaybettiğini görüyor. İrtifa kaybediyor. İftira
ile kendisine yakışmayan, oturduğu makamın ağırlığı ile asla
bağdaşmayan bir söylem içinde günü kurtarmaya çalışıyor.
Sıkışmışlığın getirdiği bir nefret söylemi. Bunlar doğru değil. Bu
toplumda gerilimi besliyor, gerilimi artırıyor. Siyaset bir hizmet
yarışıdır, oturur programınızı anlatırsınız. Yerel yönetimlerle
ilgili ne yapacak AK Parti? AK Partili belediyeler ne yapacak kimse
bilmiyor.
‘TÜRKİYE’NİN EN TEMEL SORUNU: İŞSİZLİK’
Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, 2019 yılında 2.5
milyon yeni istihdam yaratılacağını açıkladı ama Türkiye İstatistik
Kurumu’nun aralık ayı işsizlik rakamlarına göre Türkiye’de kayıtlı
işsiz sayısı geçen yılın aynı dönemine göre 1 milyon 11 bin kişi
artmış. Siz de konuşmalarınızda işsizlik konusuna özel olarak
değiniyorsunuz.
İşsizlik Türkiye’nin en temel sorunlarından birisi haline geldi.
Son bir yılda 1 milyon 11 bin kişi işsiz kaldı. 7-7.5 milyon
işsizimiz var. Çok büyük bir rakam. Bir aileye verilecek en ağır
ceza yaşam standardını düşürmektir. Geldiğimiz bu tablo çok açık.
İşsizlikle mücadele konusunda iktidarın yaptığı hiçbir şey yok.
Yasalar, teşvikler çıkardılar, paketler açıkladılar ama bugünkü
tablo ortaya çıktı. Hükümet işsizliğin nereden kaynaklandığını
bilmiyor aslında. Bu kadar acemice yönetiyor Türkiye’yi. İşsizliğin
temel kaynağı Türkiye’nin üretimden kopartılmasıdır. Tarımda,
sanayide, hizmetler sektöründe, üniversitede üretmiyor. Üretimden
kopartılan bir Türkiye’nin beka sorunu var aslında. Bunlar beka
sorununu kendi koltuklarına bağladılar. Tarımda ekenlere değil,
ekmeyenlere destekleme primi verdiler. Toprağını ekme, sana para
vereceğiz dediler, bir süre sonra insanlar üretimden koptu ve tarım
ürünleri, hayvansal ürünler ithal edilmeye başlandı. Kimi
zenginleştiriyor? Yabancı ülkelerin çiftçisini zenginleştiriyor.
Üretim dedikçe onlar başka bir şey anlıyor. İnşaat üretecek! Binayı
yaparsınız, peki bina bitince... Ama bir fabrika kurarsınız ve
sürekli üretimi sağlayan bir organizasyon kurarsınız, orada içiler
çalışır günün 24 saati. Yeni istihdam alanı yaratılmış olur. Bunun
farkında değiller.
‘ERDOĞAN SADECE SARAY’IN MUTFAĞINA BAKIYOR, HERKESİN
MUTFAĞI ÖYLE SANIYOR’
Fabrikaları sattılar, hizmete kapattılar, işsizlik geldi
toplumun başına bela oldu. Bunu kısa sürede çözebilirler mi? Hayır!
Türkiye’yi yeniden üretim süreci içine sokmanın kendi içinde ek
maliyetleri var. Para vereceksiniz, mal alacaksınız,
borçlanacaksınız, faiz vereceksiniz… Öyle bir girdabın içindeler ki
şu anda. Borç ödemek için de borç almak zorunda. Eğer bir ülke borç
ödemek için de borç almak zorunda ise daha yüksek faiz ödemek
zorundalar. Erdoğan bunun ne kadar farkında? Emin olun hiç farkında
değil. Sadece Saray’ın mutfağına bakıyor. Saray’ın mutfağında her
şey varsa Türkiye’de herkesin mutfağı böyle sanıyor. Ayrı bir
dünyada yaşıyor. Onun tek düşüncesi, koltuğumdan olur muyum olmaz
mıyım?