Kobanê Davası'nda ikinci duruşma... Demirtaş'tan hakimlere: Çekilmenizi istiyorum, onurunuzu koruyun

108 kişinin yargılandığı Kobanê Davası'nın ikinci duruşması 22. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görüldü. Selahattin Demirtaş, "İddianamenin esasının hiçbir kıymeti yoktur" dedi.

Abone ol

ANKARA- Eski HDP Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’ın aralarında bulunduğu 28’i tutuklu 108 kişi hakkında açılan Kobanê Davası’nın ikinci duruşması Sincan Cezaevi kampüsünde, 22. Ağır Ceza Mahkemesinde görüldü. Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ ve Sabahat Tuncel'in savunmalarının dinlendiği duruşma 20 Mayıs Perşembe'ye ertelendi.

Davayı HDP’li milletvekilleri ve parti yöneticilerinin yanı sıra çeşitli sivil toplum örgütleri, kadın örgütleri takip etti.

26 Nisan’da görülen ilk duruşma mahkeme heyetinin uygulamaları nedeniyle tartışmalara neden olmuş, avukatlar iki kez duruşma salonunu terk etmişti. HDP Hukuk Komisyonu Sözcüsü Ümit Dede mahkeme heyetinin ilk duruşmadaki tutumunu eleştirerek yapılan yargılamayı “yasadışı yargılama” olarak nitelendirdi. 

DEMİRTAŞ: BU DAVADA USUL ESASTAN ÖNEMLİDİR

Duruşmaya Edirne F Tipi Cezaevi'nden SEGBİS ile bağlanan Selahattin Demirtaş, geçen duruşma yaptıkları reddi hakim talebinin gerekçelerini anlattı. Demirtaş özetle şöyle konuştu: 

İNTİKAM DAVASI: Türkiye’nin barışı demokrasisi ve özgürlüğü için fedakarlık yapmış siyasetçilerin sanık sandalyesinde oturmasından üzüntü duyuyorum. Bu dava Kobanê Davası değil, HDP’ye dönük kumpas ve siyasi intikam davasıdır. Günün birinde Kobanê Davası da açılacak ve gerçek sorumlular, katliam yapan ve yaptıranlar ortaya çıkacaktır ama herkes emin olsun o zaman sanık sandalyesinde biz olmayacağız. Bize bu kumpasın kurulmasının nedenlerini tüm çıplaklığı ile ortaya çıkaracağız.

İLK DEFA BİR PARTİ BAŞKA BİR PARTİYİ YARGILIYOR: Davanın kendisi hedefleri ve amaçları tamamen siyasidir. İddianamenin esasının hiçbir kıymeti yoktur. Bu davada usul esastan daha önemlidir. Tarihte ilk defa bir parti, AKP-MHP başka bir partiyi, HDP’yi yargılamaya çalışıyor. En faşist dönemlerde bile bir parti hakim cübbesi ile salona girmemiştir. Biz halkın iradesini bu kumpas davasında ezdirmeyeceğiz. Merak etmeyin diyorum Türkiye toplumuna, bu devran dönecek.

KRONİK RAHATSIZLIKLARIM NEDENİYLE GELEMİYORUM: Yanımda avukat olmadan savunma yapmaya zorlanıyorum. Şu an SEGBİS salonunda avukatsız savunma yapıyorum. Kronik rahatsızlıklarım nedeniyle de mahkeme salonuna gelemiyorum. İddianame ise bana tebliğ edilmedi. 

REDDİ HAKİM NEDENLERİ: İddianame size 30 Aralık 2020’de gönderilmiş. Sonraki resmî tatil günlerinin ardından 3 iş günü boyunca mahkemeniz başka bir yargılama yapmışken, 3530 sayfa iddianameyi incelediğini söylüyor. 24 saat kesintisiz okunsa 9 gün sürüyor. Mahkemeniz göz göre göre çarpıtıyor. Bu iddianamenin bu sürede incelenmesi ve tutanak hazırlanması imkansız. Mahkemeniz hakkında soruşturma açılmasını isteyeceğiz. Burada bir şaibe var. 

ERDOĞAN'IN TALİMATINI UYGULUYORSUNUZ: Erdoğan daha AİHM kararı açıklanmadan 40 gün önce “Bizim yargımız gereğini yapacak" dedi. Siz iddianame elinize ulaştığından beri bu talimatı uyguluyorsunuz. Tensip tutanağı UYAP’a kaydedildikten 18 saat sonra MHP Genel Başkan Yardımcısı Fethi Yıldız tweet attı, Türkiye böyle duydu. UYAP’a yalnızca dava avukatları ve mahkeme heyeti girebilir. Peki Fethi Yıldız nasıl bildi? HSYK’ya suç duyurusunda bulunacağız.

MAHKEME HEYETİ ÇEVİRİDE SAHTECİLİK YAPMIŞ: Mahkeme heyeti sadece korsan çeviri yapmakla yetinmemiş çeviride sahtecilik yapmış. AİHM kararını aleyhime kullanabilmek için hile yapmış, AİHM kararındaki en kritik cümle tutanağa yanlış geçmiş. Bu ağır bir suçtur ve belgelerle kesinleşmiştir. AİHM kararı 12 Kasım’da imzaya çıktı 22 Aralık’ta açıklandı. AİHM kararı 40 gün sonra açıkladı ama kararı birileri duymuş olacak. AİHM’deki Türk yargıcın abisi AKP MKYK üyesidir. Kararın açıklanmasına 20 gün varken Erdoğan ve Bahçeli bana dair sert açıklamalar yaptı.

SİZ DOSYAYA BAKMAMIŞSINIZ: AİHM kararının resmî çevirisi hala dosyada yoktur. Nereden okudunuz A Haber’den mi ATV’den mi dinlediniz de AİHM kararına atıf yaptınız? AİHM derhal tahliye kararı verdi. Türkiye tarihinin en ağır ihlal kararı verildi bu da mı sizi bağlamaz? Siyasi amaçla tutuklamışsınız deniyor, çoğulcu demokrasiye kast edilmiştir deniyor. Siz dosyaya bakmamışsınız.

ŞAKA GİBİSİNİZ: Anayasa’yı Erdoğan da Soylu da heyetiniz de tartışamaz. MYK toplantımızın ardından atılan tweeti suç sayamazsınız. Anayasaya, hukukun üstünlüğüne bağlı olmayan bir mahkeme bizi yargılayamaz. Bizi suçlamadan önce sizin aklanmanız gerekir.  Benimle ilgili verilen AİHM kararını tanımayan mahkemeniz, tensip tutanağında başka AİHM kararlarına atıf yapmış. Dosyada Demirtaş kararı yok! Şaka gibisiniz. 

SELAHATTİN DEMİRTAŞ'IN SAVUNMASININ TAM METNİNİ OKUMAK İÇİN TIKLAYIN

Verilen aranın ardından konuşmasına devam eden Demirtaş özetle şunları söyledi:

SAVCI ÇOK A HABER İZLEMİŞ HERHALDE: Dosyada yüzlerce sayfa ANF’den alınma haber var. Ama ANF’ye Türkiye’de erişim engeli var. Savcı yasadışı yollarla mı bu haberlere ulaştı? Erişim engelli bir siteden çıktı alarak sanıklar hakkında algı oluşturulmak isteniyor. İddianamenin düzeltilmesi gerekir. Bayrak yakma var mesele iddianamede. Cemil Bayık ile ben nerede bayrak yakmışım? Hiçbir suç isnadı şahsileştirilmemiş. Savcı çok A Haber izlemiş heralde.

DELİL ARAŞTIRILMAMIŞ: Bu iddianame “Hiçbir şey olmamışsa bile mutlaka bir şey olmuştur” iddianamesi. Torba iddianame... İsnat edilen suçların hiçbiri şahıslar ile ilişkilendirilmemiş. Hangi suçu kim işlemiş yok. Ben ve Sn Yüksekdağ tutuklandığımızda benim adıma atılan bir sahte tweetten başka hiçbir “kanıt” yok. Hadi beni tutukladınız, peki Figen Yüksekdağ? Sahte hesap benim, onun da değil! Tek delil sahte mi değil mi araştırılmamış.  Şu an HDP’lileri yargılamaktan başka göreviniz yok ama öyle acele ettiniz ki pazar gününe duruşma tarihi verdiniz. Neden böyle yaptınız? Çünkü Bahçeli, iddianameyi kabul etmeden 25 gün önce açıklama yapmış, “Suç ve suçlu ile gecikmeksizin mücadele edilmelidir” diye.

BİR MÜSLÜMAN BUNU YAPAR MI? Dosyada olmayan bir delili mahkeme kullanamaz. 6 yıl öncenin konuşması, ben unutmuşum, soran gazeteci unutmuş siz nereden buldunuz? Neden aleyhime delil toplama işine girdiniz? Neden dosyama nasıl girdiği belli olmayan bir delili benim tutukluluğuma gerekçe ettiniz? İçinde zerre Allah korkusu olan birinin bu kadar bariz yalan söylemiyor olması lazım. Bir Müslüman bunu yapar mı? Bunu yapan her şeyi yapar. Cumhurbaşkanının seçim kampanyası boyunca benimle ilgili yaptığı açıklamaların tamamı yalan. Emniyet ve savcılık o yalanlarım altını doldurmaya çalışıyor. “Erdoğan’ı yalancı çıkaracak halimiz yok ya uydururuz bir şeyler” yargılaması. 

NEDEN ARAŞTIRMADINIZ? Cumhurbaşkanı kendi yönettiği ülkede ölenler olmuşsa olayın gerçekliğini araştırmakla mükellef değil midir? Neden araştırmaz? İşte bu yüzden; seçim kazanmak için HDP’yi tasfiye et, iktidarın sürmesini sağla. Açılan davanın hakikatı bu. Cumhurbaşkanının algı yaratma operasyonuna bakın; “7 Haziran’dan sonra yaşananlara bakın” diyor. 6-8 Ekim olayları 7 Haziran seçimlerinden 9 ay öncedir. Sizin hukukunuza güvenmiyorum ama bir Müslüman evladı olarak onları Allah’a havale ediyorum.  

ONURUNUZU KORUYUN: Karşınızda sanık sıfatı ile bulunan insanlar bir karıncayı incitmemiştir. Ülkenin iktidarı rant elde ederken biz bir annenin ağlamaması için her şeyimizi ortaya koyduk. Halk bunu biliyor, inanıyor. Siz bizi yargılayamazsınız. Suç işlediği kesinleşmiş yargıçlar heyeti bizi suç iddiası ile yargılayamaz. Çekilmenizi istiyorum. Onurunuzu koruyun.

FİGEN YÜKSEKDAĞ: GERÇEKLERİ İFŞA EDİYORUZ

Duruşmada, Selahattin emirtaş'ın ardından eski HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ söz aldı. Yüksekdağ savunmasında özetle şu mesajları verdi:

KURGULAR YAPILIYOR: Bir adil yargılama davası ile karşı karşıya değiliz. Reddi hakim talebimizin temel gerekçesi budur. Burada gerçekler çarpıtılıyor. Çarpıtılan gerçekler üzerinden bu süreç yürütülemez. 4,5 yıldan beri binlerce savunma yaptım. Kurgular yaparak içerikler yeniden önüme konuluyor. Bütün dava süreçlerinde savunmalarımızı bir hesap verme süreci olarak görmedik. Biz burada gerçekleri ifşa ediyoruz. 

TASFİYE OPERASYONU: Bu iddianame ile HDP’ye yönelik tasfiye operasyonu sonuca ulaştırılmak isteniyor. Bu zamana kadar tasfiye hareketini çok farklı yollarla yaptılar ama bugün sonuca ulaştırmak istiyorlar. Siyasi iktidar bu dava ile bir seçim kampanyası yürütüyor. Bütün meşruiyetlerini yitirdiler. Meşruiyetlerini sağlayabilecek tek yapı yargıdır. Bu nedenle siyasi anlamda iktidarda kalma stratejilerini yargı üzerinden hayata geçiriyorlar.

SAVCI 'YÜKSEK'LERİ KARIŞTIRMIŞ: Bizler yitirdiğiniz canlarımızın, yoldaşlarımızın katili olmakla yargılanırken diğer taraftan bu siyasi iktidarın bakanı teşhir olmuş mafya ilişkilerine dair en ufak bir soruşturmaya uğramıyor. Savcı Kamuran Yüksek’in konuşmasını almış Figen Yüksekdağ diye iddianameye koymuş. 5 konuşma var böyle iddianamede benim olmayan. Savcı “Yüksek”leri karıştırmış. Yükseklerle muhattap olunca demek ki böyle oluyor.

KAHİN OYMAYA GEREK YOK: Buradan gerçek bir yargılamanın çıkmayacağını anlamak için kahin olmaya gerek yok. Bize ceza vermek üzerine kurgulanmış bir mekanizma ile karşı karşıyayız. Bizim dışımızda herkes konuşurken biz tek söz söyleme hakkına sahip olamadık. (Konuşurken ses sistemi kapatıldı.) Siyasi iktidarın acelesi var. HDP’nin kapatılmasına gerekçe olması için bu davadan karar çıkması gerekiyor.

YASSIADA ÖRNEĞİ: Yitirilen canların ölümünü kullanmanın dışında hiçbir şey yapmadınız. Biz bugün dediğimizi 6 yıl önce de söyledik. Bağımsız mekanizmaların bu suçları araştırması gerekiyor. Türkiye tarihinde Anayasa’nın çiğnendiği ikinci örnektir bu dava. Birinci örnek Yassıada davasıdır. Yassıada davası, sözde kendisini Yassıada mağduru olarak gören Saray iktidarı tarafından şu an kopyalanıyor.

SABAHAT TUNCEL: 

Figen Yüksekdağ'ın ardından söz alan DBP eski Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel reddi hakim taleplerinden önce 26 Nisan’da görülen ilk duruşmaya ilişkin şöyle konuştu: “Bizler Kürt kadın siyasetçiler olarak bu salonda buna bir kez daha maruz kaldık. Sözümüzü dinlemeden kesme, bizim üzerimizde iktidarı, teknolojinin üstünlüğünü kullanmanız herhangi bir yaklaşım değil aslında bir güç bir erkeklik göstergesidir. Mahkeme heyeti ‘benim borum öter’ dedi aslında. Bu kadar 6 milyon oy almış bir siyasi partinin yöneticilerini getirmişsiniz buraya. Dinleme zahmetine bile katlanamıyorsunuz. Savunma yapan arkadaşlarıma söz vermediniz, bizi savunmasız bıraktınız, güvencesiz bıraktınız. O kadar çok erkek olma durumu hücrelerine sinmiş ki devletin tüm kurumlarında bunu görüyoruz, o yüzden şaşırmadık.” 

‘ÇIPLAK ARAMAYI KABUL ETMEDİM, SORUŞTURMA AÇILDI’

Sincan 3 Nolu Kadın Kapalı Cezaevi girişinde kendisine “çıplak arama” dayatıldığını ve kabul etmediği için hakkında soruşturma başlatıldığını anlatan Tuncel, “Sürekli bir devlet şiddetiyle karşı karşıyayız. Bu devlet şiddeti ile karşı karşıya olduğumuzun hep altını çizmek isterim. Başlangıç sonucu belirler. Siz öyle bir başlangıç yaptınız ki buradan bir adalet beklemek mümkün değildir” dedi. 

Tuncel, özetle şöyle dedi: 

GERÇEKLER ORTAYA ÇIKAR: Hiçbir arkadaşımız lehine bir tane delil bile toplama gereği duymamışsınız. Cumhurbaşkanı size çok önemli bir görev verdi. Ya taktir edileceksiniz ya da aforoz edileceksiniz. Demokratik, hukuk devletinden yanaysanız demokratik hukuk normlarını uygulamak zorundasınız... Gerçeğin de ortaya çıkmak gibi bir kötü huyu var. Ne olursa olsun ortaya çıkar. Biz işte gerçeğin sesiyiz o yüzden siz sesimizi duyulmasını isteriz. Karanlıkla beslenenler ışıktan korkarlar o yüzden bizden korkuyorlar. Bizleri konuşturmak istemiyorsunuz baskı uygulamıyorsunuz bu açıdan görevinizi iyi yapıyorsunuz.

BU MAHKEME IŞİD’İ SAVUNUYOR: Dosyanın Kürt sorunuyla bir bağlantısı var. İddianameyi hiç okudunuz mu? Bu iddianame, bu mahkeme IŞİD’i savunan konuma gelmiş. Bu ülkede onlarca insanın ölümüne neden oldu. Bu savunmayla bize IŞİD’ i savunuyorsunuz. Siz bize ‘niye Kobanê halkı ile dayanıştınız, niye oradaki halkı, Kürt halkı oradaki Aleviler, Ermeniler, mücadele edenler IŞİD çetelerine karşı direniyor, insanlığı savunuyor?’ bize. Bu mahkemelerde biz insanlıktan, demokrasiden, özgürlüklerden yana her şeyi savunacağız. İnsanlar katledildi, kadınlara tecavüz edildi, kadınlar köle pazarlarında satıldı, insanların kafası kesildi. IŞİD’i eleştirecek tek bir cümleniz yok. az. 

KADIN ÇALIŞMALARINI SUÇ GÖSTERMİŞSİNİZ: HDP’nin kapatılma davasına bakın, siyaset yasağı istenenlerden 260 tanesi kadın. Yerel yönetimlerde, kurumlarda kadınlar hiç yokken siz HDP’den bu kadar kadını siyaset dışı bırakmak istiyorsunuz. Burada da bizim kadınlara dair yaptığımız tüm çalışmalarımızı suç olarak göstermişsiniz. Demek ki gerçekten görevimizi doğru yapmışız ve sizi rahatsız etmişiz ki bizi yargılıyorsunuz.

TAHLİYE TALEBİNDE BULUNMUYORUM: Sizin derdiniz adil yargılama değil sizin derdinizi AKP, MHP’yi 2023’e hazırlamak.  HDP’yi tasfiye etmek. Arkadaşlarım hakkımda tahliye talebinde bulunuyorum kendi hakkımda bulunmuyorum. Sizin yerinize gelecek olan ne kadar iktidardan bağımsız harekete edecek bu ayrı. 70’li yıllarda söylenen bir şarkının sözü var; ‘egemen sınıfın temsilcisiniz bırakın bizi halk yargılasın.’

BASIN KARTI OLMAYLANLAR İÇERİ ALINMADI

Sincan Cezaevi Kampüsü’ndeki duruşma salonunda görülen dava öncesinde “turkuaz basın kartı” olmayan gazeteciler içeri alınmadı. Ayrıca duruşma salonuna bilgisayar ve telefonların alınmasına da izin verilmedi. 

İLK DURUŞMADA NELER YAŞANDI?

İddianameyi kabul eden Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi’ne 26 Mart’ta ikinci bir heyet atandı ve mevcut heyet, sadece Kobani davası ve sonrasında gelebilecek bağlantılı davalara bakmakla görevlendirildi. Kobani davası için özel olarak görevlendirilen mahkeme heyeti, ilk duruşmada sürecin nasıl işletileceğini de belli etti. Avukatların protesto ederek salonu terk etmelerine, hakimin reddini talep etmelerine rağmen yargılamayı sürdüren mahkeme heyeti, iddianamenin özetini okutturdu. Mahkeme heyeti, avukatların bulunmadığı salonda hakimin reddine yönelik talepleri kabul etmeyerek itiraz için 7 günlük süre verdi ve duruşmayı 3 Mayıs’a erteledi. Ancak Ceza Muhakemesi Kanunu’na (CMK) göre, belirlenen 7 günlük itiraz süresinin bitimine bir gün kala duruşma günü belirlenmiş oldu. Öte yandan ilk duruşmada yapılması gereken tutukluk incelemesi de yapılmadı ve itirazlar beklenmeden dosya üst mahkemeye gönderildi. Ardından pandemi gerekçesiyle getirilen kısıtlamalar nedeniyle duruşma 18 Mayıs’a ertelendi.

İTİRAZ SÜRESİ DOLMADI

Dava avukatları, reddi hakim taleplerini içeren dilekçeleri, 23. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilmek üzere 22. Ağır Ceza Mahkemesi’ne 3 Mayıs’ta sundu. 23. Ağır Ceza Mahkemesi ise avukatların, hakimin reddine ilişkin taleplerini “itiraz etme yolu açık olmak üzere” reddetti. 23. Ağır Ceza Mahkemesi’nin verdiği 7 günlük itiraz süresi bugün doluyor. CMK’ya göre itiraz süresi dolmadan yargılamaya devam edilemez. Ancak 22. Ağır Ceza Mahkemesi, 7 günlük sürenin dolmasını beklemeden yine CMK'ya aykırı duruşma günü belirlemiş oldu.

Dava avukatlarından edindiğimiz bilgiye göre, gün içinde talebin reddine ilişkin itiraz dilekçelerini 24. Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderilmek üzere 22. Ağır Ceza Mahkemesi'ne sunacak.  

KOBANİ DAVASINDA NELER OLDU?

IŞİD’in Kobani saldırısına karşı Türkiye’de 6-8 Ekim 2014 tarihinde yapılan protesto gösterileri sırasında HDP Genel Merkezi’nin Twitter paylaşımları gerekçe gösterilerek, 9 Ekim 2014 tarihi ve devamında dönemin HDP Eş Genel Başkanları ve MYK üyeleri hakkında açılan birden fazla soruşturma Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nca 2 ana iddianamede birleştirildi. 19 Haziran 2018 yılında genişletilerek çok sayıda siyasetçi hakkında soruşturma başlatıldı ve 20 Eylül 2019’da Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ da daha önce aynı “suçtan” tutuklanmış olmalarına rağmen Kobani davası nedeniyle ikinci kez tutuklandı.

TUTUKLU SİYASETÇİLER

Ardından 24 Eylül 2020 tarihinde aralarında Sırrı Süreyya Önder, Ayla Akat Ata ve Emine Ayna’nın da bulunduğu dönemin MYK üyesi 20 siyasetçi gözaltına alındı ve 2 Ekim 2020’de Sırrı Süreyya Önder, Altan Tan ve Gülfer Akkaya adli kontrolle serbest bırakılırken, diğer 17 siyasetçi tutuklandı. Eski HDP milletvekilleri Aysel Tuğluk, Gültan Kışanak ve Sebahat Tuncel hakkında da başka suçtan Kandıra F Tipi Cezaevi’nde tutuklu olmalarına rağmen Kobani dosyası kapsamında tekrar tutuklama kararı verildi. Yine başka suçtan Kandıra Cezaevi’nde tutuklu olan Gülser Yıldırım’a bu dosya kapsamında ev hapsi şeklinde adli kontrol kararı verildi, HDP’li eski milletvekili İbrahim Binici ve partinin çeşitli kademelerinde görev alan siyasetçiler dosyaya sonradan eklenerek tutuklandı. Dosya kapsamında tutuklu yargılanan siyasetçi sayısı 28’e çıktı. 

İDDİANAMEDE NELER YER ALDI?

 6-8 Ekim’de gerçekleşen protestolardan 6 yıl 3 ay sonra 30 Aralık 2020 tarihinde düzenlenen 3 bin 530 sayfalık iddianame, 324 klasörden oluşan eklerle birlikte mahkemeye sunuldu. İddianame Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından bir hafta içinde 7 Ocak 2021 tarihinde kabul edildi. İddianamede, 108 kişi için "devletin birliği ve ülke bütünlüğünü bozma" ve 37 kez "insan öldürme" başta olmak üzere pek çok suçtan ceza isteniyor. İddianamenin ilk 241 sayfasında yaşamını yitiren 37 kişinin isimleri, mağdur müşteki olarak ise aralarında Adalet Bakanlığı, AKP, CHP, Hür Dava Partisi, MHP, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, MİT, İçişleri Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü ve Milli Savunma Bakanlığı’nın da bulunduğu 2 bin 676 isim yer aldı. İddianamede ayrıca 6-8 Ekim’de gerçekleştirilen eylemler ile tanık ve gizli tanık beyanları da eklendi.

AİHM KARARI

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Büyük Daire tarafından 22 Aralık 2020’de eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş hakkında verdiği “tahliye” kararında “Kobani için yapılan çağrılar şiddet çağrısı değil” yönünde karar verdi. Kararda, ayrıca “HDP Genel Merkezi tarafından yapılan çağrılarla meydana gelen olaylar arasında nedensellik bağı bulunmadığı, söz konusu çağrıların ifade özgürlüğü kapsamında kaldığı” ifade edildi.