Kışanak İsviçre dergisine 8 Mart için yazdı: Sınır Tanımayan Hayaller

HDP'li tutuklu siyasetçi Gültan Kışanak, İsviçre'de yayınlanan Femina dergisi için kaleme aldığı yazıda "Kadınlar olarak sadece geçtiğimiz yollar değil, aynı zamanda özgür ve eşit bir gelecek hayali de bizleri buluşturuyor. Kadınlar olarak birbirimizden öğreniyor, kadın dayanışmasından güç ve moral alıyoruz. Sınırları aşarak, deneyimlerimizi paylaşıyor, kazanımlarımızı çoğaltıyoruz. Erkek egemen sistem önümüze engeller çıkartsa da başaracağımıza inanıyorum" ifadelerini kullandı.

Abone ol

DUVAR - Tutuklu Kürt siyasetçi Gültan Kışanak, İsviçre'nin en yüksek tirajlı dergilerinden Femina'da 8 Mart için bir yazı kaleme aldı. 

Kışanak "Sınır Tanımayan Hayaller" isimli yazısında, kadın siyasetçilerin dava dosyalarında kadın özgürlük mücadelesinin önemli bir yer tuttuğunu belirterek "Partimizin kadın meclisi toplantıları, cinsiyet kotası ve eş başkanlık uygulamaları, eşit temsil politikamız suç gibi gösteriliyor. Kadınların örgütlenmesi, siyasete katılması, eşit temsil iddiasında bulunması, şiddete karşı mücadele etmesi, kadınların IŞİD saldırılarından korunması için çağrı yapması suç. Erkek egemen zihniyet, kadınlara bir sınır çizmiş; bu sınırın dışına çıkan kadınları cezalandırıyor, cezaevlerine hapsediyor" ifadelerini kullandı. 

Yazısında, Covid-19 nedeniyle “sohbet hakkı dahil”, tüm sosyal iletişim haklarının yasaklandığını anlatan Kışanak "Bir yıldan beri birbirimizi göremiyoruz. Herkes kaldığı hücrede, yalnızlıkla baş etmeye çalışıyor. Mecbur bırakıldığımız fiziki yalnızlığı, dışarıda mücadele eden kadınları düşünerek aşıyoruz. Hayallerimizle, kendimizi çoğaltıyoruz. Erkek egemenliğine karşı elde edilen her başarı, beton duvarları, demir parmaklıkları aşarak yüreğimizi ısıtıyor" dedi. 




Gültan Kışanak'ın* yazısının tamamı şöyle: 


"Dünyada bu kadar yoğun toplumsal ve siyasal gelişme varken Türkiye’deki Kürt kadın siyasetçilerin yaşadıkları sizler için uzak bir gündem olabilir belki de. Oysa özgürlük hayallerimize ulaşmamızın yolu birbirimizin ayak izlerini takip etmekten geçiyor. İçinde bulunduğum koşullar nedeniyle imkanlarım kısıtlı olsa da dünyada yükselen kadın özgürlük mücadelesini takip etmeye çalışıyor, kadınların başarılarından güç ve enerji alıyorum. Bu yazıyla biraz kendi mücadelemizden bahsederek enerjinize ortak olmak istedim.

'HAKKIMIZDAKİ SUÇLAMALAR HEP AYNI'

Size bir cezaevi hücresinden yazıyorum. İki dönem milletvekilliği, bir dönem belediye başkanlığı yapan bir Kürt kadınım. Siyasi görüşlerim nedeniyle 2016 yılında tutuklanarak cezaevine konuldum. 2016 yılı, Kürt siyasetçilere yönelik tutuklamaların başladığı yıldı. Tutuklamalar sonraki yıllarda da devam etti. Şu anda cezaevlerinde kadın-erkek binlerce Kürt siyasetçi var. Hakkımızdaki suçlamalar ise hep aynı: Basın açıklaması yapmak, mitingde konuşmak, iktidarı eleştirmek, yerel özerklikten bahsetmek, barışı savunmak vs.
Biz kadın siyasetçilerin dava dosyalarında ise kadın özgürlük mücadelesi önemli bir yer tutuyor. Partimizin kadın meclisi toplantıları, cinsiyet kotası ve eş başkanlık uygulamaları, eşit temsil politikamız suç gibi gösteriliyor.
25 Kasım Kadına Karşı Şiddetle Mücadele Günü nedeniyle yaptığımız etkinlikler dava dosyalarında baş köşede yer alıyor. Günde 4 kadının erkekler tarafından öldürüldüğü bir ülkede yaşıyoruz. Ama kadına yönelik şiddeti önlemek amacıyla mücadele ettiğimiz için yargılanıyoruz.
Dünyanın her yerinde olduğu gibi burada da her yıl 8 Mart Dünya Kadınlar Günü nedeniyle çeşitli etkinlikler yapılır. Biz kadın siyasetçiler de bu etkinliklere katılır konuşmalar yaparız. Bu konuşmalar da dava dosyalarına suç unsuru olarak konulmuş.

'KADINLARIN IŞİD SALDIRILARINDAN KORUNMASI İÇİN ÇAĞRI YAPMASI SUÇ'

Daha bitmedi… 2014 yılında IŞİD’in Kobane’ye yönelik saldırılarını durdurmak için kamuoyuna yapılan duyarlılık çağrısı nedeniyle 108 siyasetçi hakkında yeni bir dava açıldı. Biz kadınlar açısından bu davanın anlamı çok farklı. Aynı yıl Şengal IŞİD saldırısına uğramış, Ezidi kadınlara tecavüz edilmiş, esir alınan kadınlar köle pazarlarında cariye olarak satılmıştı. Bu Kürt kadınlar açısından büyük bir travmaydı. Aynı trajedinin Kobanê’de tekrarlanmasından endişe duyuyorduk. Ve haklı olarak yurttaşı olduğumuz Türkiye’den IŞİD saldırılarının durdurulması için yardım etmesini istedik, kamuoyuna duyarlılık çağrısı yaptık. Şimdi bunun için, ömür boyu hapis cezası istemiyle hakkımızda dava açıldı.
Kısacası kadınların örgütlenmesi, siyasete katılması, eşit temsil iddiasında bulunması, şiddete karşı mücadele etmesi, kadınların IŞİD saldırılarından korunması için çağrı yapması suç. Erkek egemen zihniyet, kadınlara bir sınır çizmiş; bu sınırın dışına çıkan kadınları cezalandırıyor, cezaevlerine hapsediyor.

"HERKES YALNIZLIKLA BAŞ ETMEYE ÇALIŞIYOR'

Söz cezaevine gelmişken, biraz da içinde bulunduğumuz koşullardan bahsedeyim. Yüksek güvenlikli, hücrelerden oluşan bir cezaevinde kalıyorum. Her hücrenin önünde üstü açık, etrafı yüksek duvarlarla çevirili, birkaç metrekarelik bir havalandırma var. Adeta beton bir kuyu. Günün belli saatlerinde, hava almak, spor yapmak, çamaşırlarımızı kurutmak için havalandırmaya çıkartılıyoruz. Burası kamerayla izleniyor. Kadın olarak hareketlerimize, giyimimize dikkat etmek durumundayız. “Salınarak yaşamak” kadın kimliğinin bir parçası!
Bu cezaevinde daha önce milletvekilliği, belediye başkanlığı yapmış sekiz kadın siyasetçi var. Daha önce haftanın belli günlerinde, bir araya gelerek sohbet etme hakkımız vardı. Covid-19 nedeniyle “sohbet hakkı dahil”, tüm sosyal iletişim hakları yasaklandı. Bir yıldan beri birbirimizi göremiyoruz. Herkes kaldığı hücrede, yalnızlıkla baş etmeye çalışıyor. Mecbur bırakıldığımız fiziki yalnızlığı, dışarıda mücadele eden kadınları düşünerek aşıyoruz. Hayallerimizle, kendimizi çoğaltıyoruz. Erkek egemenliğine karşı elde edilen her başarı, beton duvarları, demir parmaklıkları aşarak yüreğimizi ısıtıyor.

'KIZ KARDEŞLERİMİZİN YÜRÜDÜĞÜ YOLLARI BİZ DE YÜRÜDÜK'

Bizler birçok engeli aşarak siyasete katıldık. Kadını kamusal alandan dışlayan erkek egemenliğinin çeşitli yüzleriyle karşılaştık. Farklı coğrafyalarda, farklı zamanlarda kız kardeşlerimizin yürüdüğü yolları biz de yürüdük, benzer deneyimler yaşadık. Erkeklerin, ailenin, toplumun ön yargılarını aşarak, kadınların sözünü siyaset kürsüsüne taşıdık. Zorlu bir mücadeleydi. Şimdi de devletin- iktidarın eril yüzüyle karşı karşıyayız.
Sanırım bu satırları okuduktan sonra, kadınlar olarak farklı toplumsal ve siyasal ortamlarda yaşasak da hiç de birbirimize uzak olmadığımızı düşüneceksiniz. Kadınlar olarak sadece geçtiğimiz yollar değil, aynı zamanda özgür ve eşit bir gelecek hayali de bizleri buluşturuyor. Kadınlar olarak birbirimizden öğreniyor, kadın dayanışmasından güç ve moral alıyoruz. Sınırları aşarak, deneyimlerimizi paylaşıyor, kazanımlarımızı çoğaltıyoruz.
Erkek egemen sistem önümüze engeller çıkartsa da başaracağımıza inanıyor, tüm kadınların 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü kutluyorum." (HABER MERKEZİ)

* Önceki dönem Diyarbakır Büyükşehir Belediye Eş Başkanı