Kimsesizler mezarlığında kimliksiz mezar taşları: Batsın bu dünya

Van’daki kimsesizler mezarlığıyla ilgili Doç. Dr. Danış, “Mülteciler ölümü göze alarak yola çıkıyor. Bazılarının kim olduğu bilinmiyor. Mezar taşına ‘Afgan’ yazabilmek bile bir bilgi” diyor.

Abone ol

DUVAR - Göç Araştırmaları Derneği, geçtiğimiz günlerde sosyal medya hesabından Van’ın Tuşba ilçesi Seyrantepe mahallesinde bulunan kimsesizler mezarlığından fotoğraflar paylaştı. Mezar taşlarının üstünde sadece “Afgan, Bitlis’ten gelen, kargo ile gelen, fetüs” gibi kelimeler yer alıyordu. İsimler, yerine sıfatların yer aldığı mezar taşı görselleri, mültecilerin daha iyi bir hayat için çıktıkları yolculuğu etkileyici ve sarsıcı biçimde gözler önüne serdi.

Artan mülteci geçişini yerinde gözlemlemek için Van’a giden ve burada kimsesizler mezarlığını da ziyaret eden Galatasaray Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi ve Göç Araştırmaları Derneği (GAR) kurucularından Doç. Dr. Didem Danış, mezarlıkta gördüğü manzara karşısında hislerini “batsın bu dünya” cümlesiyle anlatıyor.

Bazı mezar taşlarında herhangi bir bilgi yer almazken bazılarında 'kargoyla gelen' ibaresi yer alıyor

‘BAZI CESETLERİ KURTLAR PARÇALIYOR’

Her yıl binlerce mültecinin geçiş yaptığı Türkiye’de, Van önemli göç yollarından biri haline geldi. Van üzerinden farklı şehirlere giden çoğu mültecinin hedefi, Avrupa’ya ulaşabilmek. Çok azı bu hedefini gerçekleştirebilirken, çoğu kayıtsız ve güvencesiz işlerde çalışarak Türkiye’de hayatta kalmaya çalışıyor. Bazıları da göç yolunda hayatını kaybedip, kimsesizler mezarlığında yolculuğunu tamamlıyor. Her yıl yaklaşık 40-50 kişinin İran üzerinden Türkiye’ye geçmeye çalışırken hayatını kaybettiğini söyleyen Danış, bazı mültecilerinin ölü bedenlerinin karlar arasında kaybolduğunu ancak karlar eridiğinde bedenlerin ortaya çıktığını belirtiyor. Bazı bedenlerin kurtlar tarafından parçalandığını anlatan Danış, çoğunun kimlik teşhisinin yapılamadığına dikkat çekiyor. Mezarlık ziyareti sırasında üstünde hiçbir şey yazmayan pek çok mezar taşı gördüğünü kaydederek “Mezarlıktakilerin bir kısmının kim olduğu bile bilinmiyor. Oraya ‘Afgan’ yazabilmek bile bir bilgi. Çoğunun nereli olduğu bilinmiyor” diyor.

Didem Danış, "Mezar taşına Afgan yazabilmek bile bir bilgi" diyor

‘BİR MEZARIN BİLE OLMADAN ÖLMEK VAR’

Mezar taşlarının üstünde yazan kelimelerin, kısaltmaların hikayelerini aktaran Danış,“Kargoyla gelen, aslında sınırdan geçerken ölen ve daha sonra bedeni ya da beden parçaları jandarma tarafından bulunan kişiler için kullanılıyor. 

Didem Danış

Mezarlığa gelmeden önce adli tıbba gönderiliyor bedenler, ola ki bir gün bir akrabası ararsa diye, orada genetik kayıt alınıyor. Mesela ‘A-Tıp’ yazıyor, adli tıptan geldi demek. Altında da bir tarih yazıyor, o kadar. Ama çok sayıda mezar vardı ve hiçbir şey yazmıyordu üstünde” diye anlatıyor. Buradaki mevzunun mülteci olmak olmadığını vurgulayan Danış, bunun için şu örneği veriyor: “Geçenlerde bir Afgan korona virüsünden ölmüş ve kimsesizler mezarlığına değil, ‘normal’ mezarlığa gömülmüş ve tanıdıklarının katılımıyla tören de yapılmış. Geçen sene Van Gölü’nde mültecileri taşıyan bir tekne batmıştı. Tekneden 60 kadar ceset çıkarıldı ama teknenin alt tarafındaki kapalı bölümde kalmış ve hala çıkarılmamış mültecilerin olduğu söyleniyor. Düşünsenize, denizin altında bir mezarlığa bile kavuşamamış kim bilir daha kaç tane mülteci var. Sonuçta bütün kültürlerde ölümden sonra uygun şekilde defnedilmek çok değerli bir şeydir. Huzurla uyumak denen şey bizim kültürümüzde bedenin geleneklere uygun bir şekilde toprağa defnedilmesi ve yakınlarının mezarının yerini bilmesiyle olabilir. O gün bana mezarlığın bekçisi, ‘Allah ölümün bile hayırlısını versin’ dedi. Gerçekten de öyle. Bu dünyanın en bahtsızları için, bir mezarı bile olmadan ölmek var.”

‘ASLINDA İNSANLAR KİMSESİZ DEĞİL’

Mezarlığın adının “kimsesizler mezarlığı” olmasına rağmen aslında mültecilerin kimsesiz olmadığına dikkat çeken Danış bunu, “Bir mülteci kendi ülkesinden başka bir ülkeye yola çıkarken, arkasında çok kalabalık bir aile desteği oluyor. Bu mezarlıkta yatanlar, çok yoksul ülkelerden gelen yoksul insanlar. Ailece toplanan maddi ve manevi destekle o kişi yola gönderiliyor. Ailelerde, yola çıkan kişi gidecek, yerleşecek, çalışacak, para kazanacak ve sonra bize para gönderecek umudu var. O nedenle, o kişi öldüğü zaman arkasındaki ailesinin, akrabalarının da kolu bacağı kesilmiş gibi oluyor. Aslında insanlar kimsesiz değil” diye ifade ediyor. Mezarlık ziyaretinin oldukça kahredici bir deneyim olduğunu anlatan Danış, “Öyle bir eşitsizlik ki, ‘batsın bu dünya’ diyorsunuz. Bu zorlu göç yolculuğunda ölenlerin haberi ülkelerine gidiyor elbette. Ancak bu çok tehlikeli ve zaman zaman ölümcül yola hala onlarca kişi çıkıyor. Bir mezarının bile olmama ihtimaline rağmen insanların yola çıkıyor olması, aslında içinde bulundukları koşulların ne kadar kötü olduğunu gösteriyor” diyor.  

‘O BÜYÜK GÖÇ HENÜZ BAŞLAMADI’

Son dönemde sosyal medyanın da etkisiyle gündeme gelen Afgan mültecilere yönelik tepkiyi endişeyle takip eden Danış, Afgan mültecilerin yoğun olarak sınırdan geçişinin ilk defa olmadığını hatırlatıyor: “Bir kriz durumunda, bugün Afganistan’da olduğu gibi, İran ve Türkiye arasındaki göç güzergahı yeniden canlanabiliyor. Tabi burada mevsimsel bir etki de var. O zorlu dağ geçişini biraz daha katlanır kılıyor yaz dönemi. Afganistan’dan Türkiye’ye olan göç yoğun bir şekilde devam ediyor, ama bu durum bu seneye has değil. 2018, 2019 yıllarında da çok yoğun olmuştu.” Medyada da karşılık bulan, “Afganistan’da Taliban bazı bölgeleri ele geçiriyor, o nedenle göç oluyor” söylemine mesafeli yaklaşıyor Danış. Çünkü ona göre Afganistan’dan o büyük göç henüz başlamadı. Bu nedenle Türkiye’nin göç politikalarını belirlemesi ve kamuoyuyla paylaşması gerektiğinin altını çizerek, Türkiye’nin göç konusunda anlık ve kısa vadeli politikalar yaptığı eleştirisinde bulunuyor. “Mesela gerçekten Afgan mülteciler kitlesel bir şekilde Türkiye’ye geldiğinde nasıl bir politika uygulanacak? Suriyelilere yapıldığı gibi açık kapı politikası mı yapılacak, geçici koruma mı verilecek?” diye soran Danış, bugün toplumda Afganlara yönelik oluşan tepkinin ardında Suriyelilerden duyulan rahatsızlığın  olduğunu düşünüyor. “Toplum bir kere daha Suriyeliler gibi kalabalık bir mülteci topluluğunun yerleşmesini istemiyor” diyen Danış, Türkiye’nin açık ve şeffaf bir göç politikası uygulamadığı ve bu konuda kamuoyunu yeterince bilgilendirmediği için toplum ve mültecilerin karşı karşıya kaldığını anlatıyor.

Mülteci hakkında bilgi bulamadığında mezar taşları boş bırakılıyor
‘TOPLUMSAL ALGI MEZARLIĞA YANSIMIŞ’

Van’daki kimsesizler mezarlığı üzerine çalışmalar yapan Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Suvat Parin, mezarlıkta yaklaşık 300 mezar taşı olduğu bilgisini veriyor. 

Suvat Parin

Her bir mezar taşının fotoğraflarını çektiklerini daha sonra bunların çözümlemesini yapacaklarını anlatan Parin, şimdiye kadar mezarlığa gelip yakınını arayan birini duymadığını söylüyor: “Zaten genellikle Afganistan’dan, İran’dan, Pakistan’dan geliyor mülteciler. Akrabalarının haberi olsa bile cenazeyi gelip alma gücü bulunmuyor çoğunun.” Mezarlıkları, şehirleri anlamak için önemli bir alan olarak gördüğünü ifade eden Parin, mültecilerin mezarlıktaki kimsesizliğinin şehirdeki hayatlarının bir yansıması olduğunu vurguluyor. “Mesela, mülteciler nasıl kentin periferisinde yalnız yaşıyorlarsa aslında benzer bir muameleyi de mezarlıkta görüyorlar” diyen Parin, şöyle devam ediyor: “Toplumsal algı, mezarlığa da yansımış. Her perşembe günü mezarlıkta inanılmaz bir yoğunluk oluyor. Burada halk, perşembeleri mezarlığa ziyarete giderler. Kimsesizler mezarlığı kısmı ise çok hareketsiz, sahipsiz… Mültecilerin şehirde karşılaştıkları şeyin bir kesitini aslında mezarlıkta görüyoruz.” Parin, mezarlık fotoğraflarını hatırlatarak “hoş değil” yorumunu yaparak kimsesizler mezarlığının hem estetik hem de diğer mezarlıklara entegrasyonu açısından düzenlenmesinde yerel yönetimlere görev düştüğünü söylüyor.