Büyük katliamları, anlatılamaz işkenceleriyle ünlü Engizisyon dönemi de dahil, Goya, İspanya’da art arda gelen gerici dalgalar içinde yaşadı. Fransızların işgalini ve halka zulmünü, iç savaşlardaki boğazlaşmalar gibi olguları ayrı ayrı düşünmek olanaksız. Dolayısıyla yerle gök arasında sıkışmış Köpek’in dünyaya böyle bakması eğer ressamın özel dünyasıyla ilişkilendirilecekse, bunların toplamına bakmak, tümünü hesaba katmak gerek.
Francisco de Goya’nın Köpek’i
(El perro) bunları ve daha fazlasını düşündürüyor.
Sadeler sadesi bu tablo, bilinir
olduğu günden bugüne, bakan herkesi değişik biçimlerde şaşırtıyor,
hırpalıyor, yoruyor...
Kopkoyu suskunluğun içinden dur
durak bilmeden konuşuyor.
Pekiyi ama ne diyor?
Goya-Bir Köpek (Perro
semihundido) ya da kısaca Köpek (El perro)
***
Resim sanatının müstesna
anekdotlarındandır: Soyut ve Gerçeküstü resmin büyük ustası Joan
Miro, ömrünün son günlerinde, “Beni bir kez daha Prado Müzesi’ne
götürün” demiş. Yaşlı Katalan’a sormuşlar: “En çok hangi tabloyu
görmek istersiniz?” Usta hiç duraksamadan “Goya’nın Köpek’ini”
demiş. Götürmüşler. Miro, karşısında oturmuş ve yarım saati aşkın
bir süre Goya’nın eserini seyretmiş.
Miro gibi bir ustada ve pek çok
ressam kuşağında bu denli güçlü duygular yaratan ne var bu
resimde?
***
Umutsuzluğa, çaresizliğe mi
yoksa bunların kâbusunu gören bir canlıya mı bakıyoruz?
Şaşırtıcı dikeylikteki tablonun
salt üst kesitini değil büyük bölümünü kapsayan, soluk altınımsı
sarıyla, alttaki yer yer siyahileşen kahverengi arasındaki köpek
yukarıya bakıyor.
Köpeğin başı bir mengenedeymiş,
giyotindeymiş duygusu da uyandıracak denli hem sıkışık hem
belirsizlik yüklü...
Onunla birlikte baktığınızda
gökyüzünü temsil eden hareli sarı boşluk bittiği yerden sonra da
zihinde devam ediyor... Uçurum... Alt kesitteki kıvrımlı,
dalgalı kenarlı koyu kahveyi daha iyi anlamak için resmi büyütmek
gerekiyor; çünkü bir anlamda yeryüzünü o kesit temsil
ediyor.
Goya - Átropos ya da Las Parcas
***
Dünya bu mu?
***
Tabloyu resamın yaşamıyla
ilişkili düşünen kalemler iki noktaya dikkat çekiyor. Birincisi
Goya’nın, şair Juan Meléndez Valdés ve Leandro Fernández de Moratín
gibi liberal sanatçılarla birlikte, Fransız Devrimi’nde olduğu
gibi, burjuvazinin önderliğinin kendi ülkesinde de sahne almasını
istediğini vurguluyor... Devrimi darbeyle bitiren Napolyon Bonapart
hanedanlığına yakın duruyorlar. Goya'nın 1798'de Fransa büyük
elçisi ve komutanı Ferdinand Guillemardet'nin portresini yapmış
olması, bu teveccühün kanıtı sayılıyor...
Ve... Fransızlar 1808’de
İspanya’yı işgal edince, usta ressamın da diğer liberaller gibi
müşkül duruma düştüğüne değiniyorlar.
Goya - İki İhtiyar (Dos viejos) ya da İhtiyar ve
Keşiş (Un viejo y un fraile)
***
Köpek bir bakıma, pişmanlıkla
helak olmuş ressamın portresidir.
***
Benim de katıldığım ikinci
görüş: Büyük katliamları, anlatılamaz işkenceleriyle ünlü
Engizisyon dönemi de dahil, Goya, İspanya’da art arda gelen gerici
dalgalar içinde yaşadı. Fransızların işgalini ve halka zulmünü, iç
savaşlardaki boğazlaşmalar gibi olguları ayrı ayrı düşünmek
olanaksız.
Dolayısıyla yerle gök arasında
sıkışmış Köpek’in dünyaya böyle bakması eğer ressamın özel
dünyasıyla ilişkilendirilecekse, bunların toplamına bakmak, tümünü
hesaba katmak gerek.
***
Köpek’te elbette Goya vardır.
Köpek’te çünkü bütün İspanya vardır. Din terörizminin, kralların ve
işgalcilerin yerlerde sürüklediği İspanya!
***
Goya - Çorba İçen İki İhtiyar (Dos viejos comiendo
sopa)
Ülkesindeki bütün bu debdebeden
yorgun düşen ve pek çok hastalıkla uğraşan ihtiyar Goya, o dönem
Madrid’in dışı sayılan Carabanchel bölgesinde “Quinta del Sordo /
Sağırın Evi” diye anılan bir eve yerleşmiştir.
İspanyolca Perro
Semihundido / Yarı Batık Köpek diye de adlandırılan tablo,
Goya’nın doğrudan doğruya bu evin duvarlarındaki sıva üzerine
yaptığı ve “Kara Resimler” olarak adlandırılan, olağanüstü 14
eserden biri...
***
Goya - Sopalı Kavga (Duelo a garrotazos) ya da
Kavga (La riña
Ne var ki çoğu mitolojiden yola
çıkılarak yapılmış bu 14 eser içinde Köpek ayrıksıdır. Köpek’le,
evdeki diğer resimleri ilişkilendirmek bakımından gösterilen
çabalar bugüne dek ikna edici olamadı. Üstelik bunların bir kısmı
hayli zorlama...
Tablonun bütününe yayılmış
belirsizlik hem pek çok yoruma kolayca kapı aralıyor hem de o
kapılardan geçilmesine izin vermiyor.
***
Cadı Ayini (El Aquelarre)
Evdeki bu 14 tablo içinde
Çocuklarını YiyenSatürn,
Leocadia ve Atropos adlı yapıtlar doğrudan doğruya ölümle karışık
düşünülen yaşamla ilişkili. Kimi yorumlar, mitolojide yeraltı
dünyasının, ölülerin bekçisi olarak bilinen köpek imgesiyle,
Goya’nın Köpek’i arasında bu nedenle bağlar kurulabiliyor:
“Goya’nın Köpek’i kendisini bütün bu kasvetten, ölümcül duygulardan
korusun diye yapılmıştır.” Ancak bunun da bir ucu
aşırı-yorum...
***
Goya - Okuyan Adamlar (Hombres leyendo)
(solda) - Judith ile Holofernes (Judith y Holofernes)
(sağda)
Ben Köpek tablosuyla, bazı
araştırmacıların “evdeki 15. tablo buydu. Sırra kadem bastı ve New
York'taki Stanley Moss koleksiyonunda ortaya çıktı” dediği, Cabezas
en un paisaje / Manzara ve Kafalar’ın bütün diğerlerinden daha
yakın olduğu kanısındayım. İki çalışma hem renk ve atmosfer olarak
hem de düşündürdükleri bakımından beni bu kanıya yönlendiriyor.
Manzara ve Kafalar’da birbirine sıkışmışçasına bize bakanlar,
çoğunlukla “toplumu gözleyen gözler / röntgenciler” olarak
yorumlanıyor.
Oysa boşluktalar, belirsizlik
onları belirliyor. Göçe zorlanmışlar gibi, nereye gittikleri,
gidecekleri belli olmayan bu simaları kapsayan baskın manzara, bu
bakışlardaki boşluğu yoğunlaştırıp çoğaltıyor.
***
Alt kısımda boynuna kadar batmış
Köpek, toprağa mı gömülü; bataklık gibi daha sıvı bir şey
tarafından yutuluyor mu? Orada sıkışmış mı?
Üzerinde yükselen büyük boşluk
mu uçurum yoksa yeryüzünü temsil eden kısım mı? Köpek’in bir yere
saplanıp saplanmadığını anlayamamakla kalmıyoruz; ulaşabileceği
herhangi bir yer bir kurtuluş umudu var mı yok mu bilmek
mümkünsüz!
***
Goya - San Isidro Festivali (La romería de San
Isidro)
Kaygı ve korku... Bunlar hem
birbirinin içinden doğar ve biri ötekini besler hem de
birbirlerinden ayrıdırlar. Örneğin kaygının belirleyici karakteri
belirsizliktir. Eski Türkçeden “kadgu’nun” evrilmiş halidir kaygı.
Evet ‘kaymak,’ ‘kaygan’ da aynı kökten geliyor. Korkunun nesneleri
daha belirgindir. Karanlık, yükseklik, işkence, işsizlik vb.. Korku
da Orhun Yazıtları’ndan beri Türkçede var. “Öküş tiyin neke korkur
biz / kalabalık diye neden korkuyoruz?”
Perro Semihundido / Yarı
Batık Köpek bizi bu kavramlar ve bağıntıları üzerinde daha etraflı
düşündürecek denli güçlü bir serdir.
***
Goya - Gülen Kadınlar (Mujeres riendo)
Geçen haftaki Yalnızlık-Kimsesizlik
yazısındaGoya’nın Köpek’ini, Caspar
David Friedrich’in Deniz Kenarındaki Keşiş’inden ayırmak
isteyişimin nedenlerini bilmem anlatabildim mi?
İster Goya’nın elinden çıkmış
Savaşın Felaketleri, ister 3 Mayıs 1808 (Kurşuna Dizelenler) gibi
tabloları düşünün, bence Köpek bunları anlayandır.
***
Goya - Santo Oficio Töreni (Procesión del Santo
Oficio)
Anlayan bir canlı olarak Köpek
bunları yaratan, bunlara katlanan, sineye çeken, susan insanla
konuşuyor. Susarak diyor ki: “Bir bak yarattığına ve katlanmak
zorunda olduklarına!” Diyor ki: “Tabloda görüp üzüldüğün,
kaygılarını anlamaya çalıştığın ben Köpek mi zordayım; yoksa ey
insan bende kendini hala göremediğin için sen mi? Ah!”