Kılıçdaroğlu: Erken seçime hazırız
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, dokunulmazlığının kalkması durumunda Anayasa Mahkemesi'ne başvurmayacağını açıkladı. Erken seçim olasılığı için "Biz her koşulda hazırız" ifadesini kullanan Kılıçdaroğlu, parti yönetimini eleştirerek, mitingler düzenleyeceğini söyleyen Muharrem İnce'yle ilgili değerlendirmelerde de bulundu.
DUVAR - CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, olası bir referandumda başkanlık sistemine onay çıkmayacağını savundu. NTV canlı yayınına konuk olan Kılaçdaroğlu, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Kılıçdaroğlu, AK Parti teklifinin Meclis Genel Kurulu'nda oylaması sırasında partisinin milletvekillerine müdahalede bulunduğu iddialarına yanıt verdi. "Bir milletvekili arkadaşıma müdahale etmiş değilim" diyen Kılıçdaroğlu, "Tümüyle milletvekili arkadaşlarımız sağduyu ile hareket etmişlerdir. Genel başkan müdahale etti gibi haberler oluyor ama işin gerçeği bu" diye konuştu. HDP'nin, yasanın Anayasa Mahkemesi'ne götürülmesi için CHP'ye imza çağrısı yapmasını da değerlendiren Kılıçdaroğlu, bu konuda 110 milletvekilinin imzası gerektiğini hatırlattı ve ekledi: "AYM'ye gitmeyi siyaseten doğru bulmuyorum. Dokunulmazlığı kalkan milletvekilimiz kendisi AYM'ye başvuru yapabilir. 1 hafta süresi var. AYM de 15 gün içerisinde karar verecek. Böyle bir yol varken neden daha uzun zaman alınacak bir yol seçelim?" Kılıçdaroğlu, milletvekillerinin hapse atılmasının doğru olmadığını belirterek, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığının önemine işaret etti.
"AYM'YE BAŞVURMAYACAĞIM"
"Siz Anayasa Mahkemesi'ne bireysel olarak başvuracak mısınız?" sorusuna Kılıçdaroğlu'nun yanıtı, "Şu anda öyle bir ihtiyaç hissetmiyorum" şeklinde oldu.
Terör olayları üzerinden Cumhurbaşkanı Erdoğan ve hükümeti eleştiren Kılıçdaroğlu, "Bütün bu hesapların altında başkanlık yatıyor. Terörle işbirliği yapıyorlar, mücadele ettikleri falan yok" dedi.
"KAN DÖKME" TARTIŞMASI
CHP liderinin başkanlık sistemine ilişkin yaptığı, "Kan dökmeden getiremezsiniz" açıklaması iktidar kanadının eleştirilerine neden olmuştu. Programda bu konuya da değinen Kılıçdaroğlu, şunları dile getirdi:
"Her şeyi ben yapacağım diyor. Ben de 'böyle bir sistem kurmak isterseniz kan dökmeden yapmazsınız' dedim. Biz sokaklara çıkacağız siz de TOMA'larınızla çıkıp bizi öldürmeye çalışacaksınız dedik. Biz bunu yapamazsın diyoruz, kan dökmekten kastım gidip onların kanlarını dökeceğiz değil, siz gelip TOMA'larla bizim kanımızı dökeceksiniz. Bizi yok etmeden yapamazsınız."
"REFERANDUMDA BEKLENEN KARŞILIĞI BULAMAZ"
Başkanlık ya da partili cumhurbaşkanlığının referandumda beklenen karşılığı bulamayacağını söyleyen Kemal Kılıçdaroğlu, buna sebep olarak Ahmet Davutoğlu'nun başbakanlık görevini bırakma sürecini gösterdi ve şu ifadeleri kullandı: "Sayın Davutoğlu'na yapılan işlem AKP kanadının vicdanında da rahatsızlık yarattı."
"ERKEN SEÇİME HER KOŞULDA HAZIRIZ"
MHP ve HDP'nin de başkanlık konusundaki tavrının belli olduğunu kaydeden Kılıçdaroğlu, "erken seçim" olasılığı için ise "Erken seçime iktidar isterse götürebilir. Biz her koşulda hazırız buna" dedi.
CHP lideri Kılıçdaroğlu'nun Oğuz Haksever'in sorularına verdiği yanıtlar şöyle:
Dokunulmazlıklar çok sıcak bir gündem maddesi. Dokunulmazlıklarda ikinci turda bir müdahaleniz oldu. Sizin müdahalenizle mi değişti durum? Ne dediniz ne düşündünüz?
Anayasa değişiklikleri konusunda partiler grup kararı alamıyorlar. Dolayısıyla biz de bir grup kararı almadık. Daha önce dokunulmazlıklar kalkacak dendiğinde biz de buyurun getirin kürsü dokunulmazlığı hariç bütün hepsini kaldırabiliriz. AKP geçici bir madde getirdi biz buna karşın kedi görüşlerimizi aktardık. Yapılan düzenleme Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilebilir, sağlıklı bir düzenleme değil, birden fazla sorunu var. Örneğin 20 Mayıs itibariyle geçti 21 Mayıs itibariyle aynı fiili yapan bir milletvekilinin dokunulmazlığı sürecek. Bu tür garabetler var bunlara son verelim dedik. Bir milletvekili arkadaşıma müdahale etmiş değilim. Tümüyle milletvekili arkadaşlarımız sağduyu ile hareket etmişlerdir. Genel başkan müdahale etti gibi haberler oluyor ama işin gerçeği bu.
Referandum olasılığını da bir tuzak olarak tanımladınız.
Referandum ülkeyi bölebilirdi. Parlamentoda sağduyunun egemen olduğunu ve referandum olmadan da bu sorunun bir şekilde çözülmesi gibi bir sonucun ortaya çıkması Türkiye'nin kutuplaşmaması açısından önemli.
Dün Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin eleştirileri oldu. İkircikli davranmakla suçladılar. Ne dersiniz bu konuda?
Zaten siz müdahale ederseniz milletvekillerine bu doğru olmaz. Örneğin AKP milletvekilleri işi o kadar ileriye götürdüler ki oy kullanan milletvekilinin nasıl oy kullandığını gözetlemek için kulübelerin önünde sıraya girdiler. Kendi milletvekiline güvenmiyor. Üç kupon verdin sana ikisini getirip göstereceksin gibi. Bunlar ahlaki de değil. Biz öyle bir şey yapmadık. Antalya’daki toplantıda milletvekili arkadaşlarıma; ben hanginize telefon ettim oyunuzu şöyle veya böyle kullanın diye. Olması gereken bir anlamda sade bir insanın doğrusu budur dediği bu olayı biz uygulamaya koyuyoruz ama bazı çevreler neden böyle yapıyorsunuz diyor. Demokrasiyi savunacaksak sonuna kadar savunacağız. Kulübenin önünde bekleyen bir milletvekilini partinin tabanı da dışlar.
Anayasa Mahkemesi'ne başvuru tartışması başladı. Partinizden milletvekillerinin HDP ile birlikte ya da onların başvurusunu takviye etmeme konusunda uyardınız. Var mıydı böyle bir olasılık?
Bu konuda bir milletvekili Anayasa Mahkemesi'ne gidemiyor ancak 110 milletvekili ile gidebiliyor. HDP biz bekliyoruz Cumhuriyet Halk Partisi’den de gelip imza versinler diye. Biz Anayasa Mahkemesi'ne gitmeyi siyaseten doğru bulmuyoruz. Anayasaya aykırılık var. Ama başvurduğunuz zaman uzayıp gidecektir. Ama milletvekili dokunulmazlığı zaten kaldırıldı. Bakanların ve başbakanların hariç. Onlara kimse dokunamıyor. Zaten itiraz ettiğimiz konulardan birisi buydu. İhaleye fesat karıştıranın yolsuzluk yapanın dokunulmazlığı devam edecek. Kaldırılacaksa hepsinin kaldırılır, herkes hesabını verir. Buna yanaşmadılar. Diyelim Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilinin dokunulmazlığı kalktı. Bizim milletvekilimiz gidip Anayasa'nın 85.maddesine göre bir hafta içinde başvurabilir. 20 Mayıs'tan sonra bir haftamız var. Başvuruyu yaptıktan sonra Anayasa Mahkemesi 15 gün içinde karar vermek durumundadır. Bu kadar hızlı bir yol varken neden öbür yola başvuruyorsunuz? Evet anayasaya aykırı bende biliyorum. Ama anayasaya aykırılığı Anayasa Mahkemesi şekli yönünden inceliyor esasa girmiyor. O nedenle 110 milletvekili ile yapılacak başvurunun reddedilme olasılığı çok yüksek. Ama öbür türlü başvurulduğunda onun kabul edilme olasılığı daha yüksek olabiliyor. Ayrıca arkadaşlarımız normal mahkeme ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne de başvurma hakkına kavuşacaklar.
Dokunulmazlıklar konusunda ne olacak bundan sonra? Mesela bazı milletvekili arkadaşlarınız bizi alacaklar dediler.
Hangi gerekçe ile alacaklar? Ben öyle bir tablonun ortaya çıkacağını düşünmüyorum. Milletvekillerinin tutuklanıp hapse atılması doğru değil. Halkın seçti milletvekilinin parlamentoda olması lazım. Gerçekten belli suçları varsa ve o suçlar tutuklanmayı gerektiriyorsa ona bir şey diyemeyiz tabi. Burada özellikle üzerinde durduğumuz konu yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı. Yani yargı AİHM kararları bağlamında ve o kararları dikkate alarak bir süreci başlatırsa bir sorun yok. Ama yargı siyasi otoritenin talimatına göre hareket ederse bu yargıya da yargıca da büyük gölge düşürür.
HDP’li milletvekilleri arasında ikisinden biri canlı bombanın PKK’nın afişlerinin bulunduğu taziye evine gittiği için suçlanıyor. Bir diğeri de aracında silah bulunduğu için. Bu konulardaki görüşünüz nedir?
Ben TBMM’nin genel kurulunda bütçe görüşmeleri sırasında özel bir teröristin evine taziye ziyaretine gitmenin doğru olmadığını gayet net söyledim ve kınadım. Hele hele bir milletvekili aracında silah var terör örgütü üyelerine silah götürüyor bu da asla doğru değil. Böyle bir kişinin parlamentoda olması doğru değildir. Bu konuda en ufak bir şüphemiz yok. Ne yapılacaksa hukukun kurallarına uygun yapılsın. Ama bir AKP milletvekili o da bir taziye ziyaretine gitti niçin onunla ilgili fezleke gelmedi? Hukukta çifte standart yoktur. Bizim partilidir gider karşı partilidir ceza keserim doğru değil. Efendim terör örgütü olduğu sonradan söylendi bize. Gittin mi gittin kardeşim. Basın yer aldı bu savcı kör mü? Efendim iktidar partisinden beni sürebilirler ben en iyisi bunu görmezden geleyim.
Siz Anayasa Mahkemesi'ne bireysel olarak başvuracak mısınız?
Şu anda öyle bir ihtiyaç hissetmiyorum. Gider kendimizi gerekirse savunuruz. Ben çıkıp yargıcın karşısında Türkiye’de demokrasinin ve hukukun üstünlüğünün ne kadar önemli olduğunu anlatmalıyım. Ben Silivri’de ziyaretten sonra dışarı çıktığımda Silivri’nin bir toplama kampı olduğunu söylemiştim. Ankara’ya dönmeden fezlekem gelmişti. Oradaki yargıçları suçlamıştım. Bugün ben haklıyım hakim ne diyecek? Zaten bir kısmı kürsü dokunulmazlığı kapmasında söylediklerim. Terörle mücadele kapsamında değişiklik yaptı hükümet. Sözlü propagandalar artık suç olmaktan çıktı. Dolayısıyla HDP’lilerin hapse girmesi şudur budur hiç birisi yok. Bazen eski DEP milletvekillerinin tutuklanmasına gönderme yapıyorlar. O dönemde AKP 5 veya 6 milletvekilinin dokunulmazlığının kaldırılmasıyla ilgili Meclis Genel Kurulu'na dosyaları getirdi oylama yapıldı ve dokunulmazlıkları kalktı. Burada da hükümet isterse bir milletvekilinin dokunulmazlık dosyasını Genel Kurul'a indirirdi salt çoğunlukla dokunulmazlık kalkıyordu. Hangi gerekçe ile anayasa değişikliğine gerek vardı? Ama bu sorumluluğu üstlenmek istediler anayasa değişikliği yaparız ve çıkmayabilir dolayısıyla bizde suçlayacak bir makam bulabiliriz diye düşündüler. Tek başına diğer partilerin hepsi hayır bile verse istediği milletvekilinin dokunulmazlığı kaldırır. Bunu yapmadı hep yanlış sularda yüzdü. Her gün şehit cenazeleri geliyordu ve sorumlu bulmak lazımdı. Anayasa ve dokunulmazlıklar ve biz terörle mücadele edemiyoruz. Şimdi kalktı. Gelen her şehidin hesabını biz AKP’ye soracağız. Ne istediysen yaptın, hangi yasa istediysen çıkardın, ordu, polis, istihbarat emrinde. Peki sen neden bu terör önleyemiyorsun? Çünkü terör örgütüne yardım ve yataklık yapan bir yönetici kadrosu tarafından AKP yönetildi. Şehirler silah deposuna döndürüldü sesleri çıkmadı. Kendi genel başkan yardımcılarının söylemidir, PKK 200 ton bomba yerleştirdi şehir merkezlerine. Siz ne yapıyordunuz o sırada. Asfaltı kazıp bombayı yerleştirip üstüne asfaltı döküyorlar. Peki bu hükümet neredeydi? Bunları sorduğumuz için büyük rahatsızlık duyuyorlar.
Terörle mücadelede bundan sonrasını nasıl görüyorsunuz?
Geçen bir helikopterimiz düşürüldü. Bir Rus füzesi ile düşürüldü. Bazı köşe yazarları belli çevrelerle ilişkileri olan haber bağlamında köşe yazarları ve haberciler PKK’nın elinde bu tür 60’a yakın füzenin olduğu söyleniyor. Eğer gerçekten bu kadar füze varsa bu terör olayının farklı bir mecraya çekilmesi sonucunu doğurabilir. Tüm bunların sorumlusu kim? Biz miyiz Cumhuriyet Halk Partisi olarak. Biz hükümet değiliz. Yanlış yapıyorsunuz diyoruz böyle terör önlenemez diyoruz. Bu işin sorumlusu dünyanın her tarafından ülkeyi yönetenlerdir. 2002’de hükümeti devraldıklarında terör var mıydı? Yoktu. Rahmetli Ecevit terör örgütünün liderini getirdi, yargıladı, hapse attı. Terör bitmişti. Ne oldu 14 yılda terör bu kadar güçlendi? Güneydoğu’da şehrin ortasında kamyonun üzerine kalaşnikof dağıtılıyor. Polis müdahale etmek istiyor, jandarma müdahale etmek istiyor ama müdahaleye izin vermiyorlar. Bütün bu olayların altında başkanlık hesapları yatıyor. Emin olun terör işbirliği yapıyorlar mücadele filan yok. Şehirler silah deposuna döndürülecek ses çıkarmayacaksınız, masalara oturup yıllarca konuşacaksınız, şehrin ortasında ellerinde silahla trafik kontrolleri yapılacak ses çıkarmayacaksınız, mahkeme kuracaklar, vergi daireleri kuracaklar ses çıkarmayacaksınız sonra ben terör mücadele ediyorum dokunulmazlık anayasa bize engel. Hadi onu da kaldırdık bitirin terörü. Vallahi billahi bitirsinler önce gidip ben kutlayacağım Türkiye’yi bu terör belasından kurtardınız diye. Ama bunların niyeti yok. Terör derdi yok, 17 milyon fakir var hiçbir derdi yok, 6 milyon işsizimiz var derdi yok tek dertleri ben nasıl başkan olacağım. Kardeşim sen başkan olamazsın.
Başkanlık sistemi için kan dökmeden bu işi yapamayacaksınız sözünüz çok eleştiri aldı. Darbe çağrısı diyenler oldu. Bir açıklık getirir misiniz?
Aslında biz demokrasiyi savunan bir partiyiz. Tek partili rejimden çok partili rejime geçerken de demokratik kurallar için geçmişiz. Bir darbe olmamış bir baskı olmamış. Bakıldığı zaman kendi içinde sağlıklı işleyen bir demokratik mekanizma oluşturulmaya çalışılmış. Bugün geldiğimiz noktada çok partili hayata geçerken bugün tek partili hayata geçiş çabaları var. Hangi başkanlık sistemi? Başkanlık sistemini en iyi uygulayan ülke Amerika. Amerika’da başkan var, eyaletler var. Başkan en zayıf halka. Çünkü eyaletlerin kendi yasaları kendi parlamentoları var. Dolayısıyla başkanlık sistemi eyaletlerin olduğu çok parçalı bir yapının olduğu sistemdir. Onun dışında Avrupa’da ağırlıklı olarak parlamenter sistem. Bir ülkenin rejimi tarihi koşullar ve sosyolojik koşullar belirler. Biz kendi tarihimizde parlamenter sistem var yaklaşık 150 yıldır. Çok iyi çalışıyor mu hayır. Çünkü darbe döneminde çıkan yasalar parlamenter sistemi engelliyor. Bunların değişmesi lazım. Mesela ön seçim zorunlu olmalı. Yani ben genel başkan olarak oturup 550 milletvekili adayını belirlememeliyim. Milletvekilini millet seçmeli. Bu hayati önemde bir olaydır. Eğer milletvekili adayını genel başkan belirliyorsa parlamentoda milletvekili özgür iradesini ortaya koyamıyor. Bu demokrasiyi ve parlamenter sistemi kilitleyen unsurlardandır. Seçim yasası, aynı şekilde yüzde 10 seçim barajı dünyanın hiçbir yerinde yok. Kürtler Meclis'e gelmesin diye getirildi seçim yasası. Hepimiz biliyoruz bunu ama söylemekten biraz korkuyoruz. Kardeşim bu ülkede kim varsa hangi gruptan hangi siyasi düşünceden varsa gelsinler mecliste konuşsunlar. Yüzde 1 oy alan partinin genel başkanı Meclis'te konuşsun. Biz diyoruz ki güçlü bir parlamenter sistem yapalım bunların hepsini değiştirelim saat gibi çalışır. Efendim büyüme olmaz diyorlar. Peki bu Avrupa nasıl büyüyor gelişiyor. Olay biz demokrasiye inanıyor muyuz inanmıyor muyuz, hukukun üstünlüğüne inanıyor muyuz inanmıyor muyuz, kadın erkek eşitliğine inanıyor muyuz inanmıyor muyuz asıl sorun bu. Diyor ki anayasada benim yetkilerim az. Oysa bütün cumhurbaşkanları bu yetkilerin fazla olduğunu söylemişlerdi. Kenan Evren’e göre yapılmış bunlar değişmesi lazım. Ben valileri tayin edeceğim, milletvekillerini belirleyeceğim ben belediye başkanlarını belirleyeceğim ben üst yargıya atamaları yapacağım her şeyi ben yapacağım diyor. Ben de çıkıp böyle bir başkanlık sistemini kurmak isterseniz kan dökmeden bunu yapamazsınız. Yani biz demokrasiyi savunacağız biz sokaklara çıkacağız siz TOMA'larınız, ordunuzla, polisinizle bizi ezmeye ve bizi öldürmeye çalışacaksınız ve bizi ancak öldürürseniz bu sistemi getirirsiniz dedik. Ben vatandaşımız çocuğuna güzel bir ülke bırakmayacaksam siyasette ne içim var. Ben bunun mücadelesini vermeyeceksem ne yapacağım. Güçler ayrılığı var yasama yargı yürütme. Yasama benim için ayak bağıdır diyor. Parlamentoda kendi çoğunluğu var, muhalefete tahammül edemediği için yasama organı benim için ayak bağıdır deniyor. Ve bu kişi şu anda cumhurbaşkanı. Anayasa Mahkemesi kararına uymuyorum, saygı da duymuyorum diyor. Demokrasiyi sonuna kadar savunacağız.
Peki denge kontrol mekanizmalarının uygun olduğu ya da beklentilerinizi karşılayacak bir teklif ortaya çıksa müzakere eder misiniz?
Nasıl bir sistem olduğunu önce bir ortaya koymaları lazım. Ama anayasa görüşmeleri sırasında yaptıkları, Erdoğan’ın yaptığı açıklamalar güçler ayrılığı değil de güçlerin uyumu diye söylemler bizim bu söylediklerimizi doğruluyor. Obama büyükelçi dahi tayin edemiyor. Zavallı Obama dendi. Bizde parlamentoda elinde AKP milletvekilleri kalkın diyince kalkıyor oturun diyince oturuyorlar. Kuzey Kore modeli aynen uygulanıyor Türkiye'de. Bu Türkiye’nin dünyada alay konusu olmasına yol açıyor. Akademisyenler kendi düşüncelerini açıklamak için bir bildirir yayınladılar. Bende bir bölümüne katılmadım bildirinin. Ama bir insan ben katılmıyorum diye bunların ne işi var bunlar ihanet ediyorlar dedi bunların tutuklanması lazım dedi savcılar harekete geçti hakimler tutukladı be hapse attı. Bütün dünyada rezil olduk. Şimdi Avrupa’dan kopuyoruz. Türkiye’nin en büyük çabası medeni dünyanın bir parçası olmaktı. Bütün Arap halkları Türkiye'ye imreniyorlardı. Tunus’ta Türkiye’yi örnek alıyoruz dedi. Çünkü Türkiye'de laiklik yıllar yılı dinsizliktir diye anlatıldı. Oysa din ve vicdan özgürlüğünün güvencesidir laiklik. Bu başkanlık sistemini bizi yok etmeden yapamazsın diyoruz. Kan dökmek derken onların klanını dökeceğiz değil siz TOMA'larınızla silahlarınızla bizi öldüreceksiniz kendi sisteminizi getirmek için. Onların elleri kanlı ve demokrasiye inanmıyorlar.
Partili cumhurbaşkanlığı, bir fiili durum var, anayasa bir takım düzenlemeler olsa arazı mısınız müzakere eder misiniz?
Fiili durum ben anayasaya, kanunlara uymuyorum ve bir fiili durum yarattım ve ben bir suç işliyorum diyor. Bunu yargı görmüyor diyor, halk görmüyor diyor, beni suçlu konumdan çıkarın diyor. Hırsız eve giriyor hırsızlık yapmaya ve yakalıyoruz. Ama bir kanun çıkarıyoruz sen eve girebilirsin hırsızlık yapabilirsin diyoruz. Fiili durum bu demektir. Fiili duruma değil de yasalara uygun davranılsaydı, siyasi parti ile bağlantılar kesilseydi tam anlamıyla bir cumhurbaşkanlığı yapsaydı, kendi talebini de dillendirebilirdi. Ben yasalara, hukuka, anayasaya uyuyorum ama Türkiye'nin böyle sorunları ve bunların dikkate alınması denseydi biz buna saygı duyardık. Şimdi bir dayatma mantığı için benim düşüncelerimi ancak kabul edersiniz diyor. Etmeseniz ben size gösteririm diyor. Elinde sopa yasama organını tehdit ediyor. Yasama organının AKP tarafı da elde sopa olan kişinin emrinde. Anayasa değişikliği yapacaksak darbe hukukunu bir bütün halinde ele almalıyız. Sayın Davutoğlu’na açtım 38. maddeyi basın hürdür sansür edilemez diyor. Bugün basın hür mü peki? Hayır. Yeni anayasa yazsak aynı şeyi yazacağız. Bu hale getiren darbe yasaları. Anayasanın o maddelerini yazarken darbe yasalarını da o maddeye uygun hale getirelim. Göreceksiniz parlamenter sistem saat gibi çalışacak dedim. Benim her söylediğim doğrudur ve herkes buna uyacaktır demiyorum ben. Ama birisi elinde sopayla bunu söyletmek istiyor herkese.
14 yıllık parlamenter geçmişiniz var. İktidarda asılacağını söylüyor bu konuya. Parlamentoda bu başkanlık ve yarı başkanlık konusunda neler olacak?
Geçeceğini sanmıyorum. Dün sayın Bahçeli bir açıklama yaptı başkanlığa daha önce karşı olduğunu söylemişti, partili cumhurbaşkanlığı modeline karşı olduğunu söyledi. Dolayısıyla benzer bir söylem HDP’den de geldi. Biz zaten karşı olduğumuzu deklare etmiştik. Dolayısıyla 330’u bulma şansları olduğunu sanmıyorum. Erken seçim iktidar isterse her an götürebilir. Biz her koşulda hazırız buna. Sayın Davutoğlu’na yapılan işlem AKP tabanında, vicdanında ciddi bir rahatsızlık yarattı. Çünkü yüzde 49 buçuk oy almıştı kendisine göre başarılı bir başbakanlıktı, çalışıyordu, bütün kesimlere samimi ve içten mesajlar vermeye çalıştığını ifade ediyordu ama elinde olmayan nedenlerle ve kendisinin iradesi dışında kapının önüne konması tabada ciddi bir rahatsızlık yaratmış durumda. Referandum olasılığında dahi o tabandan beklenen karşılığı bulma olasılığı çok düşük. Davutoğlu’na bir haksızlık yapıldığını hepimiz biliyoruz. Demokratik yollarla seçilmiş, parlamentodan güven oyunu almış, kendine göre çalışıyoruz, dış ilişkileri iyi kurduğunu kendine göre ifade ediyor dolayısıyla saraya davet edilip elinden istifa dilekçesinin alınması kabul edilemez. Bu ülkede demokrasiyi savunan kim olursa olsun hangi partiden olursa olsun buna tepki göstermesi lazım. Biz kendi ülkemizde bir dikta yönetimi istemiyoruz. Meşru hükümetin bir darbe ile görevden alınmasını kabul etmiyoruz demeleri gerekiyor.
Milliyetçi Hareket Partisi kurultay süreciyle ilgili Yargıtay başkanı kararımız kesindir, doğrudur, tartışılmamalı diyor. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz bu süreci?
Bir partinin iç işlerine karışmak istemeyiz ama ortada bir yargı kararı var ve gereği yapılmalı. Ben Milliyetçi Hareket Partisi’nin tüzüğünü ve işleyişini bilmiyorum. Ama siyasi partilerde delegeler belli bir oya ulaştığında imzalar toplandığında kurultayın kongrenin neyse yapılması gerekiyor. Yargıtay’ın vermiş olduğu kararla bir belirsizlik ortamı da ortadan kalmış oluyor. Sayın Bahçeli bir açıklama yaptı nasıl oluyorum bilmiyorum ama sonuçta Milliyetçi Hareket Partisi’nin kurultayı yapılacak.
Muharrem İnce yine öne çıkmaya başladı mitingler yapacağını söyledi, elbette eleştirilere devam ediyor. Nereye gidiyor bu süreç?
Türkiye’nin bu karmaşık ortamında partinin tek ses çıkarması lazım. Çünkü Türkiye'nin demokrasi çıtasını yükseltmesinin tek bir adresi var o da Cumhuriyet Halk Partisi. Kızarız eleştiririz ama her vatandaş partili olsun olmasın sonuçta gelir evet Cumhuriyet Halk Partisi demokrasiyi ve özgürlükleri savunur der. Elbette arkadaşlarımızdan bazıları genel başkan olmak isteyebilirler hiçbir sorun yok. Bunun kuralları vardır tüzüğe bakarsanız belli sayıda delegeden imza toplarsınız gelirsiniz. Ama biz daha kurultayımızı dün yaptık ve bir dikta yönetimi var Türkiye'de. Bundan kurtulması lazım Türkiye'nin. Biz bu konuda güç birliği yapmak durumundayız. Biz hiçbir zaman açıp bir delegeye sakın şuna oy verme imza atma demek aklımın ucundan geçmedi geçmezde. Biz hep neden siz AKP gibi olmuyorsunuz diyorlar. Orada bir kişi konuşuyor herkes onu tekrar ediyor. Bu dikta yönetimlerinde olan bir olaydır. Biz farklı düşüncelerimizi nerede anlatacağız. Antalya’da arkadaşlarımız düşünceleriniz özgürce ifade ettiler. Medya bunları alıyor Cumhuriyet Halk Partisi’nde farklı görüşler, düşünceler diye yazıyor. Yazabilir. Farklı düşünceye tahammül edemeyen bir siyasal parti gerçekten demokrasiyi kendi ülkesine getirebilir mi? Getiremez.
Topluca demokrasi için uğraşmak gerekiyor dediniz, bu tür girişimler ayak bağımı oluyor Cumhuriyet Halk Partisi’ne?
Ayak bağı haksız bir tabir olabilir insanlar düşünceleriniz söyleyebilmeliler. Tabii parti disiplini dediğimiz bir kural vardır. Siyasi partiye üye olduktan sonra partinin tüzüğüne, programına uygun, davranmak zorundayız. Parti disiplinin özü budur. Kim televizyona çıkacaksa örneğin grup başkan vekillerinden izin alır. Birisi çıkıp grup yönetimi ne oluyor ben ona uymayacağım derse o zaman sorgulanmak zorundadır.
Olağan kongreniz 2018’de mi?
2018 galiba. Arada bir tüzük kurultayı yapacağız onunla ilgili çalışmalar büyük ölçüde sonuçlandı illere gönderdik görüşlerimizi aldık. Tüzük kurultayını sunup parti Meclisi'nin de bir anlamda görüşünü almamız lazım. Tüzük kurultayını basına kapalı yapacağız.
Dikta rejimi ifadesi kullandınız cumhurbaşkanı da diyor ki bana 'diktatör bozuntusu diyorlar' başka ülkede bunu diyemezler nasıl böyle suçlarlar diyor. Bunu söyleyebildiklerine göre bir sorun yok demeye getiriyor. Sorun davranışları ve eylemiyle bize bunu söyletmek zorunda kalması. Bir partinin iç işlerine doğrudan müdahale ediyor mu? Ediyor. Bir partinin kongresinde yöneten kişi bu parti Recep Tayyip Erdoğan’ın partisidir diyor mu? Diyor. Kendi isimlerini reddedip biz Recep Tayyip Erdoğan partisiyiz diyorlar. Hangi demokrasi de bu var. Bir dikta dolayısıyla yönetimine doğru yavaş yavaş gidiyoruz. Yasam ve yargı benim için ayak bağıdır lafını ancak bir diktatör söyler. Medya üzerinde baskı. Kabataş yalanı bunlardan birisiydi. 50 kişi saldırıyor bir kadına hiç kimse görmüyor. Ama bu aylarda gündeme getirildi. Benzer çok yalan gündeme getirildi. Bir ülkenin üniversiteleri suskunsa orada dikta yönetimi vardır. Bir grup akademisyen bir bildiri yayınladı kendini hapiste bundular. Üniversitelerin yönetimine seslenmek istiyorum, üniversite her türlü düşüncenin özgürce dile getirildiği kurumlardır, düşüncesini açıkladı diye bir öğretim üyesinin işine son vermek veya soruşturma açmak o üniversitelere yakışmaz. Tam tersine onlara sahip çıkması lazım. Evet biz bu düşüncelere katılmıyoruz ama düşüncelerini özgürce söylemeleri gerek biz üniversiteyiz demeleri lazım. O nedenle bazı üniversite rektörleri o hocalara sahip çıktılar. Öbürleri üniversite olup olmadıkları her zaman tartışılacaktır.
Yeni hükümette yatırım ağırlıklı bir kalkınma profili çizecek bir ekonomi tablosu çizildi.
Üretimi bizden aldılar. AKP’nin vizyonu var mı? Bana göre yok. Bizde var. Vizyonumuzun birinci ayağı tam demokrasi. Tam demokrasi olmadan sağlıklı bir büyümeyi sağlayamazsınız. İkinci ayağı üreten Türkiye’dir. Katma değeri yüksek ürün üretmezsen başarı gelmez. Üniversitelerin bilgi üretmesi lazım. Peki üniversite bilgiyi nasıl üretecek, özgür ortamda olacak, yönetsel özerkliği olacak, mali özerkliği olacak ki bilgi üretebilsin. Üreten Türkiye’yi de biz kopyaladılar. Bakın kısa bir süre sonra şoförsüz otomobiller çıkacak piyasaya. 100 binden fazla taksi şoförü ne olacak? Türkiye geleceğini düşünüyor mu? Sayın Binali Yıldırım’ın cep telefonlarıyla ilgili güzel bir anlatımı vardır. Cep telefonlarına bakın, iyi kullanın nasıl yapılıyor diye zekanızı fazla yormayın, o ayrı bir iş diyordu. Asıl o önemli iş. Yine bir bakan söylemişti bunlardan; biz Müslüman bir ülkeyiz bizden mucit çıkmaz biz ancak ara eleman yetiştiririz diyor. Bu anlayış Türkiye’yi çağ dışına iten bir anlayıştır. Turizm hangi halde? Toplantımızı Antalya’da yapmamızın sebebi bizim bir katkımız olsun diyeydi. Otel tamamen neredeyse boş pek çok otel boş. İzlenen yanlış dış politika bu hale getirdi. Kullandığımız dile bile dikkat etmiyoruz. Hele dış politikayı iç politika malzemesi yaparsanız duvara toslarsınız. Bakın IŞİD Kilis’i bombalıyor IŞİD’i bombalayacak uçak dahi gönderemiyoruz. Hani kahramanlık edebiyatı yapıyorlardı. Buyurun gidin bombalayın bakalım bir uçak gönderebiliyor musunuz? Dış politikansın milli olması lazım. Yani muhalefetinde iktidarında dış politika konusunda uyarlı olması lazım. Dış politika ülkelerin çıkarları üzerine inşa edilir. Biz dış politikada bunların yaptığı hataları nasıl telafi edebiliriz diye Irak’a gittim, Mısır’a iki büyükelçimizi gönderdik, İsrail’e gönderdik, Filistin’e gönderdik, Amerika’ya gönderdik, AB’de çalışıyoruz Türkiye'yi Avrupa’dan koparmayın. Koparırsanız bunun maliyeti çok daha ağır olur sadece bize değil size de ağır olur. Biz gidip bunların yaptığı bütün hataları toparlamaya çalışıyoruz. Dolayısıyla bizim işimiz daha zor. Bugün bütün Avrupa Türkiye’yi büyük bir endişe ile izliyor. Sadece biz değil onlarda diktatör diyorlar.