Koray Aydın: Teklife evet demek MHP'nin tasfiyesini üstlenmektir

Eski MHP Genel Sekreteri Koray Aydın, MHP milletvekillerine anayasa teklifi için hayır oyu kullanma çağrısı yaptı.

Abone ol

DUVAR - Eski MHP milletvekili Koray Aydın, MHP milletvekillerine anayasa değişiklik teklifi için 'hayır' oyu kullanma çağrısı yaptı. Aydın, "İktidara gelmek için sistemin doğası gereği birinci ve ikinci partilerin yarışını öne çıkaran bu ucube sisteme evet demek, milliyetçi-ülkücü hareketin en büyük eseri MHP'nin göz göre göre tasfiye edilmesinin vebalini üstlenmek demektir" dedi.

Eski milletvekili ve MHP genel başkan adaylarından Koray Aydın, TBMM Genel Kurulu'nda görüşülen anayasa değişiklik teklifi ile ilgili açıklama yaptı.

Partili cumhurbaşkanlığı sistemi ile cumhuriyet mirasının hiçe sayılacağını belirten Aydın, "Tasarlanan bu model, mevcut Cumhurbaşkanı'nın siyasal kariyer planlaması üzerine inşa edilmiş; Genel Başkanımızın 23 Şubat 2016 tarihli grup toplantısında da belirttiği üzere 'Recep Tayyip Erdoğan'ı mutlu etmek ve başkanlık hayalini temin etmek' üzere hazırlanmıştır" ifadelerini kullandı.

Anayasa'nın çiğnenerek fiili durumdan sistem değişikliği devşirildiğini savunan Aydın, "Teklifin en önemli özelliklerinden biri, kuvvetler ayrılığına son vermesidir. Bu sistem, iddia edildiği gibi bir 'Başkanlık Sistemi' olsaydı net, katı ve kesin bir kuvvetler ayrılığı olması beklenirdi" diye konuştu.

'MİLLETVEKİLLERİ BAĞIMLI KONUMA DÜŞECEK'

Kuvvetler ayrılığının demokrasinin temel unsurlarından olduğunu kaydeden Aydın, açıklamasını şöyle sürdürdü:

"Kuvvetler ayrılığın olmadığı, yasama, yürütme ve yargının birbirini denetlemediği ve dengelemediği bir ülkede demokratik hukuk devleti, sadece sözde kalır; özde yaşaması mümkün değildir. Teklifte getirilen, cumhurbaşkanlığı seçimleri ile TBMM seçimlerinin aynı gün yapılması ve Cumhurbaşkanı ile TBMM'nin karşılıklı ve eş zamanlı fesih yetkisi, tam bir kuvvetler birliği mantığıdır. Bir başka önemli husus da halkoyu ile doğrudan seçilen Cumhurbaşkanı'nın, yürütme yetkisini tek başına kullanacak olmasıdır. Yürütme alanına giren konularda kanun kuvvetinde kararnameler çıkarmak, vekâlet vereceği ve halkın oyuyla seçilmemiş yardımcıları dâhil tüm bakanları ve üst düzey bürokratları tek başına atamak gibi yetkiler, 'bir kişilik' yönetim modeli anlamına gelmektedir."

Teklifin TBMM'nin işlevlerinin ortadan kaldırdığını belirten Aydın, cumhurbaşkanının parti üyesi olması nedeniyle milletvekillerinin bağımlı bir konuma olacağını ifade etti. Aydın'ın açıklamasında satır başları şu şekilde:

'TBMM DANIŞMA MECLİSİ OLMAKTADIR'

"Gensoru, güvenoyu ve sözlü soru önergesi kaldırılmış, meclis soruşturması ve bütçe onaylama kısıtlanmış böylece yasama organının yürütme üzerindeki denetim yetkisi adeta sıfırlanmıştır. Teklifle TBMM, etkisiz, yetkisiz ve işlevsiz bir kuruma dönüştürülmekte; adeta bir 'Danışma Meclisi' olmaktadır. Tek parti döneminde Türk İstiklal Savaşı'nın Başkomutanı ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e bile tanınmayan Gazi Meclis'i feshetme yetkisi başta olmak üzere, pek çok yetkinin tek adama verilmesi, bugün eriştiğimiz çok partili demokratik hukuk devleti döneminde, tam bir akıl tutulması anlamına gelmektedir. Teklif metninde, Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne de seçim kararı alma yetkisi lütfedildiği (!) görülmektedir. Ancak hiçbir gerekçe göstermeden tek başına seçim kararı alacak Partili Cumhurbaşkanının 1 oyuna karşılık, parlamentoda yüzde 60 oy, yani 360 milletvekilinin oyu gerekmektedir. Milli iradenin tecelligâhı Gazi Meclis'in düşürüldüğü durum aynen şöyledir: 360'a karşı, 1 oy."

'İÇİ BOŞ SÖYLEMLER ÜLKÜCÜ CAMİANIN AKLIYLA ALAY ETMEKTİR'

"Teklifle getirilen yargı düzeninin hali de içler acısıdır. Hukukun üstünlüğünü sembolize eden 'Yüksek' ibaresinden rahatsızlık duyulmuş olacak ki yeni adıyla Hâkimler Savcılar Kurulu'nun 13 üyesinden 1'i Adalet Bakanı, 1'i Adalet Bakanlığı Müsteşarı ve 4'ü de üye olmak üzere 6'sını Partili Cumhurbaşkanı olarak bizzat atayacak, 7 üyeyi de parti genel başkanı sıfatıyla yine bizzat kontrolündeki TBMM marifetiyle atayacaktır. Anayasa Mahkemesi ve yüksek yargı üyelerinin ezici çoğunluğunu da belirleyecek olan Partili Cumhurbaşkanı, böylece yasama, yürütme ve yargıyı tek başına kontrol edecek; bütün güçleri elinde toplayacak ve kelimenin tam anlamıyla seçilmiş kral olacaktır.

Aynı şekilde, 'Türklüğün korunduğu' veya 'Türk Tipi Başkanlık' getirildiği şeklindeki içi boş söylemler de milliyetçi-ülkücü camianın aklıyla alay etmektir. Zira teklifte Türklüğün lehinde ilave hiçbir düzenleme olmadığı gibi Türk Milleti, bir kişinin insafına terk edilmektedir. Böylesi bir düzenleme, millet iradesini dikkate almamak ve fiilen Türklüğü hiçe saymak anlamına gelmektedir."

'EVET DEMEK, MHP'NİN TASFİYESİNİN VEBALİNİ ÜSTLENMEK DEMEKTİR'

"Hanedanlığa ve krallığa mani olmanın yolu, 'Partili Cumhurbaşkanlığı' teklifine öncelikle TBMM'de 'Hayır!' demekten geçmektedir. Bu vesileyle Milletvekillerine ama özellikle de Ülkücü Hareket'i temsil eden MHP Milletvekillerine seslenmek ve tarihi bir çağrıda bulunmak istiyorum. Öncelikle tüm ülküdaşlarımızın merak ettiği soru şudur: MHP, ne zaman ve hangi yetkili kurulunda bu sistem değişikliği teklifini görüşmüş ve 'evet' kararı almıştır? Bu sorunun cevabını vicdanınızda sorgulayınız. Oysa MHP'nin kurucu lideri olan, doktrini tayin eden, teşkilatını kuran, son Genel Sekreteri olmaktan onur duyduğum Başbuğ Alparslan Türkeş'in, önemli kararlar öncesinde 'MHP ne yapacak?' sorusuyla uzatılan mikrofonlara cevabı her zaman 'yetkili kurullarımıza danışacağız, ona göre karar vereceğiz' şeklinde olmuştur. Ülküdaşlarımızın ezici çoğunluğunun karşı olduğu bu teklife evet demek, MHP'nin kuruluş ilkelerini, tarihini, parti programını, seçim beyannamesini ve nihayet ülkücülerin ortak aklını ve bunca yıllık mücadelesini görmezden gelmek; yok saymak demektir. İktidara gelmek için sistemin doğası gereği birinci ve ikinci partilerin yarışını öne çıkaran bu ucube sisteme evet demek, milliyetçi-ülkücü hareketin en büyük eseri MHP'nin göz göre göre tasfiye edilmesinin vebalini üstlenmek demektir." (DHA)