"Sana sonsuz bağlılık ve bitmeyen aşk andımı bir kez daha dile getirmek için yarım yüzyıl bekledim bu anı" diyecekti Florentino Ariza. Bu sahneden yaklaşık yarım yüzyıl önce, eli kalem tuttuğundan ve de daha öncesinde telgraf memuru olarak çalıştığından Karayip Irmak Şirketi'ne yazıcı olarak işe alınacaktı fakat genç Florentino Fermina'ya öylesine aşıktı ki şirketin tüm mektupları bir şekilde kafiyeli ya da şiirsel oluyordu. Bu şiirsel tarzı nedeniyle artık işini kaybetme tehlikesi yaşamasına karşın gece ve gündüz boyunca Fermina'yı düşündüğünden elinden başka bir şey de gelmiyordu.
Kolera Günlerinde Aşk'ı bu perspektiften anlatıp "Nerede eski aşklar, şimdiki aşıklar sevgililerini İstanbul'un diğer yakasında oturdukları için terk ediyorlar" diyebiliriz. Yeni nesli eleştirisiyle kendi nesline kıymet devşiren dertsiz bir yazı olurdu. Florentino Ariza'nın aşk acısını bir nebze olsun bastırabilmek için kendine kösnül bir dünya kurmuş oluşunu göz ardı edebiliriz nasıl olsa. "Daha kaç vücut gerek bana, benim seni unutmama" diyen modern zamanların aşk acısını andırıyor aslında, değil mi?
Neyse, Florentino şirket yazışmalarında engel olamadığı nefsinin bu lirik yanını köreltmek için yazıcılar kapısına gider ve burada okuma bilmeyen aşıklar için aşk mektupları yazar. Gelen kişinin kişiliğini tahmin edip ona uygun bir aşk mektubu üretir. Ücret de almaz, artık tutkusu olmuştur bu. Bir gün genç bir kız çekingen biçimde kendine bir mektup uzatır ve cevap yazmasını ister. Kızın getirdiği mektubu dün bir oğlancağız için kendi yazmıştır. Böylece kendi mektubuna yanıt verir, sonra yanıtına yanıt verir, böylece aşkları ilerler ve gençler evlenirler. İki genç de Florentino'nun kendileri için ürettiği personalara aşık olmuşlardır.
Cyrano de Bergerac da aslında kendisinin de aşık olduğu ama iri burnu yüzünden açılmaya cesaret edemediği Roxane'e Christian için mektuplar yazar ve buluşmalarında Christian'ın söyleyeceği sözleri onun kuşağına fısıldar. Roxene Christian ile evlenirken Cyrano'nun onun için ürettiği personaya aşık olmuştur aslında.
Yetenekli Bay Ripley ise "kimse olmamaktansa sahte biri olmak daha iyidir" düsturuyla özendiği yaşamlardan birinin personasına bürünecek, bu persona ile seyahat edecek, tatil yapacak ve aşk yaşayacaktı. Sonrasında iki beden bir personaya çok geleceğinden olaylar trajedik boyut kazanacaktı.
Aşk ya da diğer bir ilişki, doğası itibariyle personalar üzerinden yaşanmak zorundadır bir bakıma. Bütünüyle aynı kavramı ifade etmese de "rol" kavramının benlikle ontolojik ilişkisine dair şöyle der Moreno: "Roller benlikten çıkmamıştır, benlik rollerden oluşmuştur". Sosyal medya hesapları ve sevgili bulma uygulamalarında personalar üzerinden -yani sahte- ilişkiler yaşandığından şikayet eden ihtiyarlar var ya, o da "bizim zamanımızda her şey o kadar anlamlıydı ki, ben de o zamanların öznesi olarak çok anlamlıyım" personası işte.