Kılıçdaroğlu Meclis'te konuştu: Devleti mafya bozuntularına çamaşırhane yaptılar
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 2023 bütçe teklifi üzerine TBMM Genel Kurulu'nda konuştu.
DUVAR - CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu 2023 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi üzerine TBMM Genel Kurulu'nda konuştu.
Kemal Kılıçdaroğlu konuşmasında “Elinizde kala kala yalnızca kişisel güce ve kazanca odaklanmış küçük bir tiran ve onun yakın çevresi kaldı… Devleti bir kişinin iki kişinin dudağından çıkacak talimatlara teslim eden bir sistem. Onun, halkı kandıran tüm vaatleri çöp oldu. Vaat kalmayınca hem ekonomik hem siyasi zorbalıkla halkı eziyor şimdi. Halk kan ağlıyor, ama halktan kopuşu o kadar sert oldu ki. Halkı anlamak için şefkatten ve enerjiden yoksun. Ne yapacak? Savaş ve din kisvesine daha çok bürünmek zorunda kalıyor. Bu saray ahalisinde asla ve asla ideolojik hiçbir şey yok… Tiranlar her zaman böyle davranırlar. Gerçeği, krizleri reddederler. O da tümüyle Türkiye’den koptu. Her şeyi reddediyor. Ekonomiyi, açlığı, yoksulluğu, işsizliği reddediyor. Getirdiği sığınmacıların bir sorun olduğunu da reddediyor. Reddetmeyeceği bir gerçeği söyleyeyim… Tiranlar, zorbalar hep giderler, o da altı ay içinde gidecek" dedi.
Kılıçdaroğlu, "Uyuşturucu kaçakçılarının tamamının paralarını getirin Türkiye’ye, ne yaparsanız yapın dediniz. Türkiye’ye kirli paraların çamaşırhanesi haline getirdiler. Bu paraları aldılar, getirdiler, hiç kimse sormadı, bankalara yatırdılar, yıkadılar, temizlediler. Onlar için Türkiye kirli paralarının yıkanacağı bir ülke haline geldi. Koca Türk devletini mafya bozuntularına çamaşırhane yapanların Allah bin belasını versin" diye konuştu.
TBMM Genel Kurulu’nda 2021 Yılı Kesin Hesap Kanun Teklifi, 2023 Yılı Bütçe Teklifi görüşülüyor.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 2023 yılı bütçesi üzerine yaptığı konuşmada, şunları söyledi:
HÜKÜMET YOK: "Eskiden Bakanlar Kurulu bütçeyi sevk ederdi. Bakanlar Kurulu’nun başında olan Başbakan, gelirdi kendi bütçesini büyük bir özgüvenle Meclis’e anlatırdı. Her türlü eleştiriye karşı, oturur aslanlar gibi savunurdu. Şimdi Başkan soruyor, ‘Komisyon nerede?’ Komisyon burada. Hükümet? Hükümet yok. Niye yok? Hangi gerekçeyle yok?
TEK KİŞİLİK HÜKÜMETSE, GELECEK BURAYA: Sayın Mehmet Uçum, Sayın Erdoğan’ın sayın danışmanı. Diyor ki, Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı; ‘Bu bir tek kişilik hükümettir’ diyor. Tek kişi… Açın kitabını okuyun, ben okudum, siz neden Sayın Erdoğan’ın başdanışmanın kitabını okumuyorsunuz. Talimat mı bekliyorsunuz? ‘Tek kişilik hükümet’ diyor. Tek kişilik hükümetse; gelecek buraya, parlamentoya gelecek, onuru ile kendi bütçesinin arkasında duracak ve bütçesini savunacak.
BÜTÇESİNİN ARKASINDA HÜKÜMET YOK: Parlamentoda atama ile gelmiş olanların, halkın oy vermediği kişilerin; bu kürsüye çıkıp, bizden oy istemesi kadar abes bir şey yoktur. Gelecek, Sayın Cumhurbaşkanı ‘Evet beni halk seçti, benim bütçem budur, şunları anlatıyorum, şunları yapacağım’ diyecek ve bütçesinin arkasında duracak. Bütçesinin arkasında hükümet yok. Atanmışlar gelmişler buraya, bize bütçeyi sunuyorlar.
TALİMAT GELMESE YANGINI BİLE SÖNDÜREMEZLER: Talimat almadan hiçbir bakan parmağını bile kaldıramaz. Çünkü hiçbirisinin yetkisi yok. Yangın söndürmeye gidiyorlar, ‘Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatı ile yangını söndürmeye başladık’ diyorlar. Yani talimat gelmese yangını söndürmeyecek misiniz? Söndüremezler. Emin olun söndüremezler.
İKİLİ BİR YAPI ÇIKTI ORTAYA: Bütçe mademki çok önemli bir belge, bir ülkenin geleceği için çok önemli bir belge; geçmiş bütçenin paralarının nerelere harcandığını bize anlatacak olan iki tasarı var. Arkadaşlar nerelere paranın harcandığını biz bilmiyoruz. Parayı harcayan irade buraya gelmiyor. Parayı harcayan irade buraya gelmeyince biz neyi konuşacağız? Bütçe diye geldiler, burada anlattılar, ağızlarından bal akıyor. Çıkın sokağa, tam tersi bir tablo var. Sarayda oturan kişi, halkın arasına inmeyen kişi; halkın derdini bilemez. İkili bir yapı çıktı ortaya, bir halk bir de saray. O ayrıntıya da geleceğim.
HER ŞEYDEN ÖNCE PARLAMENTOYA SAYGISIZLIKTIR: Seçilen bir Cumhurbaşkanının, parlamentoya gelip kendi bütçesini savunmaması, her şeyden önce parlamentoya saygısızlıktır. Halk seni seçtiyse ve parayı verdiyse, geleceksiniz burada kendi bütçenizi savunacaksınız. Arkasında duracaksınız. Eleştirilere göğüs gereceksiniz. Eleştirilerin hepsine de tek tek yanıt vereceksiniz. Gelmeyeyim, oturmayayım. Geldin ne oldu? 1 Ekim’de geldi, Meclis’i açtı da ne oldu? Hiç kimsenin konuşmadığı ortamda gelip konuşmak istiyor. Ama birimiz kalkıp konuşunca buraya gelmiyor.
ELEŞTİRİLERE TAHAMMÜL EDEMİYOR: Çünkü Erdoğan eski Erdoğan değil ve eleştirilere tahammül edemiyor, doğruları duymak istemiyor. Etrafındaki kadro da her seferinde, ‘Ne güzel yaptınız efendim, doğruları yaptınız efendim. Çok iyi şeyler yaptınız efendim.’
SİZİ SİYASET YAPMAKTAN ALIKOYDU: Bu sistem ne yaptı biliyor musunuz? Sizi siyaset yapmaktan alıkoydu. Siz siyaset yapamıyorsunuz. Parlamentonun itibarı… Erdoğan’dan başladım, parlamentonun itibarına saygı duymuyor; diye. Bakanları da saygı duymuyor. Hepsi atandı. Bizim soru önergelerimize yanıt vermiyorlar. 29 Kasım 2022 itibariyle 701 soru önergesine cevap verilmemiş. Ne demektir, soru önergesine cevap vermemek. Sayın Başkan size de söylüyorum, her bütçe konuşmasında söylüyorum. ‘Ben milletvekilini takmam arkadaş, kim oluyor milletvekili, beni Cumhurbaşkanı atadı, istediğim soruya cevap veririm, istediğime vermem’, diyor. Siz parlamentonun saygın bir bireyi olarak, milletvekili olarak bu tabloya evet diyorsanız, TBMM’nin saygınlığına gölge düşürüyorsunuz demektir. Benden fazla sizin itiraz etmeniz lazım. Milletvekillerinin sorularına neden cevap vermiyorsunuz, diyeceksiniz.
SİZİN NASIL MİLLETVEKİLİ SEÇİLDİĞİNİZİ DE ÇOK İYİ BİLİYORUM: Hadi başkan diyemez. Niye diyemez? Onu da gayet iyi biliyorum. Çünkü başkanı başkan yapan, yine aynı irade. Ne diyecek şimdi? (AKP sıralarından ‘Biz seçtik’ sesleri) Ben nasıl seçtiğinizi de çok iyi biliyorum, sizin nasıl milletvekili seçildiğinizi de çok iyi biliyorum ben. (AKP sıralarından gelen itirazlar üzerine…) Ağlamayın arkadaşlar, ağlamayın.
ÇOCUK GİBİ AĞLAMAYIN, BAĞIRMAYIN: Bütçe geldi, güzel. Bu bütçe gelirin nasıl toplanacağını, nasıl harcanacağını bize anlatan bir bütçe. Bu bütçe, ilkelerden yola çıkarak hazırlanması gereken bir bütçe. Anlatacağım, beni dikkatle dinlerseniz anlatacağım her şeyi size. Çocuk gibi ağlamayın, bağırmayın. Bana itiraz ediyorsan gel kürsüye gel, gel buraya gel. Bütçeyi parlamento yapar ama bir şey daha yapar. Parlamento kabul ettiği bütçenin yasalara uygun olarak harcanıp harcanmadığını da denetler. Parlamentonun öyle bir görevi var. Denetimi kimin aracılığıyla yapan, Sayıştay aracılığı ile yapar. Sayıştay’a der ki, ‘Sen benim adıma, TBMM’nin kabul ettiği kesin hesap kanunu ve bütçeyi denetleyeceksin. Acaba bürokrasi, acaba yürütme organı bunu doğru harcadı mı, harcamadı mı?’ Ben söylemiyorum, Anayasa söylüyor, 160’ıncı madde. ‘Sayıştay, TBMM adına bütçe harcamalarını denetler’ diyor. Sayıştay denetledi… Özellikle atananlara sormak istiyorum. Sayıştay 315 kamu kurumunun faaliyet raporlarına baktı. 17 kurumun faaliyet raporu hiç yayınlanmadı. Ne demektir, 17 kurumu yöneten kişiler diyor ki; ‘Ne demek Meclis ne demek Sayıştay. Raporu bile yayınlamıyorum, gidin kime anlatırsanız anlatın.’ Siz bunu içinize sindiriyor musunuz? Sindiriyorsunuz, zaten sorun oradan başlıyor. 32 kurum faaliyet raporunda kullanılan kaynaklar hakkında Sayıştay’a bilgi vermiyor. Yani TBMM adına denetim yapan kuruma, ‘Ben sana bilgi vermem’ diyor. ‘Meclis’miş, ne Meclis’i kardeşim, nereden çıktı Meclis, bilgi vermiyorum’ diyor. Bir şey yapıyor muyuz? Bir şey yapmıyorsunuz, sorun buradan kaynaklanıyor. 206 kurumun faaliyet raporunda temel mali tablolara ve bu tablolara ilişkin açıklamalara yer vermiyorlar. Kime ne kadar yardım yapıldı gösterilmiyor. 10 ayrı madde halinde Sayıştay raporu geldi, Allah aşkınıza söyler misiniz? İçimizden kim baktı bu raporlara? ‘Kul hakkı’ diyoruz değil mi, helallik diyoruz değil mi? Birisinden helallik isteriz. Sen, TBMM kabul etmiş, sana vergileri teslim etmiş, bu parayı yasalara uygun olarak harca, diyor. Ama TBMM adına denetim yapan kuruma, ‘Ben sana bilgi vermem. Nereye gidersen git’ diyor. Ben de bunu size anlatıyorum, siz beni suçluyorsunuz. Niye gerçekleri anlatıyorsunuz, diye. İnsanda biraz vicdan olur. Siz bunları sorguladığınız anda bu ülkeye demokrasi gelir. Biz değil, biz zaten sorguluyoruz. Siz bunları sorguladığınız anda, o zaman Türkiye’de yolsuzluklar bitmiş olur. Bunları sorgulamıyorsunuz.
SORGULAMAMAK, İRADEYİ İPOTEK ALTINA VERMEK DEMEKTİR: Sorgulamamak ne demektir onu da söyleyeyim. Gayet açık şekilde, iradeyi ipotek altına vermek demektir. ‘Ben eleştirirsem beni bir daha milletvekili listesine koymazlar.’ Bu korku ile devlet yönetilmez. Hakaret değil arkadaşlar, gerçek gerçek. Kul hakkına riayet edeceksin.
BARONLARI DA SİZE TEK TEK ANLATACAĞIM: Kamu özel iş birliği… değil mi yapıyorsunuz. (AKP sıralarından sataşmalara ilişkin) Uyuşturucuya da geleceğim, baronları size tek tek anlatacağım. Bu kardeşiniz hepsini biliyor. Kamu özel iş birliği… Garanti veriyorsunuz, dolar garantisi veriyorsunuz, euro garantisi veriyorsunuz. Dolar garantisi verdiğinizde ABD’deki enflasyonu da bu milletin sırtına yıkıyorsunuz. Euro garantisi verdiğinde, Almanya’daki enflasyonu da bu milletin sırtına yıkıyorsunuz. Diyorlar ya ‘Dünyada enflasyon var.’ Dünyada enflasyon var da o enflasyonu getirip bizim milletin sırtına yıkıyorsunuz siz. Mevzuata göre, bu kamu kurumlarının yükümlülüklerini yayınlamaları lazım. Hiçbirisi yayınlamıyor. Siz bilmiyor musunuz? Bilmezsiniz, söylemezler size. Ve dolayısıyla suç işleniyor.
BİR BAKTILAR Kİ ALLAH ALLAH, PARLAMENTONUN VERDİĞİ YETKİYİ AŞMIŞIZ: Parlamentoyu o kadar itibarsız hale getirdiler ki… Siz getirdiniz, kusura bakmayın. Siz MHP ile beraber getirdiniz. Kimse kusura bakmasın. Önce uygulamayı yapıyorlar, bakıyorlar ki bu uygulama için kanun çıkması lazım. Sonra Meclis’e kanun getiriyorlar. Borçlandılar, bütçeye öngörülen borç limitinin üstünde borçlandılar. Bir baktılar ki Allah Allah, parlamentonun verdiği yetkiyi aşmışız. Buraya tekrar kanun getirdiler, borçlanma için. Hiçbiriniz dediniz mi ‘Arkadaş bu parlamentonun verdiği yetkiyi niye aştınız siz?’
BU İRADENİN İPOTEK ALTINA ALINMASIDIR: Kur korumalı mevduat, 20 Aralık akşamı yapıldı, 21 Aralık’ta Merkez Bankası duyuru yaptı, 24 Aralık’ta basın açıklaması yaptı Hazine, Maliye Bakanı. 20 Ocak’ta da kanun buraya geldi. Değerli arkadaşlar Anayasa’da der ki, ‘Vergi kanun ile konur, kanun ile kaldırılır’ der. Siz uygulamayı yapıyorsunuz ama Anayasa ve hukuku da bilmiyorsunuz. Çünkü bürokrasiyi darmaduman ettiniz. Sonunda Meclis’e kanun geldi ve buradan kanun çıktı. Bu ne demektir? ‘Parlamentoya ben ne zaman kanun getirirsem, benim orada askerlerim var, el kaldırır ve indirirler, benim kanunlarımı kabul ederler.’ Bu iradenin ipotek altına alınmasıdır.
BİR KİŞİNİN İRADESİNE DEVLETİN BÜTÇESİ TESLİM EDİLMEZ: Devlet harcamalarının neye göre yapıldığını bilmemiz lazım. Devlet harcamaları keyfi olarak yapılmaz, bir kişinin iradesine devletin bütçesi teslim edilmez. Devlet dediğiniz kurum saygın bir kurumdur. Liyakat ve adaletle yönetilir, herkesin arzu ettiği gibi yönetilmez. Bir kişinin iradesine göre yönetilmez. Devletin temeli, hukuk ilkelerinden yola çıkar, yani belirliliktir. Üç kuralı vardır belirliliğin. Bir, hukuk normlarının belirli olması lazım. İki, bilinebilir olması lazım. Üç, öngörülebilir olması lazım. Bunlar olduğu taktirde olur.
NASIL HARCIYORLAR BU PARAYI? BEN SORUYORUM, SİZİN DE SORMANIZ LAZIM: Örnek, Cumhurbaşkanlığı makamı ve Cumhurbaşkanlığı İdari İşler Başkanlığı. Yani bu beyefendilerin çalıştığı yerler. 2886 Sayılı Devlet İhale Kanunu’na tabi değil. 6245 Sayılı Harcırah Kanunu’na tabi değil. Taşıt Kanunu’na, Kamu Konutları Kanunu’na, Kamu İhale Kanunu’na, Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu’na tabi değil. Hiçbirisine tabi değil bunlar. Peki parayı nasıl harcıyorlar, yetki vermişiz? Efendim yönetmelik var. Siz hiç Resmi Gazete’de bir yönetmelik gördünüz mü? Görmediniz. Size bir şey daha söyleyeyim, 3010 sayılı kanun var. Kanun Resmi Gazete’de yayınlanacak olan yönetmelikler hakkında kanun. Bu kanuna göre Cumhurbaşkanlığı, bakanlıklar ve kamu tüzel kişileri yönetmelikleri Resmi Gazete’de yayınlamak zorundadırlar. Hangi yönetmelik yayınlanmaz onu da yazıyor kanun. ‘Ancak milli emniyet ve güvenlikle ilgili olan ve gizlilik derecesi taşıyan yönetmelikle yayınlanamaz.’ Allah aşkına Harcırah Kanunu’nu eğer siz yönetmelikle yapıyorsanız bunun milli güvenlikle ne ilgisi var, taşıt kanununun milli güvenlikle ne ilgisi var. Eğer oraya dayandırıyorlarsa. Nasıl harcıyorlar bu parayı? Ben soruyorum, sizin de sormanız lazım. Hiçbir yönetmelik şu ana kadar yayınlanmadı. Bakın, niye yayınlanmıyor bu yönetmelik.
KİMSE GÖRMESİN, BİLMESİN DİYE YÖNETMELİĞİ YAYINLAMIYORLAR. NİYE SORMUYORSUNUZ? Niye tabi olmadıklarını da anlatayım. Harcırah Kanunu. Sayın Başkan, 100 lira alacak, Ankara dışına çıktığı zaman. Sizler milletvekilleri, 92 lira alıyorsunuz. Aylık kadro derecesi 1/4 olanlar 63 lira alıyorlar, aylık kadro derecesi 5-15 arasında olanlar 62 lira alıyorlar. Peki sarayda çalışanlar kaç lira alıyorlar, bilmiyorsunuz, bilemezsiniz, ben de bilmiyorum. Niye onlar buraya tabi değil? Orada çalışanlar; Meclis Başkanı’ndan, milletvekilinden, Anayasa Mahkemesi Başkanı’ndan fazla para alıyorlar. Onların harcırahları çok yüksek, ama kimse görmesin, bilmesin diye yönetmeliği yayınlamıyorlar. Niye yayınlamıyorlar. Siz bunu niye sormuyorsunuz? Niye bu yönetmelikler yayınlanmaz, niye bu kanunlar uygulanmaz…
SARAYDA YAŞAYANLAR VE SARAYIN DIŞINDA YAŞAYANLAR: İkili bir yapı oluştu Türkiye’de, sarayda yaşayanlar ve sarayın dışında yaşayanlar. Bunu Fuat Keyman hoca söyler. İki Türkiye’den de bahseder. Artık tam anlamıyla iki Türkiye var. Biri saray ve şürekasının, beşli çetelerin yaşadığı Türkiye. Orada her şey çok mükemmel. Orada yaşayanların bir elleri yağda, bir elleri balda. O Türkiye’de her şey var, masalar dolup taşıyor, ejder meyveli smoothie’ler var. Eğlenceler, keyifler, 100 binlerce dolarlık çantalar var. Evlatların vakıfları var, gökdelenleri var, evlatlar birbirlerine çekirdek gönderir gibi milyon dolarları gönderiyorlar… Gittim yerinde gördüm. Man Adası’nda çil çil paraları var. Bu Türkiye diğer Türkiye’nin; yani, halkın 481 milyar dolarını hortumlamış durumda. O paranın bir kısmıyla da bu yarattıkları sistemi ayakta tutabilmek için etrafa atanmışları dizmiş durumdalar. Yandaş medyayı yaratmış durumdalar. Trol orduları, kullanılan şarkıcı ve türkücüleri var. Kara paraları, baronlar, pudracı danışmanlar var. Var oğlu var…
BİRİNCİ TÜRKİYE’NİN İKİNCİ TÜRKİYE’Yİ SADAKAYA BAĞLAMA PROGRAMINI YIRTIP ATACAKLAR: Ne yazık ki bu düzenin yarattığı ikinci Türkiye var. Trajik Türkiye var. Bu trajik Türkiye’de günlük hayatta kalma kavgası var. Kenar mahallelerde yaşam mücadelesi var. Bu Türkiye’de milyonlarca yoksul ve hatta aç insanlar var. İş bulamadığı için kendini yakan insanlar. Borçlarını ödeyemediği için intihar edenler var. Bu Türkiye’de çocuklar eksik beslenmeden dolayı büyüyemiyor, uzayamıyor ve gelişemiyor. Ama biz bu saray Türkiye’sine karşı başka bir Türkiye vizyonu açıkladık ve bu Türkiye için 70 kişilik ekip 7 gün 24 saat çalışacak. Dünyanın en iyileri ile çalışacak. Bakın futbol ligindeki gibi anlatayım, malum dünya kupası var. Ronaldo ve Messi, Türkiye için oynayacaklar, birinci Türkiye’nin ikinci Türkiye’yi sadakaya bağlama programını yırtıp atacaklar. O Türkiye’de dijital teknoloji, yapay zekâ, makine öğrenimi, finansal teknolojiler ve yeşil enerji var. Herkes daha iyi bir yaşam ve düzen için çalışacak, çocuklara yeni bir Türkiye hayalini vereceğiz. Yeni bir siyaset üstü anlayış ve liyakat ile Türkiye’yi büyüteceğiz.
GÖZLERİ IŞILDAYAN FOTOROMANLAR: Arkadaşlar niye ağlıyorsunuz. Ağlamanız ne zaman bitecek sizin. Az önce söyledim, şampiyonlar ligi takımı karşısında gözleri ışıldayan fotoromanlar var. Vallahi tam bir amatör küme var karşımızda. Hor gördükleri ve üsten baktıkları, vergilerini en temel haklarını gasp ettikleri o ikinci Türkiye bu yarattıkları saray Türkiye’sini yenecek, daha açık ve net söyleyeyim. Hak gelecek, batıl zail olacak.
UYUŞTURUCU KAÇAKÇILARINA PARAYI GETİRİN, NE OLURSA OLSUN DEDİNİZ: Baronlara geliyorum, dostlarınız olan baronlara geliyorum…. Çocuklarımızı zehirleyenlere geliyorum. 7 kanun çıkardınız, ben size iradenizi ipotek ettiniz derken boşuna söylemiyorum. 7 kanun çıkardınız, çıkardığınız 7 kanunu 5 kez uzattınız. Yetki verdiniz, saray ve bakanlara. Uyuşturucu kaçakçılarının tamamının paralarını getirin Türkiye’ye, ne yaparsanız yapın dediniz. Bazı Alacakların Yeniden Yapılanması Hakkında Kanun… Bakın ne yazmışsınız. Türkiye’ye getirilen varlıklar nedeniyle, dolar, euro, hisse senedi nedeniyle; madde hükmünden yararlananlar, bunların kanunu temsilcileri hakkında hiçbir şekilde, vergi incelemesi, vergi tarhiyatı ile ilgili araştırma, soruşturma, kavuşturma, vergi cezası ve idari para cezaları kesilmez, dediniz. Soruşturmayı savcılık yapıyor, dokunmayacaksın diyor. Kovuşturmayı hakim yapıyor, dokunmayacaksınız diye. Parayı getirin, ne olursa olsun dediniz. Akşam eve gittiğinizde, evlatlarınıza sorun. Ben gittim bu kanunda elimi kaldırdım ve tüm uyuşturucu baronları Türkiye’ye geldi, diye.
KAPKARANLIK BİR ŞEYE İZİN VERDİLER: Bu kara para konusunu en anlaşılır dille anlatmaya çalışacağım. Bunları da çok iyi tanısınlar… Çok açık konuşacağım. Din ve iman için oy veriyorum diyen vatandaşım da dikkatli dinlesin. Onun da dikkatli dinlemesini istiyorum. Çünkü sizin de bu konuda sorumluluğunuz var. Çünkü dünyanın en aşağılık insanları şüphesiz uyuşturucu kaçakçılarıdır. Uyuşturucu, insan onurunu yok eder ve öldürür. Başınıza gelecek en korkunç şey uyuşturucudur. Uyuşturucu baronları öldürerek zenginleşirler. Çoluk çocuk, kadın ve erkek, yaşlı genç fark etmez. Biçer geçerler. Bu aşağılık insanlarla mücadele etmek için dünya ne yaptı? Kazandıkları parayı sisteme sokmaları lazım. Yasal değilse sisteme sokamıyorlar. Bankaya yatırırken soruyor paran nerede kardeşim? Nereden sen bu parayı buldun, diye soruyor. Bankaya yasal dayanağınız yoksa, yatırmaya kalkarsanız başınız belaya girer. Milyarlarca dolar parayı bu yoldan kazanan aşağılık kişiler, parayı sisteme sokmayıp ne yapacaklar, depolamaları lazım. Milyarlarca doları nereye depolayacaklar, yer yok bunlarda. Hadi depoyu buldun, parayı koydun. Ama bu para bir şeyi satın almana yaramıyorsa, tuvalet kağıdından öte bir şeye yaramaz. Satın alman, yani sisteme girmesi lazım. Sisteme sokmadığı taktirde bu paranın hayrını uyuşturucu baronu görmez. Buraya kadar her şey net. Saray ve şürekası ülkeyi batırınca, cari açık patlayınca para peşinde koştu. Nereden bulacağız parayı, diye. Düzgün hiç kimse yatırım yapmayınca, kapkaranlık bir şeye izin verdiler, yeni bir yasal düzeleme çıkardılar. 7 kez… Özetle ‘Parayı getir, nereden kazandığını asla sormayacağım, hiçbir vergi müfettişi sormayacak. Hiçbir vergi dairesi müdürü, savcı, polis sormayacak, hâkim hakkında dava açmayacak, parayı getir nereye kadar getirirsen getir.’
KOCA TÜRK DEVLETİNİ MAFYA BOZUNTULARINA ÇAMAŞIRHANE YAPANLARIN ALLAH BİN BELASINI VERSİN: Türkiye’ye kirli paraların çamaşırhanesi haline getirdiler. Bu paraları aldılar, getirdiler, hiç kimse sormadı, bankalara yatırdılar, yıkadılar, temizlediler. Onlar için Türkiye kirli paralarının yıkanacağı bir ülke haline geldi. Koca Türk devletini mafya bozuntularına çamaşırhane yapanların Allah bin belasını versin. Bir kereye mahsus yapmadılar. 2016’dan bu yana soru sormam getirin paranızı, dediler. Yeter ki getir kaynağını sormayacağım, nereden kazandığını sormayacağım dediler. MASAK devreye girdi, koskoca MASAK’ı devre dışı bıraktılar. Türkiye’yi gri listeye aldılar. Sanıyorsunuz ki Türkiye dünyaya kapalı.
ANNESİNİN KAFASINI KESİP SOKAĞA ATAN OLAYI DUYMADINIZ MI SİZ? Ülkeye sadece para mı girdi, hayır. Ey dindar ve inançlı kardeşlerim. Tabii ki hayır, uyuşturucu parası, sahibini de getirdi. Adamın parası senin ülkende duruyorsa, ben de geleyim buraya, parayı bozduruyorum, bankaya yatırıyorum, hiç kimse bana soru sormuyor. Bu parayı uyuşturucudan kazandım milyar dolarla. Olsun diyor, ben yatırırım. Herkesin keyfi yerinde bunun da keyfi yerinde. İşlerini de yaşadıkları ülkeye getirdiler, her yeri MET’e çevirdiler. Siz uyuşturucunun yolunu biliyor musunuz, Afganistan’dan nasıl geldi biliyor musunuz, sadece İran kapısından yıllık uyuşturucunun 50 milyar dolar olduğunu, devlette bu konuda raporlar olduğunuz biliyor musunuz? Bilemezsiniz, çünkü sizin göreviniz el kaldırıp indirmek. Şu soruyu sorun, 10 yaşındaki çocuk uyuşturucuya nasıl alıştırılır? Ya annesinin kafasını kesip sokağa atan olayı duymadınız mı siz?
BU PİSLİĞİN ÖNÜNÜ AÇANLARIN TAMAMINI DA DEFTERE YAZDIK, HEPSİNİN HESABINI SORACAĞIM: Uyuşturucu paralarını getirdiler, kendileri de geldiler. Türkiye’de at koşturdular, en önemli mafya liderleri ve uyuşturucu baronları Türkiye’ye geldiler, Türkiye’de oturdular ve daire aldılar, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı için müracaat ettiler. Siz bunları bilmiyor ve sormuyor musunuz? Bakın, kendi aralarında hesaplaştılar. Mafya lideri geliyor yurt dışından, buradaki mafya o da yurt dışında, hesaplaştılar ve öldürdüler onları. Baronlar burada at koştururken o zaman araya fotoroman malzemesi giriyor. Emniyet güçleri paralize edildi, emniyet güçlerine baskı yapılıyor. Mert emniyetçilerimiz bu fotoromancıdan bıkmış vaziyette, hikâyenin gerisini herkes biliyor. Ama şunu unutmayın, uyuşturucuyu da uyuşturucu baronunu da bu pisliğin önünü açanların tamamını da deftere yazdık, hepsinin hesabını soracağım.
4 SORU SORUYORUM: 4 soru soruyorum, içinizden bir yürekli kişi varsa şu kürsüye gelir, İçişleri Bakanlığı bütçesinde görüşülürken bu soruları Kılıçdaroğlu sordu, cevabını ver der.
Bir, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun Cumhuriyet tarihinin en büyük uyuşturucu operasyonu dediği operasyonda nasıl oldu da herkes serbest kaldı? İddianamede çıkan sanıklarla Soylu’nun oğlunun ne ilişkisi var? İstanbul Emniyeti Soylu’nun oğlunun aracını sanıklara kiraladığı için mi aradı?
İki, Soylu’nun Türkiye’den gönderdik dediği Sırbistan’daki uyuşturucu çetesinin lideri, nasıl oldu da İstanbul’un göbeğinde kendine özel bir hayat kurdu, uyuşturucu faaliyetlerini yönetti, rakip çetesi nasıl elini kolunu sallayarak Türkiye’ye gelip onu öldürdü.
Üç, Kolombiya’dan yakalanan 5 ton kokainin gerçek sahibi kim? Soylu, Kolombiya'daki makamlarla iş birliğine neden direndi?
Dört, Mustafa Çalışkan ile ne derdiniz var, FETÖ ve uyuşturucu ile mücadele eden kişiyi neden bu konuma getiriyorsunuz? (AKP sıralarından, ‘Açıkla o zaman’ sesleri üzerine). Nerenin milletvekilisin, sana nerenin milletvekilisin, git o ile en yakın taksi durağana git, orada konuş, burada uyuşturucu nerede satılıyor sana anlatacaktır, dünyadan haberin yok senin.
NİYE SÜLEYMAN SOYLU’YA DEMİYORSUNUZ ‘JANDARMANIN GÖNDERDİĞİ YAZILARI GETİR BURAYA’ DİYE: Uyuşturucu konusunda Türkiye’nin hangi iline giderseniz gidin, namuslu bir adam olsun, esnaf, taksici olsun kim olursa… Burada uyuşturucuyu kimler satıyor? Ben çocuğu uyuşturucu kullanan anneler ile görüştüm. Anne ve baba ne diyor biliyorsunuz? Akşam yatarken yatak odamızı sürgülüyoruz, çünkü oğlumuz uyuşturucu kullanıyor. Bağcılar, Sultanbeyli’ne gittiniz mi? Orada gördünüz mü? Araştırma raporunu göndereceğim size. Niye Süleyman Soylu’ya demiyorsunuz jandarmanın gönderdiği yazıları getir buraya diye, niye demiyorsunuz?
SİZ BARONLARI SAVUNUYORSUNUZ: Ben uyuşturucudan şikayet ediyorum, siz baronları savunuyorsunuz. Nasıl olur böyle bir şey. Ben uyuşturucu evlatlarımızı zehirliyor diyorum, siz beni eleştiriyorsunuz. Allah aşkına nasıl yapıyorsunuz bunu ya? Siz hiç fakir mahallelere gidip, anneleri dinlediniz mi? Babaları dinlediniz mi? Dinleyemezsiniz.
YOLSUZLUKLARI YASALAŞTIRAN BİR KANUN ÇIKTI. HABERİNİZ BİLE YOK: Bir şey daha yaptınız. Bu Gazi Meclis diyorsanız, gaziler arasında ayrım yapmayan bir Meclis olması lazım. Gaziler arasında ayrım yaptınız siz ya, şehitler arasında ayrım yaptınız. Çok daha vahim bir şey anlatayım. Bu Meclis’te asla ve asla benim bildiğim kadarıyla yolsuzluklar, rüşvet, malı götürmek için hiç kimse elini kaldırıp bu böyle olsun dememeliydi. Kul hakkı yiyene karşı ortak tavır sergilemeliyiz. Olabilir, her birimizin siyasi görüşü farklı olabilir. Ama ahlak ve erdem konusunda beraber olmak zorundayız. Beytülmale sahip çıkmak zorundayız. Sizin, AK Parti ve MHP milletvekillerinin iradesi ile bir kanun çıktı burada, yolsuzlukları yasalaştıran bir kanun çıktı. Haberiniz bile yok. Siz kusura bakmayın, el kaldırıp indiriyorsunuz. Haberiniz olsa itiraz ederdiniz.
VİCDANLARINI TATMİN ETMEK İÇİN İTİRAZ EDİYORLAR: Rüşveti, hırsızlığı meşrulaştıran bir kanuna evet dediniz. (AKP sıralarından: Sürekli hakaret ediyorsunuz) Hakaret değil efendim, gerçek gerçek. Gerçekle yüzleşin. Ben anlatacağım dinle, elini ne için kaldırdığınızı; bana çık ondan sonra anlat. Kanunun adı. (AKP sıralarından: Biz kiralık vekil değiliz) Bırak ağlasınlar. Ağlamak da fazilettir. Vicdanlarını tatmin etmek için itiraz ediyorlar. Dinleyin, anlatacağım. (AKP sıralarından: Ağlayanlar kiralık olanlardır) Doğru, aynen öyle. İradesini kiralayan kişiler parlamentoda görev yapamaz, nokta. İradesini kiralayan ve vesayet altına alan kişi parlamentoda milletvekili olamaz. Bu kadar açık söylüyorum. Örnek vereceğim, ne için el kaldırdığınızı da sonra soracağım size. Bırakın ağlasınlar, en zor şey gerçekle yüzleşmektir, iradeyi ipotek altına aldırmaktır. İradenizi ipotek altına aldırmayacak, gelen kanun teklifini okuyacaksınız, o kanun teklifi milletin aleyhine ve rüşvete kapı aralıyorsa, ona hayır diyeceksiniz. Hayır demezseniz. Meclis’in itibarını sıfırlıyorsunuz. (AKP sıralarından: Aday bile olamıyorsun, iradeden bahsediyorsun) Bırak şimdi onları ya. Bırak da sen nerenin milletvekilisin onu bile bilmiyorsun. Ona da saraydan talimat gelecek ‘Sen şuranın milletvekilisin’. O da kabul edecek, ‘Evet ben oranın milletvekiliyim’.
SİZDEN DAHA İYİ DÜŞÜNÜR, ÇÜNKÜ O ÇOCUĞUN VİCDANI VE AHLAKI VAR: Gerçeği göreceksiniz, bulunduğunuz illerde gidin, AK Parti'nin il başkanına sorun, eşinize sorun, ilkokula giden çocuğunuza sorun. ‘Ben bunun için el kaldırdım, ne diyorsun’ diye sorun. Sizden daha iyi düşünür, çünkü o çocuğun vicdanı ve ahlakı var. Sayın Başkan Genel Kurul’a hitap edeceğim de onlar bana hitap ediyorlar, ben de onları insan yerine koyuyorum, onlara hitap ediyorum. Ne yapayım?
ALDIĞINIZ AYLIK HELAL Mİ ARKADAŞLAR?: Kanunun adını okudum, Olağanüstü Hal Kapsamında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilmenin Kabul Edilmesi Hakkında Kanunun, bu geldi buraya ve komisyondan geçti. 26 Mayıs 2022, 7407 sayılı kanun. Bu kanun değiştiriliyor. Bu kanun Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu ile ilgili bir kanun… Karar alan, bu yönetimde, TSMF’de. Karar veya tedbirleri icra eden, her türlü adli ve idari önlemler kapsamında görev alan kişiler ve olağanüstü hal kapsamında yayınlanan kanun hükmünde kararnameler kapsamında karar alan ve görevleri yerine getiren kişiler, bu karar, görev ve fiilleri nedeniyle, yani usulsüzlük, yolsuzluk yaptılarsa bu nedenle haklarında hukuki, idari, mali, cezai sorumluluğu da olmaz. Siz buna ‘evet’ dediniz. Bankayı düşünün, kayyum atadınız, aldı amcasının oğluna verdi, hiç kimse bir şey yapamaz. Çünkü sizin el kaldırdığınız kanuna göre bu görevi yerine getiren kişilerin, karar, görev ve fiilleri nedeniyle, hukuki, idari, mali ve cezai sorumluluğu doğmaz diyor. Siz buna evet dediniz… Şimdi soruyorum, aldığınız aylık helal mi arkadaşlar? Helal mi? Bu kadar itiraz ettiniz, bunun için niye itiraz ediyorsunuz, niye buna evet dediniz.
HANGİ MECLİSTE YOLSUZLUKLARI MEŞRULAŞTIRAN BİR KANUN ÇIKMIŞTIR: Biz bunu Anayasa Mahkemesi’ne gönderdik, şimdi buradan Anayasa Mahkemesi Başkanı ve değerli üyelerine sesleniyorum. Bu ayıbı süratli bir şekilde görüşün ve kaldırın. Parlamentonun itibarına gölge düşürmüştür bu kanun. Gazi Meclis diyorsunuz, hangi mecliste yolsuzlukları meşrulaştıran bir kanun çıkmıştır. Meclis’in itibarı bu kadar ayaklar altına alınamaz. Bu saray, öyle bir kumpas kurdular ki size neyin ne olduğunu bilmeden el kaldırıp, indirdiniz. Hiç bu 37’nci maddeye bakmadınız, niye bunların icrai ve hukuki sorumluluğu olmuyor? Neden cezai sorumluluğu olmuyor, bunların? Bunlara bankayı, devasa şirketleri teslim ediyorsunuz. Ne oldu, yolsuzluklar oldu, gazete manşetlerinde yer aldı. Hiçbir savcı soruşturma açamaz, hiçbir mahkeme açamaz. Böyle bir rezaletin yaşadığı yer bu Meclis olmamalıydı. Buraya bütçe getiriyorsun, ne bütçesi ya. Mali götürenlerin bütçesi bu bütçe.
TEMİZ, AYDINLIK, HERKESİN MUTLU OLDUĞU BİR TÜRKİYE’Yİ YENİDEN İNŞA EDECEĞİZ: Cumhuriyet tarihinde ilk yaşıyoruz. Alt gelir gruplarından, bir avuç üst gelir gruplarına olağanüstü kaynak transferi var. Yani 80 milyondan bir avuç insana olağanüstü kaynak transferi var. Bunlar o kadar büyük rakamlar ki. Gidin, Londra’da Chelsea’ye gidin. Oradaki büyük malikaneleri görün. O büyük malikanelerde kimlerin yaşadığını görün. Sarayın onlara ne kadar iltifat yaptığını görün. Allah nasip ederse o paraların tamamını getireceğim Türkiye’ye. Tamamını… Hiç endişe etmeyin sevgili halkım, sana sesleniyorum; Millet İttifakı olarak göreceksiniz, temiz, aydınlık, herkesin mutlu olduğu bir Türkiye’yi yeniden inşa edeceğiz. Beraber, birlikte inşa edeceğiz. Sen, ben demeden inşa edeceğiz.
TÜM LİYAKATLİ BÜROKRATLARI TEMİZLEDİ VE DEVLET VASAT BİR BÜROKRASİYE TESLİM EDİLDİ: Bir hikâye anlatacağım, bitireceğim. Sloganlarla geldi. Sloganları, krizlerden yorulmuş halkımızın en derin özlemlerini yansıtıyordu. Bireysel özgürlük vaat ediyordu. Yoksullukla mücadele vaat ediyordu. Yolsuzlukla, yasaklarla mücadele edeceğim diye vaatleri vardı. Sonuç ne oldu? En önce tüm yol arkadaşlarını eledi. Meclis’te kurduğu yolsuzlukları araştırma komisyonunun başkanını bir daha milletvekili yapmadı. Tüm liyakatli bürokratları temizledi ve devlet vasat bir bürokrasiye teslim edildi. Liyakati tümüyle öldürdü. Devleti, devlet yapan tüm sistemleri yok etti. En iyi üniversiteleri yok etti. Neredeyse saat başı değişen kişiye özel kararnameler ile üniversitelere rektör atandı. Adamına göre kararname çıkararak rektör atandı.
İLKOKULA GİDEN ÇOCUĞUNUZA SORUN: Rüşvet alanlardan büyükelçi olur mu? Şimdi size bir soru. Allah aşkına söyleyin ya, bana cevap vermeyin eve gittiğinizde ilkokula giden çocuğunuza sorun. Rüşvet alandan Türkiye Cumhuriyeti devletinin büyükelçisi olur mu diye sorun. Sorun ya Allah aşkına. Eşinize sorun, akrabanıza, komşunuza sorun. Bu memlekette, AK Parti’nin içinde de son derece değerli büyükelçilik yapacak insanlar var. Ya rüşvet alandan 21’inci yüzyılın Türkiye’sinde büyükelçi mi atanır? Paranoyasını besleyen bir trol ordusu kaldı sonuçtu. Tek o kaldı.
RÜŞVET ALAN ADAM, KARAKTERSİZ BİR ADAMDIR. SATAR, VATANINI DA SATAR HER TÜRLÜ BİLGİYİ DE SATAR: Hiç gücünüze gitmesin arkadaşlar, çürüttünüz, bu kutlu çatıyı çürüttünüz. Her şeyden vazgeçiyorum da ya kendi bakanınız, sizin bakanınız; bir milletvekilinin mafyadan her ay 10 bin dolar aldığını söyledi ya. Sizin bakanınız söyledi. Bir kişinin gücüne dahi gitmedi. Bir kişi çıkıp onuruyla, bu iş nedir diye dahi sormadı. Bir de bana diyorsunuz ki niye bunu söylüyorsun. Hayret ediyorum. Hepiniz, bu çatı zan altında kalıyor. Siz milletvekilisiniz arkadaşlar. Suç ortağı değilsiniz. Ses çıkarmadığınız andan itibaren suçu onaylıyorsunuz demektir. Ve suç ortağı oluyorsunuz demektir. Bunu nasıl içinize sindiriyorsunuz merak ediyorum. Meclis çürüdü. Devlet de çürüdü. Rüşvet alan kişiden büyükelçi olur mu? Gidersiniz parayı ödersiniz, devletin bütün sırlarını satın alırsınız. Rüşvet alan adam, karaktersiz bir adamdır. Satar, vatanını da satar her türlü bilgiyi de satar.
GÖZLERİ IŞILDAYANLAR, EPİSTEMOLOJİK KOPUŞLAR ELİNDE KALDI: Elinizde kala kala yalnızca kişisel güce ve kazanca odaklanmış küçük bir tiran ve onun yakın çevresi kaldı. Atadığı bakanların çoğu trolden öteye geçemiyor. Zaten ikinci kalite bir tiran. Ancak üçüncü kalite atanmışlar ile çalışabilirdi, zaten öyle oldu. Gözleri ışıldayanlar, epistemolojik kopuşlar elinde kaldı. Kuzenleri ile toprak ihaleleri kovalayan atanmışlar kaldı ellinde. Az buçuk fikri olan hiç kimse ile çalışması mümkün değildi zaten. Sürekli bakan, sürekli bürokrat kovuyor. Korkudan kimse kovuldum diyemiyor. Affımı istedim diyorlar, onlar af istiyorlar, o da affediyor. Böyle bir ucube durum. Bu ucubeliklere ortam hazırlayın ucube bir sistem. Devleti bir kişinin iki kişinin dudağından çıkacak talimatlara teslim eden bir sistem.
VATANSEVER OLSA DÜN KÜFRETTİKLERİNİN BUGÜN ELİNİ ÖPMEK İÇİN SIRAYA GİRMEZDİ: Onun, halkı kandıran tüm vaatleri çöp oldu. Vaat kalmayınca hem ekonomik hem siyasi zorbalıkla halkı eziyor şimdi. Halk kan ağlıyor, ama halktan kopuşu o kadar sert oldu ki. Halkı anlamak için şefkatten ve enerjiden yoksun. Ne yapacak? Savaş ve din kisvesine daha çok bürünmek zorunda kalıyor. Sürekli de bunu yapıyor. Bakmayın o vatan, millet, Sakarya nidalarına… Bu saray ahalisinde asla ve asla ideolojik hiçbir şey yok. Kimse kendisini kandırmasın. Vatansever olsa dün küfrettiklerinin bugün elini öpmek için sıraya girmezdi. Vatan toprağını düşmana terk edip Süleyman Şah Türbesi’ni kaçırmazdı. Terörle mücadele için yabancı askerlerin Türkiye’ye davet edilmesi için buradan tezkere çıkarmazdı.
TİRANLAR, ZORBALAR HEP GİDERLER, O DA ALTI AY İÇİNDE GİDECEK: Bir ideolojileri ve felsefesi yok. En çok parayı nasıl götürürüm ve en çok erişimi nasıl sağlarım, satın alırım… Kafası sadece buna odaklı. Tiranlar her zaman böyle davranırlar. Gerçeği, krizleri reddederler. O da tümüyle Türkiye’den koptu. Her şeyi reddediyor. Ekonomiyi, açlığı, yoksulluğu, işsizliği reddediyor. Getirdiği sığınmacıların bir sorun olduğunu da reddediyor. Reddetmeyeceği bir gerçeği söyleyeyim, tiranlar, zorbalar hep giderler, o da altı ay içinde gidecek.”
ŞAMPİYONLAR LİGİ TAKIMINI GÖRÜNCE AĞLAMAYA BAŞLADILAR
CHP lideri Kılıçdaroğlu, ilerleyen saatlerde konuşmasından hazırlanan bir videoyu Twitter'dan paylaşıp şu notu düştü: "Şampiyonlar Ligi takımını görünce ağlamaya başladılar. Biz mi dedik her seferinde daha kötüsünü getirin, o getirdiğinizi de görevden affını istetip kovun ve tarihin gördüğü en amatör ekiple milletin karşısına çıkın diye? Şimdi gidin Erdoğan’a, gözyaşlarınızı silsin…" (HABER MERKEZİ)