2023’ün öngörülemeyen seçiminden sonra hemen tüm beklentilerin
aksine ve kimsenin öngöremediği yeni bir seçim sonucu daha ortaya
çıktı. Seçimden önce ülke haritasının bu ölçüde değişeceğini
öngören yoktu, olsaydı da dalga geçilirdi.
Her seçim gibi bu seçimden de her biri üzerinde ayrı ayrı
durulması gereken çok önemli veriler ortaya çıktı. Notlar ve
başlıklar halinde aktarmaya çalışalım;
Erdoğan ve kurmaya çalıştığı tekçi, otoriter rejimi büyük bir
yara aldı. Partisi 2002 seçimindeki sınırlarına geriledi. Bu
haliyle yeniden toparlanmasının imkanları da görünmüyor. Kürt
karşıtlığı üzerinden yarattıkları milliyetçi dalgaya tutunan
AKP-MHP ittifakının bu hayli işlevli aracının kendilerini daha
fazla ayakta tutmaya yetmediği ortaya çıktı.
CHP ve İmamoğlu her türlü devlet imkanını kullanan iktidar
partisi ve ortağının ittifakını en derinden sarstı. Ülkenin
geleceğinde söz sahibi olacağını gösterdi.
1 cumhurbaşkanı, 17 bakan ve bir adaya karşı yarışan İmamoğlu
iktidara yürüyüşün en önemli badiresini başarıyla atlattı.
İstanbul’da başlayan ve artık çok ciddi bir sembole dönüşen
İmamoğlu etkisinin tüm ülkeyi etkilediği, bu etkinin ülke sathına
yayıldığı görüldü. İmamoğlu gerçekten de “kazanacak aday” olduğunu
kanıtladı.
Türkiye, tarihinde ilk kez bu boyutta büyük bir sosyal demokrat
belediyecilik zaferiyle karşılaştı. Özgür Özel, parti idaresi ve
aday tercihleriyle muhtemelen kendisini de şaşırtacak boyutta bir
başarıya ulaştı. CHP’yi sıkıştığı yüzde 20’lerden alıp yüzde 37’ye
yükseltti. Yıllardır oluşturulan solun seçim kazanamayacağı
algısını yıktı.
Kürt seçmen her türlü baskı, karalama, yıldırma ve hile çabasına
rağmen geri adım atmadı, aksine partisi DEM’i birkaç adım ileriye
taşıdı. Ağrı’dan Muş’a, Iğdır’dan Van ve Urfa’ya aldığı sonuçlar
Kürtlerdeki iradenin aynen yerinde durduğunu gösterdi. Bu haliyle
Kürt meselesinde de çok ciddi ve olumlu sonuçlar üretme potansiyeli
olan bir manzara doğdu. Erdoğan’a, yaklaşık on yıldır yürüttüğü
baskı siyasetinin bir sonuç doğurmayacağını, kayyımlarının etkili
olmadığını ve bu meselede bir normalleşmeye, müzakere siyasetine
ihtiyaç duyulduğunu gösterdi. İstanbul’daki sonuçlarda da 2019’daki
gibi etkili olduğunu gösterdi.
Ne yapmaya çalıştığı hakkında kendi partililerinin dahi bir
fikrinin olmadığı Akşener siyasetten silindi. İstikrarsız,
çelişkili ve ilkesiz siyasetin seçmende bir karşılığı olmadığı
görüldü. Girmeye çalıştığı Cumhur İttifakı'na, girse de bir
etkisinin olmayacağı ağır bir yara aldı.
AKP’nin her türlü siyasi, ekonomik ve bürokratik imkanı vererek
Kürt siyasetine dahil etmeye çalıştığı Hüdapar projesi çöktü. Kürt
halkı devletin dayattığı bu siyasi mühendislik çalışmasını çöpe
attı.
Irkçı-milliyetçi dalga çok ciddi bir sönümlenme yaşadı.
İktidarın zımni, muhalefetin açık kabulüyle bulduğu boşluklardan
ilerlemeye çalışan Zafer Partisi’nin küçük bir gruptan öte
karşılığının olmadığı/kalmadığı ortaya çıktı. Milliyetçi lig
hayalleri başka baharlara kaldı.
Seçimin bir diğer kaybedeni TİP ve diğer sol partiler oldu.
Tarihi bir “momentum” yakaladığı havasındaki TİP, sadece on ay
içinde AKP ve ZP’nin yaşadığına benzer bir gerilemeyle karşılaştı.
Popülist tercihleriyle Hatay’da CHP’ye kaybettirip AKP’ye
kazandırmaları seçimin en ibretlik yanlarından oldu.
