Kılıçdaroğlu: Öyle olaylar anlatıldı ki dün bana gerçekten içim karardı

Hak ihlallerini arttığını belirten CHP lideri Kılıçdaroğlu, "Türkiye'de demokrasi yok, insan hakları ihlalleri fena boyutta. Emin olun öyle olaylar anlatıldı ki dün bana gerçekten içim karardı" dedi.

Abone ol

DUVAR - Türkiye'de insan hakları ihlallerini arttığını söyleyen CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Eskiden siyasi parti liderleri televizyonda özgürce tartışırlardı. Bu kaldırıldı, demokratik standartlarda aşınma var, Türkiye'de demokrasi yok, insan hakları ihlalleri fena boyutta. Emin olun öyle olaylar anlatıldı ki dün bana gerçekten içim karardı" ifadelerini kullandı.

Habertürk Televizyonu canlı yayınında konuşan Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ni eleştirdi. 

"Bu sistem Türkiye'yi buraya getirdi. Bundan sonra daha da kötüye götürecek" diyen Kılıçdaroğlu, "Erken seçim talebimiz vatandaşımız daha büyük problemle karşılaşmasın diye. Millet, millet diyorsunuz. Tamam gidelim sandığa. Veya referandum yapsınlar, seçime gidilsin mi diye" şeklinde konuştu.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın açıklamalarına atıf yaparak Merkez Bankası Başkanı'nın bağımsız olmadığını belirten Kılıçdaroğlu, "Merkez Bankası'nın fiyat istikrarı sağlama kapasitesi yoktur. Para Politikaları Kurulu'na arkeolog tayin edildi. Tarihi paraları mı inceleyecek orada?" dedi. 

Eski Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak'ın istifa açıklamasındaki "At izi it izine karıştı" ifadesini hatırlatan Kılıçdarooğlu, "128 milyar dolar, o tarihlerde dolar 7-8 lira mıydı, belki de 6 liraydı bilmiyorum. 128 milyar alanların elde ettiği kara bakın. Damat giderken at izi it izine karıştı diye açıklama yaptı. Merkez Bankası bunu neden araştırmadı? Yasal yetkisini bir protokol ile Hazine ve Maliye Bakanlığı'na devredemez. Bütün bu değişimler oluyor, sessizliğini koruyan Hazine ve Maliye Bakanı. Hiç konuşmuyor, niçin?" diye konuştu.

Kılıçdaroğlu'nun açıklamalarından satır başları şöyle:

HELALLEŞME CHP'YE MESAFELİ OLANLARIN DİLLENDİRDİĞİ BİR KAVRAMDI: Benim CHP'ye mesafeli olan kesimlerle yaptığım toplantıların sonunda pek çok kişi 'helalleşmemiz lazım' diye güzel temennilerde bulundular. Ben bunu kamuoyuna açık toplantılarda da dillendirdim. Birbirimizi anlamamız gerektiğini, oturup konuşmamız gerektiğini ifade ettim. Kavram biraz benden çok, benim dışımda CHP'ye mesafeli olan kesimlerin dillendirdikleri kavramdı. Güzel bir kavram aslında.

ÖNYARGILARI KIRDIĞIMIZDA FARKLI BİR TÜRKİYE OLACAK: Var olan sorunlara önyargıyla yaklaşıyoruz, önyargılardan kurtulabilirsek çok güzel şeyler yapabiliriz. Farklı düşünceleri bir araya gelerek tartışabiliriz. Siyaset kutuplaştı, birbirimize farklı gözlerle bakmaya başladık. Neredeyse yan yana geldiğimizde birbirimizin yüzüne bakamayacak pozisyon içine giriyoruz. Önyargıları kırdığımız andan itibaren farklı bir Türkiye, farklı bir anlayış. Yunus'un dediği gibi sevgiyle...

BAŞÖRTÜSÜ YASAĞININ DOĞRU OLMADIĞINI İBB BAŞKAN ADAYIYKEN SÖYLEDİM: Bir sürü mağduriyet var. Sadece başörtüsü değil. Ben ilk başörtüsü yasağının doğru olmadığını İBB adayı iken Okmeydanı mitinginde söylemiştim. Yusuf Ziya Özcan YÖK Başkanı iken 'Yapmayın bu yasakları kaldırın' demiştim. Kendisi de bu konuda açıklama yaptı. Şimdi o mağduriyetleri telafi edemeyiz. Üniversiteye devam edemedi, büyük acılar yaşadı. Onların acılarını anlamalıyız, yaşadıkları sorunları anlamalıyız. Aynı acıların yaşanmaması için gelecek inşa etmeliyiz.

KİM MAĞDURSA YANINA GİDELİM: Roboski'yi ve diğerlerini söyledim. Diyarbakır hapishanesindeki işkenceler, 28 Şubat mağdurları diyorsunuz, daha sonra 28 Şubatçıların yargılanması sağlayan FETÖ organizasyonu var. Onlara da yapılanın yanlış olduğuna inanıyorum. Bir kişiye haksızlık yapıldığı zaman bizden olup olmadığına, benim yanımda olup olmadığına bakmaksızın haksızlık karşısında net tavır takınmamız lazım. Bir ortak payda oluşturmalıyız. Bir kişi mağdursa yanına gidelim, oturalım, konuşalım, sorunu çözelim.

EMİNE ŞENYAŞAR ADALET DİYE BEKLİYOR: Yanlış mahkeme kararları da verilebilir, insanlar mağdur olabilir. Güneydoğu'da hastaneyi basmaları. Kadıncağız (Emine Şenyaşar) adalet diye bekliyor. İnsanın içi eziliyor. Bir kadın oğulları gitmiş, kocası hastanenin içinde tüple öldürülüyor. Bununla ilgili dava açılamıyor, davaya gizlilik kararı koyuluyor. Demeliyiz ki burada adalet olmalı, bir hak teslim edilebilmeli. Helalleşme ile hukuku da karıştırdılar. Hukuk ayrı ama helalleşme biraz daha farklı. Helalleşme kucaklaşma, sevgiyi egemen kılmadır. Böyle bakmamız gerekiyor.

KADINA ŞİDDETTE HİÇBİR İNDİRİM OLMAYACAK: Kadına yönelik şiddet konusunda siyasetçilerin çok duyarlı olması lazım. Siyasiler var olan yasalar karşısında, 'o gün kravat taktı, hakime saygı gösterdi, iyi halden yararlandı, düşük cezadan kurtuldu' bu doğru değil. Bunu kesinlikle bitirmemiz gerekiyor. Hiçbir indirim olmayacak, en ağır şekilde cezalandırılacak.

KADINA ŞİDDETLE İLGİLİ YARGITAY'DA ÖZEL BİR DAİRE KURULMALI: Yargıtay'da bununla ilgili özel bir dairenin kurulması istiyoruz. Bu konuda özel mahkemelerin olmasını istiyoruz. Aile içinde çatışma olduğu zaman olay karakola intikal ettiğinde, en az bir kadın polisin olduğu ekip tarafından olayın irdelenmesini, çözülmesini istiyoruz. Kadına yönelik şiddet buralarda görülmeli.

UZLAŞMA KÜLTÜRÜNÜ HAPİSHANEDE YAPMAYALIM: Bu ülkede acıların yaşanmasını istemiyorum, insanların bir arada özgürce tartışmalarını istiyorum. Bütün isteğim çocuklarımıza güzel bir yüzyıl bırakalım. Yaşanan acılardan ders çıkaranlardan birisiyim ben. 68 olayları yaşadık, gençliğimizde insanlara önyargılarla yaklaşılırdı. Ülkücüler ile devrimciler hapse düşünce 'Biz niye kavga ediyoruz' dediler. Uzlaşma kültürünü hapishanede yapmayalım, masa başında, sohbet sırasında yapalım diye düşündüm.

MİLLETVEKİLLERİMİZ ROBOSKİ'YLE İLGİLİ RAPOR HAZIRLADI: Biz iktidar değiliz. Olaylarda mağdur olanlar var. Roboski'ye milletvekili arkadaşlarımız gitti, güzel bir rapor hazırladılar. Bu bir üstlenme olayı değil. Hak ihlalleri demetinin Türkiye'ye getirdiği açmaz. Yoksa o günlerde CHP iktidarda değil ki. 28 Şubatçılar insanlar adaletle yargılanmadılar. Onların haklarını da savunacağız. Beni severler, sevmezler ayrı bir şey. Haksızlık varsa onun üzerine gitmek zorundayız.

GENEL BAŞKAN OLUNCA İLK ZİYARET ETTİĞİM YERLERDEN BİRİ MENDERES'İN MEZARIDIR: 27 Mayıs'ta siyasal idamların yapılması aslında doğru değil. Orada da biz yokuz zaten. İktidara en yakın olduğumuz dönemde askeri darbeler olmuştu. 27 Mayıs olmasaydı ilk seçimde CHP iktidar olacaktı. Ben genel başkan olduğumda ilk ziyaret ettiğim yerlerden birisi Adnan Menderes'in mezarıdır. Celal Bayar'ın mezarına karanfiller bıraktım. Devlet hoşgörü ve engin insan sevgisiyle yönetilir.

FAKIBABA DÜZGÜN BİR İNSAN: Siyasi otorite haksızlığa karşı sessiz kalırsa, görmezden gelirse aslında en büyük haksızlığı yapmış olur. Öldürülen, eşi ve çocukları öldürülen kadının, Suruç'ta öldürülen kadının hala elinde adaletle orada beklemesi. Kadıncağız Türkçe bilmiyor. Avukatı bana izah etti. İnsanın biraz vicdanı sızlar. Fakıbaba (AK Parti Milletvekili Ahmet Eşref Fakıbaba) düzgün bir insan. Bürokrat ve doktor iken tanırım. Haksızlığa tahammül edemiyor. Bakın kaç savcı değişti. Haksızlığı kimler tarafından yapıldığını biliyorsunuz. Ben oraya genel başkan yardımcısı arkadaşı görevlendirdim. Gittiler görüştüler, savcıyla görüştüler. Bunu önümüzdeki ay parlamentoya getireceğiz. Kadın eline bir kağıt adalet istiyor. Orada bile izin vermediler.

CUMARTESİ ANNELERİ VE DİYARBAKIR ANNELERİ ADALET İSTİYOR: Cumartesi ve Diyarbakır anneleri adalet istiyor mu? Evet istiyor. Ama 'Bu anne bize yakın, öbürünü yerin dibine batırayım, çünkü bize oy veriyor'. Siyaseti bu alandan çıkarmamız lazım. Diyarbakır anneleri de haklı. Öbür taraftan çocuğun mezarını göstermiyor. Galatasaray Meydanı'nda oturuyorlardı. Hayır burada oturmayacaksınız dendi. Evlatlarını görmeden bu anneler öldü. Devlet dediğiniz kurum bu kadar acımasızca yönetemez. Anne de biliyor çocuğu öldü veya öldürüldü, ama ona mezarını gösterin. Mezarını gösterseniz geri gelecek mi, gelmeyecek tabii. Ama benzer bir olayı bu coğrafya yaşamasın artık.

İNSAN HAKLARI İHLALLERİ FENA BOYUTTA: Eskiden siyasi parti liderleri televizyonda özgürce tartışırlardı. Bu kaldırıldı, demokratik standartlarda aşınma var, Türkiye'de demokrasi yok, insan hakları ihlalleri fena boyutta. Emin olun öyle olaylar anlatıldı ki dün bana gerçekten içim karardı. Bir şekliyle bunun aşılması lazım. Uyuşturucu önümüzdeki süreç içerisinde en büyük tehlike olarak toplumun önünde duracaktır. Türkiye'nin buradan kesinlikle çıkması lazım. Evet Türkiye'nin ciddi sorunları var, sorunları çözemiyorlar doğrudur. Bugün ekonomi tam bir felaket içindedir. Neyin ne olacağını kimse bilmiyor; yarın değil 1 saat sonra ne olacağını kimse bilmiyor.

CUMHURBAŞKANIMIZIN TALİMATIYLA YANGIN SÖNDÜRECEĞİZ NE DEMEK?: Devlette liyakat kalmamış, bakanlar bakan değil. Bakan 'Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatıyla yangınları söndüreceğiz' diyor. Ne demek bu? Yangınları söndürmek için talimat mı olur. Cumhurbaşkanının 'Bay Kemal' demesinden rahatsız değilim. Biz onun çözüm üretmesini istiyoruz. Emekliye iki maaş ikramiyeye direndiler, taşeron işçiye direndiler, en son TRT payını kaldırdılar. Şimdi zamlar yeterince yansımadı. Toplumda ciddi tedirginlik var. Bunun altından nasıl çıkacaklar bilmiyorum.

REFERANDUM YAPSINLAR SEÇİME GİDİLSİN Mİ DİYE: Bu sistem Türkiye'yi buraya getirdi. Bundan sonra daha da kötüye götürecek. Bizim erken seçim talebimiz vatandaşımız daha büyük problemle karşılaşmasın diye. Biz bunu deyince hakaret ediyorlar, hiçbirisi umurumda değil. Sistemi değiştiremezler. Bir kişi egosuna yenilmişse sistemi değiştiremez. Biz buna kibir diyoruz. Her şeye ben karar veririm, her şeyi ben bilirim noktasına gelmişse, bu ruhsal yapıdan kurtulamamışsa onun sistemi değiştirmek diye bir düşüncesi yok. Millet, millet diyorsunuz. Tamam gidelim sandığa. Veya referandum yapsınlar, seçime gidilsin mi diye.

DÜNYA MERKEZ BANKASI'NIN BAĞIMSIZ OLMADIĞINI ERDOĞAN'DAN DİNLİYOR: Dün Sayın Erdoğan açıklama yapıyor, 'Merkez Bankası bırakın da bağımsız karar versin.' Aynı Erdoğan Meclis'te 'Merkez Bankası Başkanı'nı görevinden aldık, çünkü laf dinlemiyordu' diyordu. Hangi Erdoğan? Dünya kamuoyu Merkez Bankası Başkanı'nın bağımsız olmadığını Erdoğan'ın kendi açıklamalarından dinliyor. Merkez Bankası Başkanı'na görevi TBMM veriyor. Ama Erdoğan bu kanunu iğdiş ediyor. Merkez Bankası'nın fiyat istikrarı sağlama kapasitesi yoktur. Para Politikaları Kurulu'na arkeolog tayin edildi. Tarihi paraları mı inceleyecek orada? Efendim faizi indireceğiz, güzel, asıl yardım etmek istiyorsan, faizi indiriyorsun dolar çıkıyor, doları indirirsen faiz yukarı çıkacak. Faizi devlet alıyor. Yıllık faiz 19.2. Peki 1'e indirsin. Vatandaş borcunu ödeyemeyince yüzde 19.2 faiz alıyorsunuz, indir, sıfır yap. Yetki sende. Faizini düşür götürsün yatırsın. Merkez Bankası'nın faiz indirmesi elinde dolar tutanlara, bankada parası olanlara yarıyor. Köprülere para ödenecek? Kim ödeyecek, halk ödüyor, bizle ödüyoruz. Dolar yükseldi, Avro yükseldi tamam. Peki ne olacak bu milletin hali?

128 MİLYAR DOLARI ALANLARIN ELDE ETTİĞİ KARA BAKIN: Sayın Erdoğan şunları yapacağız diye paket açıklıyor mu? Açıklayamaz. 128 milyar dolar, o tarihlerde dolar 7-8 lira mıydı, belki de 6 liraydı bilmiyorum. 128 milyar alanların elde ettiği kara bakın. Damat giderken at izi it izine karıştı diye açıklama yaptı. Merkez Bankası bunu neden araştırmadı? Yasal yetkisini bir protokol ile Hazine ve Maliye Bakanlığı'na devredemez. Bütün bu değişimler oluyor, sessizliğini koruyan Hazine ve Maliye Bakanı. Hiç konuşmuyor? Niçin?

TAM BİR PARALEL DEVLET YAPILANMASI VAR: Erdoğan gerçeklerden kopmuş bir insan. Tam bir paralel devlet yapılanması var. Bir Saray ve diğerleri. Hazine ve Maliye Bakanlığı, YÖK, Dışişleri Bakanlığı'nın izdüşümü sarayda var. Şimdi bütçeyi bile kendisi yapmıyor. Bakanlar eski bakanlar değil. Hiçbir yetkileri yok. Bütün yetkiler bir kişide toplanmış. Oradan gelen talimatlarla iş yapıyorlar. Bunların iradeleri yok.

ASGARİ ÜCRETE BİR ŞEY VERMEYECEKLER: Bazı çevrelere göre doların yükselmesi bilinçli yapılıyor. İhracat artacak, bol miktarda döviz gelecek diye düşünülüyor. Erdoğan ithalatın ne olduğunu bilmiyor. Şeker pancarı var bizde. Fabrika, işçiler bizde var. Siz zam yapıyorsanız bu adam ya iflas edecek ya iflas edecek. Asgari ücrete bir şey vermeyecekler onu söyleyeyim.

ZAM GELMEYEN TEK ŞEY TENEFÜS ETTİĞİMİZ HAVA: Nükleer santral var değil mi? Alım garantisi vermişiz. KDV hariç 13,5 cent. Dünyanın en pahalı enerjisi, bir de alım garantisi vermişiz. Almanya 3 cente düşürüyor. Peki bizim sanayicimiz nasıl rekabet edecek? Alım gücü düşecek. Buzdolabı, çamaşır makinası, domates, simit, ekmeğe zam gelecek. Şu anda zam gelmeyen tek şey teneffüs ettiğimiz hava.

ERDOĞAN BİR AVUÇ AZINLIĞA ÇALIŞAN BİR KİŞİDİR: Gelir dağılımında olağanüstü bozulma. Bir grup çöktü, bir avuç çok yükseldi. Bunlar İngiltere'nin, Londra'nın en lüks caddelerinde villaları olanlar. Erdoğan şu anda bir avuç azınlığa çalışan bir kişidir. Bu ülkenin kaynaklarını bir avuç kişiye tahsis eden kişidir.

RÜŞVET ALDIĞI BELİRLENEN KİŞİLERİ BÜYÜKELÇİ ATIYORSUNUZ: Siyasi ahlâk kanunu. Bizim bu konuda görüşümüz açık ve net, artı kanun teklifimiz var. Birisi çıkıp da her ay bir siyasetçiye para veriliyor diyorsa kazanan yer altı dünyasıdır. Bu kişi kimdir? İçişleri Bakanı çıkıp açıklamadı. Hangi siyasi ahlaktan söz edeceğiz. Rüşvet aldığı kesinlikle belirlenen kişileri yurt dışına büyükelçi olarak atıyorsunuz. İsim de verdim. Ne hikmetse dava açmıyorlar. Açsın diye bekliyorum, hiç değilse belgeleri ortaya koyalım.

450 MİLLETVEKİLİ İDEAL: Niye 600 milletvekili var? 450 idealidir. Komisyonlarda olmayıp genel kurulda olanlar haftanın üç günü el kaldırıp indiriyorlar. Çoğu da gelmiyor Meclis'e. Kanun teklifi geliyor, bakıyorlar grup başkanvekiline el kaldırıyorlar. İçeriğini bile bilmiyorlar. İttifakı oluşturacak olan partilerle bu konuyu konuşmadık ama benim şahsi kanaatim 450 milletvekili olmalı.

PARLAMENTER SİSTEM DERKEN ESKİYE DÖNELİM DEMİYORUZ: Cumhurbaşkanlığının yeniden tanımlanması lazım. Güçlendirilmiş parlamenter sistem derken "Eskiye dönelim" demiyoruz. Siyasi Partiler Yasası dahil olmak üzere değiştirilmesi lazım. Parlamento eski sistemde lider vesayeti altındaydı, oradan da çıkması lazım. Türk hukuk sistemi darbe hukukundan arındırılmalı. AB'nin öngördüğü veya Güney Kore'nin, Japonya'nın demokratik kuralları ülkemize getirelim. Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve vatandaşları üçüncü sınıf demokrasiyi hak etmiyor.

BU SİSTEMİN HİÇBİR YERİNDE OLMAYIZ: Biz bu sistemin hiçbir yerinde olmayız. Sorun yüzde 50+1 değil. Sorun sistem sorunu. Sistem çürüyen bir sistem. Yolsuzluklara yol açıyor. Bağımsız yargı yok. Yargıyı siyaset kurumu tayin ediyor. Savcılar korkudan görevlerini yapamıyorlar. Bu sistem yolsuzlukları besleyen bir sistem. Halkın ifadesiyle dayısı varsa her şeyi yapabilir. Bu sistemle ilgili gelen her şeye hayır deriz. Bunun dışında yeni sistem asla önermezler, yapamazlar. 50+1 rahatsızlığı nereden kaynaklanıyor? Erdoğan alamayacağı için.

AK PARTİLİ VEKİLLER GÜÇLÜ PARLAMENTER SİSTEMİ İSTİYORLAR: AK Parti'nin içinde milletvekili arkadaşlar 'Biz siyaset yapamıyoruz, bu sistem engel oluyor' diyorlar. Siyaset yapabilmeleri için parlamentonun güçlü olması lazım. Milletvekillerinin yetkisi olması lazım. Milletvekili çıkıp bir eleştiri yapamaz. Eleştirdiği zaman üstü çizilecek, hayatı boyunca bir defa milletvekili olamaz. AK Partili milletvekilleri güçlü bir parlamenter sistemi istiyorlar. Var olan sistemin Türkiye'nin başına bela açtığının farkındalar. Saray iktidarı ile bakanlıkların birbirinden kopuk olduğunu düşünüyorlar.

GİTTİĞİM TÜM İLLERDE VATANDAŞ SANDIĞI BEKLİYOR: Erken seçim talebinin geniş kitlelerden gelmesi yönünde bir talep ya da buna benzer bir olay var mı? Gittiğim bütün illerde vatandaş sandığı bekliyor. Bu yeteri kadar kamuoyuna yansıyor mu? Endişelerim var. Özellikle havuz medyası, saraya yakın olan medya bunları görmüyor. O medyada benimle ilgili eleştiriler, haberler var. Başka bir haber bulamazsınız. Bir erken seçim talebinin bize yansıdığını görüyoruz. Ama bu ne kadar iktidar tarafından kabul edilebilir.

6 GENEL BAŞKAN DOĞRUDAN TELEFONLA KONUŞUYORUZ: DEVA ve Gelecek Partisi konusuna gelince. Bu işler davetle olmuyor. 6 parti güçlendirilmiş parlamenter sistemi dillendiriyor. Genel başkan yardımcıları bir araya geldiler, büyük ölçüde uzlaşacaklar. Bir basın toplantısıyla bunları aktaracaklar. İlerde var olan sistem içerisinde Millet İttifakı olarak bir araya gelebiliriz. İttifak büyüyebilir. Büyürse memnun oluruz. Şu aşamada bir ittifakı oluşturma gibi bir araya gelme düşüncesi yok. Zaman zaman birbirimizi ziyaret ediyoruz. Önemli konularda doğrudan telefonla konuşuyoruz. 6 genel başkanın böyle bir güzelliği var.

PROJEMİZLE İSTANBUL'UN NÜFUSU AZALACAK: Merkez Türkiye Projesi vardı. Şimdi o projeyi büyütüyoruz. Projenin uluslararası uygulanabilirliği konusunda raporlar alınacak. Anadolu'nun içi boşaldı. Eskiden 'Anadolu Kaplanları' vardı, şimdi yok. Biz o kaplanları yeniden inşa edeceğiz. Batıya akan nüfus tekrar Anadolu'ya gelecek. İstanbul'un nüfusu azalacak. Katma değeri yüksek ürünleri üretmeye başlayacağız.

TOPLUM NASIL BİR CUMHURBAŞKANI İSTİYOR, BUNA BAKMAMIZ LAZIM: Cumhurbaşkanlığı bir kişiye endekslenemez. Kurala, devlet aklına, bilgiye endekslenir. Toplum nasıl bir cumhurbaşkanı istiyor, buna bakmamız lazım. Ben milletin sağduyusuna güveniyorum. İttifak nasıl bir cumhurbaşkanı adayı olmasını istiyor. O da çok önemli. Bir anlamda Türkiye'yi selamete çıkaracak ve yeniden inşa edecek, altını özellikle çizeyim bir anlayışa ihtiyacımız var. Milli Kurtuluş Savaşı'nda nasıl taraflar bir araya geldiyse. Şimdi bozulan devlet çarkının yeniden inşa edilmesi lazım. Katı ideolojinin dışında, çağdaşlığı, demokrasiyi örnek alarak. Herkesi kucaklayarak inşa edilmesi lazım. Bu sistem Türkiye'yi felakete götürüyor.

DEVLET İNTİKAM DUYGUSUYLA YÖNETİLMEZ: Siz iktidara geldikten sonra rövanşist anlayışla devleti yönetirseniz bunlardan farkınız kalmaz. Bizim farkımız adaletle yönetmek. O bana bunu yaptı, dur ben sana ne yapacağım derseniz bunlardan bir farkınız yok. Tabanın böyle bir talebi yok. Devri sabık olmaz, bu çok yanlıştır. Devleti intikam alma duygusuyla yönetmeye kalkarsanız devlet devlet olmaktan çıkar. Yönlendirilmiş mahkemelerle alınan kararlar doğru değil. Devlet adaletle yönetilir.

UYUŞTURUCU BARONLARI SİYASETİ TESLİM ALMIŞ: Uyuşturucu baronları siyaset kurumu teslim almış vaziyette. Dava bile açılamıyor. Zindaşti'yi ben mi serbest bıraktım. Polis yakalıyor, hakim serbest bırakıyor. Güney Amerika'da gelen kokainler. Sedat Peker konteynerlerin numaralarını yayınlıyor. Nerede bu hükümet? Tonlarca kokain geliyor. Kocaeli'nde, Mersin'de yakalanan uyuşturucu. Hepimiz biliyoruz. Usulen yakalanıyor ama asıl mal arkadan geliyor. Siz dava açamıyorsanız siz baronlardan besleniyorsunuz demektir.

YARGITAY TARİHİNİN EN KARANLIK SAYFASINI KENDİSİ OLUŞTURDU: Yargıtay tarihinin en karanlık sayfasını kendi iradesiyle oluşturmuştur. Bir Yargıtay kararında imzası dahi olmayan kişi AYM'ye üye yapıldı. O üyenin verdiği karara şahsen ben güvenmem. Oraya bilgi birikimiyle değil saraya bağlılığı ile oraya gitti. AYM'de o kişi saraydan gelecek her talimatın gereğini yapacaktır. Oraya gidişini saraya borçludur. Her yargıcın bir siyasi görüşü vardır, saygı gösteririm. Arkadaşlara söyledim bu kişinin makalesi var mı, yabancı dili var mı, bu kişi kaç yıldır bu görevi yapıyor? Objektif kuralları kim dolduruyorsa gitsin görevini yapsın.

DEVLETTE BİR KÖŞEYE ATILMIŞ DÜZGÜN İNSANLAR VAR: Devlette çok düzgün insanlar var. Bir köşeye atılmış vaziyetteler. Her görüşten insanlar bunlar. Bir siyasi partiye bağlı olmadığı için köşeye atılmış insanlar. Şimdiden bir liste yapmak doğru değil. Bürokrasi birbirini tanır. Kimin iş yapacağını bilir.

YOLSUZLUK YAPANLA HELALLEŞME OLMAZ: Hukuk ayrı helalleşme ayrı. Yolsuzluk yapanın helalleşme ile ilgisi yoktur, kul hakkı yiyenin helalleşme ile ilgisi yoktur, o yargıya gider, beraat ederse başımın üzerinde. Şöyle bir tablo çıktı, 'Biz gidiyoruz ne götürürsek kârdır.' Antalya Havaalanı Dış Hatlar Terminali ihalesi şimdiden yapılıyor. Niye şimdiden yapılıyor. 2025'te kararı alırsınız, ihaleyi yaparsınız. Götüreceğim, giderken beraber götürelim. Yanlış kararların altına imza atmayın dedik. Her gelen belgeye bakıyoruz. Çok namuslu, ahlaklı bürokratlar var. Bunların politik görüşlerine bakmayacağız, bilgisine, kapasitelerine bakacağız.

KURULTAYI MUHTEMELEN 2023'E ERTELERİZ: Kurultayı büyük ihtimalle 2023'e erteleriz. Türkiye seçim atmosferinde partinin kendi içine dönmesini istemiyoruz. Partimiz alanda şu anda. Bazen 30-40 milletvekilleri ile illere gidiliyor, halkın nabzı tutuluyor. Bunu kendi aramızda tartışmış değiliz. Büyük ihtimalle seçimlerden sonra yapacağız.