Avustralya halkı 33 yıllık bir politikacıyı ve 11 yıllık bir iktidarı gönderdiği gibi, kömür sektörüne de çelmeyi taktı. Bunu yaparken izlemek yerine kendi yolunu çizdi, politikanın eksenini kaydırdı. Hem de 37 günde. Türkiye’de ise şimdi 53 gün var. Ya 53 gün bekleyip oy verecek ya da çözümü de üretecek, cevabımızı ortaya koyacağız.
John Howard Avustralya’da 13 yıllık İşçi Partisi iktidarını
1996’da yıkan, 2007’ye kadar aralıksız iktidarı elinde tutan müthiş
bir politikacı idi. Kolay değil, 1995’te Liberal Parti’nin tekrar
başına geçtikten bir yıl sonra uzun iktidar yolculuğuna çıkmıştı.
Bu yolculukta Ulusal Parti ile de koalisyonu sürdürmüştü.
Avustralya dünyanın kömür cennetidir. Dev rezervleri ile hem taş
kömürü hem de linyit üretir. Ülkenin linyit üretimi ve de tüketimi
Türkiye’nin üretimi ve tüketimi kadar. Taş kömüründe durum farklı.
Taş kömürü nitelik olarak hem sanayide koklaşmış kömür olarak hem
de elektrik üretiminde kullanılmaya çok uygun. Diğer yandan ülke
ihtiyacı üretime göre çok az. Dolayısıyla büyük bir kısmı ihraç
ediliyor ve bu hali ile Avustralya dünya taş kömürü ihracatında
zirvede. Uluslararası taş kömürü ticaretinin yüzde 30’u Avustralya
kömürü sayesinde gerçekleşiyor. Yani kömür çok
kârlı. Bugün kullanılan popülist ifade ile Avustralya için kömür
yerli ve milli.
Yıl 2007, BM Bali İklim Zirvesi var ve ülkenin kömür patronları
ve dolayısıyla iktidar Kyoto Protokolü’ne taraf olmak istemiyor. O
dönemde onun gibi taraf olmayan bir Türkiye, bir de ABD var. Diğer
yandan devam eden bir Irak savaşı var ve Başbakan Howard ABD’yi
destekliyor.
Muhalefet ise 1996’dan bu yana dikiş tutturamamış. 1998, 2001 ve
2004 seçimlerini de kaybedilmiş. İktidar 14 Ekim 2007 tarihinde
seçime gidileceğini açıklıyor. Yani sadece 37 gün var. Belki
koskoca 37 gün de diyebiliriz.
Muhalefetin büyük partisi İşçi Partisi Lideri Kevin Rudd ise Çin
dili mezunu, bir süre kamu görevi yapmış, gitar çalan, bira
sohbetlerini seven biri. 1998’de parlamentoya girerek önemli bir
adım atmış. 2006 yılında ise İşçi Partisi’nin başına geçmişti.
Liberal Parti Başkanı Howard “büyümeye devam” söylemi ile
seçimlere başladı. İlk olarak üst gelir seviyesindeki yüzde 45 olan
gelir vergisini yüzde 40’a indirecek beş yıllık plan açıklanarak 65
bin yeni istihdamın müjdesi verildi. Yani en zenginden 34
milyar Avustralya doları vergi alınmayacaktı.
Newcastle Limanı, 3 Kasım
2007
Her ne kadar genel ekonomi ve siyaset tartışmasından seçim
süreci yürüyor olsa bile olaya başka bir boyut sonradan katıldı
diyebiliriz. İktidar partisinden Malcolm Turnbull Kyoto
Protokolünün imzalanması gerektiğini söylemişti ve bu haber basına
sızmıştı. Bu durum karşısında İşçi Partisi’nin verdiği mesaj
önemliydi. İşçi Partisi iklim konusunda Protokol’ün imzalanması
dışında sadece bir adım öndeydi. Ama bu tartışma fitili ateşledi.
Ortada iki uç vardı:
John Howard, 33 yıldır mecliste, 11 yıldır başbakan. İklim
konusunda pozisyonu:
-Kyoto imzalanmayacak!
-Gönüllü karbon indirimi
-2012 itibariyle karbon salım ticareti düzenlemesi idi.
Kevin Rudd; 9 yıldır mecliste, İşçi Partisi’nin başında. İklim
konusunda pozisyonu:
a. Kyoto İmzalanacak!
b. 2020 için yüzde 20, 2050 için yüzde 60 indirim hedefi
c. 2020 için yüzde 20 zorunlu yenilenebilir enerji payı idi.
Halk burada seçime taraf olmak yerine doğrudan katıldı. Seçim
sürecinde iklim meselesini daha sola çekmeyi tercih etti. Toplumda
öne çıkan talepleri ise:
a. Kyoto Protokolü’nün imzalanması
b. Sera gazı emisyonlarının 2020 yılı itibariyle yüzde 30
azaltılması
c. Kömür madenlerinin kapatılması
d. Yenilenebilir enerjinin benimsenmesi idi.
37 günlük seçim kampanyası ikinci hafta iklim tartışmaları ile
renklenmişti. Ama o renk sadece siyasi bir tartışma olarak kalmadı.
Avustralya tarihinin radikal eylemlerine bir kez daha tanık oldu. 3
Kasım’da, yani seçim ilanından 20 gün sonra Rising Tide-Avustralya
adlı örgüt ülkenin en önemli kömür limanını kano ve sandallarla
gemi çıkışına kapattı. Sabah 8.30’da başlayan
eylem öğleden sonra 2.30’a kadar sürerek iki geminin çıkışını
engelledi. Eylemden sonra Senatör Kerry Nettle bu eylemin atmosfere
1,66 milyon ton karbondioksit salmayı geciktirdiğini açıkladı.
Diğer yandan 11 Kasım’da, yani seçimden iki hafta önce bir
miting çağrısı yapılmıştı. Yani toplum kendi seçim mitingini
yapacaktı. Çağrıya Avustralya’da 60 kent ve kasaba cevap verdi.
Melbourn’de 30 bin kişi, Sydney’de 20 bin, Brisbane’de 9 bin ve
Adelaide'da 6 bin kişi yürümüştü. Toplamda 100 bine yakın insan bu
taleplerle sokağa çıktı.
15 Kasım günü sabah saatlerinde Munmorah Kömürlü Elektrik
Santrali'ne giren 15 Greenpeace aktivisti kömür bantını durdurdu ve
tepesine “Kömür öldürür” yazısını yazdı. Bu barışçıl eylem ile
siyasetçilere seçimlerde doğru politik adımlar atmak konusunda
mesaj gönderilmiş oluyordu.
Mummorah KES, 15 Kasım 2007
sabahı
Seçimlere beş gün kalmıştı. 19 Kasım günü yine Rising Tide
örgütü 3 Kasım’daki eyleminin devamı olarak Newcastle Limanı'na
kömür taşıyan demiryolundaki ulaşımı durdurdu. Bir kişi kendini
demiryoluna zincirleyerek kömür taşımacılığını bloke etti.
Newcasttle Limanına giden kömür
treni. Pankartta “Barışçıl Bir Eylemdir” yazmaktadır.
VE SEÇİMLER
24 Kasım günü Howard seçimleri kaybederek çıktı. Kevin Rudd
oylarını hem arttırdı hem de 83 vekilliği kazanarak Liberal Parti
ve Ulusal Parti koalisyon hükümetini devirmiş oldu. Rudd seçim
zaferinin ertesinde ilk iş olarak Kyoto Protokolü'ne taraf olmayla
ilgili kararı imzaladı. Seçim zaferinden 10 gün sonra elden teslim
etme görevini de alarak Bali’deki iklim zirvesinde BM Genel
Sekreteri'ne elden teslim etti.
SEÇİM SONRASI
Howard sadece iktidarı kaybetmedi. Aynı zamanda vekilliği da
kaybetti. Bu yenilgi sonrası siyaset sahnesinden çekildi.
Bu arada kömürcüler boş durmadı tabii ki. Kevin Rudd’un seçim
sonrası başlattığı Karbon Kirliliği Azaltma Programı çalışmaları
Kasım 2009’da parlamentoya getirildiğinde reddedildi. Bunda
kömürcülerle yakın olan İşçi Partisi vekillerinin rolü ve
programdaki eksiklerin de rolü vardı. Bu durum güvensizliğe yol
açtı. Yerine Rudd’un yardımcısı Julia Gillard geçti. Ardından
yapılan seçimlerde İşçi Partisi de sağ koalisyon da 72 sandalye
kazandı. Dışarıda kalan dört bağımsız ve bir Yeşiller vekili
desteği ile hükümeti Julia Gillard kurdu. Destek verenlerin talebi
nedeniyle Gillard ilk defa karbon vergisini uygulamak zorunda
kaldı. Uygulama sonraki iktidar tarafından kaldırılsa bile bugün
Avustralya eski salım hızını kaybetmiş, hatta eskiden bir nebze
daha iyi durumda.
SONUÇ
Çok açık ki seçimleri izlemekle yetinmemek gerekiyor. Seçimler
politika tartışmak için çok uygun bir zaman. Halk o 37 günü
değerlendirdikleri için böylesi bir başarıyı elde etti. Asıl
önemlisi, siyasete alternatifi sokak koydu. İki şık arasına üçüncü
bir şık daha ekledi, onu bir anlamda seçime soktu. Yani talepleri
büyüterek ve toplumsallaştırarak sola çekti.
Türkiye’ye gelecek olursak, 24 Haziran’da hem iklimin hem de
demokrasinin değişmesi sorunu var. Sadece karbondioksit
emisyonlarını azaltmak, fosil yakıtı, beton ve asfaltı bırakmak
değil, KHK’lar, OHAL ve başkanlık rejiminden de kurtulmak
gerekiyor.
Avustralya halkı 33 yıllık bir politikacıyı ve 11 yıllık bir
iktidarı gönderdiği gibi, kömür sektörüne de çelmeyi taktı. Bunu
yaparken izlemek yerine kendi yolunu çizdi, politikanın eksenini
kaydırdı. Hem de 37 günde. Türkiye’de ise şimdi 53 gün var. Ya 53
gün bekleyip oy verecek ya da çözümü de üretecek, cevabımızı ortaya
koyacağız. Avustralya halkı bugün belki kömür üretimini durduramadı
ama kömürcülere karşı seçim kazanarak önemli bir adım attı. Bunu
ise partiler arasındaki ince çizgiyle değil, ötesinde siyaset ve
halk arasındaki kalın çizgide işler yaparak başardı.
Kevin Rudd, Kyoto Protokolü’ne
taraf olma yazısını BM Sekreterine teslim ederken, 3 Kasım 2007,
Bali/Endonezya.