Klasik dönemden yenilikçiliğe: Cegerxwîn'in köprüsü
Cegerxwîn’in şiirleri formu, tarzı, vezni ile eskidir, Melayê Cizîrî’nin soluğu hissedilir. Ama içerik ve konu itibarıyla birçok toplumsal öğeyi, şeyhlik, sofuluk ve ağalık gibi durumları, çeşitli Kürt cemiyetlerine olan sitemlerini içermesi bakımından da şiirin yenilikçi bir tarafıdır. Bu klasik form ile yenilikçi içerikteki dengeden dolayı diyebiliyoruz ki Cegerxwîn klasik kültür ile kendi yenilikçi dönemi arasında bir köprüdür.
Deham Ebdulfettah
DUVAR - Bu makalede Cegerxwîn’in biyografisinin bir bölümüne uzanacağım ama perişan çocukluğunun durumunu ortaya koyacak koşullarım yok. Sadece şiirinin kumru ve goncalarının toprağından beslendiği yaşam alanlarının bazılarını tanıtmaya çalışacağım. Özellikle hücrelerde (medrese) geçirdiği öğrencilik yaşamını.
Cegerxwîn birçok farklı medresede ve farklı mollalardan ders almıştı. En son durağı da Amûdê olmuştur. Amûdê’nin alçakgönüllü topraklarına rüya ve özlemlerinin tohumlarını bırakmıştır. Seyda Mela Ubêdullahê Hêzanî’nin gözetiminde değişimin meltemine tutuldu. Sofu Hasan’ın Feqî Şêxmûs’undan Cegerxwîn’in ses getiren şair ufuklarına evrildi.
Seyda Mela Ubêydullah inanan, özgür ve bağımsız fikirlere sahip bir bilgeydi. İlminden ve bilgeliğinden emindi. Aynı zamanda şiir ve şairliğin de çok iyi bilincindeydi. Hoca Ubêydullah bu etik tutumuyla öğrencilerini yetiştiriyordu. Onları daha güzel bir geleceğe hazırlıyordu.
CEGWRXWİN’İN İLK ŞİİRLERİ
Bir gün Cegerxwîn hücrede tek başına dizlerinin üzerine çökmüş defteriyle ilgilenirken hocası içeri girer, habersizce yaklaşır, bastonuyla sırtından dürter.
"Ne yapıyorsun kepçe kulak?"
Cegerxwîn başını kaldırır, ayakları üzerine dikilir ve cevap verir.
"Şiir karalıyorum hocam."
"Şiir mi? Bakalım mı?"
Cegerxwîn elini cebine atar ve iki kağıt çıkarır.
"Hocam bunların ikisi de şiir. Biri Melayê Cizîrî’nin, biri de benim. Hangisinin benim, hangisinin Cizîrî’nin olduğunu bilecek misin?"
Hoca iki şiiri de okur.
"Bu Cizîrî’nin, bu da senindir."
Cegerxwîn gülümser.
"Yok hocam, bu benim, diğeri de Cizîrî’nindir"
Şaşırır Hocası Melle Ubeydullah, Cegerxwîne döner.
"Sofî Hesen’in oğlu, vallahi de şairmişsin."
Cegerxwîn bu anısıyla ilgili olarak, "Ben Seyda’nın ağzından bunu duyduğumda büyük bir duygu yoğunluğuna kapıldım, kanatlanır gibi oldum. Hayallerim sanki alıp beni Kürt şiirinin semalarında dolaştırıp Melayê Cizîrî, Xanî ve Feqîyê Teyran’ın yanına oturttu. Kısaca diyebilirim ki Seyda bu cümlesiyle benî Cegerxwîn yaptı" der.
Sonrasında Cegerxwîn hangi şiirini Hawar dergisine göndermişse, göğsünü gere gere altına mahlasını (Cegerxwîn) yazmıştır.
CELADET İLE TANIŞMASI
Bir gün Celadet Alî Bedirxan Amûdê’ye gelir. Bazı dostlarına, Hawar dergisine Cegerxwîn ismiyle şiir gönderen bir genç olduğunu söyler, onu görmek istiyorum, der. Cegerxwîn geldiğinde Celadet sıcak bir karşılamayla onu yanına oturtur ve şiiriyle ilgili memnuniyetini dile getirir. Bu iki şahsın özellikle de Cizîrî’nin Cegerxwîn’in şiirine büyük etkisi olmuştur. Aşk şiirlerinde Cizîrî’nin sonsuz bir etkisi görülüyor. Bu derin etki Cegerxwîn’in ilk iki divanında daha belirginlik kazanır.
Cegerxwîn’in kendisi de bu etkiyi inkar etmez. Qamişlo’da kendisiyle bir görüşmemizde "Çoğu okuyucun Cegerxwîn, şiirini Cizîrî’nin etkisinden kurtaramıyor, diyor. Ne dersin?" diye sordum.
Cegerxwîn bir süre sustu, başını kaldırıp, "Doğru," demişti. "Bilir misin Nizar Kabbani gibi bir Arap şairinin elinin altında binlerce divan var, hepsinden besleniyor. Şiirlerinde kimse onun kimin etkisinde kaldığını anlamıyor. Ama benim gibi bir garibin elinin altında Cizîrî’den başka ne var kî? Bak! Birileri sana: Cegerxwîn bir şahin olmuş, özgürce Kürt şiirinin semalarında geziniyor derse, ‘Yok’ de. 'Bileğinden ince bir iple bağlıdır, ipin ucu da Cizîrî’nin elindedir, kendini ondan kurtaramıyor' dersin" dedi.
KLASİK TARZ, YENİLİKÇİ İÇERİK
Cegerxwîn’in şiirleri formu, tarzı, vezni ile eskidir, Melayê Cizîrî’nin soluğu hissedilir. Ama içerik ve konu itibarıyla birçok toplumsal öğeyi, şeyhlik, sofuluk ve ağalık gibi durumları, çeşitli Kürt cemiyetlerine olan sitemlerini içermesi bakımından da şiirin yenilikçi bir tarafıdır. Bu klasik form ile yenilikçi içerikteki dengeden dolayı diyebiliyoruz ki Cegerxwîn klasik kültür ile kendi yenilikçi dönemi arasında bir köprüdür.
Cegerxwîn, sosyal ve siyasi içeriğiyle, kolay ve anlaşılır dili ile kısa bir sürede Kürdi çevrede benimsendi. Şiirleri ağızdan ağıza dolaştı, ezberlendi, Cegerxwîn’in şiir yorumcuları oluştu. Diyebiliriz ki Cegerxwîn şiirini yazar, yorumcuları da topluluklarda dillendirirdi. Mîrhac, Evdîyê Kurimî ve Şêx Sedrî Amûdê’deki, Salihê Silo da Cegerxwîn’in Qamişlo’dakî şiir yorumcularıdır. Cegerxwîn’in yankılanan şiirinin gölgesinde ve her biri farklı bir stille Cegerxwîn’i örnek alan bazı şairleri belirtmek gerekir: Tîrêj, Keleş, Bêbûhar, Mela Nûrîyê Hesarî, Palo… Cegerxwîn, Hamîd Bedirxan‘ın kalemine de yön vermiş; Arapça, Türkçe ve Farsçadan vazgeçmiş ve şiirlerini Kürtçe yazmıştır. Hamîd, 1996 yılında bu dünyadan göçtü ve geride Kürtçe yazılmış altı kitap bıraktı.
DİL ÇALIŞMALARI
Cegerxwîn’in etkisinin en belirgin olduğu yer Amûdê ve çevresidir. 1938 yılında Amûdê’deki aydın kesimin kurduğu “Nadî Kurdistan” adında Mihemed Elî Şiwêş’in başkanlığında, Cegerxwîn’in yürüttüğü bir dernek çalışmalarına başladı. En önemli çalışması da kuşkusuz dernekte kurulmuş dershaneydi. O dershanede Kürt dili Latîn alfabesiyle okutuluyordu. Dersliğin Eğitmenliğini Cegerxwîn, Qedrîcan, Ezîzê Darî üstlenmişti. Kursiyerleri de Amûdê halklarından; Kürt, Arap ve gayrimüslimlerden oluşuyordu. Nadî’nin bir şubesi Haseke şehrinde, bir şubesi de Osman Sebrî öncülüğünde Şam’da açıldı. Maalesef kısa bir süre sonra İkinci Dünya Savaşı’nın başlamasıyla o kazanım yitirildi. Hâlâ Amûdê halkı 80 yıl öncesini ve kendi beldelerinde Cegerxwîn’in öncülüğünde yapılan Kürtçe çalışmaları büyük bir mutlulukla anımsar. Altmışlı yılların başında Cegerxwîn Bağdat Üniversitesinde Kürt dili bölümünde öğretmendi. O dönemde bir Kürtçe-Kürtçe sözlük ve bir gramer kitabı hazırladı. Dil konusunda Cegerxwîn’in dileği Kurmancî lehçesinden ziyade Kürtçeyi (tüm lehçelerden oluşmuş) birleştirmekti. Cegerxwîn iki arkadaşıyla lehçeleri birleştirmek için bir komite oluşturur. Komite,
Cegerxwîn, Kürtçe lehçesi (Başkan), Nûrî Elî Emîr, Soranî lehçesi (üye), Kamil Beşîr, Lorî lehçesi (üye)’ den oluşuyordu.
Birkaç ay süren çalışma derleme ve hazırlıktan sonra Nûrî Elî Emîr çalışmayı Süleymaniye’ye götürür. Süleymaniye’deki entelektüel çevre bu projeyi mantıklı bulmayınca Cegerxwîn de projeden elini çeker.
KÜRTÇE ŞİİR ARAYIŞLARI
Şairliğinden ziyade artık Cegerxwîn’in zihnini kurcalayan, Kürtçedeki eylemselliği ve en ilgi çekici olanı da artık Kürtçe vezninin öz ölçülerini bulma arayışıdır. Cegerxwîn fark ediyor ki Melayê Cizîrî’nin divanındaki tüm şiirler Arapça şiir ritmi ile örülmüş. Her ne kadar kendisi de bazı şiirlerini Cizîrî’nin izinde o ritim ile örmüşse de Kürtçe şarkı ve türkülerin melodilerini Kürt şiirinin veznine temel oluşturması için çalışmıştır.
Bundan dolayı da Kürt şiir veznini “xoşxwan” diye isimlendirmiş. “Xoşxwanları” da hecelerin özelliklerine göre dört gruba ayırmış. Her grubu da “hesp” diye isim vermiştir.
Yani Kürtçe şiirinin “Xoşxwanları” dört “hesp”ten oluşur.
- Hespê çeleng (atik at) 5 eklemden (hece) oluşur.
- Hespê lexer (zayıf at) 6 eklemden oluşur.
- Hespê sivik (hafif at) 7 eklemden oluşur.
- Hespê rewan (rahvan at) 8 eklemden oluşur.
Cegerxwîn bu önemli projeyi tamamlayamadı. Her ne kadar şiir alanında ön palana çıkmış ve şairliğiyle hak ettiği bir üne sahipse de Cegerxwîn’in folklor, sözlük, gramer ve tarih alanındaki çalışmaları da kayda değer çalışmalarındandır.
Kürtçeden çeviren: Tehsîn Beravî