Başkent San Salvador’un gecekondularından biriydi. İki sallanan sandalye, iki hamak, bir televizyon sehpası, üstünde kitaplar duran ve üç boş bira şişesi vardı. Bir silah asılıydı hamağın kenarında, bir tabanca, 14’lü. Evin sahibini bekliyordum, silahın da sahibi, eski gerilla, yeni polis. Barış anlaşmasına göre güvenlik güçlerinin beşte biri eski gerillaydı. "Hangi zaman daha zor?" diye sormuştum, bütün eski gerillalara sormuştum bunu, nasıl iyi bir barış olur diye anlamaya çalışıyordum çünkü. Barış süreci filan diyorlardı çünkü bu ülkede o sırada, belki hatırlarsınız.
Sıcak Arepa’larla girdi içeri Juan. Kalın hamur kızartmasının içine ne istersen koyuyorsun gibi bir şey Arepa, bir gün denk gelirsek bir yerlerde yaparım size. "Eskiden, gerillayken savaş, bombalar, vahşet vardı ama hiç para filan düşünmezdik, komün olarak yaşardık" demişti dün gece bu soruya, sanırım ikinci bira şişesi ile üçüncüsü arasındaydı, biralar litrelikti ama. "Üç Arepa 6 dolar" dedi. Yine pahalanmış. "Sonra niye komün olarak yaşamadınız?" diye sormuştum "Madem seviyordunuz...", "Kapitalizm böyle bir şey" dedi, "herkesi bir yere çekiyor." Bizde ‘Her koyun kendi bacağından asılır’ diye bir söz var dedim. ‘Neden koyun?’ dedi. Hiç anlatmaya kalkmadım. Uzak bir ülkeydi benimki.
Öğleden sonra eski bir kadın gerilla ile buluştum. İsyan sırasında, isyan radyosunda çalışıyordu. Dağların ortasında üstü dallarla örtülmüş bir yerden yayın yapıyordu. Sık sık uçaklar bombalıyordu ve bazen yangın bombaları atıyordu helikopterler. "Her şey çok boktan" dedi. "Hükümeti beğenmiyor musun?" dedim. FMLN, yani eski gerilla partisi hükümetteydi. "Faşistlerden iyiler ama bir şey yapamazlar" dedi. Bira paralarını ödemek için ısrar etti. "Şuraya bak, iki bira 5 dolar olmuş" dedi. Ülke parası dolardı zaten. "Gerilladan sonra da komün olarak yaşayamaz mıydınız?" diye sordum. Bir an durdu. Dudak büktü. "Dağıldı herkes" dedi.
Sonra ortak arkadaşımızdan söz ettik. Leonardo Bertulazzi, İtalyan Kızıl Tugaylarındandı. Yıllarca illegal yaşamıştı El Salvador’da. Stephan biliyordu bunu. Söylememişim, o da polisti. Eski gerillaların polis olması fena fikir değil. Güvende hissediyor insan biraz kendini. Sonra Arjantin’e geldi Leonardo. Oradan tanıyordum ben. Uzun sürdü konuşmak, üç bira birimi kadar, litrelikti biralar ve iki Arepa söyledim, acıktırıyor insanı güzel insan muhabbeti.
Ben ödedim biraları bu sefer ve Arepayı. 12 dolar. O sordu bu sefer "Siz komün olarak mı yaşıyorsunuz?" diye. Biliyordu beni biraz, Leonardo yazmış. "Cezaevinde öyle yaşıyorduk" dedim. Pek para diye derdimiz yoktu yani. "Çıkınca neden sürdürmediniz?" dedi. Ne garip sorular soruyor insanlar…