Konteynerler esas olarak, kaba inşaat işlevi görüyor. İçleri ve dışları alçı tabakalarla kaplandığı için kesilmiş pencereleri, kapıları ve genişliğine doğru birleştirilmiş konteynerleri fark etmiyorsunuz bile. Ehven bir otel odası sıcaklığında, şirinliğinde ya da sıkıntısı içinde, F tipi hücre kıvamında artık ne tarafından bakarsanız, öyle bu konutlar.
Barselona’da yaşadığımız yerden iki-üç blok aşağıda
başlamışlardı. Bildiğiniz konteynerler işte. Bildiğiniz dediğim,
hani gemiler geçerken mutlaka görmüşünüzdür, üst üste dizilmiş
çelik kasalar. İçinde kim bilir ne var? Mesela tonlarca kilo muz,
kükürte henüz bulanmamış yeşil oldukça, makine aksamları, çarklar
filan, kablolar işçilerin ellerinden çıkmış, dünyanın öteki
ucundan, kim ve hangi işçi ucuzsa artık ya da çocuk ama işçi işte.
Bunun gibi şeyler taşımış konteynerler, dışları renkli oluyor daha
çok pastel ve bir şekilde bırakılırsa karada güzel grafitiler
yapılabiliyor üstüne, yani sokakların galerileri bunlar. Eğer
gemilerde görmediyseniz, hani Varna önünden geçen bir vapur misali
Boğaz’a doğru, kesin trenlerde görmüşünüzdür. Bir vagon kadar büyük
oluyorlar artık, çizgili bombeli oluyorlar onlar da ve yine de
güzel grafiti yapılabilen sokak tuvalleri, sanatın gerçeği belki de
yani…
.
‘Nereden buldular konteynerleri’ diyorsunuz ki bu da az para
değil tabii ama değişik burada. Ekolojist-feminist kadın belediye
başkanı, Ada Colau’nun bir projesi bu. Az gelirliler için, hızla
yapılan sosyal konutlar. Dört ayda bitti 12 daire. Tek kişilikler
30 metrekare, aile için olanlar ise iki oda, 60 metrekare. Dün
gezdik. Bir otel tadında, mümkün olduğunca yerin idareli
kullanıldığı, gezerken ‘hani konteynerdi abi bunlar’
diyebileceğiniz, kutu kutu pense ama tabii ki sokaklarda yaşamak
daha mı iyi denilebilecek ve hemen ‘kaça mal oldu bu apartman’ diye
sorarız Türkiyeli olarak -adetimizdir- söyleyelim, 12 dairenin
hepsi 940 bin Euro. Eşyaları filan da dahil tabii ki. Altında ortak
çamaşırhane olacak ve çatısı da yeşil, bitkiler ve ağaçlar, eğer
yaşayanlar isterse biraz sebze de yetiştirilebilir ya da marihuana
yasal sınırda, kişi başı üç dal…
Bu konteyner apartmanın nasıl yapıldığını hızlıca seyrederseniz göreceksiniz.
Konteynerler esas olarak, kaba inşaat işlevi görüyor. İçleri ve
dışları alçı tabakalarla kaplandığı için kesilmiş pencereleri,
kapıları ve genişliğine doğru birleştirilmiş konteynerleri fark
etmiyorsunuz bile. Ehven bir otel odası sıcaklığında, şirinliğinde
ya da sıkıntısı içinde, F tipi hücre kıvamında artık ne tarafından
bakarsanız, öyle bu konutlar. Ev yerine konut demem de tesadüf
değil tabii ki. İyi niyetli ama yüksek modernist bir kibir ile inşa
edilmiş bu geçici konutlar ilk başta yaşadıkları evlerden tahliye
edilmiş aileler ve yaşlılar için, 2-5 yıllığına tahsis
edilecek.
.
Belediye başkanı Ada Colau’nın, PAH’tan ipotek karşıtı,
borçlular hareketinden geldiğini de hatırlatmak gerekiyor burada ve
ne olursa olsun, ‘kamu’nun ev inşasının, ‘konut piyasasını’ halk
yararına etkilediğini de mutlaka eklemek lazım.
.
Fakat şimdi diğer taraftan bakalım. Neden konteyner? Bir yerde
kullanılmayan yüzlerce konteyner varsa belki, bin musibetten bir
hayır olabilir ama pek böyle değil. Ayrıca ekolojik ve sağlıklı bir
evin en önemli özelliği ‘ısı korunaklığı’ açısından da hiç iyi
değil. Yani soğuğu hemen geçiren, sıcağı da hemen ileten, ‘hafif
çelik malzeme’den konteyner. Isının korunması da bir başka masraf
ve başka sağlık sorunları demek. Bizim binalarımıza AKP iktidarının
dayattığı, ‘çöp kaplama mantolaması’ benzeri ısı tutuculara ihtiyaç
var ki zaten bunlar yapılmış ama yine de, bir sürü para vererek
dünyayı ısıttığımız klimalarla, ısıtılacak ya da soğutulacak bir
yapı bu.
.
"Yüksek-modernistler, anne babaların çocuklarına nasıl banyo
yaptırmaları, yemeklerini nasıl hazırlamaları ve evlerini nasıl
dizayn etmeleri gerektiğini bildiklerini iddia ediyorlar.
Yüksek-modernist kibir, onların bütün toplumsal sorunlara karşı
yekpare ve tekil yanıtlara ve onlara göre çözümlerin ya halka
dayatılması ya da halkın bu şemaların kendi çıkarına olduğuna
ikna edilmesi gerektiğine inanmalarına yol açıyor." diyordu James
C. Scoot.. -
Diğer sorularımı, bir başka yazıya bırakarak, ‘yüksek modernist
kibre’ inat, neden kerpiç ev yapmıyoruz, hep beraber ve türküler
söyleyerek diyorum ben de…