Kitap-lık editörü Murat Yalçın: Nitelikli dergi akçeden çok tutku gerektirir
Kitap-lık dergisi editörü Murat Yalçın ile Türkiye'deki dergiciliği konuştuk. Yalçın, "Anlatacak bir şeyleri olanlar, kıraathane sohbeti, avcı muhabbeti kıvamında karaladıklarını öykü diye sunuyor. Yazarlık atölyelerinde öykü çalışılması da, uzunluk itibariyle dergilerde yayımlama olanakları da etken kuşkusuz. Yazanların pek çoğunun yazarlık aşamasına gelemedikleri, sözgelimi öykü üstüne düşünmedikleri, biçime, dile ilişkin herhangi bir tutumlarının dahi olmadığı ortada" diyor.
DUVAR - Usta öykücü Murat Yalçın, bilindiği gibi Yapı Kredi Yayınları ve kitap-lık dergisinin editörlüğü görevlerini üstleniyor. Konu Türkçe edebiyat olduğunda fikir ehillerinden biri olarak üretenlerin karşısında sık sık gördüğü bir isim de olan Yalçın ile kitap-lık dergisini ve dergicilik mefhumunu konuştuk. kitap-lık’ın temsil ettiği gelenek, editör ve yazar arasındaki ilişki, kriz ve üretim bağlamında yazın meselelerine dair de fikirlerini aktarırken Yalçın, konu sosyal medyaya geldiğinde, “Yazarlar, okurlar sosyal medya aracılığıyla kültür mahfilleri oluşturabiliyor, dergilere malzeme olabilecek pek çok materyal buralarda dolaşıma giriyor” diyerek düşüncelerini açıklıyor.
İlk olarak, öykü ya da edebiyatı konu alan herhangi bir yazı kaleme alan bir yazar, derginize nasıl ulaşıyor?
omer.yalcin@ykykultur.com.tr adresine gönderiliyor. Yayımlanma ihtimali varsa belirtiliyor. Bu noktada kritik olan şu: Gönderilenler hakkında değerlendirme, görüş isteniyor ancak böyle bir çalışma yapamıyoruz.
Son dönemde popüler oyuncuların, şarkıcıların edebiyatı konu alan üretimlerinin dergilerin niceliğini arttırdığı ortadayken, niteliğe olan etkisini nedir sizce? Bir anda öykü yazarlığının ilgi görmesine sebep olan etken ne?
Öykü, yazının en düzayak türü sayılıyor olsa gerek. Anlatacak bir şeyleri olanlar, kıraathane sohbeti, avcı muhabbeti kıvamında karaladıklarını öykü diye sunuyor. Yazarlık atölyelerinde öykü çalışılması da, uzunluk itibariyle dergilerde yayımlama olanakları da etken kuşkusuz. Yazanların pek çoğunun yazarlık aşamasına gelemedikleri, sözgelimi öykü üstüne düşünmedikleri, biçime, dile ilişkin herhangi bir tutumlarının dahi olmadığı ortada. Daha da tuhafı, biçimsel kaygıları küçümseyenler itibar görüyor artık.
'EDİTÖR BİR ONAY MAKAMI DEĞİLDİR'
Dergicilikte editör-yazar ilişkisini nasıl yorumlarsınız? İlk kez bir dergiye öykü gönderen Kbir yazarın editörle ilişkisi, ona bakış açısı ne oluyor?
Editör bir onay makamı değildir. Sabırlı, azimli, anlayışlı olanların yazıya/yazına kendilerini adadıkları hemen belli oluyor, onları fark edip itina göstermek editörün görevi. İyi bir öykü hafif bir redaksiyonla ışıldar. Editör ne yapsa yoktan bir yazar var edemez. Ancak yazarlık kumaşı olanlara daha fazla/sık yer verebilir.
Geçen seneki üretiminiz nasıldı? Ekonomik krizin yaptırımı oldu mu? Krizin sürekliliğinden ve üretiminizin niteliğini etkilediğinden bahsetmek mümkün mü?
kitap-lık ülkemizin en istikrarlı dergilerinden. Güçlü bir yayınevinin bünyesinde yoluna devam ediyor. Dolayısıyla ekonomik dalgalanmalardan etkilendiği söylenemez. İyi bir yazın dergisi olmanın gereklerini yerine getirmek, nitelikli okura yaraşır sayılar hazırlamak akçeden çok bilgi, deneyim ve tutku gerektirir.
'DERGİLER SOSYAL MEDYANIN DİNAMİZMİNE ULAŞAMAZLAR'
Sosyal medyanın okur ile iletişimde dergiciliğe ne gibi katkıları oldu? İnternetin üretim ve tüketim bağlamında edebiyata etkisi sizce nedir?
Sosyal medya dergiciliğin tansiyonunu düşürdü. Yazarlar, okurlar sosyal medya aracılığıyla kültür mahfilleri oluşturabiliyor, dergilere malzeme olabilecek pek çok materyal buralarda dolaşıma giriyor. Dergiler ne yapsa sosyal medyanın dinamizmine ulaşamazlar. Basılı dergicilik kendi alanını korumalı, bir obje olarak albeni yaratmalı, tasarımıyla, içeriğiyle okurla özel bir ilişki kurmalı. Başka mecraların, dijital ortamların suyuna kapılırsa boğulup gider.
İçinde bulunduğumuz yıllar itibariyle portal ve dergi sayısının artması durumunu nasıl yorumlarsınız? 70’li ve 80’li yıllara nazaran, niceliğin ve niteliğin –olumlu ya da olumsuz– değiştiğini söylemek mümkün mü?
Mecraların artmasıyla yazınsal değerlerin törpülendiği söylenebilir. Editoryal denetimin, eleştirel süzgeçlerin olmadığı yerde izler takip edilemez. Geriye doğru bakıldığında her dönemin kendine özgü koşulları içinde yazarların, şairlerin, yayınevlerinin, nitelikli okurların bu koşullara direnişini görürüz. Tarihsel, toplumsal, ekonomik ya da teknik gelişmeleri bahane etmeden işine bakanlar iz bırakırlar.
Türkçe edebiyatın, özellikle Orhan Pamuk’un Nobel alması sonrası, yurtdışında takip ediliyor olmasının dergiciliğe olan etkisi nedir sizce? Üretim yaparken niteliğinizi belirleyen ulusal ya da uluslararası etken nedir?
Büyük ölçüde çeviriyle beslenen ama kendini başka dillere açamamış bir yazının üyeleriyiz. Başta dil, kültür farkı olmak üzere, pek çok neden sıralanabilir. Birkaç romancının kişisel bağlantılarla, özel çabalarla başka dillere çevrilmesi yetmez. Şiirimiz gayyâ kuyusunda, öykümüz gözlerden ırak. Üretim aşamasındayken çevrilebilme ihtimalini gözetmenin de bir yazarı iyi bir yere götüreceğini sanmam.
'YAZAR YETİŞTİREN DERGİLER YOK ARTIK'
Türkçe edebiyatta öykü ve roman dosyalarını biçimsel ve içeriksel olarak şekillendiren ilk ortamın dergiler olduğu düşünüldüğünde, yazarın yazdıklarını matbu bir mecrada ilk olarak dergilerde görmesinin etkisiyle, dergilerin yazara vaat ettiği şeylerden en önemlisinin özgüven olduğunu söylemek mümkün mü? Dergiler, yazara ne vaat eder? Ya da karşıtını da sormak mümkün: Yazar, dergilere ne vaat eder?
Dergiler önceleri yazarların ortaya çıktığı yerlerdi, yani yazın kamuoyunda şair, öykücü, yazar olarak bilinmelerini sağlayan araçlardı. Yazar yetiştiren dergiler, editörler yok artık. Dergiler yazını zinde tutan, şiirin, öykünün atılım yaptığı yerler olmalı. Bir yazın dergisinin temel işlevi budur. Yazarlık, şairlik vaat edenleri teşvik etmek, yeni imzaların gelişimini gözetmek ustaların boy gösterdiği bir dergi olmaktan daha önemlidir. Dergi yazardan katkı bekler, çünkü bir derginin niteliği yazarlarının değerleriyle ölçülür.
Türkçe edebiyatta dergi mefhumunun önemli bir gelenek olduğunu söylemek mümkün. Geçmişten bu yana, pek çok yazar bir araya gelerek ortak üretim yapmış, dergiler çıkarmıştır. Kendinizi yakın bulduğunuz bir gelenek oldu mu? 200 sene sonra bugünlerden bahsedildiğinde, üretiminizin Türkçe edebiyat ile olan ilişkisinin nasıl tanımlanmasını istersiniz?
Okul yıllarından itibaren dergileri takip ettim: Hürriyet Gösteri, Yazko Edebiyat, Milliyet Sanat, Varlık, Mavera, Gergedan, Defter… Yazdıklarımı yayımlamaya başladığımda kendimi dergi bürolarında buldum. Yaşım itibariyle yetişemediğim dönemlerin Yeni Dergi, Seçilmiş Hikâyeler, Türk Dili gibi önemli dergilerini sahaflarda, kütüphanelerde bulup cilt cilt taradım, yer yer okudum. 200 demeyelim de 50 yıl sonra kitap-lık’ın döneminin önde gelen bir dergisi sayılmasını, bazı sayılarına başvurulmasını isterim. Belli mi olur, bugün bizim göremediğimiz kimi özellikleri, güzellikleri varsa onların fark edilmesini dilerim.