Kuzey Kore Lideri Kim Jong-un'un bu ay sonunda Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile Rusya’da bir araya gelmesi kesinleşti. Taraflar Vladivostok, Rusya’da bir araya geliyor.
Putin ile görüşmek için Kim ilk defa Rusya’ya gidiyor. Oysa Kim, ABD Başkanı Donald Trump ile önce 12 Haziran 2018’de Singapur’da ardında 28 Şubat 2019’da Vietnam’da bir araya geldi. ABD ile Kuzey Kore arasında Kore yarımadasının silahsızlandırılması ve Kuzey Kore’ye dönük yaptırımların kaldırılması için izlenecek yol haritası ve anlaşma için müzakereler devam ediyor.
ABD’nin Kuzey Kore’ye dönük yakın markajı, yalnızca Rusya’da değil, Kore Görüşmeleri’nde sandalye sahibi olan Japonya, Çin, Güney Kore ‘de de yakından izlendi. Güney Kore haricinde diğerlerinin başkentlerinde çok taraflı görüşmeler yerine Trump’ın kimseye danışmadan izlediği yöntem eleştirildi.
Öte yandan Rusya eleştirmekle kalmadı, adeta bir bombanın pimini de çekti. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, 28 Şubat’taki Trump-Kim görüşmesi öncesinde “ABD’li mevkidaşlarımıza Kuzey Kore’ye dönük yaptırımlarının kaldırılmasını tavsiye ettik” demişti. Elbette Lavrov, yaptırımların kalkmayacağını biliyordu. Öyleyse kıdemli diplomat neden böyle bir açıklama yaptı? Dahası, Kremlin yönetimi geçtiğimiz yıldan bu yana çeşitli vesilelerle Kuzey Kore liderini Rusya’ya davet ediyor. Rusya’nın “illa Rusya’ya bekleriz!" ısrarının arka planında ne var? Benzer biçimde Kim Jong-un bugüne kadar “ vallahi Rusya’cım gelmeyi nasıl isterim ama bir yoğunuz bir yoğunuz, Allah seni inandırsın yemek yemeye vakit yok” derken bugün “davete icabet etmemek ayıptır, hangi Kore geleneği bunu öğütler a dostlar” demesi nereden çıktı?
RUSYA DIŞ POLİTİKASI’NDA DÖNÜŞÜMÜN İZLERİ
Rusya Federasyonu 1991’de SSCB’nin ardılı olarak hayat bulan bir devlet. Yani genç bir devlet. Bununla beraber Rusya’nın ardıllık statüsü yalnızca dış borçların miras alınmasından ibaret değil. Nükleer güç statüsü, BM daimi üyeliği gibi Moskova’yı küresel bir aktör konumuna taşıyan tarihsel statü de genç devlete geçti. 1991-1996 arasında büyük bir kaos yaşayan Rusya, dış politikasını Batı odaklı bir zeminde kurdu. NATO, AB ve ABD ile sıkı temaslar içinde oldu. Şuanki konjonktürde kulak tırmalasa da Rusya ile NATO arasında 2002’de Rusya-NATO ortaklık konseyi kurudu. Dahası 2008’de Rusya topraklarında NATO ile ortak tatbikatlar yapıldı.
İlişkilerdeki balayı çok uzun sürmedi. Rusya ile ABD arasında Irak İşgali'yle başlayan sürtüşme 2007’de Putin’in meşhur Münih Konuşması ile başka bir noktaya evrildi; ancak kriz düzeyine gelmedi.
Öte yandan Rusya 1996’da Çin, Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan ile beraber bugün Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) olan oluşumun temeli Şanghay Beşlisi Deklarasyonu’nu yayınlamıştı. Deklarasyon çok kutuplu bir dünya düzeni savunusunun yanında eski Sovyet coğrafyasında dikkat çekici bir ortak şemsiye özelliği taşıyordu. Şanghay beşlisi, ŞİÖ oldu. Çin ile Rusya arasında BRICS, ŞİÖ gibi çok taraflı oluşumların yanı sıra ikili ilişkiler de Çin lehine gelişti.
2014’TEKİ BÜYÜK KIRILMA: BİRAZ DA ASYA PASİFİK’E UZANALIM
Batı ile Rusya arasındaysa 2013’te başlayıp 2014’te ayyuka çıkan Ukrayna krizi, 2008’deki Gürcistan müdahalesi veya 2004’teki renkli devrimlerden farklı sonuçlar getirdi. ABD ile Avrupa yanına Japonya ve Kanada’yı da katarak Rusya’ya enerji ve ekonomide yaptırımlar uyguladı. Ekonomisinde enerji gelirleri hayati önemde olan Rusya, enerji kaynaklarının çıkarılması için gerekli teknoloji aktarımından oldu, şirketleri kredi bulmakta zorlandı.
Rusya, 2014’te batıya “aman size mi kaldım” mesajı verircesine Çin ile 400 milyar dolarlık doğal gaz anlaşması imzaladı. Ancak "işler yolunda" demek için erkendi. Ekonomi yalnızca “benim de dostlarım var, ben de büyük gücüm” demekle ilerlemiyordu. Nihayetinde Rusya 2014’teki kriz sonucunda şirketin CEO’su İgor Seçin’in “ölürüm de ele vermem" dediği Rosneft’in ikinci özelleştirmesini yaptı.
Rusya, dış politikasında çeşitlilik vurgusu bu dönemde belirginleşti. Nihayetinde Rusya Asya Pasifik’e dönük bir politik strateji oluşturdu. Ancak Kremlin bugüne kadar Çin ve Hindistan ile iyi ilişkilere sahipti ve ASEAN başta olmak üzere bölgedeki varlığı sınırlıydı. Dış politika uzmanlarının merhabadan önceki sözü Çin ile kurulan ilişkilerin asimetrik niteliğiydi.
Bu koşullar yetmezmiş gibi ABD, Kuzey Kore ile teke tek zirvelere başladı. Ancak Trump ile Kim’in Şubat 2019’daki Vietnam Zirvesi “dağ fare doğurdu” bile denemeyecek bir sonuçla noktalandı. İşte bu koşullar altında Putin, Rusya’ya Kim’i tekrar davet etti. Putin, Kim’den ne istiyor, kime ne mesaj veriyor?
PUTİN’DEN TRUMP’A: KİM İLE BEN DE GÖRÜŞÜYORUM
Rusya’nın Asya Pasifik’te varlığını güçlendirmesi için Çin dışında aktörlere yönelmesi gerekiyor. Bu nedenle Rusya; Hindistan, Vietnam, Japonya, Güney Kore gibi ülkelerle ilişkilerini güçlendirmeye çalışıyor. Listede ABD yok. ABD Rusya açısından hâlâ Batı kanadındaki mikser. Ancak ABD, Kuzey Kore görüşmeleriyle “Avrupa’dan Pasifik’e bu benim dünyam” mesajı veriyor.
İşte bu noktada Moskova, Kim Rusya’ya gelirse ilk elden Washington’a “bizi hafife almayın” mesajı verecek. Açık diplomasi kanallarında Kore sürecinin dışında kalan Rusya, özel görüşmelerle sürece yeniden dahil olacak. Ayrıca Kuzey Kore’den bağımsız olarak Rusya, Kuzey Kore sürecine bir yerden eklenerek sorunu ve çözümü çok taraflı bir zemine çekecek.
Rusya’nın bu atılımı sadece Washington’da değil, Pekin’de de yankılanıyor. Zira Pekin, Washington ile ticari müzakereleri öylesine öncelemiş durumda ki, Kuzey Kore şuan ikincil. Yani Putin, Xi ile Trump’a “ekonomik ilişkileriniz beni ilgilendirmez ben kendi pozisyonuma bakarım” demiş oluyor. Son olarak Putin’in Kim ile görüşmesinde girişte Lavrov’un yaptığı açıklamanın önemi ortaya çıkacak. Moskova, Pyongyang’a “BM dahil yaptırımların hafifletilmesini isteriz, bunu ifade de ettik, ama o Trump yok mu o Trump, bir türlü istemiyor. Biz sizinleyiz” diyerek ABD için süreci biraz da olsa zorlaştıracak.
KİM’İN RUSYA ZİYARETİNİN ANLAMI
Kim Jong’un ilk defa Rusya’ya geliyor, ancak bu Rusya ile hiç konuşmadığı anlamına gelmiyor. Sergey Lavrov’un en kritik görüşmeler öncesinde “Kuzey Kore’ye çuf çufluyoruz” demesi bile başlı başına bir kanıt. Bununla beraber Kim’in “kış imparatorluğunun" merkezine doğru yola koyulmasının temel nedeni ABD ile süren görüşmeler.
2019’un ikinci ayında gerçekleşen Vietnam Zirvesi’nde Kim, ABD’nin yaptırımların kaldırılmasına sıcak bakmadığını gördü. Babasının ABD ile görüşmelerde yaşadığı hayal kırıklıkları Kim’in değilse de devletin hafızasında.
Kim, tünelin ucunda ışık görmüşken ve Güney Kore ile böylesine yakınlaşmışken hayal kırıklığı yaşamak istemiyor. Bu çerçevede yeniden müzakere masasına gelmeden Trump yönetimine yalnız olmadığını, ülkesini izole edemediklerini göstermek istiyor. Özellikle Moskova’nın “yaptırımlar hafiflesin vurgusu” Kim’in talepleriyle uyumlu. Ayrıca Rusya’nın Güvenlik Konseyi daimi üyeliği, nükleer gücü ve Suriye’nin geleceğinde oyun değiştiren hamleleleri Kim açısından uygun adresin Pekin değil, Moskova olduğu fikrini pekiştirdi. Özetle Kuzey Kore lideri, ABD ile pazarlık masasında Rusya’nın desteğinin elini kuvvetlendireceğini düşünüyor.
Rusya ile Kuzey Kore’nin kendi küresel çıkarları uyarınca çantasında gündemleri var. Putin ile Kim’in görüşecek olması yakından izlenmeli, ancak Pekin ve Washington’dan görüşmeye gelen tepkilere de kulak tıkanmamalı.