Kılıçdaroğlu: Dikta yönetiminde direnen bir medyamız var
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu gazetecilerin 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü'nü kutlayarak, "Bir dikta yönetiminde direnen bir medyamız var. 12 Eylül askeri darbesinde bile bu kadarını görmemişti. Erdoğan gideceğini görüyor, şimdi nasıl iktidarımı sürebilirim diye düşünüyor. Zulüm ile iktidar olunmaz. Zulüm ile iktidar olanın sonu erken gelir. Erdoğan kendi sonunu görüyor" dedi.
DUVAR - 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü nedeniyle basın toplantısı düzenleyen CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, gazetecilerin yıpranma hakkının geri kazanımı için yeniden Anayasa Mahkemesi'ne başvuracaklarını belirtti. Kılıçdaroğlu, "Sizler günün 24 saati çalışırsınız. Bir şekliyle dünyadan haberleri alırız. O haberleri bize ulaştıran kişiler sizlersiniz. Herkes size teşekkür etmek zorundadır. Teşekkür ettik ama yaşadığınız sorunlar da var. Yüzlerce gazetecinin işsiz kaldığını biliyoruz" dedi.
2020 yılında 68 gazetecinin hapishanede olduğunu hatırlatan Kılıçdaroğlu, "Gazeteciler haber kaynaklarını açıklamaya bu konuda tanıklık yapmaya zorlanamaz. Gazetecilik bir kamu görevidir. Bunu belirlerken iki temel unsurun da önemli olduğunu ifade etmek isterim. Haber kaynağını ve halkın haber alma hakkını korumak için bu düzenlemeler yapılmıştır. Medyanın dördüncü güç olarak halk adına yasama, yargı ve yürütmeyi denetlemesini sağlamıştır. Parlamentoda olumsuz bir haberi geniş kitlelere ulaştıran medyadır" ifadelerini kullandı.
Kılıçdaroğlu'nun açıklamasından öne çıkanlar şöyle;
BAKANIN İSTİFASI VERİLEMEDİ: Basın İlan Kurumu’nca beş gazeteye doğru haber yaptıkları için 333 gün ilan kesme cezası veriliyorsa, Basın İlan kurumu, Basın İnfaz Kurumu’na dönüşüyorsa oturup düşünmek istiyorsa, Cumhurbaşkanı bir gazeteyi hedef gösterip, ben almıyorum siz de almayın diyorsa orada oturup düşünmek lazım. Sıradan biri söylemiyor, devletin başında oturan zat söylüyor. Bir ülkenin Hazine ve Maliye Bakanı görevinden istifa ettiği halde 1 bin 775 radyo ve televizyon kanalı 27 saat bakanın istifasını talimat alamadıkları için veremiyorlarsa oturup düşünmek lazım.
ZULÜM İLE İKTİDAR OLUNMAZ: Bütün baskılar ve baskıların yoğunlaşmasına karşın kalemini satmayan, özgürce haber yapan bütün baskılara direnen bir medyamız var. Dünyaya örnek olması gereken bir medyamız var. Bir dikta yönetiminde direnen bir medyamız var. 12 Eylül askeri darbesinde bile bu kadarını görmemişti. Erdoğan gideceğini görüyor, şimdi nasıl iktidarımı sürebilirim diye düşünüyor. Zulüm ile iktidar olunmaz. Zulüm ile iktidar olanın sonu erken gelir. Erdoğan kendi sonunu görüyor.
SENDİKALAŞMA ŞART OLMALI: Gazetelerin dağıtımı bütün medya sahiplerinin ortak olduğu şirket tarafından yapılmalı. Medyada sendikalaşma şart olmalı. Zorunlu olmalı. Gazeteci patronuna karşı da özgür olmalı. Haberinin arkasında durabilmeli. RTÜK, evrensel ölçü, evrensel kriterler esas alınarak karar verilmesi gereken bir kurul olmaktan çıkmış, siyasi otoritenin baskı yapabileceği ve istediğini susturabileceği bir kurum haline dönüşmüş. Böyle bir garip yapı var. RTÜK’ün yeniden yapılandırılması gerekiyor. Siyasi partilere tanınan kontenjan düşürülmeli.
KİMİN GAZETECİ OLACAĞINA GAZETECİLER KARAR VERMELİ: Hiçbir gazeteci gazetecilik faaliyetinden kaynaklı iddialarla tutuklanmamalı. Basın İlan Kurumu internet medyasını da kapsayacak şekilde yeniden yapılandırılmalı. Evrensel kriterlere uygun şeffaf ve denetlenebilir reyting sistemine getirilmeli. Basın kartı meslek örgütlerinin ortak katılımıyla oluşturulacak kurum tarafından verilmeli. Kimin gazeteci olup olmayacağı gazeteciler karar vermeli. Evrensel kriterler hariç sansür yasaklanmalı. Sosyal medyada, alternatif medyada yayınlanan haberlerle ilgili bağımsız denetim kurulu oluşturulmalı.
MEDYA PATRONU SADECE O ALANLA İLGİLENMELİ: Medya kuruluşu sahibi medya dışında başka başla işle uğraşmaması ve sıcak siyasetin bir unsuru olmaması gerekiyor. Belli kurallar getirmek gerekiyor, işin özü medya patronunun sadece o alanla ilgilenmiş olmasıdır. Çünkü şöyle, bir iktidar değişikliğinde veya medya patronunun bağımsız yayın yapan organları televizyon, gazete, radyo vesaire olduğunda ve bu iktidarı rahatsız ettiğinde iktidar patronun diğer mali ilişkileri içine çok rahat girebiliyor, her türlü cezayı kesebiliyor, onu frenleyebiliyor, baskı altına alabiliyor, bu baskılardan arınması lazım. Bu baskılardan arındığı, sadece medya işi yaptığı zaman zaten bu baskılardan büyük ölçüde arınacaktır.
AK PARTİ'DEN MİLLETVEKİLİ OLUP OLMAMASININ HİÇ BİR ÖNEMİ YOK: Boğaziçi'ne atanan kişinin kişinin AK Parti'den milletvekili olup olmaması bana göre hiç önemli değil. AK Parti'den yine birisi olabilir ama Boğaziçi Üniversitesinin geleneksel yapısına, o kültüre uygun bir birisi olabilir. Önceki rektör de AK Partili'ydi. Tepede oturan kişinin bu tür atamaları yaparken, üniversitelerin yapısına, durumuna vesaire bakarak atama yapması gerekir. Gelenekleri korumak lazım. Hem geleneklere sahip çıkın deniyor hem bütün gelenekler alt üst ediliyor. Öğrenciler de üniversite hocaları da buna itiraz ediyor. Dinlemesi, bakması, konuşması lazım. (HABER MERKEZİ)