Eskişehir’de 6 yaşındaki Nur Elif, ihmal ve suistimal ile öldürüldü. 9 ve 12 yaşındaki kardeşleri ise ölümden döndü ve devlet korumasına alındı. Hâkim kararıyla velayetleri babaanneye verilen bu çocuklar zaten devletin kefaleti altında değil miydi? Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı il birimleri, velayet kararını ve çocukları izlemekle yükümlü değil mi? Büyük ihtimalle üç çocuğun velayeti karşılığında sosyal yardım tahsis edilmiş olmalı. Engelliler, hasta, yaşlı ve çocuklar için kamu kaynaklarıyla güvenli kurumsal hizmet vermek yerine ehil olmayanların insafına terk eden sosyal politikasızlık öldürdü Nur Elif’i.
Diğer yandan Hiranur Vakfı kurucu başkanı ve İsmailağa Cemaatine bağlı Yusuf Ziya Gümüşel kızı H.K’yi 6 yaşındayken imam nikahıyla cinsel istismara sürüklerken neredeydi devlet kurumları? Milli Eğitim Bakanlığı örneğin H.K. gibi o gettodaki bütün çocuklar için de geçerli olan zorunlu eğitim kuralından aldığı yetkiyi kullanarak takip etmedi mi? Peki ya siyaset? Bugün 6 yaşındaki kız çocuğuna imam nikahlı cinsel istismar suçu nedeniyle Meclis Araştırma Komisyonu kurulmasını teklif etmeye hazırlanan politikacılar daha iki buçuk yıl önce çeplerinde istismarcı listesiyle af kanunu çıkarmak için partilerin kapısını aşındırmıyorlar mıydı? Aynı isimler bugünlerde göz yaşı döküyor kameralar önünde. “Kim olursa olsun, nereye kadar giderse gitsin” feveranıyla toplumun gözünü boyayanların hazırladığı covid bahaneli afla ceplerinde gezdirdikleri listede isimleri yazılı bütün çocuk istismarcılarını çıkardılar cezaevinden. Covid affı uzatıldı. Çocuk cinsel istismarı hükümlüleri 2023 Ağustos ayına kadar dışarıda. O tarikat ve cemaatlerin getto yaşamını cenaze töreninden covid bahaneli affa, zorunlu eğitimden, hastanelerin bildirim yükümlülüğüne kadar bütün kuralları yıkarak teşvik edenler şimdi çocuk cinsel istismarı için komisyon kuracaklarmış. Mecbur kalınca göz yaşına boğularak lanetleyenler sorunu bir de komisyonda uyutmaya niyetlenmişler.
Oysa yapılacak iş yasaların uygulanmasından ibaret. Yürütme dediğimiz yönetim organı ki bu sistemde Cumhurbaşkanının şahsından ibaret, işini yapıp yasaları uygulasa yeter. Yasaların yanı sıra Anayasa m.90 gereğince anayasa hükmünde ve taraf olduğumuz uluslararası sözleşme tam da bu örnek olayın gösterdiği cinsel istismar suçunu önlemeyi mümkün kılacak hükümler içeriyor. 2011’de onaylanmasıyla taraf olduğumuz Avrupa Konseyi Çocukların Cinsel Sömürü ve İstismardan Korunması Sözleşmesini uygulamak, uygulanışını izlemek yerine komisyon kurmakla uğraşmak bir aldatmacadan ibaret. Uluslararası sözleşmeler kadınlar ve çocuklarla ilgiliyse iktidar bunları hiç ağzına almaz, hiç gereğini yerine getirmez. Fakat olmaz böyle şey diyerek feryat etmeyi sever. Tüm bu vakalar ülkenin her yerinde oluyor. Göz yumduğu için bu suçları olduran da iktidar, yasa ve sözleşmeleri uygulasa önleyecek olan da iktidar, olmaz diyerek çığlık atan ilk defa duyuyormuş gibi yapan da iktidar.
İşin daha önemli tarafı çocukların cinsel sömürü ve cinsel istismardan korunması için hazırlanan Avrupa Konseyi Sözleşmesine de tıpkı İstanbul Sözleşmesine olduğu gibi karşı kampanya yürütenlerin arasında İsmailağa Cemaati de var. İktidar onları dinledi, iktidar bu cemaatlerin talimatına uydu veya şantajına teslim oldu da verdi İstanbul Sözleşmesi’nden hukuksuz çıkış kararını. Sözleşmeyi uygulamak yerine cinsel istismar için komisyon kurulduğu takdirde o komisyon o cemaatin yöneticilerini çağırıp hesap sorabilecek mi örneğin. Çocuk pornografisi, çocuk fuhşu, çocuk ticareti gibi geniş suç alanlarını çocuğun cinsel sömürüsü adıyla başlığına taşıyan Sözleşme aynı zamanda çocuklara yönelik her türlü cinsel istismar eylemine de başlığında yer veriyor ve bu ülkenin dindar kesimi bu Sözleşme aleyhine sürekli karalama kampanyası yürütüyor. Adını ağızlarına alamadan yürütmek zorunda kalıyorlar ama… Sadece imzalandığı adanın ismiyle Lanzarote diyerek karalamaya girişiyorlar. Kimse onların çocuk pornosuna karşı devlet tedbir almasın; çocuk fuhşuna karşı devlet çocukları korumasın; çocuk ticaretine engel olmasın; çocuk cinsel istismarını önleyecek tedbirler almasın demekte olduklarını anlamasın istiyorlar. Hiranur Vakfı da bunların arasında, İsmailağa cemaati de bunların arasında. Şimdilerde 6 yaşındaki çocuk ve imam nikahı bağlamında bu suça karşıymış gibi yaparak ayetlerdeki evlilik şartlarını hatırlayıp söyleyerek bu iki yapıyla olan rekabetlerinde kendilerine üstünlük elde etmeye çalışanlar da aynı şekilde İstanbul Sözleşmesi gibi Lanzarote Sözleşmesi’ni de hedef alıyorlar. İktidar ise onları dinliyor. İktidarın tam cemaatlerin istedikleri gibi bir başörtü ve aile maddesi kurgulayarak getirdiği Anayasa teklifine muhalefet de oturup ciddi ciddi oy vermeyi tartışabiliyor. Bu denli ciddi hak ihlali içeren maddelerin 6 yaşındaki çocuğa imam nikahı somut örneği ile ilişkisini kuramayan siyaset oy hesabıyla bakabiliyor, bu Anayasa teklifine karşı takınacağı tutumu seçim taktikleri üzerine kuruyor. Yazık ki ne yazık…