Kimliksel kompozisyonlarıyla Dersim’in seçimi ya da seçimin Dersim’i

HDP’nin Dersim’i örgütsüz bir çoğunluk olarak görmesi partiyi seçkinci bir duruma düşürdü. Bu durum kimliksel çoğulculuğu savunan, seçkinciliği (elitizmi) reddeden ve her nereden gelirse gelsin iktidara, iktidar kurma çabasına karşı ve eleştirinin her türlüsüne açık bir coğrafya olan Dersim’de olumsuzlandı. Tam da bu noktada aklıma Demirtaş’ın bir seçim mitingindeki şu sözleri geldi: “Ben size bir şey söylemeye, yol göstermeye gelmedim...

Abone ol

Mehtap Tosun*

DIŞ HİKAYE

Dersim (Tunceli) her daim ilgiye mazhar olan ama bu yerel seçim sürecinde ve sonucunda bütün ülkenin ve ülke siyasetlerinin meraklı bakışlarının odaklandığı bir kent oldu. Bu ilginin kaynağı coğrafyanın stratejik bilgisi ile yani haritanın neresinde olup olmadığıyla ilgili değil, tarihsel ve toplumsal bağlamda bilinmemiş, keşfedilmemiş ve haritalandırılmamış bir kara parçası olarak görülmesiyle ilgiliydi. Dersim’i bilme ve keşfetme merakı hem devlette hem de kentin sınırları dışında kalan diğer bölgelerde karşılık bulmuştur. Kurucu devletin istihbarat raporları ve resmi yazışmaları, gazete yazıları, kendi tarihsel argümanlarıyla hazırladığı etnografileri ve resmi analizleri, Dersim’i keşfetme merakına ve yönetme isteğine dayanıyordu. Bunun en yakın örneğini, kayyım atandıktan sonra adı “Dersim Belediyesi”nden “Tunceli Belediyesi”ne dönüştürülen kurumun sloganında bile görmek mümkün: “Tanımakla başlar her şey”. Tanımak istiyordu çünkü her seçim sonucunda ülkenin doğusunda haritadaki kırmızı yerini korumuş ve milliyetçi muhafazakar oyların çoğunlukta olduğu komşu şehirlerle (Elazığ, Erzurum, Erzincan ve Bingöl) arasına ideolojik ve kimliksel bir bariyer, seçim sonrası mizahi deyimle “Berlin Duvarı” örmüştür.

İÇ HİKAYE

Peki Dersim’in bu dış hikayesinden öte, kendine özgü, iç, içteki hikayesi neydi? Kentin toplumsal dokusu Dersimli, Kırmanc (Zaza)-Kurmanc (Kürt)- Alevi(Kızılbaş), Ermeni gibi etno-dinsel kimliklenme biçimleriyle Türklük'e en uzak mesafede konumlanmıştır. Bu kimlikler Dersim temsilinin yegane biçimleri değildi. Sahip olduğu sol/sosyalist/devrimci kimlikleri ile de siyasi arenada güçlü bir yerde durmuş/duran, çeşitli ve geçişken bir demografiye sahiptir Dersim. Bu etno-dinsel ve politik kimliklerden her biri geleceğe yansıtılacak bellekler, deneyimler ve beklentiler içerir. Dolayısıyla, kendi kendini sürekli imal eden bu kent kimliği, başkalarının onu nasıl hikaye ettiğiyle değil, onların Dersim’in iç hikayesine getirdiği sınırlamalarla ve denetim kurma biçimleriyle gerilim yaşar. İşte bu gerilim Dersim’deki yerel seçim sürecinin ve sonucunun da belirleyicisi olmuştur.

Yerel seçim sürecinin başlarında umulanın aksine ittifakta anlaşamayan kentin iki önemli siyasi dinamiği HDP ve SMF (Sosyalist Meclisler Federasyonu) seçimlere ayrı gireceğini duyurmuştu. Kent halkı seçim boyunca oyların CHP, HDP ve TKP arasında bölüneceğinden ve AKP’nin aradan çıkabileceği ihtimalinden dolayı oldukça endişeliydi. SMF geleneğini temsilen ‘komünist başkan’ lakaplı Mehmet Fatih Maçoğlu TKP (Dersim’deki siyasi yelpaze içerisinde kendisine hiçbir zaman yer bulamamış, kentin toplumsal ve tarihsel kompozisyonuyla uyuşamamış bir parti) listesinden seçime girdi ve seçimin kazananı oldu. Maçoğlu TKP ile aynı siyasi gelenekten gelmiyor, mensubu olduğu yapının TKP’den seçime girmesinin tek nedeni belediye meclis üyeliklerini alabilmek için yasal bir partiden girme koşuluna takılmamaktı. Bu durum HDP ve SMF arasındaki gerilimin bir başka yönünü oluşturdu. Seçim süreci içerisinde iki taraf arasında devam eden gerilimler ve kutuplaşmalar seçim sonucunda da dozunu arttırarak devam etti ve ediyor. HDP’nin kentteki seçimin kazananı olamayışında birçok neden sayabiliriz. İlk olarak kendilerini kentin etno-dinsel ve siyasi her türlü kimliksel pozisyonlarının bilgisine ve denetimine sahip bir konumda hissetmeleri ve parti yönetiminin üst düzey yetkililerinin bu konumu arkalarına alarak seçim üzerinde baskı kurmak istemelerini söyleyebiliriz. Ancak, HDP’nin bu konumu, yani Dersim’i örgütsüz bir çoğunluk olarak görmesi partiyi seçkinci bir duruma düşürmüştü. Bu durum kimliksel çoğulculuğu savunan, seçkinciliği (elitizmi) reddeden ve her nereden gelirse gelsin iktidara, iktidar kurma çabasına karşı ve eleştirinin her türlüsüne açık bir coğrafya olan Dersim’de olumsuzlanmıştı. Tam da bu noktada aklıma Demirtaş’ın bir seçim mitingindeki şu sözleri geldi : “Ben size bir şey söylemeye, yol göstermeye gelmedim... Dersimli ne yapacağını hep kendi bilir”. Bu söze ek olarak Dersimli bir aile içerisinde birbirinden farklı sol/sosyalist siyasi görüşü olan en az üç kişi bulabilme ihtimalinizin oldukça yüksek olması da aklınızın bir köşesinde dursun. İlkine paralel olarak, seçim mağlubiyetinin ikinci nedeni, kayyum atanan son belediyenin kendilerinin olduğuna ve dolayısıyla kendilerine iade edilmesi gerektiğine dair tutumlarıydı. Ancak, Maçoğlu’nun ülke içinde ve dışında artan popülaritesiyle birlikte seçimdeki tek rakipleri olması, HDP’nin onları “sapma vakalar” olarak görmesine ve buna yönelik “kolektif” baskı ve söylem geliştirmesine yol açmıştı. HDP kentteki yerel güç ilişkilerini ve çıkarlarını önüne alamamış, aksine kentteki toplumsal doku içerisine yerleşik kimliklerden biri olan bir siyasi geleneği karşısına almıştı. Peki bu durumlar seçim matematiğine nasıl yansıdı?

Son üç yerel seçimin rakamlarını veri alacak olursak, SMF’nin bağımsız olarak girdiği önceki yerel seçimlerde HDP’den düşük oy aldığını görüyoruz. Ancak TKP altında seçime girdiği bu yıl diğer yılların üzerinde oy alarak seçimin galibi olmuştur. Kentin bu yıla dair yerel seçim analizini yapabilmek için son iki yıl boyunca siyasi konjonktürden dolayı kentten dışarıya olan göçleri de göz önünde bulundurmak oldukça önemlidir. Bu seçimde CHP’nin oy sayısına baktığımızda, TKP’ye giden oyların olduğu ilk bakışta fark edilebiliyor. HDP’nin oy oranındaki düşüş ise hem göçlerle hem de bir kısım oyların TKP’ye kaymış olabileceği ile açıklanabilir. Öte taraftan, HDP ile TKP arasındaki oy farkına baktığımızda 830 kişi olduğu yani çok da bir fark olmadığı da görülebilir. Belediye il meclis üyeliklerinde ise HDP: 7 TKP: 4 şeklinde bir dağılım söz konusu. Yani HDP belediyedeki denetim gücünü, hesap sorabilme yetkisini elinde bulunduruyor.

.

Son 10-15 yıllık yerel seçim sonuçlarına baktığımızda ise, Dersim, CHP, Bağımsız, HDP gibi birbirinden farklı siyasi alternatiflere şans tanıyarak belediye deneyimleri yaşadı ve son seçimde ise SMF’yi bir seçenek olarak görmek istedi. Ancak, kentin bu seçim yelpazesinin temeli yerel halkın seçme özgürlüğüne ve bu kente ait olmanın sağladığı güvenlik hissine sahip olmasına dayanmaktadır. Dolayısıyla bu iki alana dair yapılacak her türlü müdahale de kaçınılmaz olarak yerel halkın o siyasi lideri ve adayı olumsuzlamasına neden olacaktı.

Dersim’in bu yerel seçimin en çok konuşulanı ve yazılanı olmasının en önemli bir başka sebebi ise Ovacık ile başlayan deneyimle birlikte ülke içerisindeki siyasetsizliğin makasını daraltma çabası taşımasındadır. Yani, düşmanlaştırılmış ve damgalanmış “komünizm” kimliğini (bu kimliğe yönelik eleştiri hakkını saklı tutarak) siyasi alanda dolaşıma sokması ve siyasete çağırmasıdır. Ancak, yerel halkın şans tanıdığı, yol verdiği SMF’nin TKP listesinden adayı M. Fatih Maçoğlu’nun bundan sonraki tavrı oldukça önemlidir. Seçimden hemen sonra verdiği “birlikte karar alacağız, birlikte yönetebiliriz, birlikte Dersim'i Türkiye'de model yapabiliriz.” mesajı kentteki diğer siyasi yapılarla ortak sözü inşa edebilmesi açısından önemlidir. Bu model, Dersim’deki toplumsal yapıya ve kültüre müdahaleleri geriletmeyi, yazının başlarında bahsettiğim etno-dinsel kimliklere dayalı hassasiyetleri gözetmeyi, köksüz kozmopolitanizme karşı, yerelliği, kültürel ve etno-dinsel çeşitliliği ön plan çıkaran politikaları içermelidir. Belki de (umarım) bu politikalar, bütün bu sayılanlara oldukça mesafeli olan, Dersim özeline ve yereline dair geçmişte olumsuz yargıları bulunan TKP gibi bir yapının da yerel zemine doğru çekilmesine katkıda bulunabilir. En önemlisi de, öne alınmak istenen Dersim modeli, toplumsal cinsiyete duyarlı bir yerel yönetim anlayışını diğer bir deyişle toplumsal cinsiyete duyarlı yerel siyaseti gündelik hayatın her noktasında ilişkilendirmelidir.

*Dr.