Bu yazıya geçen hafta başlamıştım. Araya bir şey girdi, dikkatim dağıldı ve bitiremedim. Kandildi. E, tabii kutlu olsundu. Telefonum toplu mesaj zulmüne direnirken, ben de dağıldım. Yazacaklarım uçtu gitti diye hıncımı mesajlardan çıkardım, sonra kendime bulaştım.
Öncelikle, toplu mesajları samimiyetsiz bulduğumu hatırladım. Koftiden mesajlardı çoğu; yalandan, uyduruktan, değersiz, önemsiz... Bir keresinde toplu mezara benzetmiştim bunları. Naylon naylon büyüyen samimiyetsizlik mezarlığına; eş dost, hısım akraba gömülüyordu.
Sonra nolduysa, kendimi çok özel sanmaya başladığımı hissettim ve korktum. Yani, neden herkes oturup benim için özel mesajlar yazsındı ki?
‘’Kendini fazla önemseme’’ zehriyle zehirlenmiş olabileceğimi düşündüm. Hazır kandilken, tövbe etmeli; kibir ve kabir sözcüklerinin benzerlikleri üzerine kafa yormalıydım. Tehlikenin farkında mıydım gerçekten? İnsanın bünyesi, "önem" yapmaktan kırılabilirdi. Ne saçma bir ölüm olurdu! Cenazemde konuşurlardı:
"Bünyesi fazla önem yapmış, zehirlemiş diyorlar... Sinsi hastalık, bütün vücuduna yayılmış!" Sonrasında türlü tezvirat:
"Tabuta sığmamış diyorlar... Üçte ikisi önem tabii!"
Son zamanlarda bunu düşünüyorum. Zehirlendiğimi. Bu zehir meselesini nasıl abartmışsam artık, 30 Kasım sabahı, yani geçen hafta bir anda sigarayı bıraktım. Sonuçta zehir yani...
Tavuk yemeyi de böyle bırakmıştım. Gezemediği için zehre dönüşen yaratık. Tavuk ama koftiden. 30 küsur günde kesime geliyor, 15 dakikada pişiyor. Fakat bir gezen tavuk öyle mi? Gezen, bilge bir tavuk kolay yetişmiyor. Zaten kolay pişmemesinden belli. Düdüklü şart. Geze geze kas yapmış hayvan.
Sigarayı bıraktığım için kendimi kutladım. Nasıl başardın diye soranlara: ‘’Devrimci bir hamleyle’’ diyerek hava attım, çok insanlı hava aracım Facebook’ta…
Beni bu sosyal medya bozdu biraz da. Yazmış: ‘’Tarihte bugün!’’… Bir iki arkadaşla çay ocağında çektirdiğimiz resimleri hatırlatıyor. İnceden inceden, tarih yazdığımıza inandırıyorlar bizi. Çok önemliyiz ya! Koftiden tabii ki. Evde çorabımın tekini bulamıyorum, ‘’büyük resmi’’ görebiliyorum ne hikmetse.
Facebook, önemli insandan geçilmiyor. Herkesin aynı anda bağırdığı tuhaf bir çocuk oyunu gibi. Elbette herkes çok önemli olduğunu düşünüyor. Misal, bir "bahar temizliği" tehdidiyle sayfadaki insanlar kendilerine çeki düzen verebiliyorlar!
Mohsen Namjoo ilacım oldu. ‘’Koftiden’’ anlamına gelen ‘’alaki’’ diye bir şarkısı var Mohsen Baba’nın.
En çok da: ‘’Şehirden çık havan değişsin’’ kısmı çok acayip.
Şeytan diyor; git bir sahil kasabasına yerleş, memleketi özle!